22 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 15

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e Saçları çiçeklerle donatilmış genç kız .-Yeni Ginenin iç taraflarına 8idenler, buralarda vahşi ve in- Sanlardan kaçan Papuların otur Uğunu görürler. Halbuki sahil- lerinde oturan Melanezler, bu Vahs? insan Sürülerinden çok farklıdırlar. Yeni Gine'nin sa- hilleri ile iç topraklarında otu - Tanların araları daima açıktır. Papular hâlâ insan kurban et- Mek gibi eskiden kalma barbar- Ca âdetten vazgeçmemişlerdir. puna denilen köye gitmek için yelkenli bir kayık kiralamıştım. Kerepuna yarısı karada, ya- rısı denizde inşa edilmiş bir köy dür. Oraya vardığımız zaman, adada grip ve dizanteri hasta - lıkları öyle tahribat yapmış ki, ölüsüne ağlamayan bir ev yok gibiydi. Yerliler büyük bir cenaze bayramına — hazırlanıyorlardı. Ziyafet sofralarında bol muz ve- sair meyveler vardı. Reislerden Çıplaklığını örtmek için hasır örgü örüyor k“rb_âfl edilecek insan bulabil- İ ıue için de, sahillerdeki iyi huy- | *i *lanezlere saldırmaktan çe- | buPezler. Bunun içindir ki Pa- Üki Tın “tuzlu su adamları,, de- hilj €ri Melanezler, köylerini sa- da €rden denize doğru uzaklar- Ş kazıkların üzerine inşa eder- %zcıem-!p tarafta oturan Mela - ü €r ise mükemmel gemicidir- ira. Yeni Gine'de bu adamların N Sında yaşamı şolanlardan bir hyîîh’ gördüklerini şöyle anla- Milou adasındayken, Kera- biri, ziyafete derhal başlanaca- ğını söyledi. Ben de orada hazır bulunup bulunmayacağımı sor - dum. “Tuzlu su — adamları,, bana karşı çok dost — davranıyorlar, derin bir itimat gösteriyorlardı. Reislerinden biri bana âdeta mu habbet bağlamıştı. Hattâ bir ak- şam bana dedi ki: — Ne yazık ki, geceleri canı- nız sıkılmasın diye kızımı size gönderemiyorum. Çünkü kızım daha çok küçüktür, Aşağıda : Mektep safası Cok L'BES ei çok Bilir — Yeni Gine Vahşileri Ne yazık ki, geceleri canınız sıkılma- sın diye kızımı size göndermiyorum. Çünkü kızım daha çok küçüktür Hakikaten kızı dört yaşında bir şeydi. Bununla beraber hak- kımda gösterdiği — nezaketten dolayı reise teşekkür ettim. Cenaze merasimine başlangıç olmak üzere, evvelâ bir dans ter tip edildi. Ölüler dansı gibi ha- zin bir şey... Gençler iki sıra ü- zerinde karşı karsıya dizildiler. Genç kızlar etraflarını aldılar, vücutlarına — ağır kıvranışlarla muhtelif hareketler veriyorlar - dı. İki safın — orta yerinde bir genç, ölüm halinde çırpınan bir Mailon adasında bir vahşi köyü kadını takliden inliyor ve bazan da canhıraş feryatlar koparıyor- du. Bir gün de Motu denilen ka- bileye mensup bir köyde büyük bir bayram merasimi yapılaca- ğını öğrenerek, — derhal oraya gittim, Orada da mebzül mey - velerden başka, sepetler içinde pişmiş yemekler de hazırlan - mıştı. Fakat fotoğrafımı almak için Port Moresby'ye gitmek lâzım geliyordu, Kayığımla müsait ha vada sekiz saatte buraya var- dım, Ancak dönüşte müşkülât başladı. Rüzgârla ve akıntılarla mücadele ediyor, güçlükle iler- liyebiliyorduk. Ben de yanıma ancak üç günlük yiyecek almak tedbirsizliğinde bulunmuştum. Çok geçmeden açlık ta kendini gösterdi. Bereket versin, “Tuz- lu su adamları,, — o kadar hasis şeyler değillerdi. Konserve ku- tularını pek öyle hesap etmiyor- ladı. Kayıktaki zencinin biri suya indi, sahile çıkarak bize bol bol Hindistan cevizleri getirdi. Bir başkası da kayalardan midye topladı. İaşemizi temin etmiş- tik. Fakat deniz pek sertti. Ka- yığa boyuna su giriyordu. En nihayet yorgun, perişan ve ke - miklerimize kadar ıslanmış bir halde Gaili köyüne vardık. Bir kaç saat sonra yerlilerden biri gelerek, — merasim için ne kadar para — vereceğimi sordu. Dedi ki: — Bundan evvel de buraya beyazlar geldiler. Bayramımız için — her birimize dörder şilin verdiler ve bir de öküz hediye ettiler. Biz de öküzü güzelce pi- şirip yedik. Fakat ben yalnız olduğum i- çin bana tenzilât — yapılacağını da ilâve etti. Öküzden vazgeçti- ler. Ben para veremiyeceğimi, an- cak tütün dağıtacağımı söyle - dim, Bu teklifim hoşlarına git- medi. Daha ne kadar orada ka- lacağımı sordular. Altı hafta kadar daha kala - gağımı söyledim, Aralarında bir şeyler görüş - tüler, tereddüt eder gibi oldular, nihayet merasimi yapmağa ka - rar verdiler, Merasim ertesi gün başlıyacaktı. Doğrusu inkisara uğradım. Çünkü Motu kabilesi Port Moresby'ye, yani medeni- yete daha yakın bulunuyorlar- dı. Onun için — eski bayramlık güzel kıyafetlerinden çoğunu terketmişlerdi. Dansörlerin bü - tün dünyada meşhur olan muh- teşem başlıkları şimdi yoktu. O güzelim rengârenk — kuştüyleri yerine renkli kâğıtlar kullanı - yorlardı, Ancak bir kaç genç kız eski ananevi kıyafeti hâlâ mu- hafaza ediyorlar. Hattâ dansla- rında bile yabancı âmillerin te- siri hissolunuyordu. Dikkate — değer bir şey daha vardı: Motu kadınları, evvelce bütün vücutlarına çok karışık tesimlerle dövmeler yaparlardı. Etnoloji noktasından büyük e- hemmiyeti haiz olan bu dövme- lerin fotoğraflarını almak iste - dim. Fakat benim — doğrudan doğruya kadınlarla konuşmam Motu âdetlerine muhalif olduğu için, maksadımı ihtiyar bir er - keğe anlattım, bana bütün vü- cudu dövmeli bir kadın gönder- mesini istedim, Teklifimi ancak Yukarda: Bir muharip karısını — dansa hazırla- mak için süslüyor. Yanda: Beyaz ve renkli iki balık avcısı karşı karşıya ”i Dansa hazırlık gece göndermek — şartile kabul etti. Düşündüm, mağnezyomla da fotoğrafını almak mümkün- dü, kabul ettim. Akşam oldu. Bekledim. Kim- seler gelmedi, — yatıp uyudum. Fakat geceyarısma — doğru iki kızın gelişi beni uyandırdı. Ne yazık ki bü kızlar hiç te dövme- li değildiler. İhtiyar adamcağız, benim sadece fotoğraf çekmek istediğimi bir türlü aklına aldı- ramamıştı.,,

Bu sayıdan diğer sayfalar: