TANAR i İzi, 1624 de| saba halkını li ve'bahçe- zir peri ma ölgeli koru: dünyanın en arından biri ün olan Ma- ti ile evlen- oturuyordu. arasina giz- rreder, yeşil ir gö o eklerini ala- Il saatlerden beşinci Lui. *tmiş yaşına naaşı bağla- k üzere bir. ti, ıma rağmen, Uyor, zamöâ: İmemiş tarz- ın eline g dım ediyor | onu görme ıbrun'de ge anarak uzun lan saatçi 0 yüzü gülmü-' şikliğin far nton, müt€ ım, yaptığım. alamıyaca" ağım parayi ” r komşular" . Yeni sene eği için rkes gibi, si atcının her sene başında Parisin fakir mahallelerindeki çacnklara hediyeler dağıttığını biliyordu. Biraz düşündü Birden yüzü sevinçle aydınlandı. — Büyük baba Lui den yardım is terim, dedi, parayı verir, 'ende iste- diğin hediyeleri alırsın. t kral, gelininin arzusunu hiddet. le hi: — Ne? diye haykırdı, e m lara hediye mi? Bir para bile Vaz geç böyle saçma laaan Yalvarmak, rica etmek para etmedi. Mari Antuanet vaziyeti saatcıya anla- tınca, ihtiyar adam sesini çıkarmadı. n beşinci Lui gibi kendi zevki uğruna Klanlar sarfeder br adamın, fakir çocuklardan beş on kuruşu esirgemesi- nin nekadar acı olduğunu düşünüyordu. ari Antuanet te müteessirdi. İlk def'a hem de haksızca, Kraldan set muamele görmüştü. Gözleri yaşlandı. — Manton, dedi, “başka bir şey düşünelim. Şönbrun da bana ve Karoline > gibi saat şamdanları yapar- ben satarım, epeyce para toplariz t£ balmumu ve için hiç olmazsa yüz frank lârı iyanadan elin annemin verdiği paranın bir kısmı duruyor, yüz franktan fazladır zanederim. Balmumu- nu onunla alırsın. Mes'ele hâl olmuştu. Müstakbel Fran- sa Kıraliçesi ile ihtiyar saatcı, şamdan- ların renkleri, büyüklükleri ve satış meselesi üzerinde uzun uzun konuştu lar, kararlar verdiler. Proje tamamla: nınca Mari Antuanet sordu: — Prens Lasertoya yaptığın saat nasıldı? — Bir su saatı.. Asırlarca evvel Yu- nanistanda kullanılan su saatları gibil. — Ss mı? vet. Saatcı, yumuşak, titrek bir sesle saatlerin masalını anlatıyordu. Dünya- nın kuruluşundanberi, insanların vakıt tayin etmek için nasıl uğraştıklarını, Kalde, Babilonya, Mısır ve Filistinde ra şamdanlı saatleri birer birer anlattı. Tam bir saat yanacak kadar hesaplan- miş mumlardan bahsetti, Mum yanip bitince bir saat geçtiği anlaşılıyor, di- ger bir mum yakılıyordu. Birkaç asır sonra da su saatı icadedilmişti. İlk su saatının icadını bazı kimseler büyük Filezof Eflâtuna, diğerleri de İskenderye âlimlerinden Tesbiyosa atfederler. Milât- saat başın im ii cetvel üzerinde işaret et- günküsaat makinasının esası da hemen hemen ayal metottur. * . * Neolin ertesi gününe tesadüf eden salı günü, Versay her zamanki gibi, binlerce mumun aşığı altında pıril pi- rıldı. Her taraftan neş'eli kahkahalar yükseliyordu, bilhassa büyük salon pek kalabalıktı, çünkü Mari Antuanet şam. dan * saatleri orada müzayedeye çıkar- mişti — Herkes bir şamdan almalı, diye neş'eyle bağırıyordu. Hem birer tanede olmaz, üçer dörder tane alınız. Verdi- ğiniz para ile fakir çocuklara hediye. ler alınacak. Birden, kalabalığın arasında bir fı, sıltı duyuldu, ortalık karıştı. Kral, bek- lenilmeyen bir anda Versaya gelmişti. Salondaki kalabalığı ve masanın üze“ rinde yığılı şamdanları görünce durak ladı; — Bu ne demek? Diye bağırdı. Mari Antuanet soğukkanlılıkla: — Parisin fakir çocuklarına yeni sene hediyeleri alabilmek için şamdan- lar satıyorum, diye cevap verdi. Kral onbeşinci Lui kaşlarını çattı: — Onların, şekere ve oyuncağa ihti- yaçları olmadığını size söylemiştim zan- nederim. Asilzadeler hayret ve korkuyla ol- dukları yerde kalmışlardı. Mari Antu- anet, yumuşak ve tatlı sesile Kralı kandırmağa çalışarak masum bir tavır takınıdı: — Yoksa kızdınız mı, büyük baba Lui, siz para vermeği reddetmiştiniz. Benim para tedarik etmem hususunda birşey (o söylememiştiniz. Hemde, bu fakir kız ve erkek çocukların biraz se- vinmeğe, biraz mes'ut olmağa okadar ihtiyaçları var kil. Kralın ses çıkarmadığını görerek daha ha ie devam etti: — olun büyük baba, size ita- atsizlık Sile olacağım hatrımdan geç- medi. Muhakkak siz de birşamdan is- tersiniz. Şu kırmızı nasıl? Tam bir sa- at yanmak üzere ölçülmüştür. Onun yavaş yavaş eridiğini görerek, dakika- ların geçtiğini anlamak ne tatlı bir zevk, düşünün! Güzel, alev rengi bir mumu zarif parmaklarının arasında tutarak Krala doğru uzatıyrodu. n beşinci Lui hodbin, zalim bir slam fakdi bazı iyi taraflarıda var- dı. Gelinin genç ve heyecanlı gözlerine bakarak yavaş yavaş gülümsedi. Öfke- si geçmişti. Beş frank uzatarak, mumu aldı. Tehlüke geçmişti. Kral çekildikten sonra, şamdanlar Ea satıldı. Şimdi, © sene a Paris bulvar- larında, yü başında, fakir zülhediye mi üterbn imdi yiyecek, oyuncak ve elbise hediye et- tiğini anlatırlar. * #4 On beşinci Lui öldü. Torunu On Altıncı Lui tahta çıkınca, Mari An tumnet benüzon dokuz yaşında, Fran- sa Kraliçesi unvanını oldı. Genç, zeki, dik kafalı ve bazan da çılgın bir hü- kümdar olmasına rağmen, yakından ta- niyanların arasında onu sevmeyen yok- tu. Fakat senelerce türlü zulmüne, esa- rete boyun eğen Fransızların tahammü- lü artık taşmıştı. Kral değişir değiş- mezisyanlar başladı. Paris sokaklarında, (Kahrolsun Burbon'lar) diye bağrışarak nümayişler yapıyorlardı. Fena hüküm- darların intikamı, iki genç ve halka fay- dalı olabilecek hükümdardan alındı. On altıncı Lui, eedadlarınin işledik- leri cürümlerin cezasını çekti, idam edildi. Antuanet te, Kraliçe olduğu için onunla ayni akıbete uğradı. Hiç bir kabahatı olmadığı halde, kendinden evvel gelenlerin suçlarına kurban gitti, Ölürken de, iyi zamanlarda olduğu kadar, belki de daha fazla, asil ve so- gukkanlı idi. Kiyotinin yanına kadar tam bir kraliçe vekarile yürüdü, Ka- zaen ayağına çarptığı cellâda: — Affedersiniz, efendim, Dedi ve kendisini genç yaşında ö- lüme mahküm edenlerin aleyhinde bir kelime söylemedi. İdamını seyreden halka acıyarak baktı, güzel yözlerile birkaç sene evvel gelin alayını seyir için toplanan ayni ahalinin arasında aşina yüzler aradı. T gerç Avusturyalı kızın iyi kalpliliğini isbat eden hikâyelerle do: ludur, fakat onun ne kadar halkçı, fuka- rayı düşünen bir hükümdar olduğunu göstermek için ihtiyar saatçının şam: danlarını satması kifayet eder.