* —— 28-9-936 No. 58 Hasan önce bunlardan bir şey an- lamamış gibiydi. Fakat bu adamla- rın geldikleri sokağın ağzında elinde kocaman bir meş'ale taşıyan uzun boylu ve genç bir adam daha görün- ce her şey anlaşıldı. — Beni idiri diri yakmak istiyor- lar. Dedi. | İlk defa tüyleri ürperdi; lâkin bun- dan çabuk utandı: — Diri diri ateşte yanmak herhal- de çok fena bir şey... Mademki onlar bana hücum etmek istemiyorlar, ben hücum etmeliyim. Çok canı sıkılmıştı. Onlarm böyle bir şey düşüneceklerine hiç ihtimal yermemişti. Şi Meş'aleli adam Vali Holgerin biraz önünde ve asker dizisinin gerisinde emir bekliyordu. Hasan karşısındakileri son defa ve hınçla gözden geçirdi. Etrafını saran çemberin elbet diğer taraflar- dan daha zayıf tarafı olacaktı. Ora- sı neresiydi? Askerler onun en küçük hareketle- rini gözden kaçırmıyorlardı. Kaptan Gutlavzen pencereden çe- kilmek üzere bulunan Hasana ses- lendi: — Heeey... Bana bak... Vali son defa söylüyor. Hasan kızdı: — Daha ne söyliyecek be adam”? Teslim olmuyorum işte... Şimdi gö- rüşürüz onunla... Geliyorum işte. — Dur... Acele etme. Bu işi iyilik- le bitirelim. Eğer dediklerimi dinler- seniz belki de kurtulursunuz. “Kurtulursunuz” sözü Hasan için j nekadar parlak ve güzeldi!.. Durdu: 1 — Dinliyorum, çabuk söyle! nı dört taraftan tutuşturacak. Bu yangınm içinden ve bu kadar kala- balık bir askerin ve silâhlı halkın a- rasından çıkıp gidemiyeceğinizi sa- nırım ki anladınız. Zaten çıksatız bile gene kurtulamıyacaksınız. Çün- kü arkanızdan atlılar kovalıyacak ve sizi yakalıyacaklardır. Her tara- fı denizle çevrilmiş olan bir adada yakayı ele vermemenize imkân yok- tur. Halbuki teslim olursanız belki de kurtulursunuz? — Kurtulursunuz, diye, çöcuk mu aldatıyorsun? — Nasıl kurtulurum ?.. — Eğer bir suçunuz yoksa hâkim sizin öldürülmenize razı olmaz. Çün kü muhakeme olunmadan size kim- Be ceza veremez. Hasan bu sözden bir şey anlama- dı: Birkaç saniye düşündükten sonra kestirip attı: — Bana masal söylüyorsun. Vali beni aldatmak istiyor. Ama boş ye- re yorulmasın. Aldanmam, Şimdi si- zinle görüşürüz. Kurtulmasam bile elbet birçoğunuzu haklarım ya... Pencereden çekilirken gol tarafta- ki halkım ve asker dizisinin içinden sanki birdenbire bir varil fırladı ve y meydana çıktı. Bu, hancı Suenou idi. Pek telâşlıydı ve Hasana bakarak bir şey söylemek istedi. Fakat Hasan beklememiş ve ko- ridoru geçerek odasma gelmişti. O- radan büyücek bir yastık aldı. Onu bir kalkan gibi kullanmayı tasarla - mMıştı. İ Bir atlayışta kendisini merdivenin aşağısında buldu. Soön -defa kapiyı yokladı. Çok sağlamdı. Pencerelare göz gezdirdi; oralardan dışarı çıkı- labilirdi, fakat dar oldukları — için önce başını veya bacaklarını dışarı uzatmak gerekti. Büsbütün çıkım - cıya kadar onu kolaylıkla vurabilir- lerdi. .— Burada çıkılacak yer yok. Ge- ne yukardan atlamak gerek... Dedi. Tuzağa düşen bir kaplan uyanık- lığile yukarı koştu. Hasanın bu işlerle uğraştığı bir - kaç saniye içinde Haner Suenou va- M Holger'in yanımna koşmuş: doğru değildir. Bu haksızlıktır. Bu kadar asker ve adamlarınız olduğu halde bir kişi ile başa çıkamıyorsu- nuz. Bunda benim ne suçum var ki. hanı yakmak istiyorsunuz? Sonra ben ne yaparım”? Ne ile geçinirim? Diye bağırmıştı. İzlanda Adası Danimarka Krallı- ğınım bir parçası sayılıyor ise de memlekette bir parlâmento ve halk tarafından seçilmiş hâkimler vardı. Bu itibarla kral tarafından gönde - rilen vali, istediğini yapamazdı. Istediğini yapamazdı ama, vali za- ten bu iş için hâkime ve başpapaza danışmış ve başka çıkar yolu olma- dığını anlatmıştı. Hâkim ve başpa- paz birkaç kişinin, belki - de birçok kişinin ölümlerine sebep olmaktan - sa hanı yakmayı daha doğru bulmuş- lardı. Bunun için Vali Holger hancıya hemen son sözü söyledi: — Han kurtulsun diye burada bir kaç kişinin canma kıyılamaz. Halk- tan para toplarız, kral da yardım eder ve senin hanını yeniden yaptı- rırız. Artık hiçbir diyeceğin kalmaz. Hancı daha yüksek sesle bağırdı; — Haksızlıktır. Hâkime ve başpapaza döndü: — Söylesenize... Haksızlık değil midir? Para toplanıp ta han yeniden yapılıncıya kadar aylar, belki de İZLANDAYA "TÜRK. AK — — — Yazan : Kadircan Kaflı — Hasan, karşısındakileri son defa hınçla gözden geçirdi askerler onun hiçbir hareketini gözden kaçırmıyorlar yıllar geçer... Ben bu zamanda ne yaparım? Sizde insaf yok mu? Böy- le bir karar İzlanda tarihi için kara bir lekedir. Recep Reis geldiği sırada her an kaçabilmek için konağın avlusunda eyerli bir at bulunduran vali şimdi pek sert ve cesüur olmuştu. Hasan yeniden pencerede görü- nünce vali yanındaki zabitlerden bi- rine emretti: — Türk korsanı pencereden atlı - yacak. Ateş-ediniz. n Zabit kumandayı verdi: — Birinci manga, birinci sıra... Ateş!. . ı Dört tüfeğin namlusu birden ha- vaya kalktı. Pencereden dışarı çık- mak üzere olan Hasan onların birer kaval gibi açık namlularını gördü. Geriye ve pencerenin yan tarafı- na firladı. Dört tüfek birden patladı. Ortalı- ğı boğuk bir ses ve bir şangırtı kap- ladı. Askerlerin, beyaz barut — du- manları ardında bir adım geri çe- kildikleri ve arkadaki dört askerin evvelkilerin yerine geçtikleri görül - dü. Hasan meydanda olmadığı ateş etmiyorlardı. Vali: — Geç kaldmız!.. için (Artam var) FAN Yeni cürmü meşhut kanu- nu nasıl tatbik edilecek ? Madde 15 — Zabita 21 yaşmı bi- tirmemiş veya 65 yaşını bitirmiş olduklarını söyliyen suçlularım Türk tebaasından ise nüfus tezkereleri - nin, ecnebi tabiiyetinde ise pasa- portlarının asıllarını veya tarafla - rından tasdik edilmiş bir suretlerini sevklerinin gecikmesine — meydan vermiyecek süra'tle hazırlıyarak za- bıt varakasına bağlar ve maddi sü- but delillerile birlikte suçluyu der- hal ve doğrudan doğruya yani hiç bir mevki ve merkeze, uğratmaksı- zın C, M. U. misine sevk ve teslim eder. Suçlunun yakalanmasının ta- til gününe tesadüf etmiş olması C. Müddâ iliğine liminde ge- cikme vukuuna sebep teşkil edemez. Ancak gerek tatil, gerek iş günle- rinde suçluyu saat yediden yirmiye kadar C. Müddeiumumisine teslim eder. Saat 20 den sonra yakâlan- mış olan suçlunun C. Müddeiumu - misine teslimini saat yediye kadar tehir eder. Bu takdirde serbest kalmasında mahzur gördüğü suçlu hakkında Po- lis Teşkilâtı Kanununun on sekizin- ci maddesinde yazılı olan salâhiyeti kullanır. Madde: 16 — Zabıtaca gösterilme- si icapeden sür'at vakit kaybet - meksizin ayni günde gelmeleriyle kanunun metninde açıkça ifade edil- miştir. Zabrtanm suçluyu C. Müddei- umüumisine teslim etmekte ufak dahi olsa bir teahhür vukua getirmesine Zi, 24, 20. Emniyet Sandığı ilânları Imalâthane, Fabrika, De- po, Garaj yapmağa elve- — Tişli kiralık | Galatanın en işlek iki caddesine pasajı vardır. İcap e- den tadilât Sandık tarafından yapılır. — - pen li : & ına ADRES: Galatada Karamustafapaşâ “elyevm Kemen- keş” mahallesinde Kılıçalipaşa sokağında es- ki No. 89, 91, 16, 1/26 ve yeni 119/5, 12, (1648) Demiryolları Devlet Umum İdaresi ve Limanları ilânları işletme İstasyonunu havi 24 Km. rihinden itibaren her türlü Afyon - Antalya hattının Baladız'dan sonra Burdur lik kısmının 1/10/936 ta - münakalâta açılacağı ve İz- mir - Karakuyu Afyon ve Karakuyu Isparta arasında her- gün işleyen yolcu trenleri ile Baladız'da buluşmak üzere Burdur Baladız arasında hergün muntazam muhtelit ka- tarlar işleyeceği muhterem halka ilân olunur. ”1525" : ruhu ve gayesi kat'iyyen müsait olmadığımdan zabıta suçluyu sorguya çekmek, şahitlerin ifadeleri- ni zaptetmek gibi vakit ziyamı müu- cip muamelelerden hiç birini yapa - maz. Yalnız, zabrta zabıt varakasında şahit olarak hüviyetlerini tesbit et- tiği şahısların vak'a hakkında malü- -İmat- sahibi olmalarıma dikkat etme- lidir . Madde: 17 — Şahitlerle suçtan za- rar gören şahsın vak'a mahallinden uzaklaşmaları yüzünden bu kanunun 5 inci maddesi mucibince C. Müddei- umumisinin yapabileceği — tahkikatı gecikmeden - korumak için Ankara - İstanbul - İzmir gibi muhtelif semt - leri telefonla merkeze bağlı olan şe- hirlerde zabıta suçun failini yakalı - yarak delillerini tesbit eder etmez telefonla C. Müddeiumumisine hâdi - seyi etraflı bir surette izah eder. Ve C. Müddeiumumisi lüzum gösterirse, şahitlerle suçtan zarar gören şahsı suğlu ile birlikte kendisine sevk ve teslim etmeğe mecburdur. Ancak ih- tiyarlariyle müddelumumiliğe müra - caat/edeceklerini söyleyen şahısların bu ifadelerine kanaat getirirse yal - inhisariar Umum Müdüriüğünden. 45000 kilo toz paket kolası. 15000 kilo toz makine kolası. Yukarıda cins ve miktarları yazılı toz kolalar 30 - IX - 936 tarihine rastlayan Çarşamba günü saat 15 te pa- zarlıkla satınalınacaktır. İsteklilerin şartnamelerini gör- mek üzere hergün ve pazarlık için de tayin olunan gün ve saatte yüzde 7,5 güvenme paralarile birlikte Kaba - taşta Levazım Mübyaat Şubesi Müdürlüğündeki Alım Komisyonuna müracaatları. (1170) Büyük i Ayrıca : 30.,000, adet mükâfat vardır. — Benim hanı yakamazsmız. Bu 200.000 Liradır 10.000 liralık ikramiyelerle (50.000) liralık iki YKKK TATAKTAYUKTANTKYAN KİDK YAK UKY AKUNUKTAYIIYAYAAIAAAYA KAla YA n DATIUTUCIN | mııııııııımımmmmıımıumııîıı:mımııımmnı_z_g Türk Hava Kurumu Büyük :PİYANGOSU Şimdiye kadar binlerce kişiyi zengin etmiştir : 6 ci keşide 11- Birinci teşrin - 936 dadır. kramiye 15,000, 12,000, TUDDTUDI KKDT TARENERIDEDAA DA DAD CUU AU TLTA IDUT nızca gitmelerine müsaade eder . Madde: 18 — Şikâyet üzerine veya şahsi dava yoliyle tâkip olunan suç- larda suçtan zarar görenlerin zabıta memüurlarma ağızdan şikâyetleri, şi- kâyet ve şahsi dava açmak hakkın - daki umumi usullere göre yapılacak muamele hükmünde sayıldığından za- bıta vak'a mahallinde suçlunun bu kabil suçlarda ağızdan vâki şikâyeti üzerine vak'aya el koyacak ve vâki şikâyeti zabıt varakasına yazarak şi- kâyet edene imzalatacaktır . Mütezarrırın ferağatiyle dava su- kut ettiğinden - mütezarrırlar şikâ- yetlerinden ferağat ettikleri takdir- de zabıta suçun mahiyetile ferağati derhal bir zabıt varakasiyle tesbit e- derek suçluyu serbest bırakacak ve zabıt varakasını C. Müddeiumumili - ğine tevdi edecektir . (Arkası var)| Samsunda - bıldırcın yağmuru var Samsun, 27 (Hususi) — Burada havalar bıldirem avma çok müsait gidiyor. . Bir haftadanberi ciyar bıl- dırem yağmuru altındadır. Eskiden yirmi kuruşa satılan bıldırem şimdi yüz paraya kadar düşmüştür. Av çok mebzüldür. —— 9 WMADI ANTUVANE Tin S OoOTTrRoönl)A P Yazan: Stephan ZWEİG, Çeviren: Rezzan A. E. YALMAN Bu şekilde bir iş başarabilmek için cür'etkâr bir erkek lâzımdı Bir rivayete göre Mirabeu'nun ölüm haberini alınca Kraliçenin göz- lerinin dolduğu söylenmiştir. Fakat buna ihtimal verilemez. Ancak bu ö- lümü haber almca geniş nefes almış ve korkuları geçmiştir. Bu muhak- kak. Yaşarken her tarafı korkutan Mirabeau ölümünden sonra da sara- yı korkutmaya devam etmişfir. Çünkü saray ile olan muhaberatı- nin ele geçmesi bir çoklarının çok aleyhine olabilirdi.Henüz son nefesini vermeden saraydan bir adam gelip bu mektupları istemiştir. Mirabeau saray jle halk arasında bir anlaşmayı temin edebilecek ve krallık ile milletin arasmı bulabile- cek yeğâne adamdı. O ölünce Mari Antuanet ihtilâl ile karşı karşıya yüz yüze kalmıştı Yirmi altıncı bap Kaçmak hazırlıkları Mirabeaunun ölümile krallık ihti- lâle karşı olan son müttefikini kay- betmişti. Kral taraftarları yine yap- yalnız kalmişlardı. Onlerinde iki yol vardı. Sonuna kadâr mücadele ve yahut baş eğmek.. fakat iki yolun hiçbirisini tutamadılar.. Hatıra gel- miyen en fena ve en tehlikeli bır üçüncü yol intihap ettiler: Kaçmak! Mirabeau kralm bir benlik göster- mesi için evvelâ Pariste kaldığı esir vaziyetten kurtulmasının lâzım ol- duğunu söylemişti. Mücadele edebil- mek için ellerinin bağlı olmaması ve hür olması şarttı. Ayni zamanda yi- ne Mirabeau Kralm gizli olarak git- mesine de razı olmamıştı. (Bir Kral milletinden kaçmaz! Gizli olarak ta gitmez aşikâr bir şekilde hareket eder) demişti. Hattâ On altıncı Lüi'ye bir araba ile gezmeğe çıkmasını ve bu gezinti esnasında kendisine sadık kalmış bir tabur asker ile beraber orduya ilti- hak etmesini ve sonradan millet meclisile serbest bir adam sıfatile görüşmesini teklif etmişti. Bu şekilde bir iş başarabilmek için cüretkâr bir erkek lâzımdı. Hal- buki On altıncı Lüi son derecede cüretsiz ve bilhassa kararsız bir a- damdı. Bir çok düşündükten sonra bu işi tehlikeli buldu. ve kaçmağa karar verdi. Bu fikfe mani olan Mirabeau da ölmüştü. Kraliçe de kaçmağı münasip görüyordu. Yalnız izzeti nefsine bir türlü bunu yedire- miyordu. Fakat günden güne veha- met kesbeden ahval önünde o da kaçmak tasavvurlarını fiiliyata ge- çirmeği münasip buluyordu. Mercy'ye yazdığı mektuplarda * vaziyeti bütün vehametile kavradığı belli idi. (Kaç- mağı pek tehlikeli bulmakla beraber her gün tahkir ve tezyif sözleri işit- mek ve hareketsiz durarak her da- kika bir az daha ezilmek pek güç oluyor. Artık buna tahammülüm kalmadı) diyordu. Bir başka mek- tupta da: (Vaziyetimiz o kadar vahimdir ki içinde olmryanlar bunu anlıyamaz- lar. Bulunduğumuz tehlikeyi muba- lâga ile anlatmıyorum. Her saniye ölüm tehditleri karşısındayız. Bilir- siniz ki benim noktai nazarım daima tatlılık ve zaman ile efkârı umumi- yenin - değişebileceği idi. Fakat bu gün görüyorum ki etrafta tatlılık- tan anlıyacak kimse kalmamış. Kaç- mak lâzım! Bu pek tehlikeli bir şey biliyorum. Fakat ümit ediyorum ki gideceğimiz taşra şehirleri Paris kadar müfrit ihtilâlci değildir. Ora- da kral kendisini gösterebilir kana- atindeyim, Zaman geçtikçe buraları da ihtilâlcilerle dolacak ve o zaman hiç ümidimiz kalmıyacaktır. ihtilâl fikri gün geçtikçe her tarafa soku- luyor.) : Ihtilâlden maada kral ve kraliçeyi Artois Kontu Cond& prensi ve diğer mülteciler gürültü ederek ihtilâlcile- rin aleyhinde bulunuyorlardı. Bunlar kaçmış oldukları diğer memleketle - rin saraylarma iltica ederek Fransa- da ihtilâl hareketinin güya önüne geçmiye uğraşıyorlardı. Fakat bu şekilde hareket etmekle henüz Fran sa toprağında ve ihtilâlcilerin elinde olan kral ve kraliçeye nekadar fena- lık ettiklerinin farkında âeğillerdi. Bütün bunları gören Mari Antua« net artık mühakkak kaçmıya hazır- lanıyordu. Bu kaçmak programını da pek tabii olarak Fersen ile beraber yapacaklardı. Fersen onları kurtar- mak için her türlü' tehlikeyi, hattâ ölüm tehlikesini göze almıştı.* Sa « raydan kralm bütün ailesile birlikte kaçması pek müşkül bir işti. Çünkü saraydaki muhafızların hemen hiçbis risi şayanı emniyet değildi. Uşaklar casusluk ediyor ve saraydaki en kü- * çük bir hareketi derhal harice hahber veriyordu. Saraydan çıkmakla da iş bitmiyordu. Memleketi baştanbaşa kat'etmek lâzımdı. Hudut muhafız- ları bir şeyin farkına varırlarsa bü- tün projeler suyâ düşerdi. Fersen fevkalâde ihtiyat ile hareket ediyor- du. (Ufacık bir şüphe hepimiziş Ö« lümüne sebep olur) diyordu. Bu kaçmak hazırlıkları için birçok ta paraya ihtiyaç vardı. Halbuki kral ve kraliçenin hemen hemen hiç parası yoktu. Avrupadaki prensler « den ve kraliçenin kardeşinden para bulmak imkânsızdı. Ne İngiltere, ne Ispanya, ne Avusturya hiçbir hizmet- te bulunmuyordu. Fersen, on kişinin yapamıyacağı kadar iş görüyor, aşkından kuvvet buluyor. Bütün hazırlıkları yapryor- du. En emin insanları alet olâtrak kullanıyor. Parisle hudut arasındaki yollara yalnız itimadı olduğu insan- lar koyuyordu. Bir araba hazırla « mak, sahte pasaportlar çıkarmak ve para tedarik etmek kolay iş değildi. Tanıdığı bir Rus ve bir İsveçli ka « dımdan kendi emlâkini rehin ederek Üç yüz bin frank bulmuştu. Bir baş- ka dostundan da otuz bin frank borç alarak işe başladı. Kral ve ailesinin giyeceği elbiseleri birer birer kendi elile saraya taşıdı. Kraliçenin kalan son elmaslarını alarak onları satmak ve paraya tahvil etmek gibi işleri hep bizzat yapıyordu. Geceli gün « düzlü, haftalarca plânlar yaptı. Mek tuplar yazdı. Her dakika hayatını tehlikeye koyarak uğraştı. Bu yap- tığı şeylerin bir tanesi ortaya çıksa çorap söküğü gibi bütün emekleri mahvolabilirdi. Aşkmdan aldığı il « ham ve kuvvetle * yorulmak bilmez bir azim ve cesaretle çalıştı. Tari - hin en büyük faciasında Fersen en mühim rolü oynadığı halde ikinci saf ta kalmıştır. (Arkası var) Glandokratin | Ademi iktidara, zafiyeti u- mumiyeye ve asabi buhranlara karşı, meşhur Prof. Brown Seguard ve Şteinahın keşfidir. Eczanelerde kutusu 200 kuruş. 1528 Bu hafta yeni çıkan TEğz KITAPLAR Her pazartesi bir liste No. 3 Fiatı FİZİK hulâsası: Nusret Kürkçüoğlu 150 Muhtasar elektrik: Nusret Kürkçüoğlu 110 Termodinamik: —— Celâl Vasık Saraç 110 Edebiyat Bakaloryası: Murat Uraz Tö Zavallı Necdet: Saffe Nezihi 100 Ispanyada sınıf kavgası: 8. Nuri YENiİ KiTAPÇI Kitaplar hakkında mektupla izahat verilir. Sipariş alınır ve gönderilir. Yeni kitaplar listesi her pazartesi günleri bu köşede neşredilir. Bu listeden dört adet getirene veya gönderen müşteri- lerimize kırk kuruşluk muayyen bir kitap hediye edilir. Yeni Ki- tapçı, Istanbul, Ankara caddesi BB - —a0 O mamaasemu 15