in, nas ıldu ve j Süleyman © Seni uzaklaştıran * kim oldu ? Niçin beni sevmiyorsun, geden öpmiyorsun ? ? Neden beni ku- i daklamıyorsun nf. | Hölâ aynı soğuklukla ve bir put gi- bi sabit ve cansız durduğumu gören * Mehlika, birdenbire dikildi, sonra kol- Jarini boynumdan çekti, gözlerini göz” > lerime dikerek uzun uzun baktı: — Alçak!. diye bağırdı. Sesi oda" soğuk bir akisle de- aşk ucuna kadar yaks ye boğuk bir sesle — Hayvan | diye homurdandı. Hay» van... Murdar adam, artık bana doydun değil mi ?. Aç kurt, artık benden ala- çağın zevki aldın değilmi ? Şimdi, bık- İn, şiradi Gi a zavallı kardeşimi dişliyorsun. Ab; ne âdi insansın, ah sen ne bayağı aahlakiun Senin gö- namus hirsizi, anl... Birdenbire bütün mın içinde, boşalan bir zenberek gü- rültüsü ile toplanıb açıldı ve bir anda kolumu hızla kaldırdım, Mehlikanın yüzünde şaklayan elim, havada kaldı. Mehlika, bir yaprak gibi dalından kop- du ve yere yuvarlandı. Fakat bâlâ bağı" rüyor sanıyordum, hâlâ bütün kötü kes limelerle haykırıyor sanıyordum. Eğil- dim, parmaklarımın bütün kuvvetile omuzlarından tutmak istedim, ipek gömleği parça parça elimde kaldı, saç- İatından kavradım ve çekdim, yüzüne ikinci bir tokat savurdum, omuzların dan kavradım, ve hızla kaldırıb, solda sedirin üstüne attım, artık bütün sinir- lerimin kuvvetile vuruyordum, Mehli- kanın ipek fayyörü liyme liyme o'muş ve vücudu iki kat ll Ön yalnız inliyor ve arasıra sinirlerim, kafa” üleyman... e o diye a yumruğumu vurduğum zaman bidanb5 durdum : Fakat ah... Bana ne oluyor ?. Ben bundan zevk duyu- yorum, ei sevk duyuyorum; niçin ?. Fakat, ehlikayı "biz > ede çevirdim, ba- şını geriye atmış ve siyah saçları bütün yüzünü kaplamıştı. Elimi atıb saçlarını çekdiğim zaman yaş içinde ve kipkır- mizi kalmış yüzü meydana çıkdı: — Söyle, ben hayvan mıyım, ben ba- yağı mıyım 7. diye bağırdım: Sesini çıkarmıyor, sadece derin de- rin nefes alıyordu: — Söylesene kahbe, söylesene !. di- ve haykırdım. ğır ağır inledi ve gözlerini açıb kapadı. Dudaklarının amca bir tek kelime çıkdı : âAyvan «... ŞI hi Ah, iki elimde nasıl yüzünde şak» ladı. Bu kadını parçalamak istiyorum, omuzlarını sarsarak, saçlarını çekerek nasıl baykirıyorum. Ağzımdan çıkan şeylerin ne olduğunu bilmiyordum, fa- kat kollarım bütün kuvvetile geriliyor, Mehlika'nın üstündeki ipek gömlek vi dekolte gittikçe parçalanıyor, ve omuz” larında yer yer mor lekeler beliriyordu. Vurmak, hep vurmak arzusu içinde çırpınıyordum: Fakat hu, bana hiçbir ıstırap vermi- yor, bilâkis, vururken, saçlarını çeker- ken ve omuzlarini parmaklarım arasın” vurmak, öldürmeden da ezerken baz duyuyorum, evet, haz duyuyorum. Allahım, bu zevk nereden geliyor? pımda, büyük bir zevkin tatlı akışını hissediyorum. Kalbim neden bu kadar büyük bir hızla çarpıyor? Fakat ben çıldırıyor muyum ? Son defa elimi kaldırırken birdenbire durdum. Kolum ağır ağır indi. Kafam, bütün gürültülerinden bir ânda kurtu- luverdi. Gözlerimde yalnız birşey var» dı: Mehlika'nın kopan ve parçalanan dekoltesinden dışarı fırlayan bir tek öğsü, Mehlika kollarını yana bırakmış, kendisini yumruklarıma terketmiş, sa- dece inliyordu. Yüzü kıp kırmızı, göz” İeri kapalı idi. Vücudunun yarısı çıp- laktı. Yuvarlak ve güzel omuzları, yer yer lekeleri ile meydanda kalmıştı. Teni bütün o sıcak, güzel kokusu ile burnu- ma çarpıyordu. Hiç kıpırdamıyor, derin derin nefes alıyor, karnı üstüne bas- tırdığım dizimin tazyikinden habersiz, ağlamadan, çırpınmadan d uyordu. o derin bir sessizlik kaplamıştı. rıda tipi halinde yağan karı gördüm. Kar, durmadan kar yağıyor, karşı apart* manlar ME sarlece iri kar par- çaları uçuşuyo Mehlika Vi den sessizliğin maere- den geldiğini anlamak için oynaştı. Göz» lerini açtı ye göz göze geldik. Gözleri nin akı kızarmıştı. Gözbebeklerinde ıslak bir parlaklık vardı. Muorarmış göz altları ile bu iri siyab gözlerin içinde sanki büyük bir ateş yanıyor ve vücw- dundaki bu tatlı koku da buateşten geliyordu. Başımı yavaş yavaş eğerek kısık bir sesle: — Mehlikal. diye fısıldadım... İnanamıyormuş gibi gözlerini kırış- tırdı, kuru dudaklarını m ve titrek bir sesle cevab ver — Süleyman |. — Arkası var — | bir kapıdan pastırma Gazi Terbiye Enstitü- sünün Bahar Bayramı — Baştarafı 11 inci sayfada — Müsabaka şartı: (o Çuvalı ayaktan çıkarmak ve hede- aktır. Birinciye direktör tara- fından bir çift çorap, bir ipek eşarp ve şifon muflon. Esat Altan yine gülüyor ve kabul ediyor.. Bayanlar hevesle işe başladılar. Çu- vallar baştan girip ayaktan çıkıncaya çuyalına mı girdin, sözü oki söylenir. Meğerse çuvallar unlu imiş. Hani Kayserili: “bizim be elsi bir baştan öküz sokarsan öbür baştan pas- tırma çıkaran O fabrika var, dediğine inanmaz, ona: “Pekâlâ, bu fabrikaya koyarsak öbür kapıdan öküz çıkarabilir miyiz?,, diye sual sorulup gülerlermi Fakat burada gülünecek hakikattir. Siyahlı, beyazlı, sarılı bayanlar, çuva: lın bir ucundan p öbür ucundan çıkıncaya kadar bembeyaz oldular. Mükâfatı hak ettiler doğrusu. Fakat hedefe koşmıya cesaret edinmesi kaldı? Beden şubesi gençleri mutelif be- den hareketleri gösteriyor ve alkışla- nıyorlar. En beğenilen gence direktör tarafından bir takım spor elbisesi vadi var, Fakat Esat Altan bu emri vaki lere gülerek isyan ediyo nsaf yahu, bana mey aylığı yüzü iöterilmiyecek aliba. Saat 11,30u buldu. b olana 11,30 dan 12,30 a kadar yemek'var. Yola doğru başlar döndü ve bir hareket ve sevinç hissediliyor. Merakla bakıyorum : De- ğerli Maarif vekili Hasan Âli Yücel, bir zaman direktörlüğünü yaptığı enstitü- nün eğlencesine geliyor.. Herkeste bir sevinç, bir alkış ve yaşa sesi. Genç ve kıymetli Maarif vekili gülümsüyor, onlarla konuşuyor. oEğlencelere yeti şemediği için hakiki bir üzüntü duymuş. İşleri şok, hemen gitmek zaruretinde. ir genç — Eğlencemize yetişemiyen kıymet- li vekilimizi soframızda bizimle bera- ber yemek yer görürsek sevincimize payan olmıyacak, diyor. Bay Hasan Âli Yücel, tatlı tebes- sümü ve hoşsohbetile gençleri sevin. diriyor ve Söğütlüğü saran yemek dü- düğüne katılarak sofraya oturuyor. Kuzu, pilâv, imla sala tuz, ekmek, su, çatal, kaşık... Enstitü hoooop güm. Hop güm... Afiyet olsun enstitülü gençler, afi- yet olsun m ordusunun feragat tim sali subayları.