iie li, “di di iğ Vİ ği EŞSİZ © GÖNÜLLER edia eski ve cevizden mamul bir azi masasının önünde oturmuş, ka» lemini mektup kâğıdının üzerinde gez- diriyor. Pencereden içeriye giren salkım kokuları, yeşil yaprakların taze renkleri ve bahar aydınlığı, bu eski döşemeli os daya ve masanın önünde oturan yaşlı kıza yeni bir gençlik vermişler... Herşey canlanmış ve güzelleşmiş; kızın eli ev. velâ yavaşça, sonra da acele acele keli» meleri biribiri ardı sıra diziyor: «Sayın Bay Rifat! Tesadüfün bizi biribirimizle tanıştır» masını taliin ve kaderin bize bir işareti, bir yardımı diye telekki ediyorum. Ben de çok yalnız ve kimsesizim; arık pek genç te değilim. 36 yaşındayım ve yalnız yaşıyorum. Evet yapyalnız, kendi ken- dimle ve iyi günlere ait azacık hatıra- larımla,.. Ben de evlenmek niyetindeyim. Yalnızlığın ruhuma çöktürdüğü bu müt- biş ve üzücü azabdan artık kurtulmak “istiyorum. Benimle tanışmak için yaps tığınız teklifi kabul ediyorum. Mektu- bunuzu beklerim..» Vedia Enis Kâğıdın üzerinde yürüyen kalem bir- denbire durdu... Vedia ince ve asil yü. zünü yavaşça ve düşünceli düşünceli pencereye doğru çevirdi. Bahçede bü tün leylâklar açmışlar, her taraf çiçek- lenmiş ve bahar içinde. nereye baksa renk ve koku... Tabiatin bu coşkun tes zahürleri sanki ona sonsuz ve kat'i bir saadet müjdeliyor. Karşıki evin kapısı» nın üzeri etlâtun salkımlarla donanmış. Ah bu eflâtun salkımlar. ona bunlar bütün bir çocukluk âlemini ve neşesini ne canlı canlı hatırlatıyorlar... © Vedia çok uzak günlere ait olan ben İiğini tekrar yaşıyor gibi oldu. O zaman nekadar şen ve kaygısız bir çocuktu.. korku ve gam bilmeyen ruhunun ateşi, a biç sönmiyecek kadar canlı bir mahlüktu. © iş şenliğini, gençliğinin en ateşin günle rine kadar koruyabilmişti. Evet onun bu e an rl 1 kaybettiği güne kadar sürmüştu.. ondan »ra Vedia ibtiyarlamağa başlamış yas dan fazla bir ciddiyet ve vekarla o büyük kedere ve ayrılığa boyun eğmeğe, katlanmağa çalışmıştı. . Günden güne sakinlemiş ve münzevi olmuştu. Kal- binde yanan sevgi alevlerini, gençliğini ve sandet hasretini göğsünü düşmana siper eden ö genç delikanlının benliği. ne gömmüş; onunla beraber herşey yo- kolmuştu, Fakat, seneler geçtikçe, her ıstırap gibi, buda körlenmeğe yüz tutmuştu. Vedia yerinden kalktı. Yazı masası- nin çekmesinden bir ceviz kutu ve İçin den sararmış bir subay fotoğrafı çıkardı. Resmin etrafı yırtılmış, çehresi artık silinmeğe yüz tutmuştu. Vedia resme bakarak gülümsedi. Ah! O, nekadar genç kalmıştı... evet o hâlâ genç bir oğlan, bir delikanlı idi. Şimdi Vedia onun an- nesi bile olabilirdi. Yalnız kendisi ihti- yarlamıştı. Şakaklarındaki birkaç tel beyaz saç, ağzının etrafındaki incecik çizgiler. bele iki kaşının ortaşındaki o belli belirsiz bat gençliğinin gitmek üzere olduğunu ne iyi belli ediyorlardı.. Yavaşça ku- tudaki mektupları, fotoğrafları ve kartı postalları aldı. Sobaya doğru gitti... Bu gün kendisi ne kadar sakin ve ismi» Dundu.. Bütün bu mektupları ve re simleri birer birer sobada yakmağa baş» ladı. İnce ve uzun bir alev, eski bir varlığa âit olan bütün bu hatıraları Yün vaş yavş yokediyordu. Yalnız en üst- te nişanlısının son resmi, mülâzım üni» formasile duruyordu. Alevlerin, tamam bunu da yalıyacakları ve yırtık kenarla» rını kavrıyacakları bir ânda Vedia, Çar» çabuk resmi kaplı ve kurtardı. Genç mülâzımın yalnız kalpağının bir ucu yan” mış, çocuk denecek kadar genç yüzü. nün neşesi ve ateşli bakışları hâlâ ken- disine gülümsiyorlardı. İhtimamla res- mi yine çekmecenin içerisine koydu, e *Sayıa Bayan Vedia | Mektubunuza çok sevindim. Görü- şür ve tanışırsak, biribirimizi muhakkak sevebileceğimizi zannediyorum, Ömür- lerinde büyük hayal sukutlarına ve astı raplara boyun eğmiş biz ikimizin de, ha! yattan biraz saadet beklemek neden na- sibimiz olmasın! Bu akşam saat 18,30 ta sizi Taksim bahçesinin büyük kapısında bekliliyorum.» Rifat Göz 8 Emine Ortaç Vedia mektubu Yağı masâsını rine bıraklı. Sonra yerinden ka büyük ve yaldızlı bir aynanın İş da durdu ve gülümsedi. Kendi ke söyleniyordu! «Artık evlenecekaj dial. Anlıyor mısın evlenecek vel cuğun olicak. Biraz gülsene ve | olsana Vedial. Bir çocuğun olsup nasıl daima icin Hitrerdir. Vedia gözleri yaşlarla dolu, ayı resmine bakarak gülüyordu... Ong rin ve mai gözleri, sarı saçları Yun ve kırmızı bir ağzı vardı. Henüz o kadar gençtiki.. Sakaklarındal iki tel beyaz saçı, ağzının kenarlar; o incecik çizgileri, çok dikkatli ba ancak görülebilirdi, Evet, Vediz kendini çok genç hissediyordu.. hafif ve genç bir kızınki kadar çe çalâkti. Sanki o, bir'günde birçok leri üstünden atmış; onların alt sıyrılmıştı. Evet bugün o, zinde genç kız gibi kalbi heyecandan cı çırpına, her gün ağır ağır yürüdüş dırımlarda koşuyor ve atıyordu... Rifat Göz Taksim babçesinin sında Vediayı karşılıyor. Bu adam diadan çok daha yaşlı değildi. Al rında belki 3,5 yaş bir fark var. F onun şakaklarındaki saçlar büsk beyazlanmış, ağzının etrafındaki ç ler çok daha derin ve keskin... Vedianın eline doğru eğiliyor ve daklarını hafifce üzerine değdir. — Geldiğinizden dolayı çok: bil yarımil.. diyor. Beraberce koltukların ve masil bulunduğu tarafa doğru. ileriliyari Rifat, Vedianın altına bir koltuk ili Ve aynı zamanda derin ve parlak leriyle onu süzmekte devam ediyor. Etraf bomboş. Ve şu saatte kal de henüz kimsecikler yak. O kadar yük bir sessizlik içindeler ki... V4 kendi kendine düşunüyor! « Onu bulunmak ne iyi imiş. Beraber yaş cağımız zaman da işte böyle süküt e rek günlerimiz geçebilecek |» İlkönce Rifat söze başlıyor. Çod luğunu geçirdiği Anadolunun en gö bir şehri olan İzmirden uzun uni bahsediyor. Sonra tahsil senelerini; onu müteakip derhal harbe gid cephedeki arkadaşlarını, Kafkas geçirdiği münzevi ve müthiş ge top tüfenk ve gülle yangınlarını; çamur ve yağmur içinde nasıl bucal: larını uzun uzadıya anlatıyor. Bu söylerken sesinde garip bir alçalış j