Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Asıl adı Norma Jean olan Monroe'nun çocukluğu mutsuzluk içinde (sol üst) geçti. Ancak yıllar geçtikçe güzelleşen yıldız yakaladığı şöhret ve paraya karşın (sağ üst) mutsuz öldü. Monroe filmleri başlıyor etkile yen kıt akıllı kurnaz sa rular birbirini izledi. İsmini açık- lamayan meçhul kişi, gazetecile- rin sorularına yanıt vermeden sessizce salondan çıkıp gitti. Ar- tık file çorap ile saten dans kos- tümünün yeni sahibi o idi. On milyon lira ile açıkartırma- ya sunulup otuz milyon liraya alı- cı bulan siyah file çorap ile yeşil saten dans kostümünü elbetteki bir yerlerden tanıyor, ya da anım- sıyorduk? Acaba nerden? Gözlerimizin örtüne birden bi- re otobüs durağında valizinin üzerine oturmuş artist olmak is- teyen taşralı saf ama seksi bir genç kız geldi. Bu kız sinemanın efsanevi oyuncularından Marilyn Monroe, film ise Joshua Logan' ın 1956 yılında çevirdiği “Otobüs Durağı”' (Bus Stop) idi. Ölümün- den yıllar sonra bile ününü sür- dürüyor, filmlerde giydiği en ba- sit ve sıradan kostümler dünya- nın ünlü müzayede salonlarında oldukça yüksek fiyatlarla alıcı bu- labiliyordu. Kişilere, ilişkin söylentiler hep ölümlerinden sonra başlar gide- rek o kişiyi de aşarak bir efsane haline dönüşürler. Yunan mitolo- jisinin Olimpos dağına taht kur- muş ölümsüz tanrılarından,Holly- wood'un nerden nasıl gelmiş ol- duğu meçhul olan yıldızlarının beyazperdedeki görünümlerinin yarattığı düşlerdeki unutulmaz yüzlere dek hep bu böyle olmuş- tur. Ama asıl adı Norma Jean Ba- ker olan Amerikalı sarışın yıldız Marilyn Monroe yaşarken de ef- sane olmuş bir kişi idi. Sonradan üne, paraya ve bir insanın sahip olabileceği her şeye sahip olan Marilyn Monroe'nun geçmişi de bu efsaneye uygun bir şekilde gelişmişti. Yoksul bir çevreden gelmesi, parasızlık yüzünden modellik yapması, daha çok ka- zanmak için soyunmaktan kaçın- mamış olması sonradan efsane- leşen — yaşamının kimi zaman acıklı, kimi zaman duyarlı birer ki- lometre taşlarıydı. Ama o, belki de farkında olmadan bu kilomet- re taşlarını kâh soyunarak, kâh bir artist ajanının yatak odasında sabahlayarak yani kısaca genç ve körpe bedenini bilmediği, ta- nımadığı ama ilerde yararı olaca- ğına inandığı erkeklerin bitmez tükenmez istekleri karşısındatör- püleyerek adım adım aşmaya çalıştı. Marilyn, üçüncü sınıf fotoğraf- çıların flaşlarından ve de en ucu- zundan puro içen artist ajanları- nın derme çatma bürolarındaki kanepe üstü muhabbetlerden uzaklaşıp da sinemaya adım atınca adeta çöplükte var olan bu nadide mücevheri keşfedenler de çığ gibi artmaya başladı. Ar- tık o, yalnızca filmlerde boy gös- teren aptal sarışın bir kız değil, onun da ötelerinde vamp'lıktan, seks simgesine dek değişen bir ilah olarak görülmeye başlanmış- tı. Jean Negulesco'nun “Milyoner Avcıları”'nda (How to Marry A Mil- lionaire) geri kalmış saf bir sarı- şın bomba, Howard Hawks'ın “Sarışın Bomba”'sında (Gentle- men Prefer Blondes) erkekleri baştan çıkaran dayanılmaz bir afet, Laurence Oliver'in “Uyuyan Prens''inde (The Prince and the Showgirl) aklı oldukça kıt bir dan- söz, Billy Wilder'ın “Bazıları Sıcak Sever”inde (Some Like it Hot) ca- na yakın bir şarkıcı, Joshua Lo- Xti gan'ın “Otobüs Durağı”'nda (Bus ışın Stop) artist olmak isteyen çare- siz saf bir kız rolünde her kılıktan bir diğerine girip efsanenin te- mellerini bir daha yerinden sökül- meyecek bir şekilde bir bir atıyor- du. Marilyn Monroe ne idi? Sessiz sinema devrinde Theda Bara'nın açtığı yoldan giden vamp kadın tipinin bir uzantısı mı, yoksa tipik sarışın seksi ve de baştan çıka- ran Mae West ve Jean Harlow'- un çizmeye çalıştığı erotik nesne mi? Gerçi ikisinden de bir şeyler vardı Marilyn Monroe'da, ama ikisi de değildi. Aynı zamanda o, saçının bir kısmı ile yüzünü mas- keleyen Veronica Lake, sarışın bombanın kimlik değişimini sim- geleyen bir June Haver, cana ya- kın ama zararsız Jayne Mansfi- ela, ya da Sherree Norih da de- ğildi. Hele hele Richard Ouine'- in “Sarışın Yosma”'sındaki (Push: over) Kim Novak ise, hiç değil- di. Gerçi o zaman Otto Premin- ger'in “Dönüşü Olmayan Nehir” de (River of the Return) olduğu gibi inandırıcılığını oldukça yitir- miş bir vamp, “Uygunsuzlar''da (Misfits) erkeklerin pervane oldu- ğu seksi bir kadın olmuştu ama hiçbir zaman ne vamp'ın, ne ap- tal sarışın'ın kalıpları içinde de- vinip, durmamıştı... Zamansız ve henüz açıklığa kavuşamayan ölümünden sonra sinema onun gibi nice Marilyn'- ler arayıp durdu. Tıpkı bir zaman- lar Valentino'lar, yeni James De- an'ler aradığı gibi. Ama ne, yüz- lerce aday arasından sıyrılan “taş bebek” Diana Dors, ne de onun kötü bir taklidinden öteye geçemeyen Margaret Lee , o benzersiz ve unutulmaz yüzü bir kez daha beyazperdeye yansıta- bilmenin üstesinden gelemedi. Marilyn Monroe (1926-1962) 36 yıllık kısacık ömrüne yalnızca fotoğraflarla filmler sığdırmadı. Bir düzineye yakın gönül mace- rası da ekledi. Emekleme devrin- de komedyen Milton Berke ile kurulan sıcak arkadaşlık daha 4 Mayıs Perşembe “Niagara” 20.40 TvV2 sonra sinemadaki geleceğini ga- rantiye almak için Colombia Film Şirketi sahibi Harry Cohn'e kay- dı. Derken araya beysbol oyun- cusu Joe Di Maggio ile bir yıl sü- ren evlilik eklendi. Elbette sana- yici Howard Hughes'e de hayır diyemezdi sarışın yıldız. Ama Art- hur Miller ortaya çıkınca her şey değişti. Bu ünlü yazarla beş yıl kadar evli kaldı. Daha sonra dev- reye Fransız sinema oyuncusu ve şarkıcı Yves Montarıd girdi. Son günlerinde ise bir geri dönüş yaparak Fox Film Şirketi Sahibi Joe Schenck ile birlikte oldu. El- betteki gönül serüvenleri bu ka- dar değildi Marilyn'in. Bu listeye bugün bile açıklığa kavuşama- mış olan J.Kennedy'i de ekleye- biliriz. z Ya ölümü... İşte o da bu oyun- cunun efsanesine uygun bir şe- kilde oldu. Öldü mü, intihar mı et- ti, yoksa öldürüldü mü? Biraz da- ha ileri gidenler onun yaşadığını bile iddia ediyorlar. Tam efsane- lere yaraşır bir gizlilik, bir bilin- mezlik ve sonsuzluk. Marilyn için para ile satın alınabilecek her şe- ye sahip ünlü ve zengin bir yıldız demiştik. Ama o, parasının alma- ya yetmediği mutluluğu sonunda bir zehir şişesinin içinde buldu. Belki de o, Hollywood'un merdi- venlerinden çıkmak için onca er- keğin hoyratça öfselediği genç, körpe ve güzel bedeninin hep öy- le kalmasını istemiştir. Kimbilir. 41