YAZAN: MACHADO DE ASSİS (Brezilya Muharrirlerinden) rtık sesi kalmamıştı; kendisi: A: e diye iddiada israr €- a da: «Hele bir fırsat düşsün, ai anl açılır! OR söylemiye körleşiyor. derdi. Ne zama Avrupa'dan yeni bir kumpanya ie hemen gidip onun müdürünü bulur, in: sanların da, Tanrı'nın kendisine reva gördükleri haksızlıklardan derd yanar dı. O müdür de bir haksızlık edince, bi- zimki adaletsizliğe karşı ağsını açardı. Halâ rollerinin bıyığı ile dolaşırdı. İhti- yarlığına rağmen şöyle bir yürüdü mü, bir Şark sultanının kızına kur yapıyor samırdınız. Bazen ağzını açmadan eski, çok eski, belki kendisinden de eski bir şarkı mırıldanırdı; böyle hafif sesin kö- tülüğü pek belli olmaz, çekilir, Arasıra buraya, benimle yemeğe gelirdi. Bir akşam bir hayli İtalyan şarabi içmiştik; her zamanki gibi bana: “Hayat bir ope- radır!,, dedi; benim: « Hayat bir opera olabileceği gibi bir deniz seyehati veya bir muharebe de sayılabilir, demem üzerine başını salladı ve: — Hayır, dedi, hayat bir operadır, büyük bir opera. Tenor ile bariton, soprano uğrunda çarpışır, baso ile kü- çük roller de onlara bakar, durur. Ba- zan da, yine basonun ve küçük rolle- rin huzurunda soprano ile kontralto, tenor için çarpışırlar. Birçok korolar, baletler > e da doğ- rusu mükemm — Amma, azizim Marcolini... Diyecek oldum, hemen sözümü kes- ti; bir yudum şarap içti, bardağı bırak- bana bir nutuk dünyanın nasil yaratıldığını anlattı. Bakın Mar- colini'ye göre bu iş nasıl olmuş: bir opera imiş; piyesi Allah yazmış ama bestesi Şeytan'ınmış. Sema- da bir konservatuar varmış ki Şeytan, Mikâil, Rafail ve Cebrail ile beraber musikiyi orada öğrenmiş. Son derece istidadı varmış; fakat Allah'ın mükâ- fatlar dağıtırken bilhassa öteki melek- lere iltifat etmesinden muğber olmuş... Kimbilir? belki asl sabep bu değildir Şeytan'ın, asabi, ihtiraslı dehası do- layısile, öteki meleklerin o pek tatlı, dindarane musikisine tahammül ede" memesidir. Her ne hâl ise! Bir isyan hazırlamış, fakat bu iş vaktinde haber alındığı için kendisi Konservatuardan tardedilmiş. İş bu kadarla kalacakmış a Allah, vaktile, bir operanın güfte- sini yazmışmış; sonrada bu kabil eğlen 8 celeri ebediyetine yakıştıramadığı için defterleri bir tarafa saklamışmış... Şey- tan koyulurken onları ele geçirmiş ve doğru cehenneme götürmüş. kendisinin de ötekiler kadar bir üstad olduğunu isbat etmek için e belki de bu sayede kendini Allah'a affetlirebilir ümidi ile o güfteyi ber- telemiş; ve bitirince de hemen Allah'a götürüp: — ce Tanrım! demiş, bana öğ- rettiklerini unutmadım. İşte operanın bestesi, bir kere dinle, bir kusur gö. rürsen tashih et, sonra emret oynasın- lar; onu semavata lâyık bulursan kabul et ve bırak ben de ayaklarına kapa- nayım. Allah razı olmaraış; Şeytan'ı tekrar huzurundan kovmuş... Fakat İblis bı- rakır mı? allem etmiş, kallem etmiş, nihayet Allah'ın kalbini yumuşatmış. Eh, nede olsa işin içinde muharrirlik gururu var, Üzatmıyalım, operanın oy- namasına izin çıkmış ama öyle gökler- de değil. Allah bunun için hususi bir tiyatro yaratmış, şu üzerinde bulundu- ğumuz seyyare; küçüklü büyüklü bü- tünrolleri, koroları, dansörleri ile kum- panyayı da Ayrıca yaratmış. Şeytan: — Bari, demiş, provalarda ba da bazı elad düzeltiver... A buna da razı olmamış: ayır, demiş, provalarda da bu- lunmam, temsilde de. Piyesi yazdığım yeter, artık beni rahatsız etme. Hası latı paylaşırız... Allah'ın böyle reddetmesi hiç de iyi olmamış: Bazı aksaklık'ar hep bu yür- den ileri geliyor; besteyi bir kere din- lese bunlara mani olabilirdi. Öyle yer- ler varki güfte sağa gidiyor, beste so- la... Mamafıh asıl güzelliğin bundan doğ- duğunu söyleyenler de yok değil, bu suretle yeknesaklığın önüne geçilmiş: miş: Aden bahçesindeki trio, arin'si, giyotin korosu, esaret korosu gibi parçalar işte bu yüzden olmuş Bazı parçaların, hiçbir sebep olma- dan tekerrür ettiği de görülüyor: muş. Bazı havalar © kadar uzuyor veya tekerrür ediyormuş ki insanı yoruyormuş. Bir takım anlaşılmaz yer- er de varmış: Bestekâr korolardan pek fazla istifadeye kalktığından bunların biribirine karışması, mananın sine mani oluyormuş. Mamafih orkestral parçalarda fevkalâde b'r kabiliyet, bir deha görülüyormuş. Herhalde bitaraf münekkitler bu fikirde imiş... belirme- PERA Çeviren: N.A. Bestekârin dostları, daha mükem: mel bir eser bulmanın imkânsız oldu: ğunu iddia ediyorlarmış Bir takim ku- surlar bulan, eserde bir huşunet olduğu: nu söyleyenler de varmış; fakat beste- kâr eserini, şairin yüksek, ulvi düşün- cesini ifadeye lâyık kılabilmek için mü: temadiyen çalıştığı için bu kusurların yavaş yavaş silineceğini ve nihayet an- laşılmaz ahenksiz hiçbir yer kalmiya" cağını ümid edenler de bulunuyor. Fa- kat şairim taraftarları bu kanaatte de- ğildir: Onların söylediğine göre beste, bazı yerlerde güzel olmakla beraber, güftenin ruhuna muhalifmiş, güfteyi berbad etmiş. Meselâ şairin eserinde, operanın temsilinde gördüğümüz çirkin. gülünçlükler yokmuş: bunları bestekâr, Shakespeare'in Windsor'lu şuh kadın lar komedisini takliden ilâve etmiş Şeytan'ın taraftarları ise buna itiraz kimini “Şeytan operayı bestele diği zaman dahn Shakespeare doğma. mıştı,, diyorlarmış ki, bunda hakları var. Onların iddiasına göre İngiliz şairinin bütün dehası, operanın metnini zap. tetmek olmuş, fakat bunu o kadar sa dakatle ve meharetle yapmış ki, kendi! eseri gibi göstermeğe muvaffak olmuş. Hakikatte ise e intihalciden başka birşey değilmi he e sözünü şöyle bitirdi: opera tiyatronun, yani üze rinde bulmdeğmeiz seyyarenin, bir takım astronomik sebepler yüzünden ortadan kaldırılması lâzım geleceği gü" ne kadar devam edecek; yani ne ka: dar süreceği tahmin olunmaz. Rağbet günden güne artıyor. Şaire de, beste: kâra da telif hakları İka veri. al Mamafih o haklar müsavat üzer olunmuyor, Allah a olarak abin ela kâğıt para olar, tedan adamsınız dana dedim. Kızdı; fakat çabuk yumuşadı: — Hayır, azizim, dedi, ben nükte: dan adam Meni nüktedanlıği hiç size hakikati, ancak safi hakikati söylüyar ai Bir g tün kitaplar lüzumsuz bulunup yakıl dıktan sonra biri çıkacak, bu hakikati insanlara öğretecek... Biri diyorum; bu * adam ihtimal ki bir tenor, bir İtal Iyan tenoru olur; ... Herşey omusikidir, dos” E. s ba: ci tekrar doldurdu) bir kuple'dir. mıyorsunuz, değil mi? Ağacı, taşı dal duymuyoruz; fakat hepsi bu operanın ©. yal hiç