YAZAN: CAHİT J€ KURMIZI BALIRLAR “CY£ Genç kız, Filizin dudaklarında “am” ca , kelimesini duyunca, yüzünün ço» cukluğu uçuverdi. Seven, olgun bir kadının içli Ge nüşü, uçam çocukluğun yerini a — Ah Filiz! Hali, ilkokulun bin rinci sınıfındaki kızsın. Hâlâ benimle eğlenmekten, beni e eme zevk Benim küçük sevgili “am- ca, mdan ne istiyorsun ? Bir kerre, bes nim gibi âşık olsan, o zaman elimden çekeceklerin var. Sade sen değil, , arms can gününü görecek... Birden aklına gelmiş gibi, kuvvetli bir soluk olarak sustu: — Haydi, şu yeni model kalbi ke. Yalnız dikkat et, seninki gibi duygusuz olmasınl.. Filiz, masa üzerinde duran karton kâğıtlarından bir parça alarak. cebinden çıkardığı kurşunkalemle, minimini bir alıyorsun. siver. kalp resmi çizdi. Kâğıt makasıyle karto- nu oyarken, gözleri dalmiş, yüzünü giz” tı. li bir gülüş ışıklandırmıştı. — Ne gülüyorsun ? Filiz cevap vermedi. Kestiği kalbi elinde atıp tutarak arkadaşına gösterdi : — İşte sana son model bir kalpl. Genç kız, kalbi Filizin elinden kap: tı. Avuçları içine saklayarak, okşadı, sevdi ; — Sen kalple oynuyorsun Filiz, da- ba onun ne demek olduğunu öğrenme- din ki, yoksa korkardın.. Filiz, dalgın dinliyordu. eğilerek onun yanağını öptü: Yaşa Filiz,,, Koşarak yanından uzaklaştı. Filiz, onun arkasından baktı. Genç kız, bir çocuk çevikliğile, masaların sra- sından dolaşarak, yan odalardan birine girdi. Genç kız, Filizin, yüzünden biraz evvelki gü- lüş silinmemişti. Arkadaşının sözleri, kulaklarında e «Sen kalple oy- nuüyorsun onün ne deme olduğunu kel ki; yoksa, kor kardın. * Derinden derine duyduğu ses vinç; yeli m ti balinde düşerek, lik ağır ağır kararıyor, genç kız, dalgın ve kıpırtısız duruyordu. Birden, masa nin tam ortasından sarkan mavi ampul- lâ lâmba yandı. Senç kız, ortalığı kaplayan ay ışığı rengile dalgınlıktan uyandı, Yüzündeki gülümseme genişleyerek, lâmbayı kimin yaktığını görmek için başını kaldırdı. Hümeyra ile gözgöze geldi. Genç kızın eli, İimbanın düğmesinden ayrılmamış, sol omuzu duvara dayalı, ona gülüyordu: — Seni lâm bayı yaktım. Bu ne dalgınlık”? z Küçük adımlarla Filize yaklaşarak Yaa fısıldadı : <A mca» geldi!.. uyandırmak için Filiz, merakla sordu : — Ne zaman : — Şimdi! Filizin en sorgulu bakış- ları e anlattı kasyalı solda dolaşıyor... — Gördün mü” — Hayır. — Şu halde geldiğini nasıl anladın? mia sesini büsbütün küçülte- rek, söyle buluşmak sö“ zümüz vardı. Yanında kocaman bir kurt köpekle geldi, Küçükken, beni bir kere köpek ısırmış, ihtiyaten yaptırmışlardı. Ö zamandanberi köpek ten korkarım. Onu, kurt köpekle gös ünce, © aman! dedim, bu beni hart di- ye ısıracakl «« Bu korkum Tayyarın o kadar hoşuna va ki, köpeğinin adı- nı Hart koydu mdi beraber gelmiş- ler, Hart sevinçli Mi orada olduklarını bana haber veriyor. Filiz, kulağına, fısıltı halinde söyle» nen sözleri, gülerek ER Hümey» ra, beşer ekerek doğruldu imdi ne yapayım Yüzü yalvaran bir çocuk görünüşü almıştı ; — Bir gün, onunla kuduz aşısı havlayarak, idare iyi ben bahçeye iner, birkaç dakikacık olsun “amcam”la Masanın üstünde, renk renk kumaş, müslin parçaları, karton kâğıtları; ser- pilmiş toplu iğneler dolu idi. Arkadaki açık pencereden gelen serin rüzgârla, titreşen müslin, kumaş parçalarını, Fi- lizin dalgın gözleri görmüyordu. Orta. 8 — Nasıl idare edeyim? Söyle... Genç kız sevinçle cebinden bir sü” rü karışık kumaş Filizin Ül üzerine bıraktı : şim yoktu. Kalpler bitti. Bünlelin el yapmağa uğraşıyordum. a çıkararak Güya sana birşey sormak için yanın gelmişim, sen beni aşağı, bir iş yapmı gu göndermiş gibi olursun... Parçaları, Filize gösteriyor gibi elin. © de evirip çeviriyordu. Onların böyle konuşmaları kimsenin bakışlarını kendi üzerlerine çekmemiş, ümeyra, başını öne eğerek: — Peki dedi, ben şimdi gelirim. Bir solukta merdivenlere koştu. Basamakları ikişer ikişer < indi, F ü tutuş düşündü. Dudakları, dua açılır gibi kıpırdadı, ee kör dar küçük bir sesle mırıldandı — Kimbilir, belki bir gün., Kulaklarına kendi sesi, ılık bir ne fes gibi çarpınca yüreğini, başını kıs cık bir zaman için saran ümitlerin kök. süzlüğünü, boşluğunu hatırlayarak w tandı. Hümeyranın giderken dizlerine bi raktığı kumaş parçalarına baktı. Gen; kızın parlayan gözlerini, gülen yüzünü görür gibi oldu iii dinledi. Ku lakları, yurdun içini saran gürültüler den sıyrılarak, e e duyır yordu, Çamlar tramvayların virajlarda çıkardığı demir gıcırtıları, havanın boşluğunda öten çanları; bunların hepsinden daha yalın bir yerden, kesik kesik bir köpek hav laması geliyordu. Gülümse — Delaşıyorlar... Yüreğinde bir ana için çakan imr&w niş şimşeği, duygularının karanlıklarda kalan özleyişlerini aydınlatarak, açığa çıkardı. irdenbire hayatını, ışıksız. münasiz buldu. Çalışmak, kimseye muh: taç olmadan yaşamak diye tuttuğu ye lari kuraklığını, ve yüreğini saran, gizli adsız isteklerin derinliğini, susayan bir insanın basretile duydu. Başının içine karanlık selleri akıyor bindi Ben de istiyorum.. in rüzgarla bışırdayışı, Güldü; — Ne istiyorum? Dizlerindeki parçaları, yavaşça mi sanın üzerine bırakarak kalktı, Tam arkasına gelen büyük balkona doğru yürüdü. Camlı kapının tokmağını ç€ virerek açtı. Dışarı süzüldü, Biraz er vel, kendi kendine sorduğu sualin; kar şılığını bulmuş gibi, mırıldandı :