a bek öbek bir sürü kelebek. bembe- O ye kelebekler, rüzgârin önünde sâv- ruluyor Bunlar, Sonbaharıh çiçekle- rinde larin ballarını toplamak için didinen bağsız efelerdir. Rüzgârın önünde beyaz gül yaprakları gibi uçuşan kelebek- ler, bana bir günü hatırlattı, Seni her zaman, özleyerek düşündüğüm günlerim, kesımsiz akan, hâdiselerle dal- galı engin bir sudur. Ve. senin vuslatı olmiyan aşkın, bu dalgalı akışın durmıyan nabzıdır. Renk vurgunu bahar çocuklarının ha- güzelliğini, inceliğini gündü. oğaziçi, Adalar, Fenerbahçe seni söy- liyen bir yüz, derinliklerini anlatan bir i vişiriz ki, nihayet bastığımız yer boşlu» pa bep ve ölümün çukuru içine İ gömülür Biz Sİ diye aşk bitti mi sanırız? vet, böyle zannederiz. Fakat arkamız- dan bizim gibi seven insanlar geliyor. bizim gibi sevişerek sürükleniyor ve bizim gibi ölüme doğru akıp kayboluyor. pri İl İs ısanların ebedi sandıkları ilâhlar bile u destanın bedbaht kahramanları” dir Veli bir istiridye içinde dünya» ya geldiği insanlar bu fildişi vücutlu, harikulâde güzel kadının bir daha dünyadan uzaklaşamıyacağını san» dılar. Fakat Diyamades okunu çekip te zaman, rir; ve eski be gönderir Truva cenginde e sevgilisini kolları arasında tut enüsü parma #ından yaralayınca, in ilâh dehşet ret, ne di ci inde Olimpos dağına kaçtı ve bir da- irin sönme na hiç görünmedi. Ne Sfenks, ne Japiter, ne de Nep- i Gerilerinde ko ni i kavemet edemediler. aşk masalı bırakıp ebediyete gömül- J etli düler. şsönmiyece) l 'eceğini san $ öle Peslerinde binlerce İnsanı sürükle" lik ve cazi yen muzaffer insanlar bile, gittik ». Fakat ah leri yeri görmeden yaşadılar. Kılıçla” miz içindiğğiğ vom uçlarından fışkıran kudret, atlas b Önümürğüü vpn ayakları üstünde gerilen zafer ür avcı gibi kanatları, hiçbir zaman berkesin sürük- za kadar 98 İ lendiği nisyan uçurumuna gitmekten POVLIEYEN KALBİMDPDİR: altında seni k bir kindi ışığı i hayran Yumuş dinliyordum, düşünen göklerini hayran seyrediyordum Bağda duran adaşım, tam yerinde şu sı arimana bakl. asılı bir bulaşık bezi gibi, .» Manalı bahçelerini benden kıska- nan, ve bu bahçenin çevresini dikenli bir çit gibi saran baht, gözlerimi tırmaladı da; di, Bunlar iki arkadaşmış. Kırda birlik gezi- en birden- bire bir yığın kelebek havalamıyermiğ. İki arkadaşın biri haykırmış «— Yırtılıp savrulan bir e mektubun yorlarmiş. Bir yarmanın içind Öbek öbek kelebekler uçuyorlar. Yan- Yezn: Tevfik Tanyolaç | gın yerlerinde sarı çiçeklerle örtülü ye- şillikler var. Saplanmış ucu kırık bir mız. rak gibi minare ile bir mabedin mihrabı da bu canlı renkler içinde. Bir yığın kelebek her rüzgâra rağmen su çiçekleri seviyorlar, sarı çiçeklerden bal istiyorlar.. kırıla kırıla, savrula savrula . h yoldaşım; bunlar, benim sana borç- lu olup ta hiçde ödeyemeyeceğim büyük şirlerime €ni harabelerinde doğan ve yalnız oluşu söy- liyen mavi çiçeklerini, her rüzgâra rağmen sevdiklerini söyliyeceklerdir. Ve her mev- sim içinde tıpkı büyük davalı küçük arılar gibi istiyecekler, kırıla kırıla, sav- ralu savrula. EE onları mennedemedi, Bir mızrak üstüne dikilen mağlüp bir askerin başı nereye gidiyorsa, o da oraya gitti. Hemde pe $inde büyük bir şöbret, güzel kadınlar; aşk ve kudret bırakarak. ve Kes bir memleketi, vücudunun şehes vi fırtınalarına esir eden bir fas bişe ile gökyüzünden manevi bir yar- dım bekleyen bir din bekçisi arasındaki fark birinin Allaha muti, diğerinin âsi olmasında görülür. Fakat hiçbir zaman fahişenin yuvarlandığı çukurdan papas kurtulmuş değildir. Gönlünü musikinin nağmelerine birakan bir kör bile, akıp gittiği selde fahişe ile, papasla, ilâhla bir aradadır. Servet denilen büyük kudreti avucunda tutan bir insan bile, bu ebedi destanın kahramanıdır. Bu, öyle bir destandır ki, hepimiz, bu des kahra raları, nal sesleri, kadın kahkahaları, X ıstırap ve dehşetle ufukları dolduran çığlıklar, bu destanın seli içinde sürükleniyor ve biz gittiğimiz yeri bilmeden yürüyoruz. Fakat bu ebedi destanın ne haşmetli bir görünüşü var). tanın manlarıyız. Zafer nâ ve > Dünya bir tiyatro sahne- sidir ki, oymünan oyunda aktörler dalma değişir. pi