12 Sayfa İı “Son Posta ,, nın ikâyesi r kadın dudaklarında hafif bir ümle kendi kendine mırıldandı: — Eski hatiralar.. $ Ve kollarında sıkı sıkı tuttuğu küçük kırmızı kutuyu yere bıraktı. Kendisi de yanıbaşına şöminenin önündeki siyah ka- dife mindere oturdu. Şöminenin içinde çıtırdıyan odunların sesinden başka odada en küçük bir gü « rültü yoktu, pencerenin önünde ihtiyar bir adam oturmuş gazetesini okuyor - du. Kat asça kırmızı Çekimenin ka « pağır L Elini içine sokup ka - tıştırmıya başladı. Birez sonra başını kal- dırdığı zaman dudaklarındaki — tebessüm artmıştı. Elinde kim bilir ne zamandan- beri çekmede kâlmaktan sararıp solmuş, yer yel nmiş bir resim tutuyordu. Bu genç bir kadınla bir erkeğin resmi idi. Kadın arkası uzun bir iskemleye otur- muştu, Kucağında bir demet çiçek vardı. Erkek ayakta duruyordu. Uzun boylu, in- €e bıyıklı, fesi bir kaşının üstüne doğru eğmiş genç bir adamdı. Kadın bu resme bir müddet dalgın dal- gin baktı. Sonra döpüp koltuğunda gaze- te okuyan adama seslendi: — Bey, bey... Adam döndü, Kırlaşmış gür kaşlarını Çatarak sıkıntıli bir tavırla ona baktı: Ne var? İhtiyar kadın resmi ona doğru uzat - t — Hatırladın mı, nikâhtan sonra çı - karttığımız resim. Yıllarca çekmede kal- maktan sararıp scimuş, ne kadar heye - canlıydık o gün, Hele sen.. Adam resme şöyle bir göz âtlı. Son- ra gazelesini yüzüne kapıyarak cevab verdi — Nasıl hatırlamam, o gün yeni is - karpinler giymiştim. Öyle bir sıkıyor - du ki canım burnumdan gelmişti. Ve gene gazetesini okumiya devam et- tL Kadının yüzü bir tuhaf olmuştu. Ko- casımı sitemli sitemli süzdü, Sonra resmi yerine koydu ve çekmeden bir demet me- nekşe çıkardı. Çoktan solup kurumuş ©- lan çiçeklerin uçları pembe bir kordelâ ile bağlanmıştı. Kadın onları eline aldığı Zzaman gözleri parladı. Vücudundan hafif bir ürperme geçti. Sonra gene kocasına doğru başını çevirdi: — Bey, şu çiçeklere bak Allahını ge - versen, Onları penceremden içeri âttı - ğin zaman bir gören oldu mu diye, ge - girdiğim korkuyu hâlâ unutamam.. Adam omuzlarını süikeliyerek bir şey- ler mırıldanıp cevap vermemişti. Kadın içini çekerek çiçekleri yerine koydu. Sonra gene kutuyu karıştırmıya başladı. Bu sefer eline bir deste mektub Beçmişli. Yüzü heyecandan kızararak ye- rinde doğrulup bağırdı: — Bunlara ne dersin? Sesi titriyordu. Adam başını çevirdi, ESKİ HAT Kadın yavaşça kırmızı pek kızdığı belli idi. Homurdanır gibi söy- lendi: — Onlar nedir? Kadın mağrur, muzaffer bir tavırla cevab verdi: — Aşk mektubları, senin mektubla - ran.. Adam birdenbire gazetesini gürü ile-kapatıp yere atafak öfkeli öfkeli söy- Tendi: — Bak şu senin eski hatıraların nmasıl bizi birbirimize (utuşturuyor, kavga edi- yoruz, görüyor musun? Kadın dişlerinin srasından gayet ya - vaş mırıldandı: — Kalbsiz... Sonra yaşlanan güzlerini göstermemek için döndü ve kapıyı çarpıp odadan çıktı. Adam lâkayd bir tavırla tekrar koltuğuna yerleşip eline gazetesini al - mıişti. Yavaşça mırıldandı: Bu kadın bunadı mı nedir! | Biraz sonra içeri genç bir hizmetçi kız girdi. Eski hatıraları, bir zamanlar — iki kişinin saadetine sevinç duymasına — ve | yıllardan sonra gene ayni insanların bir- birlerine öon ağır hitablarda bulunmala -| rına sebeb olan şeyleri, resmi, çiçekleri | ve mektubları topladı. Kırmızı kutuyıı çapkın bir tavırla kızı seyrediyordu. Kız kırmizi külüyü kapattı ve kucak- kika sonra tekrar döndü. Gene elinde kır- miz: kutu vardı. İhtiyra yaklaşarak: ğ — Bunu ne yapayım efendim, diye sor- u. Adam, gözleri kızın bacaklarında ge - zinerek dalgın cevab verdi: — Hanıma götür.. Hizmetçi şımarık bir tavırla omuzlar;- nı sükeledi: — Hanım efendi çöplüğe atmamı söy- ledi. “Son Posta , nın edebi romanı: 6 — Neredeyim? Gibisinden pencere- lere ve tavana bakıyor, etrafımda sıra ile dizili küçücük beyaz karyolaları, bu karyolalarda uyuyan siyah, kumral, sarı başlardan çıkan sıcak nefesleri a-) rıyorum ve bu oda içime bir yalnızlık, bü-_ öksüzlük zavallılığı ulaştırıyor. Öksüzlük zavallılığı ...Bu kelimeleri yazarken, ifade ettikleri manaları an- famarnak için başımın bütün irade kuv- vetini bir araya toplüyor ve kalbimi Zzorluyorum. e Çok, çok eski günleri düşündüğüm Zzaman, uzun boylu bir adamın (belki de ben pek küçük olduğum için anun boyu bana fazla uzun görünürdü) be- ni her sabah elimden tutup mektebe getirdiğini hatırlıyorum. Bu uzun boy« lu adamın mavi gözleri sık sık aklıma gelivor, onun tatlı bakışlarını görür gi- bi oluyorum. Bazan da iri kollarının kü- Çük başımı sardığını zannediyorum. Bu, mutlaka babamdı; fakat hatıralarım © kadar bulanık ve sisli ki, Başımın en derin bir yerinde çok t A Muazzez Tahsin Berkand merdivenli bir ev gömülü, Bu evin ©- dalarından çıkıb bir taşlığa geliyorum. Beyaz mermer bir taşlık... Elimde ko- caman kırmızı bir topla bu mermerler üstünde oynuyorum. İşte o uzun boylu ve mavi gözlü adam topumu lavana kadar sıçratıyor. Kahkahâlarla gülüyorum, Fakat bir başka ince kahkaha daha duyuyorum; öksürükle karışık bir kahkaha... Bir de yatak var.. beyaz bir yata İçinde kim yatıyor? Bilmiyorum, hiç bir şey bilmiyorum, Yalnız bir yığın kumral saç, beyaz bir yastık üzerinde dalgala- niyor. Acaba bu yatakta yatan annem mi idi? Hatıramda hiç bir yüz yok, es- kiler hep karanlık bir perde ile örtü - Mi Bir araba hatırlıyorum. İki siyah at- l bir arabada uçuyor gibi gidiyorum. Yanımda gene o uzun boylu adam var.. mavi gözleri bulanık, belki de yaşlı.. bilmiyorum, bu araba bizi büyük bir SON POSTA IRALA Yuzan: Peride Celâl çekmecenin kapağını açtı Sonra manidar bir şokilda adama baka- rak ilâve etti: — Müsaade ederseniz benim olsun mu efendim, Sizin verdiğiniz utak tefeği ko- Meselâ dün akşam getirdiğiniz.. birdenbire elini dudaklarına gö- 15 demek ister gibi bir işaret yaptı. râ yüzünü buruşturarak «he - reye atarsan ât, dedi. Mademki hanım öyle istemiş, Hem o eşki, böyaları dö - külmüş bir şey. Sana yaramaz » Sustuğu zaman hizmetçi geldi İkisi de tatlı tatlı gülümsediler. Sonra kız onun kendisine daha iyisini lacağından emin bir tevirle kırıtarak kü- yarım içük kırmızı çekmeyi kucaklayıp odadan | çıktı İhfiyar kadın içeride yatağına kapan - ordu. YARINKİ NUSHAMIZDA: Baş mı gele-ler Çeviren: İsmet Hulüsi Bursada bir. Aktrisi yaraladılar Bursa (Hususi) — Şevket isminde bir delikanlı şehrimizde bulunan bir tiyatro gönül vermiş, fakat kızdan mukabele gör- memiştic. Bundan münfail olan genç ge- et oyun bittikten sonra araba ile evine gitmekte olan Müzeyyeni caddede karşı - lamış ve yaralamıştır. Yaralı aktris haz - taneye kaldırilmış, eli bıçaktı âşık da ya- kalanarak adliyeye verilmişt Niksera kar yağı;ör Niksar (Hususi) — Kasabamızın ya- kın tepelerine kar yağmıştır. Belediya, yaş odunun elli kilosunu 17.5 kuruşa ve kuru odunun elli kilosunu 20 kuru- şa, kömürün kilosunu da üç kuruşa sate ktadır. var. Yeze gibi hatırlıyorum. yürütüyor.. burada çok taş — | ZKo Birincikânın 16 Bugün iktısad _gü Bu akşam Üniversite konferans salonunda toplanılacak ve iktısad mevzuları etrafında konferanslar verilecek Sekizinci Tasarruf ve Yerli Mallar Hafta- sı'nın dördüncü günü de dün geçmiştir. Dün de, mekteblerde, iulebeye, tasarruf ve yerli mallar hakkında izahat, bazı nahiyelerde Halkevlerinde de konferanalar verilmiştir. Dün gece radyoda, Doktor Muzaffer Şev- ki eSıihhi bakımdan yerli ürünler ve tasar- ruf» mevyzulu bir könferans vermiştir. Yarın akşum da, Ticaret Odası umumi kâ- Hibi Cevad Nizami, radyoda «Sanayi baki- tundan tasarrufun devlet bünyosi Üzerine bexiri» mevgolu bir konferans verecektir. içtimal tasarruf, talebelerden Nihad Zaman tasarraf hâreketinde Üniversite gençliğine düşen vazife, ordinaryüs profesör Kesler ta- sarruf hareketler tasarruf sandıklarının rolü, talebeden İffet Oros yerli mallar mev- zulu birer konferans vereceklerdir. Toplantı saxt 1815 de Ünirersite konferans salanun- da yapılacak ve bu toplantıya berkes gide- bilecektir . Diğer şehirlerimizde Bursa (Hususi) — Yorli Mallar ve Artırma Bugün de, Ulusal Kkonomi ve Artırma Ku- | H*'tası tezahüratla başlamış, haftanın açı- ,rfumu tarafından Tasarruf Haftası münase- betile Taksim âbidesine bir çelenk konacak- ytar. Vitrin müsabakası devâm etmektedir. Mü- saba birinellerini tayin edecek jüri heyeti, geçen seneki heyet olacaktır. Jüri heyeti, ö- bür gün mıntakaları gezecek, vitrinleri ted- kik, birinel ve ikincileri tayin edecektir. İktısad günü Bugün İktisad Pakültesinde de Yerli Mal- lar ve Tasarruf Haftası dolayisile bir İktısad Günü yapılmaktadır. Günü Fakülte dekani profesör Ömer Celâl Sarc açacak, müteaki. Dş töreni pek parlak olmuş, bir de yerli mal- lar resmigeçidi yapılmıştır. Geçid resmine mektebliler de iştirak etmiş, yeril malları temsil eden araba ve otomobiller çok güzel olmuştur. Bilhassa Sümer Barık'la İpekiş'in temsilleri çok alkışlanmıştır Yozgadda Yozgad (Hususl — İktistd ve Tasarruf Haftası çok alâkalı bir şekilde devam etmek- tedir. Haftanın birinci günü bütün halkın ve mekteb talebelerinin iştirakile bir geçid Tesmi yapılmış, Halkevinde mllli tasarruf cte rafında söylevler vecilmiş, kahvelerde çay ve kahve yorine menengiç, ihlamur, imonata ben ardinaryüs profesör Fazıl Pelin ferdi ve İ gibi şeyler içilmeğe başlanılmıştır. #AARARAAAAMRARARARARARARAN Türk ve Yunan vapurları arasında rekabet Bir müddettenberi, yerli vapurların fazla fiat istemeleri yüzünden, ihracat ve bilhassa fındık ihracatı Yunun vapurlarile yapılmak- taydı. Bunu gören yerli vapurcular, Yunan | vapurlarının almakta olduğu navlunu kabul ettiklerini Deniz Ticaret Müdürlüğüne bil. |lan Yunan vapurcuları da, ton başına 25 ku- ruş daha Çenzilât yaplıklarını bildiri dir. Biga'içte üç yeni madenin işletiim2sine başlanıldı | Bigadiç (Hususi) — Bigadiçe buğlı köyler dahilinde bulunan madenlerin işledilmesine başlarımıştır. Bir eönebi şirket Turfullar kö- |yündeki manganer madeninde 40 ameöle ile, Okçularyeri köüyündeki krom madeninde 30 İstantul gümrüğünün bir haftaık ihracatı Kânvnuevvelin lik haftasında, İstanbul gümrüğünden muhtelif metnleketlere 531302 Tiralık ihracat yapılımıştir. Bunun 100517 ll- ralığı Vütün, 3824 Uralığı kestane, 23405 li. jralığı fındık, 838 Hralığı küşyemi, 16308 11 ırııııı susam, 7274 liralığı badem, 38248 N- ralığı balik, 99.278 Jiralığı yapağı, 4000 1i- ile göz göze dirmişlerdir. Diğer laraftan, bunu haber a-|Talığı yulaf, 13315 llralığı barsak, 19.283 il- ralığı razmul, 5610 kitro, 4050 liralığı yumur- ta, 3£721 Uralığı keçi kili, 18037 Hrahığı halı, 14612 tiralığı muhtelif deri, 415 Uralığı sah- deb. 17171 Hralığı Malâtya kayısısı, 12720 il- ralığı ham afyan, 1305 liralığı Iületaşı, 157212 Nralığı tiftik, 552 liralığı ceviz İçi, 728 llralığı çöğen, 1538 Nralığı zırnk, 16550 İiralığı ham süngerdir. Altın fiatı dün değişmedi Altın Üzerinde dün esaslı muameleler ol- mamış, flatlar da değişmemiştir. Altını, dün de evvelki günkü gibi, Borsa komlserliği, a- amele ile, ve Dündağarcık köyündeki krom 'lış fiatı 1063, salış flatı 1065 kuruş olarak müdeninde de 20 amele ile faaliyete başla- | tesbit etmiştir. muştır. Yağcılar nahiyesinin Davutlar kö- yündeki simli kurgun madeninin de alsan| Hada açılmış, syı içinde işletilmesine başlanacaktır. Ma- denlerin işlemesi civar köylülere büyük Ü- kaydu. O sırada adam gazetesini bırakmış kumpanyası aktrislerinden — Müzeyyene Taitler vermektedir. Yağcılar nahiyesi ve köy- | lıyarak odadan çıktı: Fakat bir kaç da 1 (leri de bu şirketin maden sevki için Balıkesir. |Kütahya hattı üzerindeki Mesidler istasyo- (buna kadar yaptıracağı yoldan da istifade edeceklerdir. | KA NEOKALMINA Grip, Baş ve Diş Ağrıları, Nevralji, Artritizm, Romatizma e e Dün, Borsada, Türk Borcu tahvilleri 1456 10 kuruş yükselerek 405 1 rada kapanmıştır. Ş eei ĞŞi ı Yeni neşriyat —ı Yeni Türk — Eminönü Halkevi tarafından het ay çıkarılmakta olan (Yeni Türk) mec- muasının 60 inci sayısı intişar etmiştir. —ii C yük bır_hı: lecanla söze nereden başlı- çakılmış gibi duran beyaz taşları gö-! Yabancı genç gittiklten sonra müdire yacağımı düşünüyordum.., rür gibiyim, Yanımdaki adam yere çöküyor.. beni de yanına olurfuyor.. bir mermer ta- şın etrafındaki otları yoluyor. Mavi gözleri gene bulanık.., Ağlıyor mu? Burası mutlaka annemin gömülü oldu- ğu mezarlık ve yanımdaki adam da babam... Fakat bilmiyorum.. hiç bir şey bilmiyorum, O günden kulak'arım- da bir hıçkırık sesi kalmış yalnız... Mektebteyim... Bunu iyice biliyo - rüum. Müdirem elimi tutmuş beni ko- nuşma odasına götürüyor. Orada esimer yüzlü genç bir adam ayağa kalkarak benim elimi tutuyor. Sonra müdire ile konuşuyorlar. Bir şey işitmiyorum. İki« si de dudaklarının arasında fısıldaşı - yorlar. Yalnız arada bir müdirenin se- si kulağıma çalınıyor: — Evet efendim, anlıyorum. Küçük her zaman benimle kalacak. — Siz merak etmeyiniz; anun annesi olurum. Giderken esmer yüzlü adam yanak- larımı öpüyor. — Uslu otur Selma, müdire hanımın. sözünü dinle ve derslerine çalış; e mi yavrum? Bilmiyorum niçin ağlıyorum. Sıcak açıklığa götürüyor. Yüksek ağaçlar var|göz yaşlarımın yanaklarımın iki tara- !yanıma geliyor, beni kucağına alıyor. — Selma, kızım, senin annen olayım m: ben? — Evet... — Öyle ise bana arltık anne dersin yavrum. | — Peki, l Ve böylece sınıflarla beraber yıllar da değişiyor.. geçiyor... Neş'e ile dolu mes'ud yıllar, Evvelki sene, on altı yaşıma bastığım gün, müdirem her sene gibi arkadaşla- rTımı kendi hususi dairesine davet et - miş ve benim yeni yaşımı eğlence için- de kutlulamıştı. Yatma zili çaldığı vakit, arkadaşlarım giderlerken beni de bera- ber götürmek istemişlerdi. Fakat be - nim başımın içinde, sabahtanberi yer. leşen çok ciddi bir karar vardı, — Anneciğim, müsaade ederseniz biraz sizin yanınızda kalayım. Size söy- liyecek şeylerim var. Müdirem ilk defa olarak ağzımdan çıkan bu ciddi sözlere ve bilhassa be- nim, umumi yatma saatinden sonra o- nunla kalmak istememe pek şaşmış, fa- kat arkadaşlarımın yanında beni küçük düşürmemek için buna riza göstermiş- Neş'eli ayak sesleri uzaklaşınca ara- orada, Uzun boylu adam kollarımdan tutarak beni bu ağaçların altına doğru K Fdi di u fından aktığını ve hıçkırıklar arasında:|mıza derin bir süküt çöktü. O, benim — Babacığım! diye inlediğimi bugün |söyliyeceğim şeyi bekliyor, ben de bü- — Seni dinliyorum Selma.., Yüzüne baktım, gözleri derin ve tat- K bir şefkatle beni süzüyordu. — Bana biraz benden bahseder mi- — Evet. — Ne söylediğimi istiyorsun kızım? Sesi titriyordu. — Ben kimim? A; nerededir? Dünyada kimsem var mıdır? Sözlerimden ziyade yüzümün zavallı- ği ona dokunmuş olacak ki kollarını hoynuma dolayarak başımı göğsüne çekti. — Sen benlim kızımsın Selma, Sert bir hareketle doğruldum ve yü- züne isyanla, heyecanla baktım. — Ben aslı, nesli belirsiz, sokakta bulunmuş bir kız mıyım müdire ha - nım? Ona anne demeyib müdire hanım de- işim, yüzünden bir rüzgâr geçmiş gi- 1 yanaklarımı buruşturdu. Kaşları ça- tıldı, bir iki saniye durdu, düşündü; sonra bir şeye karar vermek üzere ol- duğu zamanlarda yaptığı gibi bakışla- rını sertieştirerek söylemeğe başladı: (Arkası var)