1 Mayıs 1989 Tarihli TV'de 7 Gün Dergisi Sayfa 39

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Solda “'İhti s Fırtınası''nda Cihan Unal ile sağda, “Kurtar Beni”' filminde Talat Bulut ile... Her iki filmin rejisörü ünlü yönetmen Halit Refiğ'dir. Gülşen Bubikoğlu “'Kurtar Beni”' filmiyle 1988 Antalya Film Festivali'nde birincilik ödülü olan “Altın Portakal''ı kazandı. “İhtiras Fırtınası'”'nın Şeref'i Gülşen Bubikoğlu: “Söhretten fedakârlık edi şünüyor. Bugün, Atatürk'ün getir- diği Medeni Kanun sayesinde hu- kuken böyle bir gerilik yapılamı- yor. Ancak, Anadolu'da birkaç kadın alan erkeklerin olduğu da biliniyor. “İhtiras Fırtınası'nda be- nim oynadığım kadının, sevdiği erkek uğruna “ikinci kadınlığı” ka- bul etmesi o eski Osmanlı döne- mi için kabul edilir bir davranış... O günün kadınları 'ortak', 'kuma' denilen ikinci kadını daha baba evinde, çocukken şartlandırılıp kabul ediyor. Ancak Batı eğitimiy- le yetişmiş Halide Edip gibi kadın- lar bu eşitsizliği kabul etmiyor.'' “Gelelim size: Prodüktör eşi bir film yıldızı olmanın avantaj ve dezavantajları nelerdir?'' “Önce olumsuz yanları: 1988'de, Antalya Film Festivali'- nde, rejisör Halit Refiğ'in yönetti- ği “Kurtar Beni' filminden Altın Portakal ödülü kazandım. He- men, ağzı karalar eşimin prodük- tör olmasına bağladıllar. 1988'de “Altın Kelebek' ödülü de kazan- dım. Çok şükür ona bir şey deme- diler. Prodüktör eşi olunca tek bir firmaya bağlanıyor, öteki şirketler- den gelen teklifleri kabul edemi- yorsunuz. Sonra prodüktör eşim her şeyden önce ticari ögeleri dü- şünmek zorunda. Ben, kişisel si- nema politikamda evli ve film pro- düktörüyle evli olduğum için, ba- ğımsız sinema oyuncusu kadın- lardan ayrı bir statü içindeyim. Za- ten, pek de onlar gibi olmak iste- miyorum. Hem Türk toplumunun değer yargıları, hem benim dün- ya görüşüm, 'kendim gibi' olma- mı gerektiriyor. Ben hem evli ol- duğum, hem de filmde oynadığım için çok-çok mutluyum. Aslında şikâyetim yok. Şöhretten fedakâr- lık ediyorum, ama mutluluğum noksansız... Çünkü her iki tarafı hep dengede tutuyorum.”' “Son günlerdeki çalışmalarınız mutluluğum sonsuz” Gülşen Bubikoğlu Kanlıca'da bir yalıda yaşıyor. Bir prodüktör eşi olmanın avantajlarını da, dezavantajlarını da yaşayan sanatçı, “Belki diğer sanatçılar kadar özgür hareket edemiyorum. Şöhretim için çabalayamıyorum. Ancak mutluluğum sonsuz. Yaşamımdan alabildiğine tat alıyorum'' diyor. yaşında bir güzel kızı var. Çevremizde boyacılar, bahçı- vanlardan başka hizmetçiler, uşaklar, aşçılar, bahçıvanlar, “vale''ler... Noksansız bir ihtişam ve muazzam bir servet içindeki Gülşen'in burnu hiç de büyük de- ğil... Samimi, içten, insana yakın sinema oyuncusu; gösterişten, züppelikten çok uzakta, sevimli bir genç kadın... “Önce TRT-TV'deki filminizden söz edelim” diye başladık söyle- şiye. “Filmin yönetmeniyle bura- ya gelmeden konuştuk. Bize şun- ları anlattı, Halit Refiğ: Ihtiras Fır- tınası'nın senaryosunu yazarken, Halide Edip Adıvar'ın 'Handan' romanından yola çıktım. Halide Edip'in ilk eşi matematikçi Profe- sör Salih Zeki Bey, Halide Ha- nım'ın üstüne bir kadın getirmek ister. O yıllardaki Osmanlı devle- tinde geçerli olan bu âdeti Halide Hanım kabul etmez; ayrılır. Son- ra Dr. Adnan Adıvar'la evlenir. Ben filmde, ilk eşinden boşanan Şeref (Gülşen Bubikoğlu) in, sev- diği adam Feyyaz (Cihan Ünal) Müjgan (Zühal Olcay) ile evli ol- duğu halde ikinci kadın olmayı, kadın üstüne 'ortak' olmayı fik- ren kabul edişini filme konu yap- tım. Bu konu Türk film tarihinde ilktir. Ancak konuyu 90 dakikalık filmde değil en az 2,5 saatlik bir filmde, tarihi fon önünde işlemek gerekirdi ki biz bu İmkânı bulama- dık dedi. Şimdi, Gülşen Bubikoğlu sıfatıyla o dönemle Türk kadıınları- nın bugününü karşılaştırır. mısı- DiZ? ” Gülşen Bubikoğlu (1954) lise, tiyatro, mankenlik eğitimini bitir- miş, 16 yıllık sinema oyuncusu. Kadın hakları konusunda derin- lere inerek epeyce ayrıntılı konu- şuyor. İşte sözlerinin özeti: “Bu Teminin', yani kadınla ilgili akımlar 19'uncu yüzyılda başla- dı. Ancak bize yeni geldi. Femi- nistler, kadın haklarını savunsun- lar. Kadın alınıp satılan bir metâ olmasın. Çok güzel bir düşünce. Halide Edip'in zamanında bir pro- fesör olan Salih Zeki Bey bile, ikin- ci kadını, nikâhlı karısının üstüne getirmeyi; eve 'ortak' sokmayı dü- nedir?”' : “Osman Seden'in yönettiği, Tarık Tarcan'lı “Suçlu” adlı filmi ye- ni bitirdim. Burada, yine kadın hakları ele alınıyor. Fakir, eğitim- siz. İki çocuklu, kocasından da- yak yiyen kadının iki erkek arasın- daki serüveni... Birkaç gün son- ra Orhan Aksoy'un yöneteceği 59'uncu filmimde oynayacağım.” Bu sırada telefon çaldı. Alman- ya'daki “hayranlarından” biri aradı. Bir daha çaldı telefon. Kı- zı Zeynep'in top oynarken ayağı- nın baş parmağını kırmadığı, ama kemik çatlaması haberi gel- di, doktordan... Her şeye rağmen fotoğraflarını çektik. Kızının kaza- sını fotoğrafta belli etmemek için epeyce uğraştı ve başardı. Bu sayfalardaki resimler kalbi kızı için çarpan bir annenin, 12-13 yıl- lık bir annenin fotoğrafları... Ayrılırken yine gülen, yine şen bir Gülşen vardı arkamızda... E.R.OLCAYTO

Bu sayıdan diğer sayfalar: