iş ME Np a dz mk, gi j > Bizansın Defineleri Eve döner dönmez Magda birdenbire kanapenin üstüne kapandı ve dehşetli (indirilmiş olması etrafında, müfrit nasyonalistler arasında ve Fransız nü- © SON rysTA LU — İstanbulda gömülü milyarlar etrafındaki gizli harb | hıçkırıklarla, gözlerinden yaşlar boşanarak boğula boğula ağlamağa başladı Mağda o memnun olmadığı zamanlar- daki derin kederli tavrile gene ayni ce- Vabi vermişti: — Henüz zamanı değildir yavrum. ba- Mâ itimadın yok mu? Sırası gelince her eyi sana da söyliyeceğim. Sen şimdilik, Beniz bu kadar büyük sırları taşıyamaz- Sn, Senin şimdi yapacağın şey, Bau- ği talimatına tamamile itaat etmek- ir, — Sen bana, bayağı, Bauman'ın me- muru gibi tavsiyelerde bulunuyorsun, Börüyorum! Magdanın garib bir kinle yırtılan du- daklarında bembeyaz dişleri parlıyordu: — Evet, şimdilik onun memutlarıyız. a doğrusu onun rüyalarını bakiki 0- ak müsadereye memuruz. O vâkte ka- sen de, ben de kendimizi pek iyi ko- Tumayı da bilmeliyiz. Sık sık, izimizi Küvbetmek için buluştuğumuz evi değiş- tirmeğe mecburuz. Hattâ bazan benim enden bile izimi kaybettiğim olacaktır. — Magda! Bauman'dan bu rolün için, Allah aşkına doğru söyle, ne kadar maaş aliyorsun? Magda bu sözüme birdenbire çılgm kahalarla güldü. Sonra birdenbire Gddileşerek: — Yavrum, ciddi surette beni dinle, âyin yaptığı gün kıliseye beraber gittik. İ, şimdi sen Bauman'ın talimatından | Magda o gün siyah matem elbiseleri giy- Kelime dışarı çıkmıyacaksın, yâpaca- | mişti. Âyinde tek kelime söylemeden,| budur, İ sapsarı bir yüzle baştan sonuna kadar Dediğim gibi hiç şüphe etme ki şimdi | bulundu. O kadar dalgındı ki adeti ya- © Senin bankadan parayı almanı bekli-|nındaki beni unutmuş gibiydi. “ Son Posta , nın sergüzeşt romanı m Mağda boğula boğula ağlıyordu Yördur. Aldığım görür görmez mukave- Eve dönünceye kadar hiçbir şey ko- NN Mösyö Abraham, pek ziyade dikkat et- tiği âdeti veçhile, sanki olan bitenlerden biç haberi yokmuş, yaptıklarını tesadü- İcn yapıyormuş gibi o mel'unane kurnaz hareketinden gene şaşmamışlı, Bana, ©- tomobilde: — Şişlideki Mediha hanımefendinin o geceki ziyafetinde dostlarıma «mahzeni evrak» ta Osmanlı tarihine ald bazı te- tebbüatınız için bazı vesikalar aramak arzusunda olduğunuzu söylemişsiniz, öy- Je mi? | Diye sordu. Ben yüzüne istihza ile ba- Sayfa 15 Hatayda ü stemlekeci- lerin propagandaları Suriye, 3 (Hususi muhabirimiz ya zıyor) — Hatayda Suriye bayrağının fuzu altında bulunan muhitlerde gü- rükü devam ediyor. Bu işlerde daiına en ileri safta giden El Kabes gazetesi, bir taraftan acıklı, diğer taraftan şid- detli makaleler yazmaktadır. Bu gaze- bir tenin sistematik surette yaptığı propagandaya #öre, Fransa, Suriyenin parçalanması demek olan Cenevre kâ- Tarıma mubalif imiş. Hatay için verilen istiklâle mâni olmak üzere elinden ge- len her şeyi yapmış ve Suriyenin bir- liğini korumaya son derecöye kadar çalışmış ise de nih Milletler Cemi- yetinin kararı baş eğmeğe mecbur olmuş! Her © düştükçe bu gazetede gö- ze çarpan bu propaganda gösterir ki, Fransız müstemlekeçileri, burada ken-; dilerini Suriyenin birli rinden geldiği kadar çalışmış, fakat, Suriyenin her türlü hakkını çiğnemek- ten zevk alan Türklerin ısrarları ve muharebe tehdidleri karşısında daha fazlş mukavemet edememiş vaziyette göstermektedirler,» Müstemlekecilerin göh gafil kulak- lara fısıldıyarak, gâh, tüccar gazeteci- lerin ellerine bir iki metelik sıkıştıra- rak yaptıkları propaganda budur, Bu propaganda cümlesinden olmak üzere son defaki bayrak hâdisesini de şu su- retle izah ediyorlar: Eğer iş Türklere kalmış olsaydı, bu- gün İskenderun oSancağında Hatay bayrağı dalgalanacaktı, Bereket versin ki Fransa buna mâni olmuş ve her ne kadar Türklerin ısrarları ile Suriyelİki d Suriye Başvekilinin beyanatı Pariste çıkan © kânunuevvel tarihi 'Temps gazetesinin bir muharriri, Su- riye başvekili Cemil Mürdümle bir mülâkat yapmış, kendisine Parise yap- tığı seyahatin sebebini sormuştur. Su- riy& başvekili şu sözleri söylen i — Fransız - Suriye muahedesine ze- yil olmak üzere 9 eylül 1936 senesinde imzalanan protokolun Fransız mentosunda müzakere edileceği rin arifesinde buraya gelerek Fr hükümet adamlarile teşriki mes: meği ve Suriye - Fransa münase nın bugünkü ve istikbaldeki vaziye ri hakkında bazı raporlar takdim et Zi faydalı buldum. Şamdan ayrılmadan evvel meclisi bu seyahatimin sebebleri ve Suriye hü kümetinin Fransız - Suriye anlaşm mn bütün ahkümın: hakikatleştirmek için takib eti zaruri prensipler h ettim, Meclis, ittifakla * hükümetin programını tasvib ettiğinden bursda bütün Suriye namına konuşuyorum. 17 senedenberi meclisin bir mesele ctra- fında ittifakla karar vermesi birinci de- fa vukubulmaktadır, Fransız - Suriye anlaşması yekdiğe- rine zıd iki cebhe göslermektedir. İn- tikal müddeti esnasında biz, bütün ta- #hhüderimizi yerine getirdik, Şunu da memnuniyetle zikredebilirim ki Fran- saden da bu hususta bir yardım ve mü- zaheret gördük. Fakat muahedenin diğer bir yin yapılan taahhüde rağmen g y getirilmemiş olduğunu zikretmek Jâ- zımdır. Bu itibarla Fransız meclis'nin itimadla bekliyoruz, ıyan bağın iki $ bin imzalanmış olduğuna hükmedecek Ve hemen seni bir vasıta ile söylediği a dam& prezanta ettirecektir. Sen ondan Sonra nasıl hareket edeceğini pekâlâ kes- tirirsin, zannederim. Zira, hedef, şu vesi- Yi arayıp mutlaka bulmaktan ibarettir, uldun mu da, emin ol yavrum, İstanbu- Yan altındaki hazine senin olacak, a nuşmadı, Fakat Rumelihisarinda — Ame-| karak derhal: arkasındaki yeni evimi-| -.. Evet! dedim. Ze girer girmez birdenbire kanapenin| — Prens Halim efendi hazretleri be- üstüne kapandı ve dehşetli hıçkırıklarla, | nir eski dostumdur. Hatırımdan çıkmaz- gözlerden yaşlar boşanarak, boğula bo- ler. Bir iradet seniye alınmasını, bu çe- gula ağlamıya başladı. Onu ikinci defâ kilde, bendeniz rica edeceğim, dedi. gördüğüm bu asabi buhranı arasında tes| — Teşekkür ederim.. sancağını indirmekle muztar kalmışsa'!de ayni menfsatleri temin ett da yerine Hatay bayrağın; getirmemek |detmek isterim. Bize çok âcı g' için Fransız rağmı çekmiştir! Eğerİkenderun meselesi, Suriye halk yni propagandanın Suriyede müessir | adilâne görünmiyen bir netice i olmakta devam edeceğini farzedersek | hayetlendi. Buna rağmen biz beynel- günün birinde, Türklerin Suriyeyi is-İmilel teşriki mesi ve dünya sulhu için tilâlarına mâni olmak üzere Sür'ye/Miletler Cemiyetinin bu kararı önün- rikan kolejinin İSTANBULALTI İMPARATORLU. ĞUNUN ŞEHRE SAÇTIĞI DEHŞET , Ebedi esrar içine gömülüp kalmış, in- tanlığın ebedi utanacağı ve hatırladıkça â titrediğim bir vak'ayı da, burada ay- atmak, bugün, her vazifemdir, hem zaruridir, O vakit, şimdi ortaya dök- Üöğüm vesikaların ne kadar büyük ve ne lar korkunç fedakârlıklarla elde edil- MİŞ olduğu anlaşılacaktır: O sıralarda İstanbulda esasen umumi Vaziyet, bir esrar havasile doluydu. Avus- - Macaristan Sırbistana ilânı harb- *tmiş, Rusya da harbe karışmış olduğu İçin pek nazik ve heyecanlı zamanlara Birilmiş bulunuyordu. Magda bana, şim- Ülik Avusturyaya gitmenin çok güç ol düğunu biraz sevinç ve biraz da hüzünle İdirdi, Ben kendi namıma buna sevin- Miştim. Zira, Magda günün birinde önsi- SN elimden uçup kolay kolay gidemiye- Sekti. Fakat o büsbütün başka bir sebeb- seviniyondu: >— Şu günlerde Bauman'ın da Ayustur- Yaya gitmesine imkân yoktur, bu bir, di- Yordu. Sonra Avusturya selareti artik inle meşgul olmıya vakit bulamaz. hatnaleyh serbestçe hareket edebile- “eğiz. bu iki. Fakat işin memnun olunmıyacak tarafı iu Vardı. Magda Avusturya tebaası aldu- İçin benimle beraber düşüp kalkması te nazarı dikkati celbedebilirdi. Bi- yh hem Bauman'a, hem de İstan- X Polisine ve casus teşkilâtına karşı son derece, basiret ve ihtiyatlı hareketimiz Jâ- Bm gelmekte idi, şen bunu söylerken titremiştint Yö Niçin böyle söylüyorsun? Adetâ be de haydudmuşum gibi polisten kork- Ya sevkediyorsun! Senin bizim polisi- bir korkun mu var? dedim. Mayda buna çelik gibi sert bir sesle hemen cevah vermişti: Ye Hayır! Sizin polisinizden benim bir kum yok. Fakat sırf seni merak edip yn düşerler, rahatsız ederler ise en- €diyorum!.. sebebden Magda ile birlikte dişarı #Miyorduk. Yalnız Avusturya - Ma- "stan sefareti Bosna Hersekte öldürü- Avusturya veliahdinin istirahati rn- ; bu İcin Beyoğlunda muazzam bir ruhent kin etmiye imkân bulamadım. Hattâ, bir aralık, onu itham ettim: — Sen bu cinayette bir cörmün vars| Yaş gibi ağlıyorsun! diye bağırdım. Hiç cevab vermedi. Fakat daha çek şiddetle, boğulurcasına, katıla katile ağ- lahı durdu. Ancak akşama doğru sükün bulduğu zaman, benim odanın ortasmda, | sessiz ve dalgın bir halde, fena düşün- celör içinde şarab içmekte Olduğumu! farkedince, ilk defa şu Hirafla bulundu:i — Evet, dedi, Benden nefret duymakla hakkın var! Ben bu büyük cinayetle bel- ki suçluyum, Fakat sana yemir ederim, | benim hiçbir günahim yoktur. Bauman'a bilmemeksizin âlet oldum, bir takım fe- nalklar yaptım, Bunu, sonradan anla- âmn., | Fakat bu fenalıkların ne olduğunu, Bauran'a neden ve he gibi sebebler al- tında âlet olduğunu, bütün ısrarlarıma rağmen, izah etmedi. Ben de onun o gün akşama kadar adetâ harab olmüş bulun- duğuna acıyarak, esasen kendi. isteme dikço bu esrarlı kadının ağzından bir şey alınamıyacağını pek iyi bildiğim için 1- rardan vazgeçtim. Fakat Magdahın . bu itirafı, aramizda geçen. bu. muhavere| bende günün “birinde Magdanın da el- bet te takibata uğrıyacağı endişesini u- yandırmış, herhangi ani bir emrivakis maruz kalmamak için bu cihetten de ih- tiyatlı hareket etmiye sevketmişti. İşte bu sebeblerle Magda hakkında ki- zıma hiçbir şey söylemiyordum. Bauman'ın hazine evraktaki vesika meselesine gelince, bu da şaşılacak bir şekilde, gene Magdanın tahmini veçhile cereyan etmişti: Bankadan 2000 lirayı aldığımın ertesi günü ihtiyaten eve uğradığım zaman mi- safir salonunda Neve Freie Presse muha- biri Mösyö Abraham'ın beni beklemekte olduğunu gördüm. Beni eski dostu şeh- zarle Halim efendinin köşküne götürece- ğini söyler söylemez işi anladım. — Bstağfurullah.. irade çıktıktan son-! ra hemen işe başlarsınız, ümid ederim... — Şübhesiz. (Arkası var) Resimli zabıta hikâyemizin hal şekli Muavin, darbeyi yedikten sonra düşer- ken ceketinin mendil cebinde tasıdığı mür- | | rekkebli kalem parçalanmıştı.(1 numaralı resimde mürekkebli kalemi sörüyorut. 7 numaralı resimde akan mürekkebi, 9 nu- maralı resimde de Healey'in öyerindeki mürekkeb lekesini görüyoruz, 10 numa» || ralı resimde ise kırılan stlonun parçaları İ| yardır). Healey cesedi, damın kenarma gölürürken, akan mürekkeb elbisesinin Nöbetci Eczaneler Bu gece nöbetel olan eczaneler şunlar. dır; İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Şeref7. Alemdarda: (Esad). Beyazıdda: cAsador). Sa da! (Teo- los). Eminönünde! (Mehmed Kâzım Eyübde: (Hikmet Alamaz). Fenerde: (Hüsameddin!. Şehremininde: (Hamdi), Şehzadebaşında! (Hamdi). Karagümrük. te: (Fuadi. Küçlikpuzarda: (Hikmet Ce- mil. Bakırköyünde: (Merkezi, Beyoğlu cihetindekiler: İstikiai caddesinde: o (Kanzuk), Gala tada: (İsmet). Taksimde: (Nizameddin). Kurtuluşta: (Necdet). Yenişehirde: (Pa. tunakyan). Bostanbaşındı: (İtimağ). Beşiktaşta: (Ali Rıza). Hoğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler; Üsküdarda; (Selimiye). Sarıyerde; (A- sa1), Kadıköyünde: (Moda, Merkezi. Bü, yükadada; (Halk). Heybelde: (Malki. parlamentosunun Oüstüne doğrudan doğruya Fransız bayrağını çekecek O- lan müstemlekecileri El Kabes en ev- vel alkışlıyacaktır. de dik. d ediyoruz ki bu hareket Ür İzi halkının siyasi olgunluğur İbat eden bir delil olarak anılacaktır. TARIHDEN SAYFALAR (Baş tarafı 7 inci sayfada) Römülüs Palatin tepesine, Romüs te “ vantin tepesine çıktı. Hangisi daha akbaba görürse onun dediği olacaktı. Romülüs on iki, kardeşi altı akbaba gördü. Ro: bunun üzerine Palatin tepe- sine, şehrin hududunu bir sapanla çizdi. Romüs buna engel olmak istedi ve çiz- giyi atladı. O züman Ram -— Bu hududu kim aşarsa böyle ölsün! Diyerek kardeşini rdü, Roma şeh böylece kuruldu. (Milâddan evvel 21 ni- san 743). Şehre halk lâzımdı. Bunları toplamak için de bir çare buldu: Civardaki mukud- des bir ormana kim $ rsa ona dokü- nu'mamasını emretti. Artık her taraftân öraya bir takım katiller, hırsızlar, kaçak esirler ve sürgünler gelmeğe başlamıştı. Romülüs şimdi Alba'dan gelmiş olan arkadaşlarile, ormana sığınan yabancıla- Ta kral olmustu. Bu öyle bir krallıktı ki bütün halkı er- #eklerden ibaretti, Romülüs kadın ist- yordu. Komşu köyler ve kasabaların her biri bir başka kralın idaresinde idi. Onlardan kadın istedi. Fakat alaylı bir cevab aldı: — Kadınlar için de bir sığınak yapın! Doğu tarafında Sabin'ler oturuyorlar- dı. Romülüs onları bir gün Konzos şeri- liklerine çağırdı. Sabinler ailelerile bir- Dikte geldiler. Eğlenmeğe başladılar. Romülüs şenliğin en coşkun bir zama- nında arkadaşlarına bir işaret verince Romalılar oyunları seyreden kizlar üze- rine saldırdılar. Onları kaçırdılar. Böy- lelikle birer kadın buldular. Sabinler öç almak istediler, Silâhlana- rak Romaya saldırdılar. Romülüs Palatin'in karşısındaki Ka- pitol tepesini de tahkim etti. ; Romahlarla Sabinler bu iki tepenin ortasındaki vadide dövüştüler. Harb müdhiş oluyordu. Sabinler kalabalıktılar ve intikam hırsile yaman dövüşüyorlar- dı O kadar ki Romalılar yenildiler, kaç- mağa başladılar, sapanı bıraktı: i Romülüs'ün zafer ümidleri kelmayın- ca mabud Jüpiter'e ellerini uzatarak Y. vardı: — Bizi kurtar. Eğer bunu yaparsan sa- na bir mabed yapacağım. Romalılar kendilerini toparladılar. Bu sırada Romalıların karıları da çocukla rile birlikte iki tarafın ortasına atıldıl Kardeş ve babalarilte kocalarının dö memelerini yalvardılar, Bu hal her iki tarafın da yatışmalarma sebeb oldu. O kadar ki Sabinlerle Romalılar ondan son- ra birleştiler ve Sabin krah Tatyosla Ro- ma kralı Romülüş Palatin tepesinde likte saltanat sürmeğe başladılar. Taty ölünce Romülüs tek başına kral oldu. Da- ha birçok kavimleri idaresi altına alarak yurdunu büyüttü. — Romülüs milâddan 715 sene evvel Şev£ bataklıkları yanında Romalıları töpledi Onları böyük bir geçid resmi Yaptırs- caktı Fakat bu sırada birdenbire kor- kurç bir fırlına koptu. Gökleri kara bu- lutlar kapladı. Şimşekler çaktı, gökler gürledi. Yıldırımlar düştü. Halk büyük bir korku içinde kaçışmağa başladı, Fırtınadan sonra Romülüs'ü göreme- diler. Arayımeca da bulamadılar. Birkaç gün sonra senato azasından birisi: — Romülüs, yıldırımlar ve şimşekler ortasında bir araba ile göklere çıktı. Göz- ierimle gördüm. O, tanrılara karıştı. Dedi. Buna herkes inandı ve Kirinüs adile ona dâ tapmağa başladılar. Hikâyenin şeklinden de anlaşılacağı üzere bu bir hakikatten ziyade, efsanedir. Orta ve Cenubi Avrupada (Baştarafı 3 üncü sayfada) zusunu ifade etmekten ziyade bir nezas ket hareketi olduğu ve evvelce yapılan ziyaretlerin iadesinden başka bir mak- sad takib etmediği muhakkaktır, Fakat, Belgradla Fransa arasında eski mutlak ve hararetli samimiyetin baki kaldığı da iddia edilemez. Durum, bü şeklile henüz tsm bir vuzuh arzediyor sayılamaz. Bir çok sürprize yer verecek bi ji selerin vukuu her zaman bekler r Selim Regip Emeç