iri yerler. i akidede enİlr ve: a altında e bu Sik Yani Amazon dendiği zaman bu'esi- tri muharip kadınların Türk olduklarını ilk ağızdan anlamak icap eder. Diana da, Cybele kadar Türktür. Biz Dianaya sit mabetlerin ve bu mezhebin en kuvvetli bulunduğu yerin bugünkü Konya ciyarı ile Toros dağlarında oldu- © şunu görür Toros irlanda Castabales şehrin- de bulunan Diana mebedini, (Strabon) bize pek güzel tasvir etmiştir. Buradaki rahipler tıpkı bugünkü (Ru- failer) gibi ateşin hâkimesi imişler.. Çıp- lak ayaklarla ateş üzerinde yürürler, onu yutarlar ve bu suretle ibadetlerini yapar- larmış. Anaitis'e gelince; Zela'da, Kapadosta, © Pont'da bu mabudeye ithaf edilen mabet- © ler, ve bu mezhep tamamiyle Asyalı bir tip arzeder; buna ait seremonilerin (âyinlerin) menşeleri Yunani olan ibadetlerden hiç- birisile alâkadar değildi (3). Yunan nüfu- zundan hariç tamamile saf bir Asya ka- rakteri (4), daha doğru bir tabir ile tam bir Turani karakter gösteriyordu. Bacchus'a gelince, daha ilk nazarda bunu Türk ruhuile, Türk tipile, Türk milliyetile görmek pek mümkündür İlk defa Türkler yani Sitler tarafından iskân edilen Lydie kıt'asının bu milli ilâhı Bassarus, Doğunun bir fatihi idi, Asyanın © en uzak noktalarına kadar gitmişti. Bir © vazo Üzerinde bulunan bir resimde de gö- rüldüğü gibi, Hindin şimalindeki, Bahtiyari tesmiye ettiğimiz Türk ülkesinden, iki börgüçlü bir devenin sırtında, Lydi top- © raklarına gelmişti. Giyindiği elbise bile, Sit Türk elbisesi idi. Yunanlılar bilâhara bunun ismini Bacchus'a tebdil ettiler. Üzü. birer parça, zevkten birer güzellik idiler. Bunun yegâne refiki, yani maşukası, Lydinin ilk esatiri kraliçesi Midasdı. Bu Midas ki Yunan Herkülünün babası olan Lydi Herkülü Sandon'un, Lydinin Amazon Türk kraliçesi Ömfale ile yaptığı muaşı- kadan doğmuştur. Fakat bu Lydi Herkülü- nün de bir babası vardı o da, eski Babil Türklerinin Herkülüdür. öylece ilk Mevleviliği, Dün Mr Rufatliği bundan dört bin ve sene €vvel tesis eden ilâhların iliyetle> rini tayin ettikten sonra, bunların mez- beplerinin ne olduklarını tetkik etmek imkân dahiline girebilir. #. Dydyme dağı eteklerinde, bugün halâ bize kadar biraz harabelerini birakan, ve Firijililerin bir kâbesi olan Pessinunte şehrinin meşhur büyük mabedi, bu hava- lide pek ziyade yayılmış Cybele mezhe- binin bize, ne oldu uğuğu göstermeğe kâli- 6 El vie..; 1, 2 4) 1, 288. Memelerini yaktıkları meselesi, bir efsane olsa gerektir. Çünkü biz bütün Amazon heykellerinde güzel göğüslere rastlıyoruz. dir, Bu mabetde, ibadetin esasını, musiki ve dans teşkil ediyor, buranın mabette çalışan ve bitmek tükenmek dünbeleklerin sesleriyle Cybele müritlerinin çıkarmış oldukları sürlemeler, » yani e derviş tarzı zikr ve höykürme - yüzünden, bu tarzdaki görlemesin ismine be Diyare nami yerilmi bodin e teşkil eden zillere ve dünbeleklere, yine bir Sit Türkü olan Marsyas, m flütünü, yani neyini icat ile terfik etmiş; ve neyinin ahengile ne- hirlerin a bile değiştirmeğe mu- Eller, Mevlevilerin dönme tarzında, havaya kalkar. vaffak olmuştu. Mağrur Apollonu muba- rezeye davet etmemiş olsaydı, merhamet- sizce bir ağaca bağlandıktan sonra deri- sini yüzdürtmiyecek, ve sonra tulumundan akan gözyaşlerından, Marsyas ismini ver- diğimiz nehir husule gelmiyecek, ve bu (Mey), bilhassa Pessinunte mabedinde, zil ve dünbelekler yerini tutmıyacaktı Bu mabette âyin şu suretle icra edi- lirdi. Cybele'e kendini sevdirimek ve tanık- mak için, eller, Mevlevilerin dönme tar- zında, havaya kalkar, kendi üzerinde ve tıpkı Mevlevilerin giydikleri elbise içinde uçar gibi bir topaç halinde durmadan dö” nerlerdi. Âyin, son zamanlardaki Mevlevi âdetine tam. uygun bir şekilde, musikinin sağ ba- şında ve yüksek bir mevkide abzı mevki etmiş olan başrahibin emri ile başlar; ney ve def karşısında dönerken ilâhaye varmak istiyen müritler, evvelâ onun mü: saadesini istihsal ettikten ve duasını al- dıktan sonra, kendilerini musikinin ahen- gine terk ile saatlerce dönerlerdi. Bunla- rin kendilerine mahsus hususi duaları mev- cultu. Fakat Bacchus'un mezhebinde ol- duğu gibi, bunlar musiki halinde kora ta- rafından teganni edilmezdi. İdari teşkilât ta aynen, bizim bugün bildiğimiz, tekke teşkilötiydı Dönen mü- ritler halktan değil, mabette oturan ve mabette hususi terbiye ile yetişenlerdi. Bugünkü Mevlevi elbisesi ile o elbise arasındaki fark, onun rengârenk ve resimli olması, Mevlevilerde ise düz beyaz olma- sıdır. Bunun tesirini İslâmiyete aramak icap e ney, def ve zil, tatlı bir iken ile dönenlere refakat eder, onları semalara, ilâhların annelerine uçuruyor- larmış gibi sermesi bir hale sokarlardı. âyini tasvir eden tabletlere hafifce baktıktan sonra, bunu anlamamak imkân dahilinde değildir. Haltâ Ren Mönard da bu hususa dik- kat etmiş, bu âdetin elân Doğuda dönen ii ein kaldığını söylemiştir (5). ezhebin esasını, musiki, dön di ET teşkil ediyor. Ve ancak bu sayede ilâhların annesine yanaşmanın im- kân dahilinde olacağı düşünülüyordu. Böy- lece bu ayini bitirdikten sonra, Cybeleden başka bir cüzü, bir ilâhe olan, Bacchus'ün zevki de tatmin edilir; onun için, bazan uzun elbiseler giyinmiş, bazan da ta mile çıplak denebilecek bir halde, güzel kadınlar, (mukaddes) namını verdi- ğimiz dansı yaparlardı. Buna (mukaddes) denmesinin sebebi diğer danslardan olan farkı değildi. Belki omusikideki değişik dua tarzları idi. ürk halklarının buraya getirdikleri bu din tesirile, Küçük > en eşki mitolo- < KArkam inci sayfada) (5) La vie privee..., 1, 487. a Mir pasapmaz R azMA