(KLAVUZ. İÇİN DERSLER | L"—ı —— — __:—s..'r, bergüzar — Andaç, an « HXE" €v' baba andacıdır. Onun için türlük layıp da satamıyorum. — U armılganı hirlikte geçirdiğimiz Rünlerin arımacı k kabul eder isiniz? Fransa Hülkümeti son - silâhlanma elesi Üzievine, Almanya hükümeti. B yeni bir: andı R h yolcuğüktcan güzel anılarla dö- Beceksiniz. Gazeti İ .Kayserin anılarını © - 'Yör müsumt b © Beşeri — İnael İnsaniğ (T. X) Bu kadar gurtür belki inseldir; fa- t insaniğ deği K ve kötü tü- Teçler kavgasını hağırlar mısınız? — | (Bidatı hasene, bitlatı seyyic) daller türeç yeni oNJuğu kadar fay- 'a olmak lâzımgelm ez. dl’:hiıvııııı — Alaçsız, doğrudan Tüya Bilvasıta — Araçlir «raçla Araçlı, araçsız ver giker — Bilvası- ve bilâvasıta vergiler. Ben araçla iş görnlejli sevme., o Tttifak — Bağlaşıma Lı.a.ı.. ara — Oybirliği ittilak — 1 - Oy Büzliği ile, 2 - birliği ile. B , Müttefik — Bağlaşık . aa çamanlı imparatorluğu . hangi ta- aşıe, Ve kime karşı Almanya ile bağ- Sürsal bağı â quuği”-uıım-hnm âğü'ne nasıl Dünkü kazın Kamı birli i e kabul Bi S çN Büyük har hangileri idi? Bu örneklerde geçen yeni hetime: Eli Pte bağlaşık devletler © I&f — Anlaşma Mütelif — Anlaşık h'lelı:ı anlaşmasının ruhu, Bal'kan- _Z<Lı lî::;ş ve eşitlik düzenini kpsdı- hı_;*'-“yüış harpte anlaşık devletlerin 'gileri olduğunu söyler misiniş? e İttihad — Birleşme ehid — Birleşik ğ':l—l*-! ittihad — Birlik H iMdiye kadar aramızda hiçbir fi ke ;"hımnl olmamıştır. bi llhrım: ilk büyük fırtınaları kohlnıııu, irleşik cumuriyetlerinde izde halk birliği esastır. Enİ kanunlar talebe birliklerin Myaga iş *A ile uğraşmasını yasak edecek- Ti Var! k gibi dilimizin ne boyrat bah- r eline düştüğünü, türkçe ya daha iyi seç- öyle güdük, çıvan | zışta özenimiz arttıkçı | meğe başladık. Di öyle işe yaramaz bir a sokmuşlar ki, aradan biraz daha vakit geçsey miş başka dillere giren kendi kelime- lerimiz, bir anbar dolusu saman içine karışmış inci tanelerine döneceki En belli başlı sözlerimizin başka ması ne açıklı şey... İlk gönlerde, yazı yazarken, dili - miz tutulmuş, kekemeleğe uğramış gi bi oluyorduk. Gitgide açıldık. Bugün, kendimizi sıkmadan, kafamızı yormadan, aradı- dediğimizi anlatmakta yorsak bunu, her şey' zi de bize kazandıran Büyük Başımız Atatürk'e borçluyuz. A Bunca yıllar, hep başkaları bizden almışlar. Biz de, başkalarından almı- z. Ancak, onlara kendi verememişiz. Arap ve Fars kelimele- ri, yabancı olarak gelmiş ve dilimizde bir yabancı gibi yaşamışlar. Arap, dolabı bizden alıp dolaplar yerine “eddevalip,, demiş. Biz ise #Memleket, İ almışız, fakat memleket ler demi , memalik demişi; Dilimize giren farsça kelimeyi, Fars gibi, arapça kelimeyi Arap gibi kullanmışız. Öz dil çiçekliğinde, kollarımız sı- , uğraşırken yapılacak çok işimiz duğunu unutmamalıyız. Kırılan dal lar var ki, birer birer yeniden dil aşı- mıza aşılanacak. Çekirdeği yabancı- dan gelmiş filizler var ki, szda yeşertilip büyütül, Kökleri kurumuş gövde İ Şey l Dil savaşında, yaş yoktur, genç, ko tamış, kadın, erkek yoktur. Bu iş, bir ulusun başarmağı Üzerine aldığı ve başaracağına söz verdiği bir kalkın « Salâhaddin GÜNGÖR İstisna etmek — Ayramak Müstesna — Ayram Temyiz — Ayırd Temyiz etmek — Ayırd etmek Bahçeleri yüksek duvarla ayır- mak u değildir. Almanyada bu- nun tam tersine gözle güç görülür tellerden başka bir şey — koy Onun için ev arkaları geniş bir park göreyi alır. İkinizin f bir ayrım gör: Ağşk.tatlı olurdu, di Kanun yurttaşlar arasında ayra ta- nrmaz. hazlar, arası yan. ayrılık olmasay- ada büyük Bu işte sizi ayramak istedi: Bu sabah yüzünün ayram bir gü- zelliği var. İyiyi kötüden ayızd edemez. 'Tehlike karşısında ayırd melekesi ni kaybetmiyenlere ne kadar az ras- Tanır?. Bu örneklerde geçen kelimeler: Görey — Manzara Meleke — T. Kö, Öngörü — Basiret lerde kalması ve başka dillere karış- | kalıbımızı | ÖYKÜ (Hikâye) Genç Kızırı Maltağı . Kalabalık sokakta, paltosunun önü açık, dalgın ağır ağır yürüyordu. Dört yanını saran, gülen konuşan in» | | sanları görmüyordu. Kendini boş, u- zun bir yolda tek başına sanıyor, sol- | gün dudaklarında sevgili bir türkü « nün bir kaç sözü titriyordu. Yaşa- mak!.. Ne boş ve tatsız $e içinden, yürüyüşünün tersine, makine işleyişile düşünceler koşuyordu. Ö- arına tek başına taşıyamıyacağı yük yüklemişti - sanl yalnız kalmanın yüküydi sevdiği delikanlmın gözlerine, çılgın Zibi gülen gözlerle bakan bu kızmıy- dı?. Yüzü sarı, gözleri kırmızı çev- dudakları renksiz, bakışları do » Daha dün, kırların yeşil kuca- fında avaz, âvaz esenlere kafi , gimdi bir ölen soluk gibi dı... Dal al hi rkusuzluğile a dün, deli bir oğ- koşan — bacakları, ş mak yerlerinden kesilmiş gi- bi sürükleniyordu sokaklarda... Ona ne de çok çarpıyorlardı. Yüzüne acır- casna bakıyor ve arada bir gülüyor - lardı... O, bir şey düşünemiyor, başı- nın içinde niyelerin, niçinlerin sorgu« ları çizgile vakit geldiğini kapıdan girdiğini bil- miyordu. Kendini odasında, yatağının kıyısında buldu.... Dört yanına baktı. Odayı dolduran mobilyalar ona, ilk gördüğü şeyler gibi geldi. Bu ne va- kit sıralanmıştı raflara?. Kâğıtlar, ka lemler, masa: e duran ufak, tefek kendinin miydi?. Saat her gün böyle çit çıt diye ses Çıkarır mıydı?. Duvarlardaki resimler kendi miy di?. Başının içi görünmez bir elle karışmış her şey yerini değiştirmişi varda günleri gösteden kâ yedi gün önceyi gösteriyordu. Bu nu görtünce genç kızın içinde keskin | bir acı dolaştı. Yedi gür önce onunla beraberdi... Bir masa başında o ve ar- kadaşlar toplanıaız eMiş ve iç « mişlerdi... yen ses ağlryördü.. Gözlerinden ve düşüncelerinden o gece geçerken yavaş yavaş soyunu - yordu genç kız... Öyle - yalnı dı ki; y yastığı g silecek seven bir el gi altına, âi. O nun kollarına ağrılı, yorgun başını £ takmak istiyor, fakat o, çağrışlara a dırmıyarak gelmiyordu. Genç kız sit- yanışla yatağında dönüyor, dıkça derinleşen bir acının ba uzaklarda! larımızın Kadınları Bıktırmıyalım! 'an,, a yaptığım için bir ençler ve bit çok yaşlılarla baş- am tilolar, kahveci. nlarla, cv- mutlakta anket «T genç bir ldu. ya genç te opu ileri düşünceli güzükmüş ler, topu birden çarşafr, kaf ların eski yaşayışlarını bi daktilonu Öbürler olsala ginı ve doğru Bu bana a. çıkça dedi k n tutardı. neden ana- uğu gibi say besbelli çar arkasında gılaşımış bu ben onların yaşayışlarına çarşafları rum. Önü herkes nçliğinde ol ile karşılarmıy gafları çıkardığımız, saklanmadığımız için ba luyoclar. İşte bunun iç; ni, Otuz yıl önceki na geçmenin, menin © genç kızin İ guları olduğu gibi dök ya koyduğunu sanmıyo- . Ve sanrı aç kız bana deki öz di çin, orum ki gi a bıktırmiyalım. N zamettin NAZİF BULMACA, Ürenee .d 19230 567891011 SOLDAN SAĞA: bit (5). Şart edatı (2). Hususi (4). Bir mevsim (3). 1— Mektep (4), Z 2 taklığına gülüyordu.. Dört yanı ka k — Bu koyu karanlık içinde Saatin on iki fosforlu çizgisi pırıldı- yor... Genç kızın gözleri saatte. Bü tün istekleri uykuda toplarımış. Bir | uyuyabilse... İçinin karanlığını, odu- | hnm karanlığına karıştırabilse... Uy kunun bambaşka dünyasına girebil - Giden sevgilisini çağırır gibi çı ğiriyordu uykuyu... Elleri yatağın serin bucaklarını a- rarken, gözleri serinletici bir ağlayış- la yaş döküyordu... Saatin - fosforlu kolları yaşlı gözle çok dönüşler yaptı ve uyudu, | Keskiz bir #il uyuyan ba S Evet, Sağllayır. 556.'—"" bir — kelimeye açıtmadı. vhı._':r-dıı hastalığa — gelmişti. l';qî,î"““n kadar hiç ağır bir kz!lk——'ı:&dinix mi?, i rşisındaki NĞ iruş, yı'iı Y H.";:' Yavaş gidiyor ve ç&:kğ, başlıyordu: kitlor, eT hastalık geçirmedim M Büyü n n “Yük, ağır, uzun değil; en ğ:_.& ielimsiz bir hastalık gör- BiT masnna? / Bugün, ken- Aalam. H bileli, yeni doktora ge- yia bij gee şimdiye kadar bir iştir. a san GAarak dinliyordu. Ve.. : ü kelimeyi söylerken dok: ü ilk ürperme, dağılan kızıl- hasta tan ZD İ Ü ise buraya Biye gel Bibi ». v şıs,'_"»ı- saniye durakladı. İiyiadi neyini, biçleYiniz var?.. Yaşının bütün civelek- Etem İzzet BENİCE Kğinf Hürden gözlerinde alevlendi- ren ve gövde kıvrımlarında topla- yıp diritan genç kadın şakıyan bir sesle burma n da cevabint verdi: — Şimdi çok kötüyüm doktor!. — Neyü viz var?. — Ben de bilmiyorum. Fakat çok... Çolg hastayım! ... a Bunu möyler söylemez ayağa kalktı. Biy çift topuk üzerine en ince bir aıştistin eli ve harcı ile tut- turulan bu Aıkırdak gövde de tabiğat | yapısının bütün incelikleri birden | zgöze çarpıroydu. Sesindeki bayılt- |kanlık, —ezgi, bir derdi anlatırken | bile olsa, yava ş yavaş coşuyor, dol- duğu kulaktağş: kalbe iniyordu. Doktor da ayrağa kalktı: — Kendini:!de ne duyuyorsunuz? Hasta odansa içinde bir iki adım attı. Aralık'taki kapıdan röntgen odası gözüküyordu. Ke- narda bir masar ı üzerinde birçok tüpler, şişeler, ilâçlar, mikroskop- Jar vardı. Onlara, baktı baktı sordu: — Doktor siz "yalnız iç hastalık. ları ile uğraşmış 9i musunuz? T Doktor bu soruştaki inceliği sez- ü ç— Evet iç hastalıkları, Arada röntgen ve çözülemek te İlâzım olur, Hastayı şuraya buraya yormadan- sa hepsini burada çıkarıvermek şüphesiz daha kolay ve iyi olur. Ve ilâve etli: — Belki bunlar sizin hastalığınıe zt anlamak için de lâzım olacak, hastalığınızı daha söy- Anlatın bakayım?.. Nisan güneşi gibi birden kapa- np açan ergen hastanın yüzü yine birden soldu, sosi titredi. Odaya ilk girdiğindeki gibi başınt önüne eğdi, gözlerini bir noktaya bağladı. Doktar.. Diye titriyen sesile bt anlatmağa — Başım.. başım, Bütün derdim | başımda. Başka hiçbir şeyim yok. | Ne varsa hep başımda, — Ağrıyor mu?.. Sonra günlerce ağrımıyor, fakat bir dolgunluk, bir ağırlıktır. kafamda gidiyor. Sanki bulutlarla örtülü, işleme - yen, sisli, paslı bir yükü omuzları- İ mam üzerinde taşıyor. gibi oluyo- | rum. Böyle günlerimde iştaham ke- | da bir bambaşka şeyler de oluyor: | nin söylediği tek kı leyemiyorum. Sanki o tek kelime, sığdıracak ne kulağımda, ne başım- da yer yok gibi geliyor bana. Ara- Durup durürken başımın içi boşalı- veriyor sanıyorum. O vakit beynim kafatasımın ortatında yumurta gi- bi kaskatı katılıp kalıyor. Gözka - paklarım kalınlaşıyor. Düşünemi - yorum, unutkan bir adam oluyo - vum. Gözlerim baktığı yerde takılıp kalıyor. Sersemliyorum, aptallaşıyo rum, ayakta bir gölge gibi dolaşıp duruyorum. Doktor bütün bunları özenle din- ledi, dinledi. Sordu. — Başka hiç bir şe, — Hayır. — Boyun damarlarınız ağrıyor mu?.. — Hayır.. — Sık sık bademcikleriniz ağrır mi — Hayır.. — Çok günleriniz nezleli geçer yok mu? — Hiç nezle olmam! — Burnunuzda, kulağınızda, bo- Hazınızda hiç yangılı bir hastalık geçirdiniz mi?. Hasta sinirli sinirli cevab verdi: siliyor. Ağzıma bir lokma yemek sokmak istemiyorum, Hiç bir şey, Doktar şimdiye kadar hiç has- olmadığımı, bir asprin bile al » | — in — karşısında bir | İatasyon (3). Uzak nidası (2). 3 4 5 Duman lekesi (2). Beyaz (2), çinde çalarak, genç k İ kapıda buldu. | başı dönüyor, kendini tatlı sonsuzluğun! değişmiş, yüre rı gülüyordu, Sa- atlerce önce çektiği acrlar ak döşeğin de gördüğü korkulu bir düş olmuştu. Cahid Uçuk madığımı söylemiştim. Doktor güldü: — Başağrılarmızı nasıl sunuz?7. Güney de güldü, omuzlarını bü: dü; silkti;. gözbebekleri alevlendi, doktorun gözbebeklerinde kendi res. mini arar gibi baktı, baktı: — Geçinceye kadar dişlerimi sı- Bi ran — durünca ben de gözümü açıyorum, —Ömrümde ilk geldiğim doktor da siz oluyorsunuz Dedi. — Mideniz, barsaklarınız iyi çalı- gıyor mu?.. — Öyle sanırım. — Böbrekleriniz?, — Hiç ekölksiz çalışıyor. — Oynak yerlerinizde duyuyor musunuz arada — Hayır.. Doktor notlarını bitirdi. Sorgusu da bitti. Şezlongu gösterdi: — Buraya oturumuz... Dedi, sözünü tamamladı: — Soyununuz. — Soyunmak!.. Genç hasta bu kelimeyi mez kıpkırmızı oldu. Yüzü bir avuç içine sığacak gibi ufaldı. Esmer, tatlı bakışlı gözleri kısıldı, yumuk yumuk doktora baktı. Bu bakışta: — Ben nasıl bir erkek yanında soyunabilirim' Demenin ikircimi vardı. Doktor: — Urbanız, fanilenizi — çıkarı geçiriyor — Ben eski kadını daha çok beğe- | Hergün 5 söz YEDINCİ LİSTE |1 — Emri vaki — Olut Örnek: Almanya, - silâhlanmakla, Av- rupayı yeni bir olut karşısında bıraktı. 2 — Tayin etmet — 1. Belitmek 2. Atamak 'Tayin — 1. Belit, 2. Atama. Örnekler: 1 — Türkçe yazılarda, yeni kı Bnelerin kullanış yerini iyi be litmek lâzımdır. vau Konsolosluğuna Bay Gazetelerde yeni atamalar lit tesi bugün çıktı. İ3 — Istihsal etmek — Üretmek Müstahsil — Üretmen Mahsul (Genel olarak) — U- rüt, Ürün ||4 — Istihlâk etmek — Yoğaltmak Müstehlik — Yoğaltman $ — Arz ve talep — Sunum ve is- tem. Örnekler! Güdümlü ekonomi sunum ve istem kanunlarını altüst etti. Bu yıl dokuma piyasasında num az, istem çoktur. de yoğatmanlarla Üret- menler arasında asığ (menfa - at) kavgası yoktur. Buhran yüzünden Avrupada yalnız maddiğ sıkıntı. artmış değildir; yüksek fikir ve sanat ürütlerinin de gittikçe azaldı- nt görlüyoruz. Bu yıl endüstri ürünlerimiz iç pazarda, tarım (ziraat) Ürün - rda çok is- tek (rağbet) görmüştür. lerimiz deş piyası Bıçağın kılıfi (3). 6 — Tatlı değil (4), Atıf rabıtası (2), Amca (3). 7 — Misirin suyü (3). 8 — Kemiğin içindeki (4). Ağcı (4). 9 — Bir yanardağ adı &). 10 — İstifham (2). Yama (2). 11 — Cezayirde bir yer, (3). Hanım 6, YUKARDAN AŞAĞI 1 — Muallim (8). 2 — İpek böceğinli ret (3). Bulüğa varmış (7). Nota (2), Nota (2) Nota (2). 6 — Mebus (6), Sonuna bir (1) konunca bir tızuv olur (2). 7 — Hal rabıtası (3). 8 — Meşhur bir kule (4). (). 9 — İnce değil (5) 10 — Yırtılmış (6), Genişlik (2). ll — Valide (3). (4). Şair evi (4). Üc 3 d 5 Mesih . Sırtınızda yalnız bir gömleği « | niz kalsın... Dedi, ilâve etti: — Ciğerlerinizi, kalbinizi dinle « yeceğim!.. d.Hnııa, ezgin bir sesle mırıldan- — Ama doktor ben — nasıl soyuna: bilirim?.. Mırıltı sürdü; — Annemin yanında bile soyu « namam ki... Doktor gülümsedi: — Annenin yanında soyunulmaz doktorun önünde soyunmak lâzımdır. Utangaç utangaç önüne bakan, yüzünde batım kızıllığı yanan has- ta doktorun bu sözlerini hiç işitme- miş gibi ürkek sordu: — Böyle dinleyemez misiniz?, — Hiç birşey anlaşılmaz kızım... Hasta ellerini uğuşturdu, uğuş - turdu, ağzından sıkıntısını taşıran uzun bir — Offf. (Arkası var **& K tabiat, — ezgi - ahenk, zülemek — tahlil etmek, yangılı ihaplı, ikircimi — tereddüdü, Ba- # — grub, Tabığat —