KANATLANAN SEVGİ a Yamanlar dağının ne güzel sabahları, ne renkli gündüzleri ve ne korkunç geceleri vardır. Yeşil dağları ve mavi göklerile örtülü bu şiir v hülya dolu yerin küçük, sevimli, iç gı- cıklıyan temiz kalplerin teneffüslerile örtülmüş, yeşil dağlarla örtülmüş Ya- manlar köyünün çok güzel bir Eminesi vardı. Dağlar arasına gömülen bu köy yeknazarda yahşi bir ülke gibi görü- nüyordu. Bu zan, bu görüş köylülerin içine de vuruyordu, Eminede bu güzel köyün valışi ruhlu bir kızıydı. Bazı gü: zellikler ne kadar korkunç olur. Fakat bu korkunçluk içinde ne incelikler sak- lıdır. Emine çok güzeldi. Köyden epiy uzakta küçük bir evleri vardı. Emine, bahar gecelerinin ylıdızlarla dolu, ça- kal ve kurtların acı acı uluduğu bir ge- cede hayata gözlerini açtı, sanki o ge- cenin parlak karanlık rengi gözlerini boyadı, Simsiyah gözlü Eminenin gün- düz renkli yüzü yeşil dağlardan inen berrak sularla yıkandığı için parlak ve beyazdı. Bu beyaz yüz içinde iki siyah göz ışıl ışıl yanarken dudaklarını tutuş- tururdu sanki.. Bu tutuşan biraz kalın dudaklarda ne fırtınalar saklıydı. Se- def gibi beyaz dişleri ne kadar mun: tazam dizilmişti ağzına. Bu güzel yü- zü çerçeveleyen ışıklı açık kumral saç- larının her teline sanki güneşin şuanla- ri sarılmış gibi yanan bu saçlar da ne ateşler saklıydı. Başının iki yanından sarkan bu kalın ve uzun örgüler, Emi- neye ne kadar yaraşmıştı. İnce bir bel, kıvrak kalçalar, dolgun göğüsler, güzel omuzlar üzerinde yükselen bu baş san- ki heybetli dağların kraliçesi olmak için yaratılmıştı. Bu genç kızın ruhun- da şehir hayatı için bir istek kıvranıp duruyordu. Amcasının şehirden getir- diği bir aynaya hayranlıkla bakarken dudaklarını ısırarak “ah, bende şehir kızı olsaydım ,, Sonra gene ümütsizlikle “ama, onlar gibi yaşayamazdım ki, diyordu. Emine için bütün köy genç- leri yanıp tutuşurken genç kız annesi” ne dudak büker “ben; hiç bu köyde © Yazan: MELİHA MADENCİOĞLU o 26 evlenmek istemem.,, derdi. Annesi ü- zülür, dururdu. Emineyi sırasıyla bütün köy gençleri istemişti. Hiçbirine gön- lüânü kaptırmayan Emine, içinden düşü- nüyordu. “Ah, bir şehir çocuğu ile evlenaem, sonra, kahkahalar atarak dağlara çıkar, yanık türküler süyliyerek şehiri düşü: nürdü. Emine artık on ekiz yaşına girmiş: embe günü idi. Emineyi in ve güzel delikanlısı Hüseyinle nişanlıyorlardı. Emine bu âni emri vaki karşısında kalınca sar: sıldı. Bütün isyanlara başvurdu. “Ken- dimi öldürürüm, dedi. Verem olurum, şehire kaçarım, diye bağırdı. O böyle, bağırırken Hüseyin süslü bir elbiseyle içeri girdi. Annesi ve babası onları yalnız bırakmak için dışarıya çıktılar. Emine minderin üzerine oturmuş, siyah gözlerinde parlayan yaşlarla biraz ka- lınlaşan kırmızı dudaklarile ne kadar güzel duruyordu. Hüseyin dayanamadı, Eininenin ayaklarına kapandı. — Beni sev Emine, diye inledi. Köy- de senin hiç kimseyi sevmediğini bili- yorum. Seni iki senedir çılgın gibi se- viyorum. Eminem... Emine dizlerine kapanan bu kumral erkek başını ince parmaklarile kal- dırdı. Yaşlı gözlerle.. — Ben kimseyi sevmiyorum ki, sevgim uyuşmuş içimde Hüseyin, hem ben bu köyü artık eo bıktım, Hüse- yin birden kalktı yünü sev Emine, o, dünyanın en güzel yeri. Sakın köyümüze birşey söyleme. Seninle evlenelim, güzel ço- cuklarımız gene bu köyde büyüsün. Genç kız uzun uzun düşündü, birden karar verdi. — Altı ay Le duralım, babama, de, olur mu Hüse Emine artık Hiksorlula nişanlanmış- tı. Kahkahalarile yüzü ışıldayan, göz: leri yanan Eminenin şimdi gözlerine sanki müzmin bir düşüncenin ıstırabı gizlenmişti. Pembe dudakları solmuş- tu, Babası alışır, anası üzülür diyordu. Emine nişanlanalı, beri onun eskiden çok sevdiği, güzel şarkılar söyleyip şe: hiri düşündüğü, evinden uzakta, İzmiri çok uzaktan gören, karşıdan göklere karışmış gibi duran tepeye çıkar, dü- şünür, düşünürdü. Sanki çok uzakl, dan biri gelesekmiş gibi bekler, duru, du. Eminenin evlenmesine bir a mıştı. Bir sabahtı, dağların mahmurlaştığı, yeşil dağların penbe renge büründüğü bir sabahtı; Emine. kal. sislerle nin çok sıkıldığı bir gecenin sabahıy fi di dı, içindeki ıstırabın kıvrandığı bir şa. bah, baykuşların Eminenin köyünde öttüğü bir gecenin sabahiydı. Emine o sabah güneş diği tepeye çıkmış, ne düşündüğünü bil. meden düşünüyordu. Çok uzaklardan bir tayyare sesini duyar gibi oldu. (5 dakika sonra sesi uzaklardan gelen tayyare, Emineye yakın bir yerde dur. du. Emine gözlerini kırpmadan, ne ol. duğunu bilmeden bu koca şeyin. için. den çıkacak birşey bekliyordu, veya onun tekrar yerden kalkmasını seyre. diyordu. 5 dakika sonra içinden acayip kıyafetli bir adamın indiğini gördü, bu da neoluyordu.“ Haydut mu acap, yok sa şeytan mı, Emine tayyareden inen adamın yüzünü görmiyordu. Yalnız o. nu pilot elbisesile görüyordu. Tayyi. resi etrafına yabancı yabancı bokiyor, hızla yürüyordu, Neden sonra Emine. nin kırmızı başörtüsünü gördü. Genç adam hızla bu köylü kadına koşuyor: du. İçinden “Bu kadın da güneş doğ: dan ne arıyor burada ,, sabahın pem be renkli ufuklarından kopup gelen bu tayyareci, en mükemmel bir erkekti, Çok uzaklardan İzmire geliyordu. Barı yerlerde oyalandığı için geç kalmış, içe" cek suyu kalmamış, çok susadığı için İzmire yakın olan bu küçük köye in mişti. Emineye gittikçe yaklaşan bu genç subay, yalnız gözleri gökleri, her gün değişen ufukları sevmişti. Genç kız kalplerine giren bu çok siyak saçlı zabit, zik kızı bulamamıştı, O, yüzü emiz bir kalp arıyordu. Uzak- tan eme doğru gelen genç subay, genç kızın örülmemiş saçlarının bir sel gibi omuzlarından beline doğru dökü. lüşünü görüyordu. “Yolesa diyordu, dağların perisi mi bu, güzel birşeye benziyor.,, Emine yaklaşan bu adama korku dolu gözlerle bakıyordu. Genç adam en nihayet Eminenin bütün — eği görmüştü. Tayyareci, biraz k akk irmea hayranlık dolu abe sümlerle: — Ne o, korktun mu benden, insan köyüne gelen yabancı bir insana h0j geldin der. İsmin ne senin Genç kız mırıldanır gibi: — Dağlı Emine. — Oh.. ne güzel isim. Dağlı Emine, hem ne güzelsin sen. Genç kız gülüyordu: — Aman beyim, bune kıyafet sem de, bizim ağalar korkar senden. — Bende senin gibi insanım Emine., Sen köy kızıysan ben de şehir çocuğu oğmadan, 6 çok sev.fim ii evle Bahibi |