1 Mayıs 1989 Tarihli TV'de 7 Gün Dergisi Sayfa 21

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

 DA hayrandım. İnsana ait her şeyi hoşgörüyle karşılardı. Bir dolu te- orisyenin yazarak yansıttıklarını, o yaşayarak uyguluyordu. Bana her zaman sahip çıktı. Ve ben ona hep güvendim. Sevişmek bir sü- reçtir, sonuç değil. Biz bu süreci güzel geçirdik.”” Altan Erbulak'la Füsun Erbu- lak'ın birlikteliği çok farklı temel- lere kuruludur. Onların evlilikle- ri “dürüstlük” ve “açıksözlülük”” erdemlerine öylesine dayalıdır ki, bunu bazı çevrelerin anlaması imkânsızdır. Füsun Erbulak “*60 Günlük Bir Şey”'i yazıp yayınladı- ğında, bu kişilerin ikiyüzlülüğü bir kez daha meydana çıkmıştı. Oy- sa onlar kimseyi yargılamamış, mahküm etmemişlerdi. Bu yüz- den Füsun Erbulak onulmaz acı- lara terkedilirken, Altan Erbulak da çok sevdiği, çocuğunun ana- sı kadınından ayrılmak zorunda kalmışn İkinci kez evlendiklerin- de ise, “ölüm ayırana dek” de- diler. Gerçekten de ölüm ayırdı onları. “Açıksözlülük denen şeyi mah- küm ediyorlar” diyor Füsun Erbu- lak. “Ben Altan'ı tanıdığımda 18 ya- şındaydım. O ise benden 15 yaş Önümüzdeki günlerde “Delikır ile Kırmızı Başlıklı Seyirci”” adını taşıyan kitabı çıkacak olan Füsun j Erbulak, 26 yılını bir kitaba sığdırama- yacağını söylüyor. Altan Erbulak'ı kızı Sevinç'le yaşatmaya çalışıyor sanatçı. Kızı da ona benziyor. büyüktü. Biz hep çocuk kalabil- dik. Bizi birbirimizden kopartma- yan şey de buydu. Hayatı boyun- ca kimseye gaddarlık yapmadı, en sevmediği insanlara dahi. Şim- di kendi modeli bir kız çocuğuna sahibim. O da Altan gibi, acıları örgütlemiyor. Yaşam sevinci, ne- şesi babasından ona yansımış. ” 1 Mayıs Pazartesi “Bizim Altan” 18.20 WI Televizyon genelde duyarsız davranırdı ölüm yıldönümlerine karşı. Ama yıllarını televizyona veren bir Altan Erbulak unutula- bilir miydi? Unutulmadı da. “Altan'ın televizyona çok eme- ği geçti. Teknik ekipten kapıdaki görevliye kadar herkes onu çok sevdi, saydı. Televizyondaki prog- ramlarını bir görev gibi değil de is- teyerek yaptı. Televizyondaki programları ukalalığı olmayan, al- çakgönüllü programlaraı. İhtirası, saplantıları yoktu. Çelebiydi. In- sanlar bu yüzden ona dert anla- tırlardı. ” Füsun Erbulak, bir çelebi, kah- kaha tufanı, palyaço olarak gör- Altan Erbulak'ın masasını oldugu gunku gıbı muhafaza eden Füsun Erbulak için anılar tutunacak tek dal.. düğü Altâan'ı için ölümünün 1. yıl- dönümünde ödül koymuş. “Ölümünden sonra herkes, onun için bir ödül koyacağını be- nim karışmamam gerektiğini söy- ledi. Üzerinden epey zaman ge- çip de, ölüm yıldönümü yaklaştı- ğında, tabii tüm bu sözler unutul- du. O zaman büyük kızı Ayşe, ben ve Sevinç bir ödül vermeyi kararlaştırdık. Altın Erbulak Ödü- lü konması gerekiyor diye düşün- dük.” “Ve eleştiri aldınız?” “Evet. Ödülü *Don Juarı ve Ma- donna'daki oyunundan ötürü Ra- sim Öztekin'e verince eleştirildim. Herkes ödülün ancak bir yılın de- ğerlendirilmesi sonucunda verile- ceğini söyledi. Bu 'En İyi Tiyatro' ödülü değildi. Rasim Öztekin'e de bu nedenle verilmedi. Altan çiz- gisinde bir oyuncu olduğu için ve- rildi. Yumuşak yaklaşımı, hoşgö- rüsü, karısına ve kızına davranış- larıyla bu ödülü haketti.”” “Neden altın verdiniz?” “Eleştirilen bir başka nokta da buydu. Senin etin ne kemiğin ne ki altın veriyorsun, çok mu zengin- sin dediler. Ama Altan yaşarken aldığı ödüllere bakar ve 'Ben ol- sam altın verirdim' derdi. Tene- ke plaketleri hiç sevmezdi. Onun bu sözlerini vasiyet olarak kabul ettim ve yaşarken birlikte aldığı- mız 50 kadar altın vardı. Onu ödül olarak koydum. Ayrıca Altan'ın yaşarken kullandığı eşyalardan bir parça, bir de karikatürünü ve- receğim. İlk olarak ödülü alan Ra- sim Öztekin'e Altan ın rapidosu- nu veriyorum.” “Altansız'”” yaşamaya katlana- mıyor Füsun Erbulak. Bir yıldır bu yüzden psikoloğa giden sanatçı, intiharı kafasından atıp atmadığı- nı sorduğumuzda şöyle yanıtla- dı: “Kızıma rağmen silemedim. İn- tihar benim için 'Hayır' deme hak- kı. Bir bütüne karşı hayır demek. Ben ülkenin ekonomik, siyasi ve sosyal gelişiminden, hiçbir şeyin- den hoşnut değilim. Bir de çok anarşist bir insanım. Bir gün inti- har edersem bu gerekçeyle ede- ceğim. Beni yaşama bağlayacak hiçbir şey yok. Şair bir sevgilim vardı, beni terketti. Bunu kaldıra- miyorum. İstediğin kadar sevecen ol, hiçbir şey avuntu olmuyor. Hiç- bir şey artık bana yaşama sevin- cimi geri vermiyor. İnsanlar umur- samaz, insanlar bencil. Ben öyle olamıyorum. Onlar da haklılar bel- ki. Kimbilir belki de başıma gele- cekleri merak ettiğim için intiharı erteliyorum. ”” Yine eleştirilecek Füsun Erbu- lak. “Böylesine tabulaştırdığı A/- tan Erbulak'tan sonra nasıl sev- gili bulursun” diyecekler. “Hep asillik bekliyorlar. Başımı öne eğip, ellerimi kavuşturup, Si- yahlar içinde yaslı bir kadın rolü- nü oynamamı bekliyorlar. Oysa bu ikiyüzlülük. İstediğimiz kadar tutucu olalım, alışkanlıklar da de- ğişir. Değişmiş olan iyidir diyorum ben. Açıksözlülük dile getirilince duygusallık vardır. Bu mahküm ediliyor. Artık bir erkek istiyorum. Yanımda olacak. Ben oyunday- ken Sevinç'le kalacak. Böyle bir insan yok tabii. 26 yıl olağanüstü bir insanla yaşadığım için onu arı- yorum hep. Onu ararken de acı- lar sürüyor. Evlenmem ama, bir- likte yaşayacağım bir insana ihti- yacım var. İnsanlarla bir kılıç bo- yu mesafedeyim. İflah olmuyorum bir türlü””, Ayşe DURUKAN

Bu sayıdan diğer sayfalar: