22 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

22 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——— S eee T A N 22 252988 G h. uşadal Küş adası, 17 (Hususi muha- birimiz bildiriyor) — Kuş adası Adalar denizinin incisi,Ege mın- takasınım en işlek limanı olan İz mir denizinden 130 mil mesafe dedir, Şarktan Söke, aydm, Ti- re kazaları şimalden. Torbalı ka zast ve Değirmendere nahiyesi, cenuptan Söke kazası ve Ada - lardenizinin bir kısmı, garben Sisam adasının Tigani buğazı ile — sınırlanmıştır. Mesahası 1062 kilometredir. Kuş adası - nın, Davutlar, Selçuk nahiyeleri ve yirmi iki köyü, mülki taksi » matımı teşkil eder. Kazanın u- tum nüfusu (15000) ve merkez kazanm (6000) dir. Kaza mer - | kezinde oturanların büyük bir ::;_!m aslen Giritli ve Moralıdır- Kuş adası hudutları dahilin - de elli bin hektarlık saha orman lıktır. Ormanların otuz bin hek- tarı, Davutlar nahiyesile Sam - sun dağı denilen sıra dağları teşkil eden sahadadır. Bu or - manlar, 96 75 i başka başka cins te Çam ve ©o 25 i meşe, kesta- te, ihlamur ağaçlarından ibaret tir, (Çamlı) ve (Değirmendere) Mıntakaları bataklıktır. Burası isıtmalıktır. Bataklıklı orman - lardan yılda 200 bin kilo kömür, 300 bin kilo odun ve 300 kilo ka dar ada çayı istihsal edilmekte- dir. Bunların bir kısmı İzmire sevkedilir . Kuş adası, tütünü, zeytin yağ ları ve bağçılığile meşhurdur... Söke ve Âydın havalisinin mahreci olması itibarile de mü- Tütün istihsalâtı 1935 yılıa ait tütün dikme faaliyeti devam etmektedir. Bu yıl için yapılan hazırlık mikdarı 1433 ve dikilmesi tahmin edilen mikdarda 1280 hektardır. 1934 de beher 919 metre murabbain- dan 65 kilo tütün istihsal edil - mişti, Bu sene için tahmin edi - len dönüm hâsılatı ise vasati 70 - 75 kilodur. Tütüncülerin geçen seneye nisbetle daha fazla faaliyet gös terdikleri ve istihsalâtın evvel - ki seneye göre Yo 75 artacağı an laşılmakta ise de kooperatifin tütüncülere, para yardımında bulunmaması ve borçlu ortakla rın, müstahsil vaziyetine geçe - memeleri bugünkü faaliyeti sars ::kh ve sekteye uğratmakta - 'oesayllm.klrlııı arile, ln:çkborcununhühım':ıöde yebilen tütüncülerin, bu sene ek şklmfıtlılmuıhuummn erinin, ist en l iş - irilmesi şekilde yetiş Eskiden olduğu gibi, inhi Hilareaiin, basi Kavt aa G altında - tütün zürrama avans vermesi, bunların mi No, 29. efendisi sayılacağı için, ona sır söylemenin tehlikesini anlat- mıştı. Madame de Rönal şimdi, duyduğu acının aşkınlığından, ellerini buruyordu, n Biribirine zıd ve hepsi de elemli kuruntularla o yandan o yana sürükleniyordu. Bazan se- vilmemekten korkuyor; bazan da, hemen ertesi gün Verriğres meydanına götürülüp göğsüne, mikâhla hayınlığını halka anla- tan bir levha ile işkenceye uğ - ratılacakmış gibi, suç fikri ile, © korku fikrile kıvranıyordu. Madame de Rönal hayatın ne olduğunu hiç bilmezdi; büs- bütün uyanık bile olsaydı, akıl gücü tamamile işleseydi bile, 'Tanrı gözünde suçlu olmakla bir meydanda, halkın tiksinme- &inin en gürültülü beldekleri al- tında ezilme arasında bir fark bulunduğunu, bir vakit geçece- iların Dilekleri KIRMIZİ VE SİYAH ra bağlantılarını azaltacak bin - netice kendilerinin kuvvet ve gelişmelerini artıracaktır, Geçen sene bir milyon kilo tü- tün istihsal edilmişti. Bu sene bu mikdar artacaktır. Her hal - de vasati mikdar 750 bin kilo tahmin edilmektedir. Kuş adası tütünleri, evsafı lâ zimeyi haiz, rengi güzel, koku - su iyi bilhassa Amerikadan çok aranılan tütünlerdendir . Zeytinyağı . Kazada bir zeytin yağı tasfi- yehanesi vardır ki, dışarıya yıl- da dört milyona yakın yağ gön- derir. Hasan reisin asri imalât - hanesinde yarım milyon kilo pe rina yağı istihsal edilir ve Mer - sine sevkolunur. Zeytin yağı ve perina istihsal eden üç fabrika - dan başka bir kaç küçük yağha nelerde iptidai bir şekilde çalı- şırlar. Kuzucu Hasan Kemalin ve Hasan reisin imalâthanelerir de ayrıca un ve sabun da yapıl- maktadır , 1932 yılında İtalyaya 325000 Almanyaya 272000, Fransaya 163000, Yunanistana 163100, İngiltereye 177645, Amerikaya 195500, Belçikaya 165706 ki mecmuan 1461951 lira kıyme - tinde zeytin yağı, tütün hayva- Nat ve saire ihraç edilmiştir. 1933 de İtalyaya 1562441, Al manyaya 86000, Fransaya75000 Yunanistana 424530, İngiltere- ye 300470 ki ceman 2447441 li- ralık ve 1934 de Yunanistana 122723, İngiltereye 35776, İtal- yaya 674427, Çekoslovakyaya 4410 ve Amerikaya 14000 lira - lık ihracat yapılmıştır. Son sene de görülen bu düşüklük mahsu- lâtın noksanlığından ve takas usulünün satış üzerine tesir icra etmiş olmamasından ileri gel - miştir. Kuşadası tüccarı ne istiyor? Mayısın yirmisinde da toplanacak olan dördünc! Türkiye ticaret köngresininKuş adası ticaret ve sanayi odası, ekonomi bakanlığının nazarı dik katini celbetmek üzere bazı di - lekler hazırlamıştır. Bu istekle- rin başlıcaları şunlardır: 1 — Deniz işletme idaresinin Kuş adasına uğrattığı vapurlar Mersin ve İstanbul seferlerinde yalnız Istanbuldan gelişte bu is keleye uğramaktadır. Dönüş se- ferinde de uğramalarının temini 2 — İhraç maddelerinin, sa - hilde barındırılması için, ibr an trepo tesisi. 3 — Ziraat Bankasının tüc - car ve esnafa kredi açmasının temini veya milli bankalardan birinin ticari muamele yapmak üzere bir şube açması . 4 — Kuş adası - Aydın şosesi nin noksan kalan taş döşeme işi- nin tamamlanması. 5 — Ziraat Bankasına, nor - mal senelerde borçlanmış ve buhran dolayısile borçlarını ö- deyememiş olan çiftçiye bu borç STENDHAL bu suçun sebeb ol: ğı !lç*h[ı bir ınwmumpm u;ı“iı: en ile eskiden olduğu gibi ma- sum masum yaşamak - zevkini | zihin düşününce de zihni Julien'in başka bir kadın sevdiği düşün- cesine, bu korkunc düşünceye saplanıyordu. Julien, şiltesine saklı resmi kaybetmekten veya bir ele düşürüp o resmin göster. diği kadına bir leke gelmesin - den korkunca ne kadar sarar- mıştı, madame de Rönal bunu hatırlıyordu. Her vakit pek sa- kin ve pek asil olan o yüzde, ilk defa olarak korku görmüştü. Julien hiç bir vakit madame de Rönal veya çocukları için bu.de_— rece heyecan - göstermemişti. Öbürünün üstüne katrları bu elem bahtsızlığı, bir insanın da- Mu__çği en son hadde çir Mrr 13440 B LARRONAŞ . * — ERDNREN . VVW ŞAOT AŞ Ö NİR CN # BORSA YAAAMYAR AM AAA 21 MAYIS SALI PARALAR Alış Satış Sterlin Glö— 618. Dolar 124 126.— 20 Fransuz Frangı 167— 168,— 20 Liret 20l— 204.— 20 Belçika Frangı — Sü— Sl— 20 Drahemni — z 20 İsviçre ir, — Südem — Sübm 20 Leva Rzm Düm Florin z 20 Çek Kuron ü— Avusturya şilip Bkm Mark 45— Zloti Bümr Prengo Ze 20 Ley ömm 20 Dinar S4am— 'en M İsveç Kuroc özm— ltan O3ğ Mecidiye 48,50 Banknot 23 ÇEKLER Kapanış Fransır Prangı 1208 İngilir Tirası 62),50 Dolar 0,79,35,82 Liret 9,63,35 Belga 46033 Drahmi 83,71,50 İsviçre Frangı 2,45,75 Leva 62,906,82 Florin LAT25 Çekoslovak kuraau 19,05.50 Avusturya 442225 Peseta 38143 Mark 19732 Zloti K2i Pengo 4:51,40 Ley 78.54,43 Dinar 34,06,33 Yen 2.78.30 Çermoveta 10,08 Teveç kuronu 8.12,92 ESHAM 14 Bankatı Mü- - " 9.50 - , 940 Anadalu 96 60 2460 # 100 96 l Şirketihayriye Jüm Yanıvay 29,75 Bomonti - Nektar 9,50 'Terkos ö Reji 235 Aslan Çirento 985 Merkez Bankası 5825 Osmanlı Bar 27,50 Telefon ü Tttihat değirmencilik T.A.Ş. 9.50 090 480 Türk Borcu I Kupon Kesik — 28,57.50 A B0 Bi (ei ct 27,30 Ergani ea Yü Sivas-Ersurum di Istikrazi dahili ö ——— larının uzun vade ile taksitlen- dirilmesi 6 — Kazaniın ihraç maddele- tinden birincisini teşkil eden tü tünün, Kuş adasında işletilme - inin temini için, inhisar idaresi tarafından bir depo açılması, 1/10/34 tarh ve 2-1351 sayılı kararname ile ihraç iskeleleri tahdit edilmiş ve Kuş adası, bun dan hariç bırakılmış olduğun - dan yakın adalardan vâki istek- ler neticesiz kalmaktadır. Yu - murta ihracatının odanın kon - trolu altında Kuş adası iskele - sinden doğrudan doğruya sevki- ne müsaade edilmesi. Kazanın gelişmesi nâmına bu dileklerin nazarı dikkate alın - ması arzu edilir. E. Hamdi Üstel kardı. Madame de Rönal, kendi de farkına varmadan çığlıklar koparıp femme de chambre'mni uyandırdı. Birdenbire yatağının başında bir ışık belirdiğini gör- dü, Elisa gelmişti. Madame de Rönal çılgınlığı arasında bağı- rarak: — O sizi mi seviyor? diye sordu. Hanımını böyle korkunç bir perişanlığı içinde görüp şaşırmış olan femme de cham- bre, çok şükür bu tahaf söze hiç dikkat etmedi. Madame de Rö- nal, — ihtiyatşızlığını hissetti, 'Ateşim var, dedi, sanırım ki biraz da sayıklıyorum, yanım- dan gitmeyin.” Kendini tutmak mecburiyeti ile tamamile uyan- mıştı, şimdi kendini daha az bahtsız buluyordu; yart - üyku hâlinin dağıttığı aklı, yine ba- şına toplanmıştı. Femme de | chambre'ın bakışından | mak için ona gazete okumasını Vemretti; kızcağız hep bir teviye | giden bir sesle Ja Ouyotidienne- in uzun bir makalesini okuma- Za başladı. Madame de Rönal, En Eski Gazeteci Ve Genç Bir Gazeteci | bırakmadan çalışan en eskil | Bugün, hâlâ, kalemini elin - den, yirmi dört saatte dört saat Türk muharriri ve Türk gaze - YENİ-ESKİ YAZAN : NİZAMEDDİN NAZİF disine müracaat eden gence ev- velâ ecnebi bir dil bilip bilmedi- ğini sorardı, “Bilmiyorum,,, de- di mi, tahsilini — sormağa onu tecisi Süleyman Tevfik, sık telli | tecrübe etmeğe lüzüm görmez - ak sakalını sıvazlıyarak: | — Ben... - dedi - 1297 nci hic- | ret yılının 16 ncı günü gazetc - ciliğe başladım. Ne kadar olu - yor hesap et bakalım... —Aşağı yukarı elli beş sene ediyor gali- ba, Sonra gözlüğünü gayet ya - vaş bir el hareketile burnundan ayırdı: — Peki ama eski nesil gaze - tecisidir diye neye bana geldin? Güldüm: — Kime gideyim? — Ahmet İhsana git... Ka - mutayda bile fırsat düşsün düş- mesin benim en eski gazeteci... Ben çıkardım en eski resimli ga- zeteyi demiyor mu? — Mevzubu — değil, dedim.. Ben eski gazeteci neslinin yeni gazeteci neslini nasıl bulduğunu öğrenmek istiyorum. Maamafih en eski gazeteciyi de aramış ol- saydım, gene seni bulacaktım. Sen ondan epeyi eskisin sanı - rım, — Tabii.:. - dedi - Hem ben ondan eskiyim, hem de en eski resimli gazeteyi o çıkarmamış - tır. “Resimli hayal,, leri, “Çın- gıraklı Tatar,, ları nasıl unuta- biliriz? Ve birdenbire genç bir kah - | kaha attı: — Dur! Evvelâ sana benim nasıl gazeteci olduğumu söyli - yeyim. Ben Halepte menfi idim. Bir gün şehre bir haceri semavi düştü, O zamanki — halkın eski kafalılığı malüm. Derhal şayia- lar başladı. Kimi “gök kubbesi yıkılacak!,, diyor, i “kıya - met başlıyor!,, diye bar bar ba- gırıyordu, Bir mekale yazıp Ha- lepte çıkan — Fırat gazetesine göndermeyi düşündüm ve bun- da “bu âdi bir bolittir, her za - mahal yoktur,, gibilerden, biraz da ilmi konuşarak meseleyi tah- lilettim. Vali İngiliz Sait Paşa bunu okumuş, beğenmiş, ertesi günü beni Fırat gazetesine beş altın aylıkla ikinci muharrir ta- yin etmişti. Sonra müddetimi bitirip menfadan dönünce İstan- bulda gazetecilikte devam et - tim, — Alâ üstadım. O zamanki | gazeteciler nasıldı? Şimdikiler- den daha iyi miydi? — Gazeteciler, tabii daha iyi ve yüksek adamlardı. — Faraza *“Tarik” te Sait ve İsmail Ke - mal, “Tercüman,, da Ahmet Mithatla muallim Naci, “Saa - det,, te —Mehmet Tevfik ile Mahmut Sadık çalışırlardı.Bun- lar birinci sınıf olanlar. Sonra ikinci sınıftakilerden Selânikli Tevfik, Müstecabizade, şair An- delip mükemmel — adamlardı. Bunların hepsi en azdan ikişer, üçer dil konuşurlar ve yazarlar- dı. Zaten bir gazete sahibi ken- Julien'i tekrar görünce tam bir soğukluk göstermek kararını, bu faziletli kararı işte o mırıltı- yı dinlerken verdi. Bölüm XI BİRYOLCULUK Paris'te zarif kimseler bulunur, taşrada mralı kimseler olabilir.- SİEYES Ertesi sabah saat daha beşte, madame de Rönal gözükmeden önce Julien, M. de Rönal'den üç günlük izin koparmıştı. Hiç böy le birşey beklemediği halde için de onu, madame de Rönal'i gör- mek isteğini duydu; onun o pek güzel elini hatırlamıştı. Bahçe- ye indi, madame de Rönal ken- dini hayli bekletti. Julien onu sevse idi, birinci katın yarı ka - palr pancurları arkasında, alnı- nı cama dayamış, bakmakta ol- duğunu görürdü. En son kadın, geceki andlarına bakmıyarak bahçeye çıkmağa karar verdi. Her . vakitki uçukluk yerine şimdi benzinde, en göze çarpıcı renkler vardı. Bu saf kadıncağız hiç şüphesiz ki bir halecan, bir ”I ö L b e GK : di, Ve herkes geceli gündüzlü o- kurdu. Zira — muharririn bizim devrimizde her taşın altından çıkması lâzımdı. Ahmet Mit - hatı ele alalım, Dinf, siyasi, ik - tısadi makaleleri şöyle bir tara- fa atalım. Bu zat, “Kemana bir tel ilâve etmek lâzımdır!,, diye E“ eski Türk gazetecisi Süleyman Tevfik baba musiki makaleleri bile yazardı. Tabii bütün bunlar yalnız oku « mak ve çok şey öğrenmekle ya- pılabilirdi, Ve sesine hâkim bir eda vere- rek ilâve etti: — Bizim neslimiz — ciddi bir nesildi... Ben öyle zannediyo - rum ki zamanımızda sanslür be- lâsı olmasayı o zamanki gazete- ler şimdikilerden her halde da- ha 'iyi çıkardı. Si eli — Söylemek istediğimi anla- dınız değil mi? Ben bizim genç- liğimizdeki gazetecilerin mü - kemmel ve gazetelerin - berbat olduklarmı anlatmak istiyorum. Buna mukabil şimdiki gazeteler kâğıt bolluğu, renk ve baskı ta- rafından çok mükemmeldirler, ama yeni gazeteci nesli hiç te iyi | | değildir. Bunların ecnebi lisanı bilenlerinden vazgeçelim, türk- çeyi iyi bilenleri bile azdır. Ve... hiç okumuyorlar. Hele kadın - lar!... Bizim zamanımızda ka - fes, çarşaf gibi bir çok tazyikler bile kadınların okuma hevesleri- ne mâni olamazlardı. a Süleyman Tevfik'ten — sontra genç — müharrirlerden birisi ile konuştum. — Genç arkadaşımın ağzından eski nesil hakkında çı- kan ilk söz şu oldu: — Her halde o nesil pek zeki bir nesil değildi. Belki de daha ziyade gösterişi seven, işin yal- telâş içinde idi; nefsini zorla - ması, kendi kendine karşı duy -« duğu öfke, melek gibi yüzüne bir gönül çekicilik veren ve ha - yatm bütün bayağı düşünceleri- nin yetişemiyeceği bir yüksek » likte olduğunu sandıran o defik. sükün hâlini bozmuştu. | nız diş tarafını yaldızlamayı bi- | len bir nesildi.. Eski gazeteci hakkında bariz bir fikrim yok- tu. Şimdi düşündüm de söylü *« yorum: “Bugünkü gazeteci, çak? ilerlemiştir, onların nesli pek Gr lü idi. Sonra... Bizim neslin ©-- | kumadığı iddiası da nerederi ©ç- kıyor? Yeni nesil pekâlâ oku »e yor. Sonra bizim bilgimiz (ipek hadbilmemezlik gibi olmasııı a- ma) her halde pek hamleli bir eda taşımaktadır.,, — Yeni nesil kadınlarıraı nasıl buluyorsunuz? — Bakınız... İşte bu ?sws üze- rinde eskilerin hücumlarvar bel- ki haklı bulabilirim. Y emi nesil kadınları bir ân müsbeett ilimler üzerinde durmayı düş ifinmüyor- lar; çok havaf ve — bitştabi daha câzip olan taraflara İtaçıyorlar. — Evlenmek niyejiinde misi « niz? — Şimdilik hayiır, Evlenmek için otuz yaşını bitti rmek bir de- fa şarttır. Bir insa'n yürüyeceği yolun adamakıllı #ıydınlandığını görmeden evlenmmı yi güç düşü- nür, zannederim, ğ — Eskiler, yemilerin çocuk yapmaktan — korktuklarını da söylüyorlar... Ni dersiniz? — Elbette k:arkarız. — Onlar bol ve çok mifsait şartlar içinde büyümüşlerdirr.. Harp sonu nesli- nin çektiği şıkmmtıları tahayyül bile edemezlei. Aile babası ol - mak onların - devrinde hem bir imkândı, Bem de bir ihtiyaca cevap vermis *olurdu. Şimdi ev « | lenmek birat idealist bir iş ol - — muştür, Buritin içindir ki biz on- lar gibi gelğşigüzel evlenip, dü- şünmeden yocuk yapamayız. ——— âa rice gönî:rilıcılm— Türkoöf isin İstanbul şubesi çi | — leklerimi'din ihracınt düşünmek- |. tedir. | | ğ lğul)g:ıimıı tayyare ile Pari « se haydiz| çilek göndermektedir. — Tüviçofisi İstanbul ile Paris — arasırıdla sefer yapan Air-France- | tayyarı sosyetesinden çileğin kilosa du kaç kuruşa nakledece - ğifi sörmüştür. Alman cevaptâ — tarife fiatı olarak 185 kuruş ali nacağlı bildirilmiştir. Ki Ücretin pek çok olduğunu gör — ren "Türkofisi tayyare sosyetesi ile uyuşarak çileklerin daha u* cuz yollanmasına - çalışacaktır. Çi leklerimiz, Bulgar çileklerin” den daha iyi olduğu için pi'pasalarda daha iyi karşılana * — ca fi umuluyor. 'ayyare kumpanyasile uyu “ Hularak çileklerin ucuz 5 Tilmesi temin edilirse, yıpılılîl_k ilhracattan her yıl 50 - 60 bift | Airalık bir paranın memleketi * | "mize gireceği anlaşılmıştır. l çok hayret etti, hattâ bu halifle kendisine haddini bildirmek İ * | çin takınıldığını da sandı. &| Dudaklarındaki zevk gülüm * — semesi sönüverdi, sosyeted& hele asil ve zengin bir gözünde yerinin ne olduğunu — hatırladı, Bir an içinde yüzü kibir ve kendi kendine öfkedef | başka bir şey kalmadı. Demek ki yola çıkmasını böyle bir ten fazla uzatması, böyle runu kıracak bir tavırla mak içindi! Bunu düşü öfkesinden delirecek gibi OlU yordu. S “İnsan başkalarına Uj' N için budala olmalıdır, di; Bi taş elbette düşer, çünkü ağTÜE ğı vardır. Ben hep böyle G” d luk mu edeceğim? Bu ıd% Tuhumdan ancak verdildw ne Julien hemen onun yarııma koştu; omuzlar üstüne alelâcple alınıvermiş atkının arasından görülen o güzel kollara haiyran- dı. Gece çekilen ıstırab yütün - den şimdi her yeni hisle rer ikten renge giren benzin parla klığı, sabah havasının serinliğhi ile, sanki bir kat daha artıyor du. Bu çalımsız, dokunaklı, fakçat yine de birtakım fikirlerle, 7 şağı &ı - nıflar insanlarında buluınmıyan fikirlerle dolu olan güz eİlik Ju- lien'e, ruhunda o hiç ummadığı bir kabiliyetin varlığını sezdirir gibi idi. Gözlerini şsxğırtan bu güzelliklere bir türlü. doyamı - yan, hayran hayran dtalmış olan Julien, dostça karşılammak bek- lediğini hiç te düşü nmüyordu. Kendisine buz gibi se guk bir ta- | vEer takıılmasına İyunun için | ra değerinde bir parça k! mak huyunu, o iyi huyu ' kit edineceğim? Hem oN 4 (Arkas! N. z

Bu sayıdan diğer sayfalar: