Oda artık loşlaşmıştı. Birbirimizi se halinde seçiyorduk, Bu karan'ık beni me nun ettiği halde, ona şüphe Yemek için : — İsterseniz ışıgı yakayım?.. dedim. — Hayır, dedi, Böyle daha güzel!. m pencere, pek ender tesa- düf edilen lâtif bir yaz akşamının gurup levhasını çerçeveliyordu. Gözlerimi uzak- lara dikerek dinlenmeğe çalıştım. O da su- suyor ve kahvesini içmeğe hazırlanıyordu. Birdenbire neden korktum ? Bilmiyo- .. Büyük bir pişmanlik hissile doğru- larak: — Aman, kahvenizin içine birşey düş- tü, dedim Dudaklarını kadar gelen fincanı indi- rerek sordu : — Ne düştür.. — Galiba bir sinek. de bakayım, Ve ini meydan bırakmadan fim canı çekip pencereden döktü Harekütimi hayretle söyradiyordu : — Niçin okadar titreyorsunuz?. Ne oldu ? Dedi. — Hiçl, Bir başka kahve söyleyeyimi.. Buna mani olmak için ellerini uzattı: — Teşekkür ederim.. Artık müsaade ediniz de gideyim.. Bu elleri avuç'arımın arasına alıp göğ- süme doğru çekerek inledim; — Beni yalnız birakmayın.. Biraz da- hu yanımda kalın!., Fakat evden merak ederler... — Haber göndeririz. İmkânı yek.. Böy dak li ayağa kalp kolumu tultu Müsaade ediniz çekti, Sonra r yere ikili dışarı çıkmam için itfen bana yardım ediniz. Dedi Yarabbi | İstirabımı hiç anlamıyordu. Alev nlev yanan başımı bir dakika göğ- süne dayamak, sonra ölmek istiyordum.. Bu bir cinayet değildi Fakat o derece cesaretsiz ve bitik bir halde idimkil.. Onu sokak kapısına kadar geçirdikten sonra geri döndüm. Ve yatağıma kapanıp boğucu hıçkırıklarla ağladım, ağladım... a yare ve alaycı gözlerini istirapla yaşarimağa; duygusuz ve kayıtsız kalbini azabın kaynağı yapmağa; mağrur başını yerlerde süründürmeğe muktedir olacak- tım. e yapamadım Allahım ?.. Niçin vazgeç Bu lak ktan, bu ferağattan aslâ imi e Haberi olsa bile takdir mi edec iğ vz acıların, zehirli düşüncelerin yükü altında eziliyor, inleyordum... Ertesi sabah erkenden Rauf geldi gü. ek: — Kemalâtla barıştık, dedi. Senin biraz rahatsız olduğunu söyledi.. merak ettim.. Çılgın bir sevinçle yerimden doğrul. muştum: — Ciddi mi söyliyorsun? dedim. Barış- tınız demek?, Allahaşkına beni aldatmal.. Arkadaşım şaşkın şaşkın yüzüme ba- kıyor: — Ne oluyorsun?. Bu kadar sevinecek ne var?. diyor. Ciğerlerim, damarlarıma yayılan saa- det zerrelerile sanki yıkanmış, sanki ölgün vücudum taze hayat bulmuştu. Eski günlere avdet etmiştik.. sik sık görüyordum. Kemalâtı Yaz sonlarına doğru bir akşamdı. Ke- malât meşe ile geldi. Ben pencerenin önün- de bir koltuğa gömülmüş kitap okuyordum. Karşıma geçti. Mendiliyle yüzünü rüz- görliyor vs püfliyerek — Aman çok sıcak var|. diyordu. Ne kadar canlı ve neşeliydi, Çehresini See seyrediyo dum Birdenbire dedi ki: aberiniz var mı?, Beni evlendiri- Bayıldım.. la Sanki başımdan ge kaynar su dö- küldü. Tıkanan bir sesle: — Sahi mi e dedim. — Tabiil. Bir tayyaraci ile. — birlikte side bulutlarına sia Bu sözü söylerken Kn yaşları tutmak için dişlerimi sıkıyor O, hiç oralı değildi. Sadet araliyiz meşgul, uzaklara bakıyord Gözlerimi yüzünden İP Dani Profili bu akşam çıldırtıcı bir güzellik taşımakta idi. Yeşil gözlerini örten altın tozlu uzun kirpikleri, öyle şahane, öyle öldürücü idi ki, onu seyrederken nelesimin daraldığını, kalbimin parçalandığını duyu yorum. Bir insan bu kadar ıstıraba tahammül edemezdi Çıldırmış olmak, yahut ölmek!., Her ne suretle olursa olsun bu kederler. den, bu acılardan uzaklaşmak lâzımdı, şuurum kuvvetli; vücudu k çok zaman gıdaya dayanacak kadar sağlamdı. — Allahım merhamet! , Merhamet et!, diye için için inlemekte idim. Sonsuz bir yesin verdiği kinle doğrularak dedim ki: mesut olacaksınız.. fakat arkanızda bir bahtsız birakacağınızı hiç düşünmüyor musunuz ?.. Telaşsız ve sakin: — Bu bahtsız kim?. diye sordu. — Benl., — Niçin? — Bu kadar çabuk unutacağınıza hiç ihtimal vermezdim... — Hal. Şu caele |, zaten evlenemezdim ki|,. Fakat sizinle — Sebepr., — Çünkü bir başkasını seviyordum. — Şimdi tamamile bahtiyar sınız öyle tij — Sorar misiniz 7. Acı bir tebessüm dudaklarımı Ecriyor. du. Hançeremden fırla önün suratına çarpmasını, kırbaçlamasını istiyordum. hakaret dolu bir nazarla onu süzerek; E u göksümün eltında çarpın şey sizinki kadar sert ve duygusuz olsaydı, dedim; bu gün evlenmemiz için yalvaran siz olacaktınız... Kaşlarını çattı: — Sözlerinizden hiçbir şey arlamiyo. rum, dedi. — O halde anlatayım: Hatırlıyor my. sunuz? Bir akşam üzeriydi.. yine böyle buraya, odama gelmişliniz.. biraz rahat sizdım.. — Evetl.. — Size bir kahve 'pişirtmiştim... — Hatırlıyorum.. — Lâkin, tam içeceğiniz sırada İçine birşey düşlü diye fincanı elinizden alıp dökmüştüm.. bunun doğruluğuna inanmış. mıydınız? .. — Ebemire bile vermemiştim.. — Biliyordum.. fakat, şimdi sizde bil melisiniz ki, bu kahvede keskin bir uyku ilacı vardı... —PIL.. — Ew ti. Bunu içecek ve sonra, kollarıma düşecektiniz.. Kemalât, birdenbire, çılgın gibi gil meğe başladı. O kadarki, asabının zen berekleri kopmuş gibi bütün vücudu oyn yor, çalkalanıyordu. Nihayet bitap, gözle rindeki yaşları parmaklariyle silerek arka. sına yaslandı, Dudaklarında kalan gülme kırpıntılarını, tekrar coşmaması ıçin tutmağa çalışarak: — Siz mi? Siz mi bu işi yapacaktınız?. Ay pek tuhafıma gitti., dedi, Sert bir lisanla: Beni belki pek aciz, pek hakir gö- rüyorsunuz.. fakat sizden çok kuvvetli olduğumu bilmelisiniz, dedim. Kuvvetimi ölçer gibi beni süzüyordu. Kim bilir ne halde idim?, Rengim nasil sarı, bakışlarım nasıl zavallıydı ? . Bunu hissettiğim halde, sakinleşen bir sesle de- vam ettim; — Beni biraz anlamalısınız. sizi pek şiddetli surelte sevdiğimi bilmelisiniz düşünmelisiniz ki, bir başkasının olmanızı tahammül edemem.. pek ciddi söyliyorum Kemalât,. sizden uzak yaşayamıyacağımdan eminim... Bu işe bir çare bulunmalıdır. — Hiç bir çare ae aşikâr. aşkımı saadetinize feda edem — Fakat benim için mümkün olmiyan unutmak, sizin işin mümkündür... — Ay, sevgilimi bırakıp size dönece- ğimimi zannediyorsunuz? .,