— Lâkin İelâl beni, kırıyorsun. Dü- gün ki ben nihayet bir erkeğim. Yani senin oda hizmetçin değilim ki bunları bileyim. — Ben çok zaman kırıldım. — Ya... Sende birikmiş isyanlar vardıl,, Fakat bunu izhar etmeliydin... Fikrin; süküt ederek beni mes'ut zanettiğin zamanlarımda böylece vur- ydir.. — Senin hissetmeni bekliyordum.. Na yazık ki bunu anlamadın, yahut an- lamak istemedin İelâl, bu kadar acı söyleme, üç senedir hangi arzun yarım kaldı, han- gi isteğini ihmâl ettim. Ve hangi sıkım- tılı zamanımda seni kırdımki, ortada birşey yokken beni en hassas yerimden yaralıyorsun. — Bunları, sen kendinde bir hak kazanmak için düşünüyorsun. Fakat üç senedir nasıl bir cendere altında yaşa- dığımı unutuyor, yahut inkâr ediyorsun. Tekirdağında basit bir köy kadını ol. dum. Halbuki bende gencim, haris ve şedit olun arzularımı son haddine ka. dar körlettim. Üç uzun senem inzivada her zevkten, her ihtiyaçtan uzak geçti. Bu, yalnız ruhla, gönülle takdir edilmez. — Anlat yavrum, anlat!.. En büyük fedakârlıklarla sana verdiğimi zanetti- ğim saadetin bir hiç olduğunu anlat!.. — Yanlış düşünme Sabri, mes'utol- duğum zamanları inkâr edecek kadar nankör değilim ben. Fedakirliktan bah- setmiştin, halbuki bu,senin tabii borç- İarın. Bense hiç bir şeyi feda etmeğe mecbur değilken en nazlı taraflarımı seni üzmemek, saadetini sarımamak için görmez oldum. — Eğer vicdanın bunu kabul etme ye müsaade ediyorsa, ben ondan şüphe go. 5 ederim İclâl. Çünki ben senin içini dı- gın gibi berrak ve güzel bilirdim. Bu hususta aklıma yünlü gelmezdi. Zan- ederdim ki seni her saniye mes'ut edi- yorum. Ve her saniye bir parça daha kaynaşıyoruz. Meğer senin içinde biri” ken, gizli gizli büyüyen bir dert varmış . Yoksa böyle manasız, aslı olmayan bir sebeb seni kavga ettirecek kadar ase- bileştirmezdi... Yazıklar olsun, ben çok alıkmışım ki bunu daha evvlinden his- sdemedim eden manasız olsun, pek âlâ manalı, Hem başka ne olabilir. Tah- min ettiğin bir nokta varsa eğer söyle. — Ruhlar yekdiğerini görmek im- kânını bulsaydı, dünyadan yalan deni- len şey kalkardı. Nebilirim ben senin, içindeki ıstırabı dışında saadet olarak gösterdiğini.. Seni mes'ut gördüçke se. vindim. Ve sevindikce daha çok mes'ut etmeğe çalıştım. Seni düşündüğüm za- manlar mesleğimi, varlığımı, bütün her- şeyimi unuturdu Burada En dolu dolu olmuştu. Sesim de ağlıyor gibi titrek, fakat sâ- kindi... — Sende bir zamanlar beni se- verdin İclâl bunu inkâr edemezsin. O günler, gözlerini aşkla, sandetle yumdu- ğun göksümde; bin türlü heyecan ve bin türlü huzurla çırpınan, koşan kal- bimi böyle bir saat içinde kiracağını tahayyül eder miydim... Karım son sözlerimden sonra başını önüne eğdi, menbaını keşfedemediğim bir infinlle bulanan ruhumun vicdani bir nedametle durulur gibi olmasını Buğsavıl. gözlerinin etrafında beliren çizgilerden anladım... Ve ben de önüme bakarak: — Senin bu kadar asabileşeceğini bilmiş olsaydım, ne zaman gideceksin diye sormazdım. — Ben susuyorum, sen de susarsan daha iyi olur. — Her zaman sustum İclâl ve daha çok kere susmağa da kuvvetim var... Artık birşey söylemiyorduk. Başımı arkaya, söğüt ağacının gölgesine dayı dım... Ne dereyi görüyor, ne de kuş larla, böcekleri işitebiliyordum. Çağla: yanın uzaktan gelem homurtusu kafam- daki tezatlı, hazin gürültülerle karışı" yor,tepemdeki yaprakların arasında ya: ralı kanadileuçamayan bir serçe kuşu gibi ümitsiz düşünüyorum. Süsleye süs: leye bitiremediğim saadet binası bir an- da üzerime nasıl yıkılıverdi yarabbi... benim ne büyük bir günahim vardıki, emellerimin üstünden en uzak tezatlara kadar yuvarlandım. Ne acı bir sukutla sanki Babilin asma bahçelerin den Âsurun zındanlarına düştüm. Fikret döndü... Ağır, yüklü dakik lar saatlerle çoğaldı, geçti... Onlar ko- nuşuyorlar ben onları duymuyorum bile. Kendi kendimin içinde sızlanın muztarip bir mahlük oldum... Bugün ümidim, sadetim, hayatım münkesir... Tazyikle kapanan gözlerim beni ka ranlık, dikenli bir çıkmaza götürüyor. Ve benbu manasız boşluk içinde bil- mem hangi haile çarpip parçlanacı” ğım... Karımla konuşmuyoruz. Fikret, ikimizinar asında bir hattı vâsıl, İnsa nın kendine en yakın sandığı vücuda yabaneı ellerle uzanması ne feci birşey. Söğüt yapraklarının gölgelediği çi- menler üzerinde yattığım yerden doğ- ruldum. Sigaram bitmişti... Bir aralık