ÜND SALON MESELES: Kendisi hakkında yazdığım fıkraların ancak — sonuncusuna cevap veren Mahmut Esat Boz- kurt, Türk demokrasisini görü- şüne göre dün bir kere daha an- dattı. Ferdi mülâhaza kadrosu içinde kaldığı müddetçe her dü- şünce gibi saygıya değen bu fi- kirlerinin münakaşasına girmek istemediğimi geçen yazımda bildirmiştim. x Bugün ben yalnız pek sayın Bozkurt'un yanlış anlamış ve tefsir etmiş olduğu bir tabir üs- tünde kalacağım. Bilgi âlemin- de müşterek bir kabule yüksele- miyen bütün şahsi düşünceleri için kullandığım “Salon haki. katları,, sözü, Bozkürt'un haya- linde ancak bir “salon adamı,, tasavvuru - uyandırmış — olacak ki, dünkü yazısında Şu satırlar vardı: “Ben salon köşelerinde yetiş. miş, onlarla ülfet etmiş insan- lardan değilim. Ben bir Türk çiftçisinin oğluyum.., Bu cürnlelerden sonra Mah- mut Esat Bozkurt'un bana yap- tiığr ince ve dokunaklı sitem, beni “salon,, kelimesi ettatında biraz konuşmaya çekti. Salon deyince mutlaka hatıra Bgelen şey, üstünde zevzek ve tenbel kadınların yan uzanarak cigara ve kokteyl içtikleri bir divan, piyano, çiçekler, biblolar, |! tablolat bulunan Büyük ve süs. Tü bir oda mıdır? Mahmut Esat Bozkurt'un bir yolcu salonunda, bir garın, bir doktorun, bir avu- katın bekleme salonunda, bir pastacı veya lokanta salonun- da, bir vagon salonunda, hele bir traş salonunda hiç oturma- mış olduğuna inanmam. Ben “salon hakikatları,, detken, böy- Iç kısa ve genel toplantı yerle- rinde verilen indi hükümleri, yapılan esprileti, ileri sürülen ve bazan da büyük bir değerden aslâ mahrum olmayan özel dü- şünceleri kastettim; Safleti Zi- yanın ipek, lâvanta, aşk ve şeh- vettenibaret salon köşelerini İhatırıma getirmedim. Böyle de olsa Mahmut Esat Bozkurt gibi münevver bir çittçi oğlunun, kendim gibi de bir fi- kir şehidi çocuğunun arada bir ipekler ve çiçekler arasına da biraz ideoloji münakaşası — gö- türmüş sokmuş olması ihtima « linde, halk çocuğu olmak şete « fimizi indiren hiç bir yadırga- ma duymadığımı ilâve etmek is. terim, Paeyami SAFA —a Papas ve imam- leıı(rüı;ı yeni kılıkları kanunu 1 S 3 hulrınd': Ermeni patrikhaneleri, din â- damlarına giydirilmek üzere si- yil urbaları almaktadır. İmam - lâar ve bise W“Uhrd:mu. de sivil el- İ telrikanı : Erik Çiçekleri MAHMUD YESARİ İçeri giren, onun söyledikleri- ni duyar duymaz bozulur. Yüzü bakışları değişir. Adeta eksikli bir hal alır. Benim “patron,, um için, va « ziyet gayet müsaittir. Vereceği cevabın zeminini hazırlamıştır ve “patron,, um para verinedi « ğinden değil, gelen adam para istediğinden utanacaktır. Fakat şayet alacaklı zenginse iş başkalaşır. O zaman “patrön,, um, tâkkeci kalıbı katmer ense- sini eğer ve önünü kavuştu.arak elpençe divan durur. Bu eğiliş, bu saygı, mabudu olan paraya karşıdır, e — Şaşılacak şey! Nasıl oldü da uyumadın, Yesari? Başımı kaldırdım; Kadriye, gözlerini kırpıştıra kırpıştıra ba Ba bakıyor: — Neredesin? ŞEHİRDE OLUP BİTENLER BENDEN İ Sovyet elçisi Karahanın eşi dün geldi — Ün'versite b Boğaziçini Birbirine kattı! Şehrimize 409 seyyah geti: ren Östord vapuru dün sabah Ii« mandan kalkmış ve Akdenize gçıkarken Boğazda bir gezinti yapmıştır, Bu gezinti sırasında kılavuz almayan gemi fazla yol aldığı için büyük dalgalar mey- dana gelmiş, bazı rıhtımlar ha- sara uğramıştır. Bu arada Balıkçılık enstitü - sünün Balta limanında duran bir motoru dalgaların tesirile kayalara çarparak parçalanmış, balıkçı gemisi de zedelenmiştir. Hâdise hakkında Liman ida- tesi tahkikata başlamıştır. Za « tarlar hesap edilerek acenteye cezası ile beraber ödetilecektir. — Tıp Fakültesinde Dünkü açış dersi Tıp Fakültesi dahiliye üçün - cü seriryatı ordinaryüs profe- sörü Erih Frank dün saat 12 de | iç hastalıklar üçüncü dersini aç mıştır. Bu açış dersinde fakülte dekanı, profesörler, doktorlar ve üniversite rektörü Cemil ha- zır bulunmuşlardır. Frank * ker hastalığı sahasında | ve kati keşifler,, mevzulu açış dersinde, bu hastalığın tarihçe - sinden bahsetmiş ve şimdiye ka dar bu yolda yapılanr işleri anlat maıştır. Profesörün açış- dersini döçent Nebil tercüme etmiştir. Profesör, bu hastalığın evvelâ hayvanlarda tesadüfen keşfedil diğini söylemiş, bir köpeğin pan kreasının çıkarıldığını, o vakit idrarının arttığını, idrar — tahlil edildiği zaman içinde şeker bu- lunduğunu izah etmiştir . Profesör bundan sonra, bu hastalığın tedavisi için, en son 1921 senesinde, Kanadalı genç bir doktorun bulduğu usulden bahsetmiştir. Bu genç daktor, köpeğin pankreasını kurutmuş ve pankreastan hariç olarak, ay- Nesç buzlu bir vasatta soğutul - Mhıymdıg&duhü. ve bu uhbi:ıııı.geunı""miı' tir . &5 — “Patron,, u okuyorum!? — Benim gibi bir ağustosbö: çeğinin defterinde, böyle kura, hasis bir tip nasıl oluyor da, yer alabiliyor, değil mi? Bunu, sana anlatayım. Hasır — koli v ŞKA GüMeei | l bnl ah şakadam, öldü, — Yesari.. » Yaşamış olsaydı gösterseydim. Başlı m roman olabiletek bir tipti o! Elini uzatmıştı: — Bir ciğara ver... Gevrek gevrek gülüyondu: — Ben, bunları şairime dikte ederken, çok yerlerini hafif geç. tim, Çünkü, benim zavallı, toy çocuğum, gözlerini aça aça öyle inanmıyarak bakıyordu ki, ona, hakikati tamamile söylemekten sıkılmağa, utanmağa başlamış- tırn, Verdiğim ciğarayı aldı: — — Kibriti ver; ben, kendim yakacağım. Dedi, cigarasını yaktıktan sonra, koltuğa yaslandı: — Sana söyliyebilirim. Sen, kaşarlanmışsın. — Belki de: Bu T KN DN SAT cemiyeti dün yıllık toplantısını yaptı | Afyon satışını Çoğaltmak için Uyuşturucu maddeler inhisa- rı idaresi, afyon ihracatımızı art tırmak için bazı tedbirler düşün müş, bizden ham afyon alma - yan kartel fabrikaları mamulâ - tınin memlekete sokulmaması i- çin bir teklif yepmiıştı. Bir türlü tatbik edilemiyen bu teklifin Iran afyon inhisarı tarafından muvaffakiyetle başarıldığı ha - | ber veriliyor. İranlıların bu usulü kabul et- meleri, zararlı bir şekil olmadı- ğını bir kere daha gösteriyor. Kartelle bu yolda yapılacak an- laşmanın hem afyonlarımızın sü rümünü temin edecek, hem de ithal edeceğimiz mamul afyon kargşılığı döviz çıkmasıma mey - dan vermiyecektir. Afyon piyasası, bu işin bir an evvel başarılması lüzumunu öne sürmektedir . Erol vapurunda Azılık eden Tayfalar — Eirol vapurunda çıkan lsyan hâdi: in tahkikatına dün de- vam edilmiştir. İsyancıların, ay- lıklarından vergi kesilmemesi yolunda da bazı isteklerde bu - lundükları anlaşılmıştır. Gemi süvarisinin, isyana önayak olan çarkçıbaşı ile telsiz memtirunun Pireden İstanbula gönderildik- leri yolunda verdiği malümat te eyyüt etmemiştir. Pirede Erol- dan kaçan ve cezalandırılmak- tan korkarak gemiye dönmeyen Hüseyin Mehmet Ali ile Osman Nuri henüz şehrimize getiril- memişlerdir. Limanımızda bulunan vapu - run tayfaları dün zabıtaca sor - guya çekilmiştir. Bu arada gemi sahibi ile birinci ve ikinci süva- ti de dinlenmişlerdir. İşe ayrı- ça deniz ticaret müdürlüğü de el koymuştur. Liman reisi Hay- reddin dün vapura gitmiş, mü - rettebatla görüşmüştür. Tahkikatm sonu Bakanlığa yazılacaktır. mu? Bu kadar mı? dersin. Alayla yan yan bakıyordu: — Eh, ne yapalım, arkadaş; senin yanında, ben, toy sayılı - rım, — Mersi! Cıgarasının dumanını havaya üflüyordu: — Ne 0? Yoksa, alımdın mı? Sende, © göz yok ya... Sesi, birden ciddileşmiş, sa- ti Mmimileşmişti: — Şaka değil, arkadaş, sen, benim “patron,, umu görmeliy- din. O, görülecek — bir adamdı; başlı başına bir — âlemdi. “Pat - ron,, üumu nereye kadar oku - dun? Gülğhntedîm: — Zengin alacaklılara eğilişine kadar. ee Kadriye, ağzından cigarayı çekti, yere fırlattı, olgun vücu- dunun bütün tatlı dolgunlukla rırtı öynatan, titreten, şakrak bir kahkaha attı: — “Patron,, umun en küvvet. li tarafı... Fakat şairime, söyli - yemediğim, söylemeğe sıkıldı - ğam bir tarafı da var, Bu Kara- Kızılay Haftası Yarın başlıyor Kızılay haftasr yarım başlaya taktır. Hafta ayın 31 ine kadar sürecektir. Son hazırlıklar ta « mamlanmıştır. Bugünden itiba- ren bir çok mağazalar Kızılayı propaganda eden canlı levhalar la donatılacaktır. Caddelere dö- vizler asılacak, bir çok afişler dağıtılacaktır. Radyoda söylev- ler verilecek, ayrıca sinemalar - da propaganda filmleri gösteri « lecektir. Bugünden itibaren ci - gara paketlerine Kızilay etiket leri yapıştırılacaktır. Kızılayın çalışmalarını anlatmak için haf ta içinde bir çok müsamereler verilecektir. — Madenleri işlet- mek için yeni Kanun Mevcut madenleri etatize et- mek üzere Ekonomi Bakanlığın ca bir kanun projesi hazırlanmış ve kamutaya verilmiştir. Proje dört maddeliktir. İşleyen ve iş- lemesi kâfi görülmiyen imtiyaz- İt veya rühsatnameli madenler, döğrudan doğruya ve fesh yoli- le hükümetçe satın almabilecek- Visv BDuyYa aK earuzar gere, DÜ YENAS denleri Etibank işletecektir. Diğer taraftan, Ekonomi Ba- kanlığının jeoloji enstitüsü ha - Zirandan itibaren çalışmağa baş layacaktır. Enstitü maden araş- tırması ve bunların kıymetlendi- rilmesi ile uğraşacaktır. Altm ve petrol aramalarını da bu ens titü yapacaktır, Belediyenin borç- lanacağı 750 bin lira Belediyenin, Ankarada bele - diyeler bankasından yapacağı (730) bin ilralık istikraz hakkın da, İstanbul belediyesinden ban ka bazı yeni izahat ve vesikalar istemiştir. Bunun üzerine, hesap işleri müdür muavini Nail dün akşam Ankaraya gitmiştir. İs - tikraz muamelesinin bu ay so- nüuna kadar biteceği ve haziran içinde bankadan para almabile - ceği ümit edilmektedir manlı mahalle bakkalı kafalı a- damım, en gülünç tarafını söyli- yeyim, Yaşaması, insanlar ara - sındaki varlığı bir gülünçlük o - lan bu adam, kendini, şair ruh- lu, — biraz inceleyim mi? — li- rik sanryordu. Genç kadımın, yüzü ve gözleri bir güneş gibi yanmağa başla - mıişti: — Sol eli pantalonunun ce - binde, sağ elinin işaret ve orta parmaklarıyle — bıyığını kaşıya kaşıya, “mehtap,, lardan, “gu - rup,, lardan, * “tulü,, lardan bir bahsedişi vardı; dinlerken ölür- düm, biterdim. İnan ki, güle - mezdim, içimden gülmek gel « mezdi. Kendisinin — gayet ince ruhlü olduğuna; kalbinin, henüz hayata doğmuş bir genç kız gibi ince duygularla - titrediğine, i - nanmıştı. Eğer bana, bir de şiir okumuş olsaydı, işte 0 zaman, şakadan değil, hakikaten ölebi- Tirdim, Kesik kesik gülüyordu: — Bu adamın kurnazlıklarını saymakla bitizemem ki... İmza- sını atamıyordu. Kalem denilen ahçesinde yapılan rasatane İnşaatı bitiriliyor — Berberler — ——— 'LKUÇUK HABERLER * Siyasal bilgiler okulası talebe ce- Miyetinin yıllık gezintisi ve aile top- lantısı önümüzdeki cuma günü yapı- lacaktır. * Yeni yapılmakta olan hayvanat ve nebatat enstitüsünün inşaatı iler- |lemektedir. Enstitü önümüzdeki ders yılma yetişecektir. | * Üniversite bahçesinde yapılmak- 'ta olan yeni rasathane binasının inşa- 81 haziranda bitecektir. * Bir çok nüfus şubelerinde yeni nüfus kâğıtları kalmamıştır. Eski kâ- iıtları değiştirmek istiyenler bu yüz- den bir kaç gün beklemek sıkıntısın. da kalmaktadır. * Heybeliadada yapılmakta olan yeni tur yolunun inşaatı haziran s0- nunda bitecekti. Tur yolunun açılma resmi, Adalarda bu yaz tertip edile- gek bir günü yapılacaktır. * Fakültelerde bu yaz askeri kamp lar temmuzun birinde başlayacak ve $ eylüle kadar sürecektir. Talebe dört grupa ayrılmıştır. Kamplar 15 gün fasıla ile yapılacaktır. * Kerestecilerde yapılmakta - olan şehir muvakkat balinin haziran başı- na yetişmiyeceği anlaşılmıştır. Halde daha bazı noksanlar vardır. Halin a. çılması ve faaliyete geçmesi ancak haziran sonunda mümkün olacaktır. * Mahmut Şevket Paşa nahiyesine bağlı Ali Bahadır köyünün Beykoz kaza merkezine bağlanması kararlaş- tırılmıştır. * Belediye, taka, motorlu sandal- farla motorsuz kotralardan yılda bir mim edilmiştir. * Kültür Bakanlığı umümt müfet- işlerinden Ekrem, Afyonkarahisarda teftişte iken bir otomobil kazası neti. cesi gözlerinden yaralanmış ve teda- vi edilmek üzere İstanbula getirilmiş tir. Ektem Cerrahpaşa hastahanesine yatırılmıştır. Ekremin gözlerine, gi « Ten cam kırıkları çıkarılmıştır. Ümu- mi müfettişin gözlerinin kurtulup kür tulmıyacağı henüz belli değildir. * Pariste meşhur şehitcilik müte- hassısı Proust'un atelyesinde şehirci- lik mimarisi tahsil eden bir k gen ci, belediyeye müracaat ederek, İs - tanbul şehri haritaları üzerinde bâzı tetktikat yapmak istediğini tir, Belediye bu gence, istediği hari- taları vermiştir. Bu genç Patisteki şe. hircilik mektebinde İstanbul şehri plânları üzerinde etüt yapacaktır. * Türk armatörleri yaşlı şilep ala- bilmek için mevcut nizamnamenin değiştirilmesini istiyorlardı. Ekonomi bakanlığı bu hutusta tetkikat yap - maktadır. Nizamnamenin ihtiyaca gö re değiştirileceği söylenmektedir. * Vapurculuk sosyetesi histedarla. yı arasındaki anlaşamamazlığın genel kural toplantıtında — görüşi ka- şeyin, zâvallılığını, biçareliğini, onuün eline düştüğü zamanlar an ladım. Kalem, onun elinde yon- gası alınmamış bir odun parçası gibi duruyordu. İmzasmı ataca- Bt vakit, kâğıda düşman düş - man bakıyordu. Ve kalemin ucu kâğıda dokunur dokunmaz eli, parmakları titriyordu. — Attığı iğri büğrü imzayı okuyabilmek bir hüner, bir marifetti. Ve her imza atışıtda, kalem uçlarının :uzukluğundın şikâyet ediyor « u, Kadriye, birden — doğruldu, yüzüme baktı; — Arkadaş, — şimdi en canlı noktaya geldim. —Onun hokka takımı kenarma dizdiği kalem - lerin hepsinin ucu bozuktu; işin inceliğini anlıyor musun? Ka - bahat onun parmaklarında de - ğil, bozuk kalem uçlarındadır. K İçini çekerek başını sallıyor. u: — Daira başkalarının emeğin den, hakkından çalarak, daima başkalarının sırtından geçinme- ge alışmış olan bu bit ruhlu he - rif, kalem uçlarını — bile kendi 21 .5.035 AYASOFYA ve SÜLEYMANİYE Müzelik olmanın iki anlamı vardır. Biri alaydır, i; mazlığı gösterir; öteki: bir değerin değimidir. Ayasofyanın müze yapılışın « da ikinci anlamı bulurum. Bu bakımdan, Ayasoltya mü- ze yapılarak ona büyük bir ün erilmiştir. İyi, güzel, yerinde bir ün ve- riş, Yalnız Sinanın Süleymani- yesi Ayasofyadan çok mu daha az değerlidir ki ona da böyle bir ün verilmiyor. Ben, kendi payıma adam oğlunun taş ve toprağı bi dinlik şarkı biçiminde düzene koyarak yarattığı verimler için- de Sinanın Süleymaniyesi kadar güzelini, insana yaratılmamış yaratılışın sevgisini verenini az gördüm. Süleymaniyede bir katolik ki- Jisesinin karanlığı değil, başı ve sonu olmıyan, yaratılmadan var olan kâinatın açıklığı, genişliği, güneşliliği vardır. Yeryüzünde az verim bulunur ki, Sinanım Süleymaniyesi ka - dar, kendini yaptırtanların iç dileklerinin taban tabana tersi: Ni vermiş, göstermiş olsun, Orhan SELİM Elektrik memur- larının aylıkları Kesiliyor mu? Elektrik sosyetesi hazirandan başlayarak bi memurların aylıklarından yüzde beş kesme- ğe karar vermiştir. Şirket, son zamanlarda masrafların arttığı - nı, tarifelerin ucuzladığını ileri Bürmüştür. Şirkette çalışan ve esasen az aylık alan Türk me - TUEMA MA SÜW A Hölyeti bil- dirmeğe karar vermişlerdir. ——— Finans ve sivil teşkilât inkişat ettirilecek Hazirandan sonra Istanbulda Finans teşkilâtı genişletilecek - ' tir. Duyduğumuza göre İstan - bul sivil teşkilâtının da genişle « tilmesi için müracaat edilmiştir. Yapılan bir çok araştırmalar- dan anlaşılmıştır ki, en lüzumlu olan nüfus şubeleri kadroları çok vardır. Bundan başka bu yıl içinde genel nüfusu yazımı da yapılacağından şubelerin bü- yütülmesi çok yerinde görül- mektedir. — | rzemeer ——— — rarlaştırılmıştır. Genel kural icap ederse haksır ta- Tafı mahkemeye verecektir. * Sövyet elçisi Karahanın eşi dün Almanya yölü Üzerinden Tstanbula lmiştir. Elçi karahan yazı İstanbulda geçi; hesabma kullanıyordu. Ellerini koltuğun kenarlarına vutuyordu: — Sen, bu adamı görmeliydin görecektin, —görmen lâzımdı! Ben, iyice anlatamıyorum ki.e. Anlatammam da... Ben, bu ada - mıtı, karısını da gördüm, Def- terde ökuyacaksın. O, zavallıya, önce, çok insafsızca davrandımn. Fakat sonra onur. iyiliğini an a- dım ve bütün yaptıklarıma pış « man oldum. Ama, bir kere iş *$" ten geçmişti. Sesine bir hüzün kırıklığı doök kumuştu, lisan biliyordu. Kı sırlın kabalıklarını köntrol edefi öyle üzüntülü bakışları vardi onun haline — acımamak, eldef gelmezdi. — Eğer “patron,, Wi kocası olmamış olsaydı, zavaili kadıncağız da, benim kadaf: belki benden daha fazla gülecek” t. Lâkin gülemiyordu. Boynü nu büküyor, bütün zehirini içite (Arkası vaf)