« Ben bir tımarhane kaçkî;ı;&ıml » İşkence iyi netice verdi Doktorların elli dört gündür konuşturamadıkları Mehmed kapıya koşarak bağırdı: “ İmdad, beni bunların elinden kurtarın! ,, Röportajı yapan: €Tercüme ve iktibaz M i Mehmedde gene set < Yok. Fakat gözlerinin _eii korku âsâün © —hl ziyadeleşiyor, İaiha hızlı nefes ah- . Kâni, Karnik, Tİf yayaş yavaş sâ- Yiyor'ar: ir, iki, üç, dört, sekiz, ilerledikçe ne $ İ olması daha sike # YoNyor.. — On beş. Tamam, Viyliyecek misin? Mehmedde gene cevab yok. Her şe- Ve tahammül etmeğe karar vermiş gi- ki duruyor. — Haydi Şerif, haydi Muammer, Ya- hltı keratayı! Zavallı Mehmedi Şerif başından, Mu- ler ayağından yakalıyorlar.. karyo- ı"'—h üstüne uzatıyorlar.. kollarından, itlarından sımsıkı yakalıyorlar, Kâ- emir vermekte devam ediyor: — Küçük, çık şu Mehmedin karnına Bur bakayım, Çocuk memnun, gülerek Mehmedin ı“üne sıçrıyor.. ata biner gibi karnı- Üstüne yerleşiyor ve tırıs giden at- harın üstünde sıçmıyan süvariler gibi mağa başlıyor. Mehmed bu işkenceden kurtulmağa Gabalamıyor değil, Bu merhametsizle- 1 elinden yakasını sıyırmak için Mümkün olanı yapıyor.. kıvım kıvım k“'r—'mıyur. Yüzü kıpkırmızı. Alnında taneleri beliriyor.. gözleri bir tuhaf Uyor. ! Karnik, yakasından bir iğne çıkardı, Kocuğa uzattı: — Al, küçük Hâtanın etlerine! , Karnik iğneyi nereden bulmuş, hal- =ki buraya böyle şeylerin girmesi ya- İğne küçükte, Mehmedin orasına bu- p Siha batırıyor. Adamcağızın yüzü mosmor, Şakak - h'"*dan oluk gibi ter akıyor. ,_Bize öyle acı, öyle kinle bakıyor ki, bakışı aslâ unutamıyacağım. Allah bişi bu adamm eline düşümesin. Vallahi hepimizi çıtır çıtır yer.. Ân| kumandaya devam etti: — Batır, batır, daha hızlı batır. Küçük memnun, gözleri parlıyor, | ::î bir zevkle iğneyi batırmakta de-| , h ediyor. Ocdadakilerin hepsi korkunç bir zevk- ga iğneyi, batır şu ke- işkenceyi seyrediyorlar. e —'nkıı Mehmede de aşkolsun. Bütün ,—hr. Kâniye dönüyorum: — Bırakın, diyorum, günahtır. Adam- âninin yerine Karnik cevab veri - Yor; Tse dinlemem. Bu akşam ya söyli- m , ya ölecek. Ölürse cehennemin N he, Memlekette kabadayılık edib bı- sBallarken iyi mi idi? Konuşacak sl"ık, şırak! Suratına iki tokat aşke- İ h:r“ Varlenıyor. Artık tahammül edemi- Sim, gidib gardiyanlara seslene - Tai gözden kaçırmamış, kolumdan F"".Vnr. ':“"k'ı.vmsur. bir köşeye git otur. Yoksa “ Olur. Unutma ki böy dtedin yüzü simsiyah oluyor, ":Wm din y yah oluyo leri küçülüyor, artık tahammülü| T__ Birakm, bırakın vazgeçtim.. Allah ADızı versin, Birakın diyorum, diye N'“el memnun, Kâni: $ & Birakin, diye emir veriyor.. işkenceye rağmen susmakta devam ’Eln Nne garaziniz var? 5.) Kerata inad etmesin. Konuşsun, le.. dünyadan bir serseri eksik ©- fak ’—lıın kerata? Ü lehmedin gözlerinden iki damla yaş ..:Ltkâhbxlkan çıkıyorum. Kâni hâ- Yo, Faruk. Sen işimize karışma.. ğ Hü şey kancıklık, işp bln:.xmxş; £ Ykırıyor, g;:uı&îğı iniyor. Yedi Belâ bıra- Faruk Küçük hakkı mahfuszdur? Tımarhaneden bir mast zara — Şimdi, diyor kalk bakalırm seslen gardiyana! Zavallı Mehmed inleye inleye kalkı- yor. İki tarafa yalpalaya yalpalaya ko- ridor penceresine gidiyor. Yüzümüze acı bir nazar fırlatıyor. Biran tereddüd ediyor. Öyle ya hakkı yokmu? 54 gün- lük emek bir dakikada heba olacak. A- cıyorum doğrusu.. Fakat ne Kânide, ne Karnikte mer- hamet yok. Azrail gibi yanına sokulu- yorlar: — Seslen! Seslen! Kerata yoksa bili- yorsun ya.. Olacak gibi değil, Ne yapsın Meh - med sesleniyor: — Gardiyan, gardiyan, gardiyan! Bizim çocuklar da sesleniyorlar: — Gel. gardiyan,Niyazi. Jandarma gel... — Ne olüyor, ne oluyor? Gardiyan Niyazi ile jandarma Ah - med koşuyorlar. Mehmed bağırıyor: — Gelin, beni bunların elinden kur- tarın. Öldürüyorlar. Gardiyanla, jandarmanın hayretten ağızları bir karış açık, kulaklarına ina- namıyorlar. Kâni: — Bakın, diyor, nasıl konuşturduk keratayı.. daha böyle hastanız varsa gönderin bize.! Gardiyan Niyazi büsbütün memnun bizi mükâfatlandırmak istiyor. Kapıyı açıyor, haydi çocuklar, çıkın dışarı. Bi- rer sigara için.. bu da benden caba.. Dışarı çıkıyoruz: Mehmed ur, homur homurdanı- T Ey çocuklar, bu akşam kendinizi ko- ruyun, Uyurken bu adam bir şey yap- mazsa ben Faruk değilim. Düşüncemi söylediğim Kâni: — Aldırma, bir şey yapamaz, dedi. — Öyle söyleme Kâniciğim. Can: nan eşek alı geçer derler, Düşün bir kere, yaptığı suçtan yakasını sıyırmak için Malatyadan kalk buralara gel. 52 günü abdal rolü oyna. Yüz yüz tamam kuyruğuna yaklaşıb yakayı sıyıracak- ken pişmiş aşa soğuk su kat.. böyle bir şey bana karşı yapılsa, herhalde bu 0- yunu oynıyanlara hoş geldiniz demez- dim. Karnik yanımıza sokuluyor: — Şu adama ben de acıdım, diyor, fakat ne yapayım, Doktorlara yatıl - dıklarını anlatmak için bu oyunu oy- nadım. Yoksa Malatyalıya ne garazim var? Gardiyan Niyazi ile jandarma Ah - med de yanımıza yaklaşıyorlar. İkisi - nin de yüzü gülüyor. Niyazi: — Aşkolsun, dedi. Doktorların 54 günde konuşturamadıklarını bir gün- de konuşturdunuz. Karnik gülerek: — Eh evlâdım, diyor, yedi senelik tecrübe bu... z Sigaralar içildi. Bu fevkalâde müsa- ade suiistimal edilmemeli. Haydi gene odamıza, ge Hiç birimizde uyku yok. Öyle ya ek- serimiz yarın buradan gidiyoruz. Şaka maka bertaraf, dört gün arkadaşlık yaptık. Dört gün yataklarda ikiçer ü- çer koyun koyuna yattık. Ne kadar 0l- sa birbirimize ısındık. Bir tesadüf bizi birleştirdi. Gene tesadüfler bizi ayıra- cak, Şu odanın içinde kaç çeşid insanız, SON POSYA G7 Ev işlerinde mahareti olan bir bayan Edirne okuyu - cularımızdan Ham diye de şunu 80 - Tuyor: — Muvaffak o - Tacak mıyım? Ev işlerinde ve kendilerini muvaf- fak olmuş sayabi « lirler. Hayale fazla yer veren bir genç Pangaltıdan Yu - suf da karakteri - Tarihden sayfalar: Romayı kurtaran Horas * « » Romalılar (Horas), Albalılar da (Küryas) adındaki üçüzleri seçti- ler. İki ordu yerine altı kişi dövüşecekti. Fakat bu garib tesadül iki ailenin de hoşuna gitmedi. Çânkü Küryaslardan birine | Hin tahlilini isti - yor: Sevimli ve ge - Çimli, intizamı se- ver, Enerjisi pek kuvvetli değildir. Kadın mevzula - Tile alâkadar olur. Hayale daha zi - e yade yer vermiştir. Zenginlik &n sonra gelir Tarsuş okuyucur larımızdan M. Gü- mer de şunları 80- ruyor: 'uvaffak ve zengin olacak me yım? Sevilecek mt yim? Muvaffaki- yet sırrını dersle- rile alâkadar ol - “makta sevilmeği de iyi ve dürüst bir ka- rakterde bulabilir. Zengin olmak arzu- lııı ise bunlardan sonra gelir ki ihtiras halinde olmamalıdır. AU Tanzim zevki o'an bir genç Bağdad — cadde- sinden- (306) nu - marada oturan 0- kuyucumuz da şu suali soruyor: — Hangi sat'ata atılmalıyım? 'Tertib ve tan - zâm zevki olduğu- na göre, mühen - dis, mimar ve bu- na benzer mesleklerden birine atılmalı - dır. v B Canını fazla seven bir genç Beyazıddan Kö- gım imzasile soru- yor: Yaratıcı kud - rette ve daha ce - “İsur olması lâzım - dır. Çekingenlik, canımı fazla sev - mek, icabında lâ - zım olan hamle ve hareketlere mâni olabilir. £on Fosta Fotoğraf tahili kuponu Dü DİKKAT Fotograf tahlili için bu Kuponlardan 6 adedinin gönderilmesi şarttır. Yeree eee eee rereaencecerArAAAAEADEERAı enna, işte Bursadan gelmiş bir katil, işte be- yaz zehirle, hem kendisini, hem baş - kalarını zehirleyenler, içimizde en fe- ci âkıbet bunlarınki... Şu elinden kaza çıkıb sekiz seneye mahküm olan bile herhalde Kâniden daha bahtsız değil, Hiç olmazsa hapisa- neden çıkınca bir iş tutabilir. Halbuki Kâni ne yapabilir? Zehir çocuğun ilik- lerine kadar işlemiş. Karnik yanıma yaklaştı: —Ben tekrar Bursaya döneceğim, Sen de tımarhaneye gideceksin. Fakat ora- da kalacağını zannetmem. —Neden? Hastayım. Ne kadar has- tanede kalacağımı ne bileyim. (Arkas var) Silâh fabrikatörlerinden başka herkes, gittikçe daha korkunç ve yıkıcı bir hal a- lan harbin ortadan kalkmasıni ister. Hiç değilse mümkün olduğu kadar az zarar- la geçiştirmeyi diler. Harbin önüne geçmek için tarihin de- yamınca bir çok ıyi adamlar bir çok ça - reler bulmuşlardır. Bugün için O çare - lerden birincisi «Milletler Cemiyeti» dir. Fakat meselâ iki ordunun, hattâ iki milh- letin karşılaşması yerine iki taraftan se - çilecek bir veya bir kaç muharibin dö - vüşmesini ileri sürenler de çoktur. İki or- duyu çarpıştırmaktansa iki kumanda - nın dövüşmesini teklif edenler de olmuş- tur, Bazıları bu fikri yeni sanabilirler. Hal- buki bundan iki bin altı sene kadar ev - vel tatbik edenler bile olmuştur. Tarihin en meşhur düellosu, ayni zamanda bir aşk ve aile trajesi olan bu vak'a dünya edebiyat tarihine de pek parlak bir şekil- de malolmuştur. * Milâddan 743 sene evvel kardeş ka - nile sulanarak kurulan Roma şehri az ta- |manda kuvvet ve şöhret sahibi oldu. | Romanın üçüncü kralı Tüllüs Hostilyüs; o sırada İtalyanın en büyük şehirlerinden olan Alba ile harbediyordu. Alba dağ üs- tünde, sadp ve kuvvetli bir kaleye nı;ı'k- ti. Bir türlü ele geçmiyor, harb uza - dıkça uzayordu. İki taraf da usandı. O zamana kadar ki- min galib ve kimin mağlüb olduğu bir türlü kestirilememişti. Bunu tayin et - mek için bir çare düşündüler. Dediler ki: — İki taraftan üçer adam seçilsin. Bun- lar herkesin gözü önünde dövüşsünler. Hangi taraf galib gelirse diğer taraf ona boyun eğsin! Bu teklif kabul edildi. Het iki şehir de en usta, en cesur ve kuvvetli askerlerini seçeceklerdi. Romalılar (Horas), Albalılar da (Kür- yas) adındaki üçüzleri ayırdılar. Bu ga- -« vesadüf iki ailenin hoşuna gitmedi. Kürvaslardan birine nişanlı bulunuyor - du. Küryasların kız kardeşi Sabin de Ho- raslardan birinin karısıydı, Fakat vatan sevgisi ve vazife onların te reddüdlerini çabuk savuşlturdu. İhtiyar Horas, karısile kızının göz yaşları karşı- sında üç oğluna üç kılıç verdi ve onlara vatan uğurunda kiminle olursa olsun dö- vüşeceklerine, kaşmıyacaklarına yemin ettirdi. 1 Küryasların da yürekleri ayni duy - gularla çarpiyordu. Tâayin edilen gün ve saat geldi. İki şehrin halkı, askerleri, kumandan ve kralları açık bir ovada karşı karşıya durdular, Ondan sonra borular çalındı ve iki tarafın üçüzleri meydana çıktılar. | Meşbur ressam Davidin Luvr müzesin- |deki tablosuna göre, başlarında te! i horoz ibiği şeklinde tüylü tolgaları, ar kalarında dizlerinin biraz yukarısına ka- dar inen beyaz ve geniş gömlekleri, göm- leklerinin üstünde de yalnız gövdeyi kap hyan kolsuz zırhları vardı. Ayaklarına eski Romalılarda olduğu gibi sandal giy- mişlerdi. Silâhları, maızrak, kılıç ve kalkandı. Altı silâhşör kargılıklı kapıştılar. Her iki taraf da birer saf halinde dö- vüşüyordu. Hele Küryasların ustalıkla - İÇünkü Horasların - kız kardeşi - Kamil, | Horasların kız hardeşi Kamil, rına diyecek yoktu. Foraslardan ikisini öldürdüler, Kendileri de yaralandılar; lâ- kin yaraları hafifdi. Albalılar, zafer sevincile çılgın gibiy - diler. Romalılar tarafında derin bir ses - sizlik vardı. Üstelik henüz sağ ve sağlam olan üçüncü Horas da kaçmağa başla - mıştı. Romalılar buna çok kızdılar. Bir Romalının yenilmesi veya ölmesi tabil o- labilirdi. Fakat kaçması hiç bir suretle affedilemezdi. İhtiyar Horas bile oğluna lânet etmiye başlamıştı. Lâkin birdenbire onun geri döndüğü görüldü. Küryaslardan birinin üstüne ya- hin kılıç saldırıyordu. Küryaslar onu ko - valarken — birbirlerinden uzaklaştıkları için saflarını bozmuş bulunuyorlardı. Za- ten yaralıydılar ve her biri tek başına Horasla baş edemezlerdi. Horas meydanda ölü olarak yatan kar- deşlerini gördükçe daha korkunç bir hırsla dövüşüyordu. Küryaslardan birini yere serdi. Onun imdadına gelön ikincisile de dö- vüştü; onu da öldürdü. Üçüncüsünü öl - dürmek hepsinden kolay oldu ve harb meydanında tek başına ayakta kaldiğı görüldü. Biraz önce zafer sevincile coşan Alba - hların ağızları açık kaldı, gözleri deh - şetle büyüdü. Buna karşılık biraz önce tasalı, başları eğik duran Romalılar ara- sında çılgın sevinç sesleri yükseldi. Horas, âdet olduğu üzere, mağlüb ettiği düşmanların zırbılarını aldı. Kardeşleri - nin intikamını almış ve vatanını kurtar- mış olduğu halde Romaya döndü. Kız kardeşi Kamil harbin sonunu me- rak etmişti. Neticeyi öğrenmek için dişa- rı fırladı. Erkek kardeşile karşılaştı ve ona nişanlısını sordu. Fakat uyni zaman- da erkek kardeşinin elinde nişanlışının zırhını gördü. Bir çığlık attı, hüngür hün- gür ağlamağa başladı Horas kendi zaferini ve vatanının kur- Yüluşunu tebrik etmesini istiyordu. Böy- e bir günde ana, baba, kardeş ve sevgi - liden önce vatanı düşünmek lâzımdı. Bun- dan haşka Küryaslar, iki Horasları öl - dürmekten çekinmişler miydi? Horas birdenbire ateş kesildi. Henüz kanlı olân kılıcını çekti. Kız kardeşinin Üstüne yürüdü, Bir vuruşta onu cansız yere serdi ve haykırdı: — Düşman için göz yaşı döken her Ro- malı böyle ölsün! Ktal her şeye rağmen onun bu hare - ketini büyük bir suç saydı, Horası ya - kalattı; idama mahküm etti. Zavallı ihtiyar Horas ayni günde iki oğlunu ve bir kızını kaybetmişti. Şimdi hayatta Kalan son çocuğunun da hay - dudlar gibi idem olunduğunu görecekti. İhtiyar Horas halkın hakemliğine mü- (racaat etti. Halk toplandı.. Ve Romayı |kurtaran genci affetti. Fakat babası ona het halde bir ceza verilmesi lâzım oldu- ü ileri sürdü. Oğluna, işlediği cinş - ea dolayı töbe ettirme! geçirtlmeğe karar verdi Jug, boyı mallar v üzerire ü cü bir mızrağı dan daha aşağı bir yüksek rak köyarlar, barbde maf! nut altından kolları arka duğa halde geçirirlerdi. Horas da zaferin verdiği gurura yenil- (Devama H üncü sayfada) | | olanları 0- a bağlı ol-