1 Mayıs 1989 Tarihli TV'de 7 Gün Dergisi Sayfa 46

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DUNA'NIN — SON ÜÇ GÜNÜ Baştarafı 7. sayfamızda sonra Özal'ın zayıflamasının bir işaretidir. Kendi hesapları için parti içi birliğe daha muhtaçtır. Daha önce yapmadığı şeyleri yapma durumuna gelmiştir. İtti- fakçılar Duna'yı hedef gösterdi- ler. Liberaller de mücadele güç- lerinin ve ilkelerinin olmadığını gösterdiler. Bu olay Cem Duna'- nın çok önüne geçmiştir. Yeni si- yasi boyut ve gelişmelere gebe- dir. Duna bir partizan, bir militan değildir. Devlet memuriyeti terbi- yesi vardır. Görevden ayrılmasın- da bu yapının büyük etkisi vardı. “Duna'nın çok esprili bir yapı- sı olduğunu biliyoruz. İstifa konu- sunda ne gibi bir espri yaptı?”” “Cem Duna 'Olacak O Kadar' lafını çok seviyordu. Ayrıldığı ak- şam bir arkadaşı telefonla arayıp “Ne oldu' diye sorduğunda : 'Ola- cak o kadar televizyonunun, ola- cak o kadar Genel Müdürü'ne, )lacak o kadar” yanıtını verdi. Nuri Çolakoğlu'na Gölge Genel Müdür denirdi. İşin aslını bilme- yenler bu şekilde bir imaj yarat- mışlardı. Çok yakın aile çevresin- de Cem Duna ayaktayken Nuri Çolakoğlu halıya uzanır ve 'Ne yapıyorsun?”' diye soranlara “Ge- nel Müdür ve gölgesi” esprisini yapardı...” “Bundan sonrası için neler ola- bilir? Olaylar nasıl yorumlanıyor?” “Başbakan'dan çok Cumhur- başkanı etkili olabileceği düşün- cesi hakim. Duna'nın kellesini is- teyenlerin, istediği bir Genel Mü- dür'ün geleceği şüpheli. Cem Duna öyle bir ayrıldı ki, bundan sonra kim gelirse gelsin şaibeli- dir. Duna, TRT'nin tarafsızlığını gündeme getirmiştir. Başbakan'- ın danışmanı olan birisinin 138 ay Genel Müdürlük yapması ve ay- nı Başbakan'ın isteğiyle görev- den ayrılmak zorunda bırakılması ilk defa gerçekleşmiştir. Duna bizzat ayrılışı ve açıklamasıyla TRT'nin 'taraflılığını” kanıtladığı için kim gelirse gelsin prangalı olarak gelecektir.” “Son olarak, Başbakan Turgut Özal'ın Duna'yı görevden alma- sında en önemli etken 'İcraatın İçinden' programının yayımlan- maması olarak gösterildi. Başka nedenler var mıydı? “Başka bir görüş daha var. Eğer Duna o programı göstersey- di ANAP'ın oyları 9o 15'e inerdi deniyor... Hepsi bahane. TRT'yi çiftliği haline getirmek istiyorlar- dı. Duna'nın tarafsızlığı, çağdaş yayıncılığı ve ilkelerini hazmeme- diler. Hepsi bu... Duna, o prog- ramı yasaklamakla yasaya uy- muş ve belki de farkında olma- dan Başbakan'a yardımcı olmuş- tur. Cem Duna'nın ayrılmasıyla aslında, Türkiye'ye yazık oldu. Bir ülkenin en iyi yetişmiş evlat- larının, böylesine yenmesi, o ül- ke için çok yazık.” 46 Ahmet ÇELİK AM Eleştiri 9YDO İyi — orta sıkıcı ''23 Nisan'' TRT'nin yüzakı... TRT, 11 yıldır düzenlediği 28 Nisan Uluslararası Çocuk Şenli- ği'nden yine yüzünün akıyla çık- tı... 23 Nisan programı genel ola- rak çok iyiydi... Organizasyonun bu iyiliğine, Halit Kıvanç faktörü- nü de eklemek gerekir... Artık bu işin uzmanı olduğunu kanıtlayan Halit Kıvanç sadece 23 Nisan'lar- da değil diğer programlarda da ekranda olmalı... Sunucu sıkın- tısı içinde olan TRT Halit Kıvanç gibi bir “usta”'yı nasıl olur da gö- remez?... “Güzel bacağı” “Be- yaz Saça” tercih eden televizyon yapımcıları ve yönetmenleri bu sevdadan ne zaman vazgeçe- cekler acaba?... Çocuk Şenliği'- ne bu kadar titizlik gösteren yet- kililerin büyüklere de aynı titizli- ği göstermelerini diliyoruz... ""Biraz Düş Biraz Gülüş" Umut veriyor Çok kısa bir sürede hazırlanan “Biraz Düş Biraz Gülüş”'ün ilk bö- lümü bütün aksaklıklarına karşın umut verdi. Turizm gibi çok işlen- miş bir konunun ele alındığı ya- pımın en başarılı yanları gizli ka- mera şakaları ve esprilerdi. An- cak “Biraz Düş Biraz Gülüş”” çok çarpıcı, ilgi çekici bir yapım ol- maktan çok sıkılmadan yorulma- dan izlenebilecek bir çizgideydi. Ele alınan konunun çok işlenmiş © bir konu olmasının yol açtığı bu durumda programın çok kısa sü- rede hazırlanmasının da önemli payı vardı. Müzik bölümlerinde insanları ekran karşısına çekebi- lecek denli sevilen bir sanatçının yer almaması da “Biraz Düş Bi- raz Gülüş” adına kayıptı. Prog- ram ileriki bölümlerde daha gün- cel, daha çarpıcı konuları ele alır ve müzik bölümleri için de izlen- mesi gereken bir yapım düzeyi- ne çıkarsa sonuç çok daha iyi olur. Duna'nın son armağanı Yıllarca ekran yasağı konulan Zülfü Livaneli ekrana dört dörtlük bir programla geldi. Gerek gö- rüntü kalitesiyle, gerek kurgusuy- la, gerek söz ve müzik dengesiy- le baştan sona zevkle izlenen Li- vaneli konseri son aylarda yayın- lanan en başarılı ve özgün mü- zik programıydı. Program sırasın- da &ski konserlerden görüntüle- rin ekrana getirilmesi, saz usta- sıyla yapılan konuşma, “Yer De- "“Livaneli'' mir Gök Bakır''ın müziklendiril- mesine yer verilmesi bir müzik programına nasıl yeni boyutlar katılabileceği İzzet Öz tarafından kanıtlandı... Emel-Erdal ve Sevin- gül Bahadır'ın yaptıkları başarılı vokal de programa renk kattı. TRT'nin yıllarca öcü gözüyle baktığı bir sanatçıya böyle bir program hazırlatması geçen haf- ta görevinden ayrılan Cem Du- na'nın izleyicilere son armağa- nıydı. Duna'ya ne mutlu ki arma- ğan adresini buldu. Bravo Barış Başladığı günden itibaren be- lirli bir düzeyi tutturan ve hiçbir hafta bu düzeyin altına düşme- yen hatta sürekli olarak yüksel- ten Barış Manço son olarak 23 Nisan'da yayınlanan programda sanki TRT yapımcılarına “İşte bu İş bu kadar yapılır”” diyordu... Ata- türk'ün doğduğu eve gidişi, Sam- sun izlenimleri ve “Forum” ger- çekten dört dörtlüktü... Çocukla- ra yönelik olduğu kadar büyük- ler için de eğitici özelliği taşıyan bu programı adına yakışır ve “ke- "7'den 77ıyeıı rameti kendinden menkul” tek program diyebiliriz... Diğer prog- ramlarda izlediğimiz Amerika'yı bu kadar güzel, bu kadar sade, bu kadar aydınlatıcı hiçbir çalış- ma yayınlanmadı şimdiye kadar. Barış Manço'nun dünya görü- şündeki farklılık, zenginlik ve ya- ratıcılık programın geneline yayı- liyor... Böyle olunca da pazar .günleri “Bir başka ülkede, bir başka insanlar tarafından hazır- lanmış ancak Türkçe yayınlanan ”' keyifli bir “7'den 77'ye” çıkıyor karşımıza... Kimin utancı? Toplumsal sorunları ele aldığı- iddia eden “Haberden Habere” daha önceki bölümler- de rastladığımız önyargılı ve ka- tı tutumunu dilencilerin anlatıldığı bölümde de sürdürdü. Ertürk Yöndem'in hazırladığı programın asıl eleştirilmesi gereken yanı da bu. Ele alınan sorunun yalnız be- lirli boyutlarının ekranayansıtılma- sı ve o sorunlara yol açan gerçek nedenlere değinilmemesi “Ha- berden Habere''ye verilen emek- lerin boşa gitmesine neden olu- yor. Özellikle dilencilerin yaşadığı .. Vei nI "'Haberden Habere'' iddia edilen köydeki ilkokul ço- cuklarının da dilenci diye sergi- lenmeye çalışılması utanç veri- ciydi. Bir bölümü dilencilik yapı- yor diye bütün bir köyde yaşayan insanların 50 milyonu aşkın kişi- ye teşhir edilmesi yüz kızartıcıy- dı. Ertürk Yöndem izleyiciyi ekran karşısında sarsmak için insanla- rın onurlarıyla oynamaktan çe- kinmiyor. Bakalım bu duruma da- ha ne kadar göz yumulacak? Ko- zan'daki insanlara “Bu evi han- gi parayla yaptın?” sorusunu Yöndem kime güvenerek sorabi- liyor... Kısacası Yöndem “polis- liğe” hâlâ devam ediyor...

Bu sayıdan diğer sayfalar: