28 Eylül 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TAN üteha Prof. Bay Egli ssıslar İstanbul | için ne diyorlar? Yeni şehri yapnmak, âabideleri korumak Egli ile konuştuk: Edebiyatla şehir yapılmaz ve İstan- bul yapılarının çoğunun mimari ile hiç alâkaları yoktur, diyor Istanbul hakkında düşüncelerini, şehrin imariı hakkında görüşlerini öğrenmek üzere müracadat etmeği ta- sarladığım şahsiyetler arasında bir zamanlar güzel san'atler akademisin- de ecnebi mutahassıs olarak bulun - muş ve şimdi de memleketin muhte- lif yerlerinde birçok binalar yapmak ta ve bu meyanda Süleymaniye camii önündeki üniversiteye bağlı enstitü Yeni İstanbulu nerede kurmalı “Cumhuriyet” refikimizin 13 Ey- lül sayısında Muharrir Peyami Safa “Yeni İstanbul” başlıklı bir yazı neş retti. Avrupada kısa bir seyahatten dönen muüharrir, yazısında İstanbu- lun hiçbir vakit bir Avrupa şehri o- lamıyaçağı kanaatini izhardan sonra bügünkü İstanbulu olduğu gibi bıra- kârak, Mecidiye köyünde, yeni bir İs B tanibul Mnşaömı teklif &diyor've diyor [, * kiss “Şehrin tabiata bu en hâkim ve gü “ gel noktasında ( Mecidiyeköyünde ) hiç bir yıkma zaruretine düşmeden, herhangi bir plânı yüzde yüz tatbik serbestliği içinde, sık ve muntazam otobüs servislerile şehrin merkezine, ayrica Yıldıza ve Boğaziçine bağlı seyyahların rahatçd oturabileceği ve eğlenebileceği modern birkaç otelile, tiyatrosile, konser - salonile, lokanta, bar ve kabaresile, parkile, bahçesiyle meydanile, heykelile, âbidesile, geniş Ve asfalt birkaç caddesile yepyeni Ve mükemmel bir Avrupa şehrinin bü - » tüntekniğini ve cazibesini küçük, za rif bir belde örneğinin içine topla - mak” Bir şehrin ne gibi ihtiyaçlardan doğduğunu tetkik etmemiş olan mu- harririn bu fikri rasyonel olmakla beraber bir hayalihamdan başka bir pgey değildir. Evvelâ, nakil vasıtalarının azlığı ve pahalılığı yüzünden İstanbullular pehir içinde bile güçlük çekiyorlar. Ve esasen nüfusuna nazaran çok ge- niş ve yayılmış olan şehre bir yeni “faubourg” daha ilâveye ne lüzum »war? , Sonra seyyahlar İstanbula gelecek ler ise, bir Avrupa şehri görmeye ve bar, kabarede eğlenmek, konser din- lemek için gelecek değillerdir. , Bütün bunlar bertaraf, yapılsa bi- le, bu sun'i şehrin nihayet bir şehir- cilik sergisinde yeri olabilecektir. Bu, pek büyük masraflara mal ola- cağına göre, Peyamı Safanm Meci- diye - Yeni İstanbulunu, bir,maket o- larak yapmak, ve bir camekân içinde teshir etmek muhakkak ki çok fai - Geli olacaktır. Peyami Safanm teklifine (Akşam) ;refikimizde (Akşamcı) hemen hemen ayni şekilde itiraz etmekte ve Ku - run refikimizde de Konya Saylavı Doktor Osman Şevki Uludağ iki bü- yük makale ile cevap vermiştir. Doktor Osman Şevki Uludağ, her geyden evvel, şehir — mütehassısı Prostun plânmı öğrenmek istiyor ki, bilhassa bunda hakkı var. Her şey den evvel, Prost'un plânını görmek öğrenmek gerek. ve İstanbul hakkm- da fikir yürütürken, esasın “Yeni şeh rci yapmak, âbideleri korumak oldu- ğunu gözden kaçırmamalıdır. binasını yapmiş olan Mimar Figli de bulunuyordu. Kendisini ziyaret ettim. Bana, kendisinden neler öğrenmek is tediğimi sordu. Suallerimi istedi. Mü racaatımın muayyen ve mahdut sudl- ler çerçevesine giremiyeceğini, daha doğrusu bir görüşme tarzında olaca- ğını söyledim. Fakat Eğgli, şimdi ye kadar bu şekilde vermiş olduğu mülâkatların gazetelere yanlış, cksik veya fazla olarak aksettiğini söyliye- rek beni alâkadar eden mevzu etra - fında muayyen birkaç 'ikir söyleme- mi istedi, cevabını-tahriren.veerceğim ni bildirdi, Bgü; bir — mektup .. ha- linde cevabını göndermiş, bulunu yar, Mektubun aynen tercümesini aşağıya kayuyorum. Fikret Adil « Bay Fikret Âdil: Beni ziyaretinizden doğan bir alâ- kayla, senelerdenberi — toplamakta olduğum gazete maktualarını göz - den geçirdim. “İstanbul nedir? İstanbul nasıl imar edilmelidir?,, mevzuu, tüken - mek bilmez ve her gazete için müb- rem bir mevzü olacak ki, bu yolda- ki yazıların bir türlü ardıarası kesil- miyor. Yahut, bu yazı bolluğu, halk şuurunun derinliklerinde, bugüne kadar cevapsız kalmış bir sualin, gi- derilememiş bir ihtiyacın, sonsuz bir hasretin mevcudiyetinden ileri geliyor. Ve yahut: Sağlam bir kritik yaratılamıyor? Hasılı, ister şu veya büu olsun, mesele orada değil, gerek ima yolile, gerekse uluorta söylenmiş, fakat bir fayda temin edememiş o kadar ha- kikatlar, neticesiz kalmış bir o ka- dar da budalalıklar okudum ki, bu bahse, tarafımdan da faydasız — bir hakikat veya sonu çıkmaz bir bu - dalalık ilâvesine lüzum görmüyo - rum artık! Matbuat efkârından fışkıran bu anketlerin lâyık oldukları ehemmi - yetle karşılandıklarmı kabul ediyo- rum; fakat ortadaki ağız kalabalığı yerine “iş!,, görmek beni daha ziya- de sevindirirdi. Ben, işin böyle olmasını isterken, penceremden baktığım zaman, bu - rada geçirdiğim altı sene içinde bu evin etrafmdaki sokak ve yolların daha fena, daha geçilmez bir hale geldiklerini görüyorum. Anketlerden nefret edişimin baş- ka sebepleri de vardır: Edebiyatla şehir yapılmaz!.. Gerçek olarak başarılacak bir iş, resim Mmasası üstünde, mütehassıs - larla yapılacak istişareler neticesin- de, faydalı bir manzara arzeder; yok- sa, edebiyatla şehir yapılmaz! < Yahut hiç olmazsa, şekillenmiz hakikatlar karşısında hayran kala - rak biz, fen adamları, iş başına de- ğil de, çene yarıştırmağa çağrıldı - ğımız zamah, mütereddit ve itimat - sız dururuz. Bana, aşağı yukarı, Istanbula na- sil bir karakter verilmesi hakkın - daki, düşüncemi soruyorsunuz. Bir ticaret şehri mi olsun , yoksa bir san'at yahut turizm şehri mi olsun suallerine karşı, insanım bu şehir bir tücear kadım elbisesi mi giyinsin, san'atkâr kadım yahut bir seyyah bayan kılığına mı girsin? diyeceği geliyor. Bay Eglinin beş senedir oturduğu evin etrafındaki sokaklar gittikçe ha rap olmaktadır. ve bu- manzarayı : Yeni bir Istanbulun yamlması için Peyami Safanın teklif ettiği Mecidiye köyü ve- civarı Fakat edebiyat yapılabilir, mi- sal: Tecahülü arifane! Böyle bir sorgu ile ne kastedildi- ğini hakikaten bilmediğim için, bu- nu, halka oyuncak mahiyetinde arz- edilen bir mevzu diye kabul ediyo - rum, Bu şehir yaşamak istiyorsa, her şey, iş şehri, sana't şehri, ticaret, alışveriş ve turizm şehri ve bunların da, mümkün olabildiği kadar ,en iyi- si olmalıdır. Bir şehir, san'atkâr toplamak mecburiyetinde olduğundan, iyi bir liman haline girmekten sarfınazar edemez. Kendisine bir “ticaret şeh - ri,,, titri vurmak istediğinden, az da olsa alışverişten vazgeçemez. Şehrin, her şeyden önce emek har- caması lâzımgelen bir nokta, her türlü ahvalde ve her türlü çare- lere başvurarak, çıkarttığı miktardan fazla para çekmek, hiç olmazsa gü- zel bir şehir olmağa yetecek kadar olsun para kazanmaktır. Ankara ve Yeni Türkiye İntizam, temizlik, sıhhat ve gü- zellik bakımından Türkün istek ve kuvvetlerini, Ankarada bütün dün - yanın gözü önüne sermiş olan yeni Türkiye, uyuşuk bir nesilden miras | kalan bu vaziyete tahammül edemi- yeceğini isbat etmiştir! Memleketin her tarafında imar, intizam yola gir- | meden, hususi stili olan değerli es- ki eserlere yeni ve güzel bir çehre vermeden, Türkiye, sükünete ermi- yecektir. Şu halde, Istanbül da - isti- fadesi kabil olan her şeyden istifa- de etmek zorundadır. İlkönce ele almacak şey, dünya - nın hiç bir tarafında benzerleri bu- lunamıyan nesnelerdir. Camiler, sa- raylar, yeni yeni çıkartılmakta olan mozayıklar, harabeler ve molozlar | arasından kurtarılamamış bir çok hazineler, işlenmemiş kütüphaneler, halkın — hususi hizmetine açılması icap eden, hususiyetlerini halkm em- rine âmade tutan ilmi enstitüler, memleket manzarasımın cazibesi, bu ele almacak nesnelerin bazılarıdır. Bu hazineleri aydınlığa çıkartmak, tozdan ,topraktan yeryüzüne almak, fazlalaştırmak ve nihayet iyi bir ba- kıma mazhar kılmak az para ile ola- cak iş değildir . İstanbul için balıklardan istifade Buralara yatırılacak Ssermayeler nemasız kalmağa mahküm bir ser- mayedir. Mademki durum böyledir; hiç olmazsa balık zenginliğinden is- tifade edilemez mi? Bu maksatla könserve fabrikaları kurulamaz mı? Bu iş dallı budaklı beşeri bir faaliyet yaratır. Istanbul sadece, şu veya bu olmamalıdır. İstanbul cihanşümul ve bütün dünyada eski ehemmiyeti- ni yeniden almış, karakteristik ve müterakki bir Türk şehri olmalıdır. Coğrafi vaziyeti ve milletinin hari - kulâde kabiliyetleriyle, beşeri ihti - yaçlar bakımından, san'at, ilim ve tekniği her an emre âmade kılmış, cihanşümul bir şehir!.. Cihanşümul bir, iş, mübadele ve Tstancunun. niç bAŞRA yerde emsati arzetmektedir. keşifler şehri demek istiyorum. Hakikate mizah yoluyla ddir varmak! İkinci bir bahis daha var! İstan - bulun methali nerede olmalıdır? Evet, orta çağlardaki gibi, müm - kün olduğu kadar az kapısı bulunan duvarlar arkasında mı oturuyoruz? Bu sual, cevap oyunlarına karşı, me- selâ, İstanbulun methali Çanakkale- dedir, oraya bir kapı yapınız, ya - hut İzmitte, Çatalcadadır diyebili - rim. Bu bana; başlrca maksadı Istan- bulu Asyafım kapısı yapmak oolan bif (plânı hatırlattı. HBağır! Şehir! imatt eğebiyatla ol - maz, terane ile de... Tayyare, gemi, otomobil, - teren, araba için İstanbulun her tarafında her türlü vasıtalara göre methalleri vardır. Ve bu methaller nekadar çoksa o kadar iyidir. Şehir, bu geçitleri her zaman açık ve dostane bulundurmalı, imzalarla, pullarla, formaliteler, izahat ve araş- tırmalar, takrirler, raporlar, muüh - telif harçlarla ve bunlara benzer tür- lü icatlarla, tıkamamalıdır. Münekkit tenkitten çekinmemeli Hoşnutsuzluklar anketleri, —an- ketler de hoşnutsuzlukları doğurur! Anketlerin, tehlikeli bir tarafı da- ha vardır: Halk, bir çök sözlerden sonra kuvveden fiile çıkan ve bilâ kaydü şart güzel neticeler veren şey- lere de, şüpheli bakmağa, onları ten- kit etmeye mütemayil, bir haleti ru- hiye taşır. Binaenaleyh bu mes>İ>yi ele alıp yola düşmek, söylenilen sözlerin faydasızlığından çok daha büyük bir mahzur olarak bir şey başarılamıyacağını işaret eder. İş, bir defa mütehassıslar eline ge- olmıyun âbidelerinden Alemdar camii çer de, ana caddeler temizlenir, yı- kık, dökük evler düzeltilir , yangın yerleri ağaçlanır, her tarafta bir fa- aliyet, bir kazma kürek işi, duvar çekme, sıvama ve boyama başlarsa bir çok sorgular da nihayete ermiş olur . Mimari fikirlerimin tefsiri Bundan gonra bana, hangi mima- rinin kullanılması soruyorsunuz?. Mimarinin bir kataloğa bakılarak seçilebileqşğj_ fjggipde olmadxğınm biliyorum. Hayir, iyi - biliyorum ki, siz de benim düşünüyorsunuz. lâzım olduğunu ai Ve San'atin CÜM'Bir Şey olduğuna, * stil kanunlarma göre inkişaf ederek kendilerini kuran san'atkârların de- hasını gösteren bir ayna oldukarına, kani bulunuyorsunuz. Fakat ilk önce, burada yapılan işlerin “mimari,, denilebilecek şeyler olup olmadığı üstünde — anlaşalım, Maalesef yüzde 90, menfi bir netice- ye varırız. Yoksa Cihangirdeki ev- « lerin mimari ile bir alış verişleri bu- lunduğunu mu sanıyorsunuz? Ruhsatname yoliyle şehri elleri « ne almış adamlar tarafından yapıla- gelen inşaatın, zamanımızm ruhunu teneffüs eden, yahut mimari san'a- tinin bugün hangi muazzam devreye ulaşmış bulunduğundan. haberdar o- lan birer san'at eseri olduklarına, hakikaten inanıyor musunuz? Bun « - lar daha ziyade, acınacak bir liya - katsizliğin, anlamadan kopya ettiği - biçimsiz karikatürler değil midir? . Mimarinin, istidat, hayranlık, mü- - çadele, halka seygi, zaman ve mem- leket, dahili temizlik bakımından biz den talep ettiği şeyler, bu spekülâs- . yon mahsulü yapılardan beklenebi « lir mi? Hele mimarların kendilerine raci haklar ve tesirler de menedilir- se?, Biz de öğrenmek isterdik Mimari sözünden ne anladığımı, mimarlardan ve belediyeden ne iste- diğimi bütün talebelerim - bilir.. Ve onlar benimle, ben de onlarla kai-< Hepimiz, için, fakat ayni zamanda bu memle- ket için ve. mazide -hayrete değer örnekler için çalşıyoruz. Fakat biz ilkönce, bütün halkın kendi muhitinde, ken- di evinde, kendi şehrinde ve vata - nmda vakifane ve san'atkârane iş görmesini sağlayan umumi bir mi « mari istiyoruz . Bu sebepledir ki mimari denilen şey de anketle, komisyonlarla yara- disini henüz azamet ve ihtişamı hak- '|kında vazih bir fikir edinmemiş ol « duğu — bir vazifeye hasretmesi ile doğar. Halk şuurunun derinlikle « rinde henüz tatmin edilememiş ola- Yak duran hasret de işte bu nokta « Egli zamanımızın mimarisi - yaratmış olan bu millet : İtilamaz, ancak genç bir neslin ken--

Bu sayıdan diğer sayfalar: