1 Eylül 1937 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 20

1 Eylül 1937 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

bulda iyi bir yeri olan babası öldükten sonra, dedeleri, kendilerini bulunduğu mem- lekete aldırmıştı. Oraya gittikleri zaman hava kararma- ğa başlamıştı. Geniş bir odaya girdiler. Konsolun üstünde yanan iki büyük lâmba odayı aydınlatıyordu. İri yapılı, yeşil gözlü bir kadın, annelerini kucakladı. Sonra daha genç, penbe yüzlü, yine iri yeşil gözlü inle, Berrini a yaklaştıra- rak e dikkatle bak man Berrin altı a penbe, beyaz, yuvarlak bir kızdı. İki kardeşi göz- den geçiren herkes küçüğü beğenirdi. Fa- kat Nesrinde, daha çocukluğundanberi ken- dini saydıran, konuştukça gönülleri üstü- ne çeken bir hal vardı. O, bu odadaki kadın ve erkek kala- balığına, bambaşka bir âlemin insanlarına bakıyormuş gibi, uzak ve kaytsiz bakıyor- du, Annesini kucaklıyan yeşil gözlü kadın, onun övey annesi idi. Dedesi birkaç dela evlenmişti. Anneannesinin güzel, içli ve gök ince bir kadın olduğunu söylerlerdi. Tam bir derebeği ruhile yaşıyan koca: sinn kıskançlıkları, ağir hareketleri bu ka- dini; yaşadığı yerde günden güne eritmekte iken, günün birinde kalbinden vurulmuştu. Çünkü kocası, bir çiftlik aş güzel bir çoban kızı ile beraber gelmi Yeşil göslü kızın, kocasının inde ki yerine dayanamıyan içli kadın; bir sa: bah sessiz, şikâyetsiz bir kanape köşesin- de ölüvermişti. Odadakiler İstanbuldan konuşurlarken o, küçüklüğünde bir masal gibi dinlediği bu olguyu düşünüyordu. « Daha çok gençsin... Elbet evlenecek- sinl.» öz, küçük kızı olduğu yerde sars- mış, daldığı düşüncelerden ayırmıştı. Bunu, annesine söylemişlerdi. Demek birgün o kadar genç, o kadar güzel babasının ye- rini bir başkası alacaktı ha?!,.. rin, henüz, sekiz dokuz yaşlarında bir çocuk olduğu halde, bu,sözün verdiği ürkütücü acıdan kendini koruyamamıştı. edesinin evinde on gün kaldılar. İs- tanbuldaki küçük yuvayı hergün gözyaş- lariyle aratan bir misefirlik oldu bu. Çok yadırgadıkları bu kocaman evde daha fazla © kalamıyacaklarını anlıyan annesi, babasına rica etmiş; ayrı, küçük bir eve taşınmış- lardı. Orada da dokuz ay yaşadılar, kşam anneleri yerine eve, dedele- rinin kalfalarından yaşlı bir kadın. geldi. « Annemiz öldü mü?» diye ağlıyan, çırpı nan iki küçük kızın aldığı haber. Nesri- nin aylardanberi korka korka beklediği şeydi: Annesi artık bir başkasının hayafına katılmıştır. Bir hafta sonra anneleri o yabancı ile beraber başka memlekete gitmişti. 18 Araba tekerlekleri, caddenin iri taşla- rına çarpa çarpa yuvarlandıkça gürültülü sesler çıkarıyor; ve bu sesler uzaklaşıp sön- düğü halde Nesrin hâlâ duyar gibi olu- yordu. Belki ağlıyacak, belki yerlere kapanıp tepine tepine «biz annemizi isteriz » diye çırpınacuklardı. Fakat, iki yeşil gözlü ka” dın onları bakışları ile eritiyorlardı. Yavaş odalarına çıktılar. Nesrin, hıçkıra hıçkıra ağlıyan karde- şini küçük kollarıyle kücaklıyarak : « Sen üzülme. Böyle ağlarsan ben de ağlarım. Bundan sonra anne, baba yok. İkimiz biribirimize kaldık Berrin |. de: mişti. Sana ben anne olacağım.» İşte bu iki kalb, acı bir günün saba- hında gözyaşları icinde böylece biribiri- e bağlanmış; ve birbiri üstüne çöken hâ- diseler, bu bağı kördüğüm haline getirmişti. Nesrin, çocukluğunun geride kalan bu uzak hatırasına karışırken, yine Berrini o günkü gözyaşları içinde görür gibi oluyor? Doğumevinin yalnız bir penceresinden sü- zülen sönük ışığa bakarak onu, tekrar göğsüne bastırmak: «annem benim!» demek istiyordu. Dedesinin evinde ne kadar kalmışlar- dı? Nesrin bunu pek kestiremiyordu. Fa- kat orada çektikleri.. orada annesinin ö- vey kardeşlerinden gördükleri öyle ağır, öyle katlanılmaz şeylerdi ki.. geçmişte ka- lan o günlerin yalnız ez bile yaşamağa genç kadının tahammül ktu, Nesrin, burada e ayrıldığı gü- ne ağladı. Annesi kocaman bir konakta işçisi, aşçısı, hertürlü konforu ile mükemmel hayat geçirdiği halde; çocuklarının hasre- tine dayanamamış, gece gündüz gözyaş- lari içinde onları istemişti. Nihayet, Nesrinin baaannesi ile öyey babaları arasında bir anlaşmadan sonra, ço” cuklar paylaşıldı. Annesine çok düşkün olan Berrin onun yanına.. Nesrinde baba- annesiyle beraber İstanbula gidecekti. deşini, Ulucamiin önünde bekliyen arabaya kadar geçirdi. Birşey konuşmı- yorlar arada titreye titreys bakışıyorlar- dı. Son dakika kucaklaştılar. İkiside ağ- , İamaktan, ses çıkarmaktan korkuyorlardı. “ Çünkü o yabancı adamın halinde kendi- lerini ürküten, oldukları yerde sindiren birşey vardı. Nesrin kardeşinin kulağına: « Seni hiç unutmıyacağım. Her zaman seveceğim kar- deşim.. sen de beni unutma emi?» diye fi- sıldadı, Araba sarsıldı. Yan pencereden Ber- rin mini mini elini sallıyor; «bana mek: tup yaz» diye sesleniyordu. Nesrin, o zaman koca memleketi başı- na yıkılmış, Ulucamiin taşları altında ezi- liyor sanmıştı, Yurtsuz, ocaksız kalmış bir insan garipliği ile oracıkta bir tümseğin üstüne çökmüş,. gözyaşları tüke kadar ağlamıstı. Genç kadının gece kadar km rin gözlerinden damla damla yaşi başladı. Geçmişin, ruhunu saran hatıra| silkinmek istedikçe.. bu acılıkl çok gömülüyordu. Berrinin odasındaki sönük iy yorgun bir göz gibi bulanık bakıyo! rin onu düşünmekten kendini alam; Ondan ayrı geçen uzun yillen İğ atlıyarak, Berrinin evlen geçti. D henüz on beş girmiş, çıplak ayaklı, kısa etekli, birşeyken onu ei işte annesinin rolü ço endi g ve karıştığı Kayak, İN ii zımdı. e söz kesilirken, ne de nişan ken Berrine birşey sormamışlardı. bir yerde oldukları için, yerli göre uymak mecburiyetindeydiler, Birçol ailelerinin toplandığı evde, alaturkı şan yaptılar, Akşam üstü misalirler dıktan sonra, nişanlısının resmini ş için Berrine bir paket verildi. Kü; yaşından ve halinden beklenmiyen iğ lüzum ili demişti. Madeni zaman usulü ile evleniyorum. Bi e emen bağl kal al Yine eski o uvağımı açlığı zaman » Bu, Berrinin ilk ve son isyan! Nesrin çok güzel, şen, şakacı.. bi renkle bir kucak dalga ve sesten ö kardeşinin; esmer mülâzımı beğeri sevmemesinden pek ürküyordu. saadetin güzelliğe bağlı olmi acı tecrübelerle öğrenmişti. Yüzü olan öyle insanlar tanımıştı ki... çi meden in karasını ortaya vi lar; hayatı.. yakınlarında yaşıyarlari yerli Nesrin Cevatla birkaç defa kor onun yuvaya bağlı, sağlam ve kari üvenilir bir adam olarak hayatta cağını kuvvetle ummuştu. Düğün sabahı evin önü, hemen memleketin yarısının katıldığı birt lıkla doldu. Küçük gelini hazırladılar. Ve beyaz ipeğin vücudunu okşıyan kivi arasında genç kız bir ışık par damla su ve bir di. Köpük köpük kabaran tül yı başını çerçiveliyen bey o göz alıcıydı ki... kumral saçları bir duman gibi kw rıla, minimini kulaklarının arkasını lüyor; gül yapraklarının okşayıp ts hissini veren yüzünde kumral gölge oyunları yapıyordu. — Ark

Bu sayıdan diğer sayfalar: