15 Ekim 1939 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 9

15 Ekim 1939 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ıha mükem: ikânsız oldu” ir takım ku- tunet olduğu: fakat beste- u kusurların e nihayet an" yer kalmiya' ılunuyor. Fa: kanaatte de- * göre beste, kla beraber, miş, güfteyi 'im eserinde, gümüz çirkin ları bestekâr, ı şuh Kani ilâve etmi buna itizanl rayı bestele- eare doğma. ı hakları var. riliz gşairimin netnini zap. o kadar sa miş ki, kendi. raffale olmuş. ciden başka öyle bitirdi: n, yani üze yarenin, bir er yüzünden geleceği gü: yani ne ka: maz. Rağbet beste: iz doğrusu! tuşadı! ben nükte: 'edanlığı hiç BEİ İt . Bir gün bü: lee yakl bu hakikati diyorum; bu , bir İtalyan sikidir, dos" sonra do re bardak (bar: uple'dir. Si Ağacı, taşı di. u operanı? © kaldırdı HAYAL Yazan : MELİHA MADENCİOĞLU Be“ bir ziya yağmuru altında büyü- cek tuvalet aynasinin karşısında kendisini ssyreden Hayal, bu gece çok güzeldi. Yeşil gözlerinde denizin hır- çın fırtınaları saklıydı. Oturduğu san: alyeyi, arkasında duran arkadaşına çe virdi. — avl ondan ne kadar zaman dandır mektup almıyorum bili sun? hasta mı sceba? çünkü bizi, başka hiçbir Görsen, onu nasıl Leman elindeki vor mu- kuvvet birbirimizden ayıramaz ariyorum. mecmuadan başını Onu uzun uzun seyretti — Bu gece fevkalâde güzelsin Ha yal, Bu gece her gecekinden güzelsin. Senden korkmalı bu gece, hem korkmalı, Saçlarında ve gözlerinde canlı bir parlaklık var Hayal Lr bir tebessümle ye. rinden kalktı — Tabii dedi, bu gece en güzel şar: kımı söyleyeceğim için salon ne kadar dolu. Hakikaten çok güzel bestelenmiş bir tangoyu bu gece söyleyeceğim, — İsmi ne? — Tangonun ismi Ha boş koltuğa kendisini bıraktı, — Anlatayım, dedi. Kolunda parıl parıl parlayan saa- tine bakt; — Daha vakit var, dedi. Sana bol bol anlatırım. Bundan 15 gün evveldi. (B... ) Oteline angaje edilmiştim.2 Ay orada şarkı söyleyecektim. Otelde çok güzel bir oda bana ayrılmıştı. İlk şar- kımı söyleyeceğim gece idi. Tuvaleti- mi yapmış, Hasan'ın Karaköseden bana gönderdiği çok heyecanlı bir mektu- bunu okuyordum. Üçüncü okuyuşumdu. Sahneye çıkma sastim de yaklaşmıştı. çimde çok taşkın bir sevinç fırtınası- mın sönmez çılgınlığı vardı. Gözlerim mlev alev yanıyordu. Birden kapım ça- İındı, Giriniz dedin. Bu, meçhul bir amdı. Dışarda çok müthiş bir soğuk olduğunu, odama gelen bu solgun ve zayıf yüzlü adamdan anlamıştım. Hafıf rengini atmış lâcivert bir pardüsünün yakasını yüzüne siper eden bu adamı hiç tanımamıştım. — Acebal dedim, yanlış mı girdiniz. ç adamın ince dudaklarında acı bir gülüş dalgalandı. — Hayır, dedi, sizi çok iyi tanıyo- rum. Her gece doyamadan seyrettiğim şahane gözlerinize baka buka sarhoş olduğum sizin hiç tanımadığınız zaval- ı bir adamım ben. Elinde biraz büyücek bir kağıdı bü- erek bunları söyliyordu. — Peki, dedim, şimdi benden ne isti- yorsunuz. Onun, ince yüzünü pembeleş- tiren acı gülüşü dondu. Kaşlarını ça- tarak gayet ciddi bir tavırla; — Sizin ayaklarınıza kapanarak bir ricada bulunmak istiyorum. “Oturur, demedim. Belki lâubali bir adamdır diye korktum. O, derin bir nefes ala- rak anlatmağa başladı; —“Her şeyden evvel size şunu söy- liyeyim ki ben bestekârım. Talihsizliğim muvaffak olmama yegâne engeldir. İn- sanlığın bazı mareyi kuvvetli rleilerle- diğine tamamile inananlardanım. O ka dar şansızım ki Hayal hanım, özenerek, imrenerek, gece ve gündüzümü katarak ıstırabımı, bazan da neşemi ekliyerek beste'ediğim parçalar değersiz insanlar elinde ölüp gidiyor. Sizi tanıyalı tam bir senedir. - Elinde büktüğü büyücek ağ ri —s«İşte dedi. Sizden doğan eserimin gene sizin güzel ağzınızda ii istiyorum. Sizden ricam: tam sene dir bütün her şeyleri, hayatı, Sage zevki, ıstırabı, neşeyi, güzelliği unuta- rak, gözlerimde, kafamda, hayalimde ve iliklerimde yaşayan sizi bu tangoda yaşatmak için nasıl çalıştım. Bilseniz nekadar ıstırap çektim, bunu sizin 0 kumanızı lir Gene yalvararak yüzüme — Sizin için yazılan bu tangonun, sizin o çıldırtıcı şehvetler taşan du- daklarınızda inlemesini rica ediyorum. Elimi uzattım ; — Veriniz bakayım? dedim. İki üç dakika tetkikten sonra başım kağidın üzerinde: — İsminiz? dedim. Yerimden kalktım, üzerimde parlak ateş elbise vardı. Ona, karşımda duran boş koltuğr göm tererek : — Buyurun, oturun! dedim. Serbest bir tavırla; — İltifat buyuruyorsunuz hanıme- fendi, diyerek gösterdiğim koltuğa otur- du. renginde uzun bir — Güzel, dedim. Bestelediğiniz par- ça, herhalde bir senede vücuda gelmiş bir eser, güzel olmaz mı, fakat maal esef şöhret bulmuş bir bestekâr değil siniz, onun için bilmem otel direktörü sizi angaje edecek mi ?.. fakat zan- tmem mun ince yüzü, solgun dudakla- rından açılan acı bir tebessümle pem* ye Yerinden kalkarak : halde kabul olunmadı. e oerladil Kapıyı açarken — Allahamarladık hanımetendil.. arzu edeydiniz olurdu. Zavallı adama acımıştım. O, isminin yükselmesini isteyen bir bestekârdı. — Peki, dedim. Orkestra şefliği ya- pabilir misiniz? — Tabii, dedi, ve çalıştığı yerleri söyledi. Ona acıdım. — Yarın gelip beni görün ve bende bu gece Direktöre iler Di b söyled i, bir Meke e eseri prova edin. Bejoaiiali hayhay, dedi. Ertesi gün geleceğini bile unultuğum bu zavallı fakat mağrur adam yeldi. Ve eserin bir iki provadan sonra çok, hem çok güzel olduğunu anladım. O piyano çal dı ve bende söyledim. Direktörün ya: ninda da prova etlik, çok beğendi ve tamamile onun otelde çalışmasını tekl.f elti. Ayda 500 Lira verecekti. Ve di bu büyük otelin orkestra şefliğine tayin olunan bu adam, bütün bu yüksek- liği bana medyundur. İşte bu gece günlerden beridir, provası yapılan ve benim için bestelenen Hayal tangosunu söyliyeceğim. - Saatine bakarak : — Oh, vakit gelmiş dedi, haydi çı- GE Allah eşe ve sessiz otelin uzun im yalnız iki genç kız sü- zülüp akıyorlardı. — Leman! dedi, Hasandan tam iki aydır mektup almıyorum. — Seni unutmasına imkân yok, fakat unuttu demek. Siz onunla ali değil siniz değil mi Hayalin yeşil gözleri daldı: — Değiliz, fakat her bağdan mukad- des olan yeminlerle bağlıyız biz. Bü- külen siyah baş birden doğruldu. — Gururum heişeyden üstündür Leman.. O bana yazmazsa sorup aramam. O unutursa benim kabahatım yok.. Kadın aranmadıktan sonra bulun Yarım saat sonra Hayalin berrak bir çağlayan gibi olgun dudaklarından kan sesi salonda bulunan bütün din- leyicilerin kalbinde senelerin küllediği islirep ateşlerini için için yakıyordu. Senelerin küllediği o ateşler Hayalin sesi ve meali ile tekrar alev alev parlıyordu sank Orkestrayı ra eden Yusuf nan, solgun iy) ve siyah gözlerile bu gece çok güze İki yıldız zi parlayan bu siyah gözler, pis yılan gibi kıvrılan ve bir su gibi akan alev vücudun. da idi. Ne emsalsiz, ne şahane bir Arkası 20inci sayfada — 9

Bu sayıdan diğer sayfalar: