22 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İA KONA | Kadınları Bıktırmıyalım! “Tan,, a yaptığım anket için bir çok gençler ve bir çok yaşlılarla baş- D KLAVUZ İCİN DERSLER ş Çok İşimiz Var " < Hergün 5 söz YEDINCİ LİSTE 1 — Emri vaki — Olut , Y. » v B Pa başa kaldım, konuştum. 4 : a .,.;ditl'ı bergüzar — Andaç, an Çiçek gibi dilimizin ne hoyrat bah- Bunların içinde daktilolar, kahveci- îmek slühlennakla, Av- Muhtara — Andı çıvanlar eline düştüğünü, türkçe ya- ler, kitap basanlar ve yazanlarla, ev- lmanya, sili ; Kai © Hatırar— Anr ; zışta özenimiz arttıkça, daha iyi seç- lendikleri gün girdikleri mutfakta rupayı yeni bir olut karşısın | , . Bu ev” baba andacıdır. Onun için | meğe başladık. Dilimizi öyle güdük, kaknemleşinceye kadar yemek pişir - bıraktı. bir türhü İkıyıp da satamıyorum. byle işe Y aa â’“hm*%;.ğokm“şm miş olan yaşlı ve eski kafalı kadınlar | N l lalitmek ğ a Âne p n dan biraz daha vakit geçsey - vardı. a İ ü arımıığanı birlikte geçirdiğimiz | ki, ara ü ” eei - EA inlerin agnmacı olarak kabul eder | Mi başka dillere giren kendi kelime Beni en çok düşündüren genç bir -i p ç — Misiniz? lerimiz, bir anbar dolusu saman içine daktil bi diği cevaplat oldu. Tayin — 1. Belit, 2. Atama. Fransa htikümeti son silâhlanma | karışmış inci tanelerine dönecekmiş. AYĞN VETGİR p Örnekleri En belli başlı sözlerimizin başka il- lerde kalması ve başka dillere karış- ması ne acıklı şey... İlk günlerde, yazı yazarken, dili - miz tutulmuş, kekemeleğe uğramış gi bi oluyorduk. Gitgide açıldık. Bugün, kendimizi Öbürleri yaşlı da olsalar, genç te olsalar topu ileri düşünceli gözükmüş ler, topu birden çarşafı, kafesi, kadın ların eski yaşayışlarını beğenmedik - lerini, kad şimdi, eskisinden bin kat daha sevinmesi ve yaşamaktan tad duyması doğru olacağını ve doğru Meselesi üzlevine, Almanya hükümeti- Yeni bir: andıç daha verdi. 1 — Türkçe yazılarda, yeni k< Bu yolcufülü tan güzel anılarla dö- ne_._eı y ge fimelerin kullanış yerini iyi be litmek lâzımdır. 2 — <e« Konsolosluğuna Bay kuGîzetel;rde *Kayserip anılarını o - 'Yor musumti ? vun atanmıştır. e sıkmadan, kafamızı yormadan, aradı- olduğunu söylemişlerdi. Bu bana a- ğ JŞ r Beşeri — İrsel ğımız sözleri kolaylıkla buluyoruz, ne çıkça dedi ki: G de yeni lis. İnsani dediğimizi anlatmakta güçlük çekmi- $ei Büyün Çi nsaniğ (T. KH.) — Ben eski kadını daha çok beğe- niyorum. Onu herkes üstün tutardı. Şimdi kadın, bilmiyorum neden ana- larımızın gençliğinde olduğu gibi say yorsak bunu, her şeyimiz gibi dilimi- zi de bize h dıran Büyük Baş Atatürk'e borçluyuz. D Bunca yıllar, hep başkaları bizden 3 — İstihsal etmek — Üretmek lıB“ kadar gurtür belki inseldir; fa- a Müstahsil — Üretmen saniğ deği İelir. Bidat — Türeiç iyi ötü tü ğ Tei ğ Mahsul (Genel olarak) — Ü- Osmanlı tarihinin iyi ve kötü tü- i k gi ile karşılanmıyor. Bizi besbelli çar a , tçler kavga: h—mfır S ğîîıîl;rc-a ıîı; :1:': :agl:ıea:â;mşîb;h:uzı şafları çıkardığımız, kafes arkasında rüt, Ürün İ (Bidatı hasene, biflatı seyyie) verememişiz. Arap ve Fars kelimele- saklanmadığımız için bayağılaşmış bu || 4 — İstihlâk etmek — Yoğaltmak. dalltr türeç yeni ollduğu kadar fay- | £ yabancı olarak gelmiş ve dilimizde luyorlar. İşte bunun için ben onların Müstehlik — Yoğaltman at olmak lâzımgelm ez. —- bi'r);ıabancı gibi yaşamışlar. î:ımeun'ı otu:mş.rıl î:âekı şyı'ıaşay;ışlarma  Mez ve imep — Bi0 9t b Ç” Arap, dolabı bizden alrp dolaplar ixîe şo:büs;i:! çarşa Z B B yerine “eddevalip,, demiş. Biz ise yine giyı ' em, e ilâvâsıta — Al'l,'ı"lîı doğrudan | ”Memleket,,i almışız, fakat memleket ÖYKÜ (Hikâye) Yine kafes arkasına geçmenîq, Örnekler! ler dememişiz, memalik demiş Dilimize giren farsça kelimeyi, Fars gibi, arapça kelimeyi Arap gibi kullanmışız. Öz dil çiçekliğinde, kollarımız sı- yine çarşaf giymenin o genç kızın i- çindeki öz duyguları olduğu gibi dök tüğünü, ortaya koyduğunu sanmıyo- rum. Ve sanıyorum ki genç kız bana yalnız bugünkü erkeğin kadına karşı ruya . Bilvasrta — Araçlr «vaçla hAnçh' araçsız ver gilrr — Bilvası- Ve bilâvasıta vergiler. Ben araçla iş görnyejği sevme. Güdümlü ekonomi sunum ve istem kanunlarını altüst etti. Bu yıl dokuma piyasasında su- Genç Kızırı num az, istem çoktur. valr, uğraşırken yapılacak çok işimiz Y * w aa gel ea Gz Ce 3a Ça ry a S Kiye l he bi olduğunu tunutmamalıyız. Kırılan dal afa g | v ni btenliyü î—:;ı eîcı:nîı:î AA z | ttifak — lar var ki, birer birer yeniden dil aşı- lüdn ara — Oybirliğii mıza aşılanacak. Çekirğeğî ya.bancı- Dikkat ediniz. erkelder kadını, öze at) kavgası yoktur. EWW*&_ 1- Oy bünliği ile, 2 - gî;ı Eâğm;şe ;:îıtzll;; ?ğyîitül:ğıîı. topra ua Katabalık sokakta, paltosunun | Ne oluyor, neden böyle olmuştu?. Du genliğinden bıktn'mıyalxnî. Buhran ği;jzunde:m :vmpada Müttefik Bağla: : İi Kökleri kurumuş gövdeler var ki, önü açık, dalgın ağır ağır yürüyordu. | yarda günleri gösteden kâğıtlarda, N zamettin NAZ'F z"lmı."_n.“ : ğ eeT artmış Di H yeniden canlandırılacak. Kısacası, bir | Dört yanını saran, gülen kfmugan ine | bir yedi gün önceyi gösteriyordu. Bu ü ı_Yh:“k _fı%u' VG-:;:: e ölünün dirilişi, bir düşkünün kaldırı- | sanlarr görmüyordu. Kendini boş, u- | nu görüünce genç kızın içinde keskin ı BÜL MAC A J ürü enr:ıim e gittikçe a Osmanlı imparatorluğu .. hangi ta- lışı, bir dağılanın toplanışi, bir gerili- | zun bir yolda tek başına sanıyor, sol- | bir acı dolaştı. Yedi gür önce onunla ğinı görüyoruz. Tiht i Ne - hıg;?ve kime karşı Almanya. ile bağ- geçeceğiz? öpü'ne nasıl Dünkü kanun K Şay Bi ile kabul 'ediımi;—ci:“yü” gRR | Büyük Harpte ” bağlaşık ngileri idiz — VaRlaşık Bu: örneklerde yeçeüiyeki'ieilini: Ti eraş İ ğç” yeni kıcl'ıme. e l.âtlcr 1 B ) İülâf — Anlaşma Mütelif — Anlaşık hğ:khn anlaşmasının ruhu, Bal'kan- * d barış ve eşitlik düzenini kPm- iyük harpte anlaşık devletlerin h"Wleı'i olduğunu söyler misiniş? e h IW Te B'ı'leşne * Şübdet, ittihad — Birlik kiş &d.iye kadar mn:x;fla hiçbir fi A_mfn_“hfmm ilk büyük - fırtınaları '*“hı birleşik cumuriyetlerinde Bîzde hlılk PK YŞLİ ; birliği esastır. İıyî::ın kanunlar talebe birliklerinin e İAN'IN ROMANI: 3. ÜN ; ir — kelimeye açılmadı. BĞ aa l S gedordu: şhhdî?e lıı_dır_hîç ağır bir ğkıua'.""',; .:'-P!ıı.mdıki îuı ü şeyl.. camış, kadın, erkek yok.tur. ma işidir! ğin ileriye götürülüşüdür sözü edilen Dil savaşında, yaş yoktur, genç, ko Bu iş, bir Şi aldığı ve başaracağına söz verdiği bir kalkın » Salâhaddin GÜNGÖR gun dudaklarında sevgili bir türkü - nün bir kaç sözü titriyordu. Yaşa- mak!.. Ne boş ve tatsız şey... Başının içinden, yürüyüşünün tersine, makine işleyişile düşünceler koşuyordu. O- muzlarma tek başına taşryamryacağı bir yük yüklemişti - sanki... Bu yük, yalnız kalı yüküydü... Daha dün İstisna etmek — Ayramak Müstesna — Ayram Temyiz — Ayırd Temyiz etmek — Ayırd etmek göreyi alır, İkinizin fikirleri bir ayrım görmüyorum. dr.. nrmaz. Bu işte sizi ayramak istedim . ,zelliği var. İyiyi kötüden ayırd edemez. Tehlike karşısında ayırd Bahçeleri yüksek duvarla ayır- mak doğru değildir. Almanyada bu- nun tam tersine gözle güç görülür tellerden başka bir şey koymazlar. Onun için ev arkaları geniş bir park arasında büyük Aşk.tatlı olurdu, ayrılık olmasay- Kanun yurttaşlar arasında ayra ta- Bu sabah yüzünün ayram bir gü- gibi gülen gözlerle bakan bu kızmıy- dı?. Yüzü sarı, gözleri kirmızı çev- rimli, dudakları renksiz; bakışları do- nuk... Daha dün, kırların yeşil kuca- ğında avaz, âvaz esenlere kafa tutan ses, şimdi bir ölen soluk gibi küçük ve sıtmalıydı... Daha dün, deli bir oğ- lak korkusuzluğile koşan bacakları, şimdi oynak yerlerinden kesilmiş gi- bi sürükleniyordu sokaklarda... Ona ne de çok çarpıyorlardı. Yüzüne acır- casına bakıyor ve arada bir gülüyor - lardı... O, bir şey düşünemiyor, başı- nın içinde niyelerin, niçinlerin sorgü- arı çizgilesiyordu yalnız... Evine ne vakit geldiğini kapıdan girdiğini bil- miyordu. Kendini odasında, yatağının kıyısında buldu.... Dört yanına baktı. Odayı dolduran mobilyalar ona, ilk gördüğü şeyler gibi geldi. Bu ne va- uğr yasak edecek- | ni kaybetmiyenlere ne kadar az ras- Tanır?. — Ayırmak Bu örneklerde geçen kelimeler: İatişe firkat — Ayrılık / Meleke — T. Kö. kit sıral ştı raflara?. Kâğıtlar, ka lemler, masanın üstünde duran ufak, tefek kendinin miydi?. Saat her gün böyle çıt çıt diye ses çıkarır mıydı?. Duvarlardaki resimler kendi miy - di?, Başının içi görünmez bir elle karışmış her şey yerini değiştirmişti. sevdiği delikanlının gözlerine, çılgın beraberdi... Bir masa başında o ve ar- kadaşlar toplanmışlar, yemiş ve iç - mişlerdi... Daha o geceden ayrılacak- larını biliyor yüreği sızlıyor, gözle - rinde yaşlar titreşiyordu. Belli etme- mmek istiyordu. Oysa ki türkü söyle- yen ses ağlıyordu.. — | G len ve di lel gece geçerken yavaş yavaş soyunu - yordu genç kız... Öyle yalnız, öyle tutunacak dalsızdı ki; yatağı ona bir candan arkadaş, yastığı göz yaşlarını silecek seven bir el gibi geldi... Uzan- dı ak döşeğinin ak örtüleri altına... Uyku, uzaklardaki sevgili gibiydi. O- nun kollarına ağrılı, yorgun başını bı- rakmak istiyor, fakat o, çağrışlara al- dırmıyarak gelmiyordu. Genç kız sıt- malı bir yanışla yatağında dönüyor, kıpırdandıkça derinleşen bir acının ba taklığına gülüyordu... Dört yanı kap- karanlık... Bu koyu karanlık içinde saatin on iki fosforlu çizgisi pırıldı- yor... Genç kızın gözleri saatte. Bü - tün istekleri uykuda toplanmış. Bir üuyuyabilse... İçinin karanlığını, oda- nın karanlığına karıştırabilse... Üy - kunun bambaşka dünyasına girebil - se... Giden sevgilisini çağırır gibi ça- ğirryordu uykuyu... Elleri yatağın serin bucaklarını a- rarken; gözleri serinletici bir ağlayış- la yaş döküyordu... Saatin fosforlu kolları yaşlı gözlerin karşısında bir çok dönüşler yaptı ve uyudu, * Keskin bir zil uyuyan başının i- VEN Bi 1.2:9 A9 401748 9 O1 SOLDAN SAĞA: 1— Mektep (4), Zabit (5). 2 — Şart edatı'(2). 3 — Hususi (4). Bir mevsim (3). 4 — İstasyon (3). Uzak nidası (2). 5 — Dumanlekesi (2). Beyaz (2), çinde çalarak, genç kızı uyandırdı. Bir şimşek çakışile kendini kapıda buldu. başı dönüyor, kendini tatlı bir düşun sonsuzluğunda sanıyordu. Araladığı kapının ay ışığı eşiğinde, gitmiş san- dığı sevgilisi duruyor... Kendini onun kollarında buldu. Başr değişmiş, yüre ği çarpıyor, dudakları gülüyordu, Sa- atlerce önce çektiği acılar ak döşeğin de gördüğü korküulu bir düş olmuştu. Cahid Uçuk Bu yıl endüstri ürünlerimiz iç pazarda, tarim (ziraat) ürün - lerimiz diş piyasalarda çok is- İ tek (rağbet) görmüştür. Bıçağın kılifi (3).. .. e 6 — Tatlr değil (4), Atif rabıtası (2), Amca (3). 7 — Mısırın suyu (3). 8 — Kemiğin içindeki (4). Ağrı (4). 9)— Bir yanardağadı (4). Şair (4). 10 — İstifham (2). Yama (2). ll — Cczayj:de bir yer, (3). Hanım ) YUKARDAN AŞAGI 1 — Muallim (8). 2 — İpek böceğinin evi (4). Üc. ret (3). 3 — Bulüğa varmış (7). 4 — Nota (2), Nota (2). 5 — Nota (2). 6 — Mebus (6), Sonuna bir (1) konunca bir üzuv olur (2). 7 — Hal rabıtası (3). 8 — Meşhur bir kule (4). Mesih (3). 9 — İnce değil (5) 10 — Yırtılmış (6), Genişlik (2): ll — Valide (3). YOMA! Etem İzzet BENİCE liğinf Birden gözlerinde alevlendi- ren ve gövde kıvrımlarında topla- şakıyan bir yıp diri'ltah genç kadın a sesle buma'n da cevabını verdi: — Şimdi çok kötüyüm doktor!,. — Neyüiz var?. — Ben' de bilmiyorum. Fakat b Doktor bu soruştaki inceliği sez- i , — Evet iç hastalıkları, Arada röntgen ve çözülemek te lâzım olur. Hastayı şuraya buraya yormadan- sa hepsini burada çıkarıvermek şüphesiz daha kolay ve iyi olur. Ve ilâve etti: — Belki bunlar sizin hastalığını- zı anlamak için de lâzım olacak. Fakat, siz hastalığınızı daha söy- lemediniz. Anlatın bakayım?.. Nisan güneşi gibi birden kapa- nıp açan ergen hastanın yüzü yine birden soldu, sesi titredi. Odaya ilk girdiğindeki gibi başını önüne ea KF TANMC düşünemi; ; İş yapamıy ; sinirlerim lâpa lâpa oluyor. Birisi- nin söylediği tek kelimeyi bile din- leyemiyorum. i o tek kelimeyi ..egdn-.uk ne kulağımda, ne başım- da yer yok gibi geliyor bana, Ara- da bir bambaşka şeyler de oluyor: Durup dururken başımın içi boşalı- veriyor sanıyorum. O vakit beynim kafatasımın ortasında yumurta gi- bi kaskatı katılıp kalıyor. Gözka - paklarım kalınlaşıyor. Düşünemi - yorum, unutkan bir adam oluyo - rum. Gözlerim baktığı yerde takılıp kalıyor. Sersemliyorum, aptallaşıyo rum, ayakta bir gölge gibi dolaşıp söylemiş Doktor güldü: — Başağrılarmızı nasıl - geçiriyor sunuz?. Güney de güldü, omuzlarını büz- dü; silkti; gözbebekleri alevlendi, doktorun gözbebeklerinde kendi res. mini arar gibi baktı, baktı: — Geçinceye kadar dişlerimi sı- kıyorum. Başağrılarım durunca ben de gözümü açıyorum. ü i geldiğim doktor da siz oluyorsunuz Dedi. — Mideniz, barsaklarınız iyi çalı- şıyor mu?.. — Öyle sanırım. nız. Sırtınızda yalnız bir gömleği « niz kalsın... Dedi, ilâve etti: — Ciğerlerinizi, kalbinizi yeceğim!.. Hasta, ezgin bir sesle mırıldan- : dinle « — Ama doktor ben nasıl soyuna: bilirim?.. Mırıltı sürdüz — Annemin yanında bile soyu « namam ki... ürperme, | çok... Çok; hastayım!... eğdi, gözlerini bir noktaya bağladı. | duruyorum. — Böbrekleriniz?. Hi k. öeiadlü ıw YağD dürüş, yüze dağılan kızıl- | Bunu söyler söylemez ayağa | — Doktor.. Doktor bütün bunları özenle dinz- | — — Hiç eksiksiz çalışıyor... TeziT v * Yavaş gidiyor ve - hasta | kalktı. Bi çift topuk üzerine en Diye titriyen sesile anlatmağa | ledi, dinledi. Sordu: — Oynak inizde ağrı filân TnETE önü n - N aa l6 tut SĞt K çi yerlerinizde ağrı fi Utangaç utangaç önüne bakı AO HLŞA başlıyordu: ince bir arştistin eli ve harcı ile tut- | başladı: — Başka hiç bir şeyiniz yok mu? | duyuyor musunuz arada bir?. ü Ş aç A, '::::_l’ggır_ geçirmedim | turulan bu fıkırdak gövde de tabiğat | — Başım.. başım, Bütün derdim | — Hayır. — Hayır... y İri'er bi a raplena hei n Yük, ağır, uzun değil; en | yapısınm bötün incelikleri birden | başımda. Başka hiçbir şeyim yok. — Boyun damarlarınız ağrıyor Doktor notlarını bitirdi, Sorgusu | ta. SokToruR bu közl hiç işitme- | N selimsiz bir hastalık gör- | göze çarpıyoy'du. Sesindeki bayılt- | Ne varsa hep başımda, mu?.. da bitti. Şezlongu gösterdi: rüğ "'_’_' “'k._k sordu: İiyak bildim gç Mrsmız? Bugün, ken- kanlık, ezgi, bir derdi anlatırken | — Ağrıyor mu?.. — Hayır.. — Buraya oturunuz... — Böyle dinleyemez misiniz?, ! M& çs bileli, yeni doktora ge- | bile olsa, yavaş yavaş coşuyor, dol- | ' —Her zaman değil. Arada bir | — Sık sık bademcikleriniz ağrır | Dedi, sözünü tamamladı: — Hiç birşey anlaşılmaz kızım... hiı.ifı"“ şimdiye kadar bir | duğu kulaktamı kalbe iniyordu. ağrıyor. Hem de öldürecek gibi, | mı?. — Soyununuz. Hasta ellerini uğuşturdu, uğuş « N inmemiştir. Do:tor da ıyığı Iâılku: ğ kıfsıohımlg“nı cak gibi ağrıyor. — Hayır.- | —— Soyunmak!.. j İit turdu, ağzınd l bapdei | #aşarak dinliyordu. Ve.. iVE diniz:d e ne duyuy! mra günlerce ağrımıyor, fakat bir — Çok günlerini K Genç hasta bu kelimeyi işitir işit- | uzun bir : K ı*l ton ki i söylerken dok- Hasta odarga içinde bir iki adım | dolgunluk, bir ığn'lıktız- kafamda | mi?. eti n Ta me:lı:ıîıkırmııı oldu. Yüzü bir avuç v g;“ £ attı. Aralık'taki kapıdan | gidiyor. — Hiç nezle' olmam! içine sığacak gibi ufaldı. Esmer, li ise buraya niye gel- | röntgen odası — gözüküyordu. Ke- Sanki bulutlarla örtülü, işleme - — Burnunuzda, kulağınızda, bo- | tatlı bakışlı gözleri kısıldı, yumuk (Arkası var narda bir masan ın üzerinde birçok | yen, sisli, paslı bir yükü omuzları- | ğazmızda hiç yangılı bir hastalıl k doktora baktı, Bu bakışta: Bt .'."j__:"îr saniye durakladı. Tj bü_i—yîniıvır'l.. |—" Yaşının bütün civelek- " — Ben nasıl bir erkek yanında Hasta sinirli sinirli cevab verdi: | soyunabilirim?... — — Doktor şimdiye kadar hiç has- Demenin ikircimi vardı. Doktor: ta olmadığımı, bir asprin bile al« * — — Urbanızı, fanilenizi — çıkarı- d İT mın üzerinde taşıyor gibi oluyo- rum. Böyle günlerimde iştaham ke- siliyor. Ağzıma bir lokma yemek tüpler, şişeler, âilâçlar, mikroskop- geçirdiniz mi?. lar vardı. Onlarar baktı baktı sordu: — Doktor siz *yalnız iç hastalık- Jart ile uğraşmışr” musunuz? — > , Tabığat — — tabiat, ezgi - ahenk, Şözülemek — tahlil etmek, yangılı — iltihaplı, ikircimi — tereddüdü, Ba- Şm — grub, f ER " Ğİ y v Y YU e

Bu sayıdan diğer sayfalar: