ISTIRANCA ETEKLERİNDE — Başı 17 inei sayfada — bilgiyi e ii bir konuşmada harcayan bu sade mli insanlar arasında.. onlar- dan ie 20 öleli ayri olduğu halde., hiç te kendilerinden uzak kalınıyor. Kalbinin bütün sevgi ve samim'yeti ile hepsinin gönlünü almağa çalışıyor. Birinin cıgarasını yakarken gülümsiyor; birine şeker tabağını uzatırken iki kelime- cikle zarif bir şaka yapıyor; bir diğerinin ağ'ayan çocuğunu beraber avutmağa ko- şuyor. Gramafon çaliyor, şarkı söylü- yorlar. Arada dansetmek için ayağa kalkıp ela uyamadan oturan bayanlara gü- üyorlar, Nesibe, yaprak yeşili ipek bir b giyimiş, gibin ne kolları iyi otur- tulmuş, ne de yekası düzgün takılmış. Be- linden aşağı kumaşta öyle bir sarkıklık var ki.. bu elbi e ii geçen se nc u renkli roba eş eğil, Onda Berrine yakın olmak, herkesin Memeni Berrinin en yakın arkadaşı tanı- 29 NUMARALI FORSA — Başı 11 inci sayfada — leri işledi ve koca kadırga engin deni- ze doğru açılmağa başladı. Ah herşey, herşey bitmişti. O gidiyordu ve yalnız kalbini değil, babasını, anasını ve kız- kardeşlerini de beraber götürüyordu. Genç kız, bağırmadan, haykırmadan etrafta gezinen kayıklardaki insanlara hiç birşey söylemeden.. gemi ufalana kadar öylece kaldı ve nihayet hıçkıra hıçkıra ağlamağa rr Ömer Reis, gemi LE ederken elinde kılıç güvertenin bir köşesinden genç kızın sandalına iz m sessiz, sakin, put gibi durup gemiye baktığımı, İçin için ağladığımı” hissedi: yordu. Uzun müddet böylece genç kı- zın ay ışığında küçülüp genişleyen si- luetine baktı, sonra birden bire yerin- den sıçradı, gürertenin ortasında sağa sola emirler veren genç Mustafaya ba- gırdı: — Yelkenler iyi ai Önümüzde Ustica adası yar!.. Esir erkeklerden ile kadınları A ide kalan körfez, bu kaçıştan h alis komautnlık gemisinin bir ge- ce gezintisine çıktığını Dam eğ- lencesine devam ediyor 22 masını istememek bir hastalık helinde.. genç kadının etralında dönüp dolaşıyor. Birşey lâzım olsa o, ev sahibinden önce fırlayor Yüzbaşı Suphinin karısı buna çok içer» lemekte.. o İslâhiyedenberi tanıdığı ve çok sevdiği Berrini hem beğenir; hem onun dostluğunu yalnız kendisine hasretmek ister. Nesibe odalarda, ia perva- sizca ya sinirlenip dur Yüz başı Sabahattinin EE LE kalın ve dik sesiyle: pop N bağırdı. Bu günün eğlencelerle geçmesi deyi ir başkalık olsu yay vk falan çikar Berrin bildigi azı salon tarif edecekti ki.. Nebe atıldı: — Ben çiftetelli oynarım. Çılgın gibi el çırptılar ve bu söze bakkapalaria güldüler Fakat sarışın iin doğru söyliyordu. Berrinlerde oyun havası olmadığı için, hemen askerlerden birini kendi evine Mei Beş dakikada plâk getirtildi. MN Masanın yerleri değişti. Ve odanın büyük sobadan iyice ısınan havasını, kilârnetle çalınan oynak çiftetelli dalgalandırdı Genç kadın odanın ortasında döndük- çe, küçük tiyatro kumpanyalarının derme çatma sahnelerinde kıvrılıp bükülen kan- tocu kızlar gibi şıkır şıkır oynadıkça Ber- rin, büyük şaşkınlığa düşmekten ken disini alam, ibenin Ti ppalıklarına alışmıştı. Ba zı toplantılarda ağzından çıkan sözlerin, birçok erkeğin bile yüzünü kızarlacık kadar açık, saçık olduğunu biliyordu. Fa- kat böyle.. bütün ahbabların, birçok Sır bay ailesinin toplandığı kalabalık bir yer- de oynamağa cesaret AmIŞ. tı EL çırpanlar, yaşa Nesibe hanım» diye bağıranlar vardı. Pilâğı üç kere tekrar Ve Nesibe terden alnına yapışan sari Saçlarını arkaya atarak Betrinin yanına koştu — Senin güzel hatırın için hantmelendi! Dedi. — Arkası var— Eski Türklerde Mevleviler, Bektaşiler, Rufailer — Başı 15 inci sayfada — jik devirlerden itibaren, dansözleri yetişdiren bir menba olmuştu (1). Ehemmiyetle dikkat sleek bir nok- a varsa: aynı halin (Medi) Türkleri arasın- da, yani (Mitra) ilâh sinesinde taşıdığı için ona azizlik izafe etlirten topraklarda da buluyoruz. Burada da (Mitra) mezhe- binin müritleri, ilâhına, musiki karşısında dönerek varmak isterlerdi. Filhakika Türk dininde, musiki ve dans, ibadetin en esaslı noktasını teşkil ediyor- du. Musikisiz, ve danssız bir ibadet ola- mazdı. Nasıl Küçük Asyada, mukaddes dansları yapmak için mabetlerde yetiştiri- len hususi dansözler varsa, Medidede Aynı suretle yetiştirilmiş dansözler vardı. Yalnız bütün ayinlerde aynı dansın ic- ra edilmediğini, elimize geçen di monümanlarda, ayrı ayri dans şekillerinin bulunması ile e lke Bunun sebep lerini ayin tarzlarının tehalüf etmiş şekil- lerinde aramak lâzımdır. Yani bu eski devirde Türk dini birçok ilâh ve açilrile sahip olduğu gibi, birç 2 li katlere de taksim edilm (Mitra) kendisine neyin, ip zilin karşısında, durmadan dönerek varıl. masını istiyordu. Diğer bir ilâha ise, ancak bir a aşk e e Se mümkün iğer başkası mal, FA isterdi, Mühtelif ibadet Sekilleri bunu pek güzel izah etmektedir. (Iİ) La vle..; yi p: 49 Bu hal Doğu Türklerindede aynen mevcuttu. Çinliler de bize bunlardan pek güzel bahsetmişlerdi. (2) Çinlilerin Ela siven ismini verdikleri dansözler bu İs ledendiler. Diana, Anaitis; bunlar hakkında fikir edinmek için, Liydinin eski paytahtı Sar- des'in, Toros dağlarındaki Cartabale'in, ve sdostaki Pont'in ve Zölanın mabetle- le ni k lâzimdir. ateşin muaveneliyle bu sevgili ilâhelerine vasıl ekl düşünürler, ateşle oynarlar, ateş yutarlar, bu sırada ziller, defler çalar. yinlerde Rufai © tar- zında zikirler yapılırdı. LAN sokarlar, ağızları içinden ateşler y tekrar çıka ik azer denizi 7 lr oturan e lin Türklerinden a inliler, e e pek güzel malümatlar M ara sında görmüşler ve bu le (Fo Gi Jin Türk lerinin dini hokkabazları) diye tasvif et mişlerdir Ye aynı imi aynı insanların e im Asyada Kâşgar, Kutan, Kalas, Fer ve il gibi şehirlerde e bl ekim söyl erler. Bu işi yapabilmek için, bu sihi- rin hakiki vakılı büyük rahibin iznini al mak lâzım olduğunu da anlatmağı unut mamışlardir. (Arkası var) alkevi mecmuası (Ye: BI Okuyunuz: ik Türklerde lala) Türk) şubat nüshası