Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
lere yer veriliyor? Aslında bu tür filmlerin üst üs- te ekrana gelmesi hakkında yet- kililer rastlantı olduğunu söylü- yorlar. Ancak bu pek de inandı- rıcı görünmüyor. Romantik film- lerin özellikle TürkSinemasından saatinde ekrana gelmesinde bu kuşağın oluşturulduğu sırada gösterilen filmlerin tepki görme- sinin büyük etkisi var. Suya sa- buna dokunan filmlerin gösteril- mesine bazı kesimler tepki gös- terince, ekrana ardarda suya sa- buna dokunmayan filmlerin gel- diği görülüyor. Ayrıca insanların yorulmadan, düşünmeden sonu- na kadar huşu içinde izlemeleri de romantik filmlerin benimsen- me nedenlerinden birini oluştu- ruyor. Ancak bu filmlerde oynayanlar bu düşünceleri pek paylaşmıyor- lar. Örneğin “Hıçkırık”'ta aldatı- lan kocayı oynayan ve “Saman- yolu”'na yönetmenolarak imzası- nı atan kartal Tibet “Ben tesadüf diye yorumluyorum. Böyle denk düşmüş olabilir” diyor. Aynı filmde izlediğimiz Ediz Hun'sa “Hissi filmlerin her dö- nemde ilgi gördüğünü”'belirterek bu tür filmlerin üst üste ekrana gelmesini yadırgamadığını söylü- yor. İşin asıl garip yanıysa, yıllar ön- ce gösterilen bu tür filmler ara- dan geçen zamana, o zamanın değiştirdiği değer yargılarına kar- şın eskisi gibi ilgi görüyor. İnsan- lar “Hıçkırık”'1 nemli gözlerle iz- liyorlar. “Küçük Hanım”' için ke- derleniyorlar. Ev hanımları alış- veriş, kabul günü gibi işlerini hep “Küçük Hanım''ın saatine göre ayarlıyorlar. Üstelik Brezilya di- zileriyle Türk filmlerinin ortak noktasını oluşturan ağdalı duygu- sallık kabul günlerinde elmalı tur- ta kadar ilgi görüyor. - Oilginin ardında neler yatıyor? İnsanlar yıllar önce çevrilen ve o dönemde dahi eleştirilen bu film- leri neden bu denli ilgiyle izliyor- lar? Bu soruları yanıtlarken Türk halkının duygusal bir yapısı oldu- ğunu dile getiren “Samanyolu” nun Zülal'ı “Ağlamayı seven bir toplumuz. Herhalde bunun için. Ama ilginin tek nedeni bu değil. “Samanyolu'nun gördüğü ilgide basit bir aşk hikâyesinin, Kartal Tibet tarafından özenle vetem- polu biçimde çekilmesinin de etkisi var” diyor. .Kartal Tibet'se aynı soruları “Özlem var herhalde” diye yanıt- larken bu türün birkaç örneğinin ekrana gelmesinin romantizme dönüşü göstermediğini ifade edi- yor. “Zaten dört beş tür var. Me- lodram, aksiyoner serüven film- leri, komedi vs. Bu kadar darbir alanda hertürden çeşitli örnek- lerin ekrana gelmesi çok doğal” diyen Kartal Tibet, halkta roman- tizme karşı bir ilgi olup olmadı- ğı konusunda fikri olmadığını da ifade ediyor. Romantik filmler hakkında ko- nuşurken her şeyden önce bu filmlerin “melodram” olmadığını vurgulamak gerektiğini söyleyen Ediz Hun'sa şunları dile getiriyor: “Bu sözcük yanlış kullanılıyor. Bu sözcüğün karşılığı melodili dramdır. Yani Raj Kapoor'un filmleri için kullanılabilir. Oysa bizde duygusal her film için me- lodram deniliyor. His hayatı her zaman olacak. Beşbin yıl önce de aşk vardı 50 bin yıl sonra da olacak. Her insanın hayatında sonu kötü biten bir aşk vardır. İn- sanın yüceliği duygudan kaynak- lanıyor. İnsan bir film izliyorsa, bir sanat eseri seyrediyorsa gözü dolabilmeli, gözü yaşarabilmeli. Yoksa nasıl insanlıktan söz ede- biliriz?'* Romantizme dönüş diye yo- rumlanabilen ilgi belki de yaşam koşullarının giderek romantizmi yok etmesinden kaynaklanıyor. Yazar Selim İleri “Hıçkırık” ve “Samanyolu”nun aynı günlerde gösterilmesinin aradan geçen 25 yılın hayatımızdan romantizmi nasıl her açıdan silip süpürdüğü- nü ortaya koyduğunu söylüyor. Gerçekten de 25 yıl önce sinema için çekilen Kerime Nadir filmiy- le, yeni çekilen arasındaki fark- lılık, sinema filmiyle televizyon fil- mi arasındaki fark kadar, aradan geçen sürecin yarattığı değer yargıları arasındaki değişiklikten de kaynaklanıyor. İnsanların zamanının giderek sınırlanması, sosyal ilişkilere ayı- racak zaman kalmaması, paraya verilen önemin günden güne art- masıyla unutulan romantizm ek- randan insanlara göz kırparken kimi gülmek için, kimi ağlamak için bu tür filmlerin gösterildiği saatlerde ekran karşısında olu- yor. Sonuçsa iki damla gözyaşı... Selim İleri: 44 Samanyolu’nun televiz- yon dizisi olarak yeni çevri- miyle “Hıçkırık'ın 25 yıl önce- si sinemasını aynı günlerde izledik. Benim şaşırdığım o 25 yılın hayatımızdan roman- tizmi nasıl her açıdan silip sü- pürdüğü. Hülya Koçyiğit ile Ediz Hun: S b k Hıçkırık"ta izlediğimiz Ediz Hun, son dönemde tele- vizyonda romantik filmlere ağırlık verilmesi hakkında so- rularımızı yanıtladı: “Hıçkırık ve benzeri filmle- rin gösterilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?” “TRT beğenmiş, almış, gösteriyor. Yalnız filmden ön- ce Feyzi Tuna ve Rengin Ar- da'nın filmi tenkit etmeleri "“Romantizme vurgunum ı Ediz Hun, filmin altı fazla ka- lın çizilmiş abartık sahneleri dışında, gerçekten etkileyiciy- diler. Bir bakıma kartpostal duyarlılığı, ne var ki bugün Ediz Hun'un yerine o duyar- lığı taşıyabilecek tek aktör ko- yamıyorsunuz. Ben romantiz- me oldum olasıya vurgunum. İzleyicinin, okurun da vurgun olduğunu sanıyorum. İnsan- ları sevgiye çağıran eserleri zararlı, beyin yıkayıcı saymak kendinden menkul bir ilerici- liktir. Doğrusu çok romantik, melodramatik öykü çatısı bir ihtiras fırtınasına dönüşebil- miş bir senaryo yazmak, o se- naryoyu peliküle geçirmek hâlâ en büyük isteğim.” Başrollerini Aydan Şener ve Tolga Savacı'nın paylaştıkları “Samanyolu''nun son bölümü duygusal sahnelerle dolu. Bu bölüm ekranın romantizme dönüşüne yol açan önemli bir adım. "Eleştiriler aşağılık kompleksinden'' yanlıştı. Gösteriyorlarsa ne- den tenkit ediyorlar? Tenkit ediyorlarsa neden gösteriyor- lar?” “Siz tenkitleri neye bağlıyor- sunuz?” “Aşağılık kompleksi var. Aşk filmleri 15-75 yaş arasın- daki herkesin ilgisini çeker. Film ağdalı olabilir. Bazı abar- tılı sahneler olabilir. Ama Hal- dun Dormen'in bu filmlerden pek farkı olmayan filmleri 'çok iyi” diye lanse ettiği ekrandan, benzeri filmleri yerli olduğu için karalamak doğru değil.” “Bugün çevrilen filmleri ro- mantizm bakımından nasıl bu- luyorsunuz?” “Ben tutucu değilim. Ama bir sanat ürünü izlemek iste- yen kişi estetik ister, nezahat ister. Filmleri realizm adına öpüşme sahneleriyle doldur- mak sağlıklı değil.”'