15 Ekim 1939 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 16

15 Ekim 1939 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tarih te meşhur kadınların genç kızlıkları: i Mari AÂnluanet SAATÇININ ŞAMDANLARI | sabah, Paris baştanbaşa donan- O mıştı. Sen nehrinin iki sahilinde ki caddeler, krallık devrindeki muhte- şem düğün alaylarından birini daha görmek için toplanan halkla'âdeta ge- çilmez bir hale gelmişti. Avusturya Grandüşesi Mari Antuanet, Fransa ve- Tinbtı Lui ile evlenmek özere Viyana dan Parise geliyordu. Henüz on beş yaşında ve parlak bir istikbalin tatlı ümitlerile mes'ut olmasına rağmen a- yak bastığı topraklarda kendisini bek- leyen feci âkıbetin korkusu bir hissi- kablelvuku ile içine çökmüş gibi biraz ürkek ve memleketinden, silesinden uzaklaştığı için müteessirdi. Çocuklu- ğunun bütün tatlı hatıralarını saklayan yurdundan uzaklaşıp, halkı ve âdetleri yabancı bir memlekete gelin gitmek kolay değildi. O zaman, Fransa ahalisi, krallara husumetle, nefretle boyun eğiyorlardı. Pek zalim kralların elinde çok ıstırap çekmişlerdi ve müstakbel kraliçeleri- nin hiç hoşlanmadıkları Avusturya sa- rayından intihap edilmesine de ayrıca muğber olmuşlardı. Fakat, altın saçlı genç prenses, ara” banın yaldızlı penceresinden başını çı- karıp ta, halkı güler yüzle selâmlayınca, ekseriyet hiddetlerini unutarak bu se- lâma candan mukabele ettiler. Güzel Grandüşesin Parise gelişinden büyük bir sevinç duyanların arasında ibtiyar bir adam vardı. Mantonlö Kler isminde olan bu adam, yalnız Fransa. nın değil, bütün Avrupanın en meşhur saatcısıydı. Gençliğinde hemen her bü- yük devletin saraylarında krallara ve kraliçelere saatler yapmıştı. Mari An- tuanet yedi yaşında iken, annesi Mar- ya Tereza, Şönbrun sarayina bir saat yapmak üzere Mantoni Viyana'ya da- vet etmişti. Muazzam Şönbrun parkı- nım sakin bir köşesinde beş sene çalış- mıştı. Mari Antuanet ve kız kardeşi Karolin, saatçinin odasında saatlerce oturarak, saatleri yapışını seyrederler- di. İki küçük kızla saatçi, beş sene zar- fında biribirine pek düşkün birer ar- kadaş olmuşlardı. Mari Antuanet Pari- se giderken, eski dostu Manton'u dü: şünüyor, mesane arasında gözleri hep onu arıyor Saraya aklin; birden, saatçi Manton'u, kalabalığın arasında gördü ve pencereden sarkıp elini sallıyarak: — Manton! Diye haykırdı. Gelinin hararetle elini sallayıp ba- ğırmasını gören ve işiten ahali hayretle birbirlerine baktılar, Bir Grandüşesin, arabasından başını çıkarıp, sokaktaki kılıksız fakir bir adama reslenmesi a- saletine, mevkiine yakışır mıydı? dakikada, muhteşem arabada, al- kışlar arasında saraya giden küçük A- vusturyalı kızın ne kadar yalnız ve mü- teessir olduğunu, eskiden tanıdığı, âşina bir yüz görünce nasıl mevkiini, vaziyetini unutacak kadar teessür duyduğunu an- lamadıkları için dudak büküp gülenler, Avusturyalılara karşı besledikleri düş- manlığin yersiz olmadığını bir def'a daha tekrarladılar. İhtiyar saatçi de elini sallıyarak : — Sevgili çocuk, diye mırıldanı yordu, hep ayni samimi, coşkun mi- zaçlı kiz! Senelerin onu değiştirmeye- ceğini ben zaten biliyor Şönbrün sarayında geçirdiği güzel günleri hatırlayarak gözleri yaşardı. Mari ile kardeşi parkın ağaçlarında ö- tüşen kuşlar kadar şen ve kaytsızdı- lar, o meş'eli kızın türlü fesat ve ente- rikanın çevrildiği Fransa sarayına ge- lişine üzülüyor, kederli günler geçir- mesinden korkuyordu. neşli, samimi kalbi, en fesat yüreklileri bile iyi edecektir, di- ye düşündü ve genç geline ebedi sa. adet temennileri mırıldanarak alay göz- den kayboluncaya kadar yerinden ay- rılmadı. Va Sonbahardı. Parisin cenubunda, Ver- say parkının çiçekli ve kuru yaprak kokulu yollarında altın saçlı genç bir kadın, açık mavi wi elbisesinin etek- leri uça uça, bir eliyle geniş kenarlı hasır şapkasını zaptetmeğe çalışarak ilerliyordu. ugün Versay Sarayı bir müzedir. Fransada saltanatın hüküm sürdüğü bir adamın sözile bütün bir memleket aha- lisinin mukadderatının tayin edildiği günlerin bir hatırası olarak muhafaza ediliyor. Mari Antuanet'in zamanında krallar orada otururlardı ve park, asil- zade kadın ve erkeklerin kahkahala- rişle çinlardı. Versayda evvelce, sade- ce basit bir köşk vardı, av mevsimin- de oturmağa mahsustu, Fakat On ü- çüncü Lui, ormanın ve civarın güzel- Çeviren : İlhan S. TANAR liğini o kadar çok beğendi ki, 1624 de bir mimara köşkü büyüttü, saray yap Mutaassıp kralların her biri de yeni bir daire, yeni bir bina ilâve et- tirince, basit köşk, bir kasaba halkını içine alacak kadar genişledi ve bahçe- leri, heykelleri, çeşmeleri, bir peri ma- salı dekorunu hatırlatan gölgeli koru: lari, kameriyeli yollariyle dünyanın en güzel, en muazzam saraylarından biri halini aldı. Tabii güzelliklere düşkün olan Ma- ri Antuanet, Fransa veliahti ile evlen- diği gündenberi Versayda oturuyordu. Saatlerce, ağaç dallarının arasina gir- lenen kuşları, sincapları seyreder, yeşil çimenlerin üzerindeki bin bir gölge o yunile oyalanır, veya köpeklerini ala- rak parkta uzun gezintiler yapardı. Değişik renkli kuşlar, mermer havuz- larda yüzen renkli balıklar onu Versa- ya bağlayan sebeplerin arasındaydı. Faka dece gezmek, çiçek toplamak için çıkmamıştı; sara- yın biraz ötesinde oturan çocu kluki dostu Manton'u görmeğe gidiyordu. Saraya yaptığı birçok güzel saatlerden " dolayı, ihtiyar saatçı, on beşinci Lui. nin gözünde idi, Manton yetmiş yaşına girince, kral, ona, tekaüt maaşı bağla- yıp son günlerini geçirmek üzere bir. de ey vererek taltif etmişti. İyice yaşlanmış olmasına rağmen, san'atkâr saatçı boş durmuyor. zama. ni tayin etmek için görülmemiş tarz. da saatler icat edip satıştan eline ge | çen para ile fukaralara yardım ediyor" | du. Mari Antuanet sık sık onu görme: | ğe gelir, o çalışırken, Şönbrun'de ge" çirdikleri mes'ut günleri anarak uzun uzun konuşurdu. r zaman meş'eli olan saatçı 0. sir nedense durgundu, yüzü gülmü | Mari Antvunet, bu Me far kına serili gecikm — Nen yar bugün, lamtöz; müte essir görünüyorsun — Fena haberler duydum, yaptığım saati satın alacak olan prens Laserto Rusyaya gitmiş, ancak ilkbaharda dö, necekmiş.. Bu kış paramı alamiyacr ğım daneli Ondan alacağım parayı güvenerek elimdekini fakir komşular” ma yardıma bharcamıştım.. Yeni sen de, Teni eek için çok üzülüyor Küçük alim te herkes gibi, ##

Bu sayıdan diğer sayfalar: