” FY S SAA N tar ee Sayfa Hergün Köylüyü kaldırmak için Hazırlanan proje ! —— Yazan: Muhittin Birgen B ir zamandan beri hükümetin muhtelif dairelerinde bir takım faaliyetler göze çarpıyor. Dahiliyede Ziraatte, Maliyede, İktısatta bu iş et- rafında bir takım şeyler hazırlanryor ve bunlardan arada bir, parça parça bahsediliyor. Başvekilimizin son def_a yaptığı seyahatler esnasında yaptığı vaatlerle alâkadar olan bu çalışmala- ran hedefi, köyü kaldırmaktır. Köyü kaldırmak... Bu, o kadar ağır bir iştir ki hükümetin bu ağırlığı kal- ni insan merak ediyor. Pek az muhitte biraz canlı bir halde duran köy, Tür kiyenin ekser yerlerinde o kadar düş- kündür ki onu, bu asırda yaşayan bir milletin varlık hücresi olarak görmeğe insanın gönlü bir türlü razı olamıyor. Bunun için hükümet te şimdi anu kal- dırmayı düşünüyor. Çok ağır iş, fakıat, nihayet başarılması zaruri olan bir iş- tir. * Köylüyü kaldırmak işindeki müşkü lât, bir kere bizzat köylünün size kat- şı göstereceği Mmukavemetten başlar, kavemet ve hattâ muhalefet güste - rir. Bu, ksamen bütün dünya köylüsü gibi, onun da muhafazakâr olmasından ileri gelmekle beraber şimdiye kadar hükümet memurları ile olan temas tecrübelerinin kendisinde bırakmış pl duğu acı hâtıraların da eseridir. Haki- kalten, yakın zamanlara kadar köy nün devletle olan münasebetleri on: tatlı hâtıralar bırakacak tarzda d di. Osmanlı, ona âdeta düşman mua- melesi yaptı ve belki de düşmana yap- mıyacağını köylüye yaptı. İltihal ve Terakki onu düşünmeğe vakit bulama dı. Köylüyü efendi olarak ilân eden Cumhuriyet ona doğru gitmek için vü- Ka birçok gayretler yaplıy: dan memlekette yapılacak ğu onu köyle lâzım geldiği nisbet ve şeklide meşgul olmaktan menetti. Son senelerin sanayi yaratma faal de, işin bünyesinden doğan bir tabillik ile, köylünün ihmalini mucip oldu. * nün ruhu memura ve münevvere kar- ş' İerin bir itimatsızlık hissi ile dolu- & . Karşısında memuru, münevveri Sördüğü zaman ilk işi «şüphe» dir. «Acaba niçin geldi? Gene benden ne isteyecek?» diye düşünür. Hattâ dev- let gidtp köylünün eline birer birer pa ra dağıtacak olsa, almak için bir kere düşünür, «acaba bunun allından ne çıkacak? Birkaç gün eonra bunu ben- dön birkaç misli ile geri mi isteyecik?» diye düşünür. Son senelerde hayli küuv velini kaybetmiş olmasına rağmen, 2- sırların keşmekeşi içinde yerleşmiş o- lan bu hissin büsbütün kaldırgması için zaman Vâzımdır. , İkinci derecede, köylü fendiyetçidir. Üçüncü düşkündür. İktisaden düş! unsuru kallızmak ise çok güç olur. Sonra devletten aldığı nüfuzu köylü- ye, köylüden aldığı nüfuzu da devlete satan” müteneffizleri de hesap edelim: Köylüyü ekseriya iktısaden kendisine bağlamış olan bu unsurun başlıca vazi fesi de en temiz işlere bulaşık su kat- maktır. Bunlarla da uğraşmak icap e- decektir. * Hülsa, hangi taraftan bakılsa iş müşküldür. Şimdiye kadar sızan hava F dislere bakılırsa hükümet köylerde birtakım kollektiviteler vücude getir- mek fikrindedir. Buna göre bir takım teşkilii yapacak, hattâ büyük bir de banka yapıp kaldırma vincini bu ban- kanm temelleri üzerine oturtacaktır. Bütün bunlar güzel ve mümkün şey- lJerdir. Ancak, gönü! istiyor ki hükü met bu projelerini ikmal ettikten son- ra kat'i kanun şeklini alhp tatbikata dırmak için nasıl bir vinç kullanacağı- |. Ben onları — çok i — tanırım : Kendilerine yapacağınız — bütün yar- dımlar ve bütün iyiliklerde, bu| unsur, herşeyden evvel — size mu- da biryan | Bütün bu sebeplerden dolayı köylü-| Çocuk her oyuncuntan ayni dere - cede hazzetmez, bazılarına karşı lâ- kayt kalır, bilâkis bazılarının üzeri- ne düşer.. Çocuğun — düşünmeksizin — yaptığı bu tercih tabif meyillerinin istika - metini gösterir, en fazla istidadı, en çok sevdiği noktadadır, t Amerikalıların baş Vurdukları garip İlân usulleri HERGÜN BİR FIKRA Kıymetli eser Meşhur Fransız yazıcısı Aleksan- dr Dümafis'in tiyatroda bir piyesi oynanıyordu. , yani Dü - mafis'in babası da tiyatroda idi. Pi- yes çok beğenilmişti. Dümaper'i ta- nıyanlardan biri perde arasında ya- Bir şişe üzerine Yılbaşı münasebetile — Nevyorkta 3585 kibrit bir çok kimseler birer mektup almış- lar bu mektuplarda inıza yokmuş, şusa| İslif edebilir misiniz? tırlar yazılı imiş, «&bu mektubu kimin Tabif nereden çıkscak?'” Amerika- gönderdiğini merak - ediyorsanız siga- | gah Artık her salorda, eller sıkıldık- ranızın ucuyla kâğıdı. tutuşturunuz!» Ğ îu işi ynpanla_ı me*mp kâğıdının d oe içinde muayyen bir yerin tutuşup o- SikEklE " 'Sönte yulduğunu görmüşler ve o oyulan kıs- rtaya büyük kib lmın da bir ticaret müessesesinin ilânı o_ı a"ka'ıly. olduğunu görmüşlerdir. :lıyı:r ::' ?: dsenede biten şatranç oyunu| bönsi bir şeyin, Kanadada muhabere - ile şatranç M“h"mm |müsabakaları tertip eden bir umiydl;:îmdı ÇA vardır. Bundan dört sene evvel, cemi- h: ıfıyoıı Kını d.' yetin müsabakalarından birine giren a azla lı.lınl w&_ Londralı bir zat, son günlerde bu mü- gı 'd*"”“.k"' sabakanın şampiyonluğunu kazanmış- lanıd)::h Klive- b tır. Şampiyon bu müsabaka uğrunda * doho.rı -. kmini çamapı. :Sııı İs.(?i!-lnı posta parası verdiğini Yonluğu muhafir n za — etmektedir. iyi olurdu. İş büyük ve karışık oldu-| Rekoru, bir şişe ğu için bu usulün zatarı değil, faydası üzerinde — 3585 olür. Meselâ, vaktiyle Ziraat Banka- kibrit istif etmek suretile kırmıştır. sı kredi kooperatifleri meselesinde bul yye. x M üsulü tutmuş olsaydı hem, birinci saf- hada birçok emekleri berhava olmaz, hem de ikinci safhanın elde ettiği ne- ğ ü ticeler çok daha yüksek olarak bugü-|, Pöristen gelen bir habere göre saç- 'ne kadar birtakkin içler görülmüş, hü- lara yapılan permanant gibi şimdi de kümetin bugünkü hamlesini daha ka- | Sehrede permanant yapıyorlarmış. İay ileri götürmeğe yardım edecek bü-|, Her gün boyanıp pudralanmaktan yük bir hazırlık yapılmış bulunurdu. bıkan kadınlar bunun da bir çaresini a- Maalesef, köyde kredi işini halletmek |Yamışlar ve nihayet güzellik mücssese- üzere İkinci teşebbüs olarak yapılan lerinin yargımile, yüzde bozulmıyan son kredi kooperatifleri teşkilâtı, az e- | Sâbit boya ve pudımlar meydana getir- tüt ve ameliye tatbilkat yüzünden mey | mişlerdir. danda çok eksik ve hattâ bazı yerler-| — İsmine, yüz permanantı denilen bu de de menfi neticeler vermiştir. boyalar, bir şiringa vasıtasile dudaklara Kuvvet ve zaman tasarrufuna müh- | Ve yanaklara yapılıyor ve çehrede bun- taç olan bizler için işlerimizin tanzimt|lar bir ay kalıyormuş. Artık kadınlar ni daha dikkatle yapmaya mecburiyet | sokaklarda yüzleşini, gözlerini boya- vardır. meyacaklar, ve yanlarında ayna taşımı- yacaklarmış. tan, nasılsınız, i- Yüz boyaları da Permanant yapılıyor Muhittin Birgen İSTER İNAN İSTER İNANMA! Çocuk küçükken taze bir dala benzer, istidadının istikameti değiş- tirilebilir, fakat mecburiyet ve zaru- Tet yoksa onu tabil meylinde bırak - mak müreccahtır. ——— —— (SÖZ ARASINDA Mehtapta hırsızlık Eden adam Be_rael etli Lancashire'de — garip bir hırsızlık davası rüyet edilmiş ve hırsız herke- sin hayretle açılan gözleri önünde be- ract etmiştir. Hırsızın avukatı mahkemede, hır- sızlığın işlendiği zaman mehtap oldu- Sonu ye müteklilinin de bap redihiği larda çalma hastalığına — tutulduğunu ileri sürmüştür. Hâkim mahkemeyi bir ay öteye talik etmiş ve bir mehtapta hırsızla beraber yole çıkmaş; Hayz bükilkin dö cür danını aşırmağa kalkınca ertesi gün mahkemeye dönen hâkim maznunu beraet ettirmiştir. Kocasına kapıyı açmıyan kadın mahküm oldu Matild Bruns isminde bir Fransız kadını Paris ceza mahkemelerinde evi- nin kapısını geceleri kocasına açmağa mahküm edilmiştir. : Terzilik yapmakta olan Matild'in kocası Bruns geçenlerde - çok soğuk bir gecede bir yalağın içinde uyurken Paris polisi tarafından yakalanarak merkeöze götürülmüş ve orada verdiği ifadede, herhangi bir gece saat on bir- den sonra evine dönmeğe mecbur kal- dığı zaman karısının kapıyı açmadığı- ni ve hattâ bir kere su borularının üs- tünden çıkarak pencereye kadar ye- Bştiği halde karıst tarafından sopa ile karşılanarak içeriye sokulmadığını ve kaçarken de başına düşen bir buz par- çasile yaralandığını söylemiştir. Bu ifade üzerine ertesi günü polis merkezine celbedilen Matild kocasına karşı gösterdiği fenan muameleden do- layı mahkemeye sevkedilmiştir. Mahkeme kadını üç gün bapis ce- zasına mahküm etmiş ve herhangi sa- atte olursa olsun kocasına kapıyı aç- mağa mahküm etmiştir. İğım vak'ayı düşün, âdeta bir ınhadıd. Beçilmezden evvel umumi efkâra arze d edilen tedbirlerin glâ- Belediye yıl sonu münasebetile Haliç vapurları ida- resinin hesaplarını gözden geçirmiş, idarenin belediye- ye inlikal ettiği zemandanberi bütün vapurlarını tamir ettirdiğini, pürüzlü hesaplarını temizlediğini görmüş ve sıkı br tahmin ile idarenin 1937 yılımda kendisine 50 'STER İNAN İS bin Bradan fazla kâr bırakacığım hesaplamış. Biz bu neticeyi gördükten sonra her yıl binlerce lira açık yeren eski Haliç Şirketinin 6 zaman muntazam iş- iemiş olduğuna pek inanmıyoruz, İakat ey okuyucu sen: TER İNANMA! , Birincikâ 28 —at Sözün Kısası Şahadetname fabrikası İsmet Hulüsi $r arkadaşım gazetede -bir hat — vadis görmüş bana anlattı: —| Sultanahmette oturan bir zatın di ğer bir arkadaşile birlikte sahte lise şaf hadetnameleri yapıp sattıkları ihbar & dilmiş. " Bu şahadetnameler ile üniversiteyd girenler olduğu gibi işe yerleşenler dd varmış.. Arkadaşım ilâve etti: — Çok garip değil mi? Ben garip bulmamıştım: — Bilâkis, dedim, hiç de garip der ğil.. Olagan şeylerden. , — Olagan şeyler deyip geçiyorsumi Bu adamların yaptıkları sahtekârbıl/ değil mi? : — Evet.. ğ — Hem de büyük bir sahtekârlık! — O telâkkiye bağlı.. Arkadaşım bu - soğukkanlılığımd hayret ediyordu; bu sefer ben ona sotk maya başladım: — Koyun eti yerine keçi eti ıııulj İ yor mu? — Eveti — İyi su yetine terkos suyu satrlli yor mu? HŞ — Eveti — Sağ yağ yerine Margaren satanlaği bulunduğunu biliyor musun? 1 — Bihyo:ııml € — Zeytinyağı yerine nasıl iıühj j edildiği belli olmıyan, zeytinyağı maktan çok uzak yağların — satıldı; biliyor musun?. — Biliyorum. — Daha bunlar gibi çok şeyler sa, yabilir miyim? — Sayarsın!.. — Öyle ise mesele yok. ğ — Nasıl mesele yak.. Benim anlattir İ name fabrikası açmışlar.. Parayı veNÖ' şahadetnameyi alıyormuş. — Bu bir ahlâksızhk değil mi? — Ahlâksızlık olduğu muhakkakl — Öyle ise fiye tabit görüyorsund — Niye tabit görmiyeyim.. Benirif saydığım şeyler ahlâksızlık değil mi? — Evet amma.. Öteki daha büyül bir ahlâksızlık. — Ahlâksızlık ölçü ile ölçülmezsi birine küçük birine büyük diyorsun Mademki öteki yapılıyor. Üzüme baka kararan diğer bir takım üzümlet de böylesini yapacaklardır. Hi Eskiden insan vücudunun gıdası Ü* zerinde hile yapanlar vardı, şimdi d© insan dimağının gıdası üzerinde hile yapanlar türemiş. Aralarında ne fa! var ki... ş İsmet Hulüsi —— rearnmarsare eee * R ' Ü , Biliyor musunuz ? —a 4 1 — 1801 de İngilizler FransızW:ı Mısırın neresinde mağlüp eımış:erdî_l_ 2 — 1882 yılında Amerikada reisi cumhüur kimdi? Ş 3 — Meşhür tarihçi ve fHozof MâK” yavel hangi yılda, nerede doş':!l“* hangi yılda ölmüştür? $ (Cevapları Yarın) * Dünkü Suallerin Ceyapları: Ğ | — Avustralyadaki Tasmaniya & dası 1642 de Abel Janssen T isminde Hollandalı bir gemici tarafifr dan keşfediimiş ve buraya Tesmatfl, ismi verilmiştir. d; 2 — «Aksi rüyin suya salmış ğ «Amber etmiş toprağın ismin, yun, adın gliur mısraları Fuzulinindir. 3 — Omaha şehri Birleşik Ameriliğ dıo Nebraskoda — Misuri 1