6 .Bıy(ı ı_ Hadiseler K arşısında I İSTİNTAK rtada ölümle neticelenen bir ka- Za var. Ben bu kazanın istintak hâkimliğini yapacağım.. Kaza hakkında şahadetlerine müracaat ettiklerim kim- seler de dün çıkan bir kaç ııuwdz ya- zılan yazılardır. İstintak başladı; siz de dinliyebilişsi - niz. Gazetelerden bir tanesini dinliyelim! — Adamın adı Hüseyin Avni, eski hir memurmuş Akıl hastalıkları hastanesin- de tedaviden sonra taburcu edilmiş. Fa- kat hastaneden çıkar çıkmaz tekrar ak « ; lını oynatmış. Tren hattına yatmış, çiğ - nenmiş. Şahide Bir sual soruyorum: — Hastaneden taburcu edilir edilmez yeni baştan deliren bir insam tamamile tedavi edilmiş, ve taburcu edilecek bir variyete gelmiş addedebilir. misin? mi meseledir eteftdim, bir şey söy- liyemem! —- Peki bu hususu ehli hibreye havale ederiz. Birinci şahidin yerine bir ikinci şahid, yani bir başka gazete geliyor. Onu da dinliyelim: — Hüseyin Avni tahtı tedavide imiş, kaçmış. Gidip tren hattına yatmış.. Kaç - tığı haber alınmış, her tarafta aramışlar.. Bulunamamış, neden sonra batta cesedi parçalanmış bir halde ele geçmiş. — Siz kaçmış olduıuıu ıddıa cdıyor - sunuz öyle mi? >—_—£vev_ HEğünan _g_. Bir sual daha ıonyım. dmıek olu - yor ki, akıl hastalıkları hastanesinden herkes kolayca kaçabiliyor? — Orası beni alâkadar etmez, Şimdi de üçüncü şahidi dinliyelim: — Hatta bir cesed bulunmuş, cesedin muayenesinde vak'anın bir kaç saat evel vuku bulduğu tesbit edilmiş. Jandarma- ya haber verilmiş. Ceseddeki elbise akıl hastanesinde te- davi edilenlerin giydikleri elbise cin - sinden olduğu için jandarma bü adamın hastaneden kaçmış bir hasta olduğun - dan şüphelenmiş. — Şimdi bir cihet aydınlandı: Birinci şahidin söyledikleri yanlışmış. Madem - | ki arkasında hastane elbisesi vardır. Has- ta, hastaneden taburcu edilmiş değil, kaçmış demektir. Yalnız bir nokta naza- rı dikkatimi celbetti. Siz ifadenizde: «landarma şüphelenmiş» dediniz. — Evet, sadece şüphelenmiş. — İkinci şahid, hastanın arandığını söylemişti. Hasta arandığına göre her halde vpolisin ve jandarmanın bir hasta- nın hastaneden kaçmış olduğunu bilmesi icab ederdi. Böyle olunca da jandarma şüphelenmiyecek, ceşedin kaçan hasta- ya aid olduğunu derhal keşfedecekti. — Ben bu kadar biliyorum. — Olabilir.. Yalnız sizin sözlerinizden hastanın aranmadığı kanaatine — varı « yorum. — Başka bir soracağınız? — Bu kadarı kâfi! Aziz karüim, müstantiklik vıxlfıni bi - tirdim. İstintak evrakını artık aid olduğu makama gönderebilirim. İsmet Hulüsi W Bunları biliyor mu idiniz? —| İnsanın boyu sabeh'arı daha uzundur İnsanların bo - yu, günlük mesa- ilerine göre, bel- li belirsiz uzanıp kısalmaktadır . Meselâ sabahle - yin 1,70 metra tutan bir boy sa- hibi, gece yata - Bina yatarken 1,69 veya 1,68 metre gelebilir. t * R Sahta yılanlar n Boynuzlu en - gerek yılanı dün- yanın en ze. birli hayvanla - rından biridir., Çok defa Misir ve — Hindistanda yılan oynatan kimseler, bü yılamı oynatıyormuş gibi görünmek için âdi ve zehirsiz kara yı- lanın başına sahte boynuzlar takarlar. 30 uncu yaşın” an Evvel ev enmehk İstemeyen genç L B. T. imzasile mektub gönderen okuyucum, vaktile bir genç kızla ev- lenmek istemiş. Sonra nedense, bu ni- yetinden vazgeçmiş, ve 30 yaşına ka- der bekâr yaşamaya karar vermiş. Fa- Kat bu kararının şüyuu, bulunduğu muhitte geniş bir dedikodu uyandır- mış İ. B. T. nin komşuları, genç erke- ğin bu kararı etrafında nedense şid- detli münakaşalara girişiyorlar, hattâ bu vüzden birbirlerile darılıyorlarmış. Şimdi İ, B. T. benden soruyor: — Benim yüzümden komşularımın birbirlerile darılmaları, vicdanımı ta- zib ediyor. Evvelâ bana, bu azabdan kurtulmanın çaresini gösterin. Sonra da, kararım bakkındaki fikrinizi öğ- renmek istiyorum: Otuz yaşımdan ev- vel evlenmemeye karar vermekle doğ- rTu mu, yanlış mı davranmış bulunuyo- rum? * Bu suallere müsbet bir cevab bula» ea “CÖNÜL İŞLERİ! Dünyanın en zengin maddesi: Misir. tanesi Dünyanın en X zengin mnesnele - rinden — biri de < misir — tanesidir. Mısır tanelerin - — den binbir çeşid — v madde çıkarıl - maktadır. Alkol- * Paris şehri ve kurdlar Bazı karlı ha - valarda İstanbul kenarlarına na - diren inen kurd- lar, Paris ve em- sah gibi şehirle- ye, bundan ancak beş Yüz sene ev - vel yıklışlbili_- yorlardı. Beş yüz sendenberi Paris civarında kurd gö rülmemiştir. | —XH'////’ bilmek için, bazı karanlık noktaların aydınlatılması lâzımdır. Eğer ortada başka hıçbir sebeb yoksa, bir İnsanın otuz yaşına basmadan evvel evlenmek istememesi, koca bir mahalleyi birbi- rine katacak kadar geniş bir münata- şa ve dedikodu mevzuu olabilir mi? Hem muhatabım, iddia ettiği kadar masumsa, mes'ulü bulunmadığı o de- dikodulardan ve gürültülerden vicdan azabı duymaması lâzım. Evlenmekte yaş bahsine gelince, bu, evlenecek olan insanın iktısadi, içti- mali, sıhhi vaziyetine, hattâ, içinde ya- şadığı muhitin şartlarına, hususiyetle- rine göre taayyün eder. Fakat bir erke- Bin, tabil şartlar içinde, otuzundan ev- vel evlenmemesi elbet te çok muvafık- tır. Çünkü bu yaşa henüz basmamış olan bir genç, bir aile sükünile iktifa edemiyecek kadar heyecan iştahlı ve bir aile mes'uliyetini olanca şümulile ldrak edemiyecek kadar tecrübesizdir. Üstelik te, bu yaştan evvel, bir genç, evlenmiye yetecek kadar paraya ve mevkie sahib olmak şanslarına nadiren sahib olur! VTEYZE SON POSTA Belçika Kralı Yeniden Evlenecek mi? Kralın alacağı söylenen Mis Margaeret Paris 8 (Hususi) — Belçika kralı üçün- cü Leopoldun ani surette Londraya git - mesi, burada türlü türlü şekillerde tef - sirlere yol açmıştır. Bu tefsirlerden en kuvvetli üçü şudur: 1 — Almanyanın eski müstemlekesi o- lan Belçika Congosunun tekrar Alman - yaya iade edilmiyeceği hakkında temi - nat istemek. 2 — Kardeşi Prens Charlesi evlendir- mek. 3 — Bir İngiliz asilzadesinin kızile ev- lenmek. Bu tefsirlerden en fazla üçüncüsü mev- zuu bahsolmaktadır. Tahakkuk ettiği tak dirde Belçika kralının, Portland dükünün kın Margâret Bentinek ile evleneceği söylenmektedir. İnsanın içinde Batmadığı deniz Öl8 deniz diye anılan Şap denizi o ka- dar tuzludur ki, kesafetinden, içine dü- şen bir kimse Öibine gitmez. Resimde gör- düğünüz gibi hem sathında yüzer, hem de keyifli keyifli piposunu içebilir. —L—TLLM—LE——M Ekalliyet mektebleri tedrisat müdürleri Ekalliyet ve ecnebi orta dereceli mekteblerinde ihdas edilen müdür mu- avinlikleri adı, tedrisat direktörlüğüne çevrilmiştir. Tedrisat direktörleri dün Maarif Müdürlüğünde toplanmış, ted- ris işlerine aid talimatnameyi hazırlı. yarak Maarif Vekâletine yollamışlar- dır. | Facaksızın maskaralıkları : - Dehşet l Bste hakkı karara kaldı Bundan bir müddet evvel, bestekâr Sa - deddin Kaynak tarafından, bir gazino sa- hiblerile, hanende Muallâ aleyhine açılan şayanı dikkat bir davadan bahsetmiştik. Geçen celsede, dava edilenlerden Ar - taki hazır bulunmamıştı. Ve onun da ce- bedilmesi için, dava talik olunmuştu. Dünkü celseye, Artaki de celbedilmiş bulunuyordu. Dava edilenler mevkiinde Artaki, Faruk, Muallâ, ve bunların vekili olan bir avukat, davacı mevkilinde de bes- tekâr Sadeddin Kaynakla vekili Şefik yer almışlardı. Davanın, hayli alâka ve merak uyan- dıran orijinal mevzuu, Beyoğlu sulh mah- kemesinin dar salonunu büyük bir din- leyici kalabalığile doldurmuştu. Reis ev- velâ, bestekâr Sadeddin Kaynaktan, da- vasının mahiyetini izah etmesini istedi. Bestekâr Sadeddin Kaynak, reisin bu talebini, çu cümlelerle yerine getirdi: — Tarafımdan bestelenmiş bulunan garkılar, dava ettiğim bayan tarafından, dava ettiğim bu bayların işlettikleri ga - zinoda okunmaktadır. Halbuki, ben, maa- rif müdüriyetinden aldığım hakkı telif ilmühaberlerile, eserlerimin olanca hu - kukuna kanun yolile tesahüb etmiş bulu- nuüyorum. Binaenaleyh, benim eserleri - mi, HÜcaret vasıtası edinerek kazanç te - min edenler, bu kanun! hakkımı ödemek mecburiyetindedirler. Buraya baş vur - mak mecburiyetinde kalışım da, bu sa - rih hakkımın inkâra uğrayışındandır. Bu izahatın tamamlanışını, reisin çu ikinci suali takib etti: — Siz, gramofon kumpanyalarına, ve nota tâbilerine sattığınız o şarkıların hak- kı teliflerini tamamen almış bulunmu - yor musunuz? Yani plâk halinde piya - saya çıkan bu şarkıları her okuyan, size para mı verecek? — Bayır... O şarkıları, zevklenmek maksadile, herkes okuyup dinliyebilir. Fa- kat şarkılarımı para kazanmak maksa - dile okuyanlar ve okutanlar, yani bir ti- caret vasıtası edinenler, kanunen, benim hakkı mı da tanımıya borçludurlar. Reis bir sual daha sordu: — Bu hesabça müteveffa Bethovenin eserleri, ticaret maksadile çalınsa, ona da hakkı telif mi ayrılacak? Sadeddin Kaynak güldü: — Bethovenin varisleri kimlerdir? Hakkı telif ararlar mı? Alırlar rm? Alâ- kadar olmadığım için arayıp sormadım. Fakat biz, Bethovenin eserlerini, kim - seye meotelik vermoden dilediğimiz ka - dar çalabiliriz. Zira, Laozanda yapılan beynelmilel hakkı telif antantına dahil bulunmuyoruz. Fakat Bethovenin varis- leri varsa, ve haklarını aramıyorlarsa, ba- na ne? Bütün dünya san'atkürları, ona imtisalen haklarından vaz geçmek mec - buriyetinde midirler? Bu sırada, dava edilenlerin vekili sö- ze karıştı. Ve asabi bir eda ile: —- Efendim, dedi, bu davanın manası basittir: Bestekârın cebinde parası yok. Bir vurgun vüurmak ümidile mahkeme - nizi taciz etti. Buna #ava değil, şantaj derler! Sadeddin Kaynak, b ağır ithamı, müs- tehzi bir sükütla karşıladı ve gülümsiye - rek: — Belki, dedi, bestekârın cebinde para- &1 yoktur. Fakat cebinde parası bulun - mıyan insanın hakkını aramasına ve - rilen isim şantaj mıdır? Parası olmıyan vatandaşın hakkı da mı yoktur? telifi davası Muhatablarımla aramızdaki fark Benim cebiinde param yok, fakat hak kım var, Onların ceblerinde paraları fakat hakları yok! Bu cevab üzerine, diğer taraf avuka! kanuni yola girmek zaruretini duydu: — Bestekârın hakkı yoktur. Çünkü nuün, yalnız öpera ve tiyatro eserle! hakkı telifini kabul ediyor. Şarkılar zuubahs değildir. Binaenaleyh, bir best| kârın, şarkılarına mukabil hakkı telif temesi; kanunun cevherine mugayirdir! Konuşma kanunileşince, sözü bestekif Sadeddin Kaynağın avukatı aldı. — Kanunda, dedi, her nevi âsarı mi kiyenin, beste ve notaların 'hakkı telif leti himaye edilmiştir. Muhatabım, deleri dikkatli okumamış olacaklar! kı telif kanunu, belâğatle sın, ameli ve fikri mahsulünü, kazanç sıtası edinen her şahıs, bunun maddi kabilini ödemek mecburiyetindedir! Diğer taraf avukatı: — Hem, dedi, evvelâ, Bayan Mual! dava edilenler arasından çıkarmak 1â zımdır. Çöünkü, o, Sadeddinin eserli okumuş da, okumamış da - ölsa, bun! mes'uliyeti kendisine değil, müessese sa hiblerine râcidir. Reis bu fadenin tavzihini istedi: — Anlamıyorum. Bayan Muallâ, bes * tekâr Sadeddin Kaynağın eserlerini oku * muş mudur, okumamış mıdır? Evvelâ heti kat'iyetle tesbit ediniz? Avukat, uzunca bir tereddüdden sonr$i inkârı tercih etti: — Okumamıştır, efendim! Sadeddin Kaynak; şarkılarının mev * zuubahs bayan tarafından okunduğunu: hem resmen tesbit ettirmiş bulunduğun!4 hem de binlerce şahidle isbata hazır o* duğunu söyledi, ve: — Çok rica ederim, dedi, hasımlarımı çok gülünç mevkie düşürecek olan bü inkâr, aynen zapta geçirilsin! Bu talebi is'af eden rela, uzıyan mü “ nakaşaları, şu cümleyle sona erdirdi: — İki taraf, müdafaalarını, ve nokta/ nazarlarını bize tahriren bildirsin. Bi Berek zaptı, gerek alacağımız tahriri izar hatı tedkik edelim, ve kararımızı bildire* lün! Ve bu suretle, muhakeme, bu kararın ta* hakkuku u;ln bu ayın yirmi dördüne tar lik s. T. Tren altında parçalanan deli kastaneden nasıl çıkdı ? Bir akıl hastasının tren altındâ ka *| larak parçalandığını haber | Bu hususta tahkikat derinleştirilmekte <| dir. Müddeiumumilik bir keşif yapılma * sıra karar vermiş ve belediye mühendise lerinden Ekrem ehli vukuf tayin edilmişe tir. Ehli vukuf Ekrem hat üzerinde bulu * nan bir insanın, makinist tarafından un * cak 30-40 metre uzaktan görülebileceği * ni bildirmiştir. Diğer taraftan hâdi « senin fenni tahkikatının ikmali için va « sathaneden de, hâdise gecesi, havanın n€ vaziyette olduğu sorulmuştur. Bakırköy hastanesinden, hastanın ne suretle çık * tığı da, tahkik edilmektedir. Hastane, ka- zava uğrıyan Hüseyin Avninin evvelki | gün 5,5 dan itibaren ortada görülmedi « Bini bildirmiştir.