3 Üçadam ve bir kız gecenin çiv- civli bir saatinde şehrin en büyük öaddeşi üzerinde isteksiz bir ta- vırla yürüyorlar. Elektrik lambe- ları köşe başlarını (bu köşe başla- rı yepyeni bir hayatı kucaklıyan sokakları muazzam cadde ile bir- leştirir.) Dairen medar aydıulatı- yor. Kenar kâldırımları üzerinde- ki açık kapıların kâh bir, kâh iki tarafında büyük camlarla cadde. den &yrılmış camakânlardan geniş ziya huzmeleri tranvayların üze- rine kadar aksediyor. Süratle ge- çen otomobilleri pencerelerinden içindeki gölgelerin bir köğeye doğ- ru yaslanmış oldukları farkedil- mektedir. Mütemadi çan seşlerile çıngıraklı yılanlar gibi caddenin orta yerinden kayıp giden tramvay arabaiarında basamaklara kadar tagan velaşlı bir kalabalık,. ç adamdan hiri yanından ge- çen birisine selam veriyor. Kızlü- zumsuz bir merakla veya merak- sızlıkla bu adamın kim olduğunu soruyor. Ve verilecek cevgbı din- lemiye bile temayül göstermiyor. Zira bu, onu alâkadar eden bir şey değildir. Üç adamdan diğeri; bir saat önce birbirlerile nası) bu- luşmuş olduklarını düşünüyor: Pas- tahane, garsonlar ve âra sira ge- lip ancak bir kaç dakika oturan, sonra kâh pusula, kâh kart bıra- ken iyi giyinmiş ve güzel esans- lar sürünmüş kadın ve erkekler.. Üç adamdan üçüncüsü — ki kızı beraberinde pastahaneye geti- rendir. — Sol tarafına aldığı kıza mütemadiyen bir şeyler fısıldaya- rak, bu gece musafir olması için söz almıya çalışıyor. Kız yavaş sesle gülüyor, Belki de adama öy- le geliyor. Zira kızın yüzünde, ba- kıldığı vakit hiç te gülmeğe ben- zer bir iz yok. Bu her halde gö- rünüşten ibaret olsa gerek.. Öyle insanlar vardır ki yandan bakınca başka, karşıdan bakınca gene baş- ka türlü görünürler. Ve hatta he- men herkeste bu böyledir. Kiz diğer iki kişiyi de meşgul etmiş olmak için ara sıra herkesi alâkadar edecek meselelerden lö- kırdı açıyor. Hayatın pahalılığın- dan eşya İfiatlarının çok artmış ol- dugundan — hatta bu başındaki A D A M V E şapkayı elli İiraya yaptırdığından — bahsederek, sinemalara, yakın» da verilecek bir baloya geçiyor ve oradan yeni açılan bilmem ne barına — bu bara artist olarak davet edildiği belde bu teklifi reddettiğini de ilâve ettikten son- ra — gtlıyarak, kendini anlatmı- ya koyuluyor, Asıl işin tuhafı ya- nı sira yürüyen üç erkeğide bun- ları dinlemeleri için zorlamasıdır. Fakat bütün bu konuşmalar zaman zaman caddenin uğultusu ve na- kil vasıtalarının gürültüsü arasın- da boğuntuya geliyor, inkitaa uğ- rayordu. Bir aralık genç kız; “bir dakika müsaade,, diyerek kendi ne gelâm veren bir adamia ayak üzerinde epeyce uzun süren bir mülâkatta bulundu. Üç adam &#r- kıntılı bir vaziyette onu bekliyor- lar. İçlerinden birisi “gene takıldı birine,, diye mırıldanıyor; diğerle- ri onun ağzının oynadığını görü- yorlarsa da sesini duymadıkları i- çin ne söylediğini anlıyamıyorlar. Fakat tahmini bir şekilde ve iti- yağdi bir hareketle tasdik makg- mında başlarını öne doğru sallı- yorlar. Kız arkadaşlarına iltihak ediuce gene aynı tempoda yürü- meğe başladılar. Büyük bir mağa- zanın kapısından prova edilen bir caz plâğının sesi yükseliyor. Ea- pınin önüne toplanan sekiz, on kişilik meraklı kafilesine onlarda katıldılar. Kendilerinden önce ge lip birikmiş olanlar dağıldı. Onla- rın boş bıraktığı yeri yeni merak- lıların dolduracağı sırada ses ke- sildi ve üç adamla bir kız da ©- radan ayrıldılar, Kızı getiren; “bi- rer şarap içelim şurada!,, dedi. Ötekiler oyun bozanlık etmemek için onu takip ettiler. Bir keman bir kitar ve bir armoniğin polka- lar çaldığı küçücük bir meyhane de tezgâh başında hemen birer şa- rap yuvarladılar. Kız: “bir daha), dedi, Kadehler yeniden doldu ve Rumeg bir şarkının ilk mısraı ile boşaltılıverdi. Kız: “Bir dahal, diyemedi. İçlerinden birisinin tek- lif etmesini bekledi, Kızı getiren onu biraz manalı bir şekilde bile- ğinden tutarak tezgâhtan indirdi ve tekrar caddeye çıktılar. Bir kaç adım daha yürüdükten sonra bir tanesi: “Ben buradan tramva- ya bineceğim,, dedi. Vegüya ken- dini mazur göstermek mecburiye- tinde imiş gibi ilâve etti: <eve gitmem lJâzım!>. O ayrıldıktan sonra kız 80l ta- rafındakine: “Arkadaşınız evli mi- dirt,, diye sordu. Ve bu seter c6- vabı alâka ile bekledi. (Bekâr k&- dınlar çok defa, yeni tanıdıkları erkek arkadaşları içinde evii olap- lara karşı hususi bir merak gör terileri.) O, «hayıtl» dedi. «Bu ak- şam bir misafiri var, Onu bekle- yecek». Kız gene: «Misafiri kadın mı? yoksa erkek mif» diye sordu. «Geliba bir kadın!» cevabını aldı. Bu cümle, onun beklediği bir ce- vap değilmiş gibi hayrette bırsktiş gayri ihtiyari: «fakat hiç te çap- kın bir adama benzemiyordu.» Sol tarafındaki adam yani kendisini getiren ve bu gece de evinde mi- safir etmek istiyen, alkolün de t8- sirile biraz asabileşti. Bu adamla önceden bir tanışıklığı mı vardı? yoksa gözüne mi kestirmişti. Zir& bu kadar alâka göstermesine baş- ka bir manâ verilemezdi, Bununla beraber susmakla iktifa etti. Sağ taraftaki adam muhtemel bir ça tışmayı - hele bilhassa caddenin en kalabalık yerinde - önlemek için: «henuz bir şeye karar verilmedi, nereye gideceğiz!» diye bu patla- mıya hazır gebe sükütu bozdu, Hal buki arkadaşı canının sıkılmış oldu- gunu anlatmak için biraz sert ve kat'i bir sesle: «hiç bir yere gitmiyoruz» diye kestirip atmak istedi. Ve böy- le hareket etmekle zannetti ki kız yelkenleri suya indirecek ve demin, biraz evvel yapmış olduğu halayı tamir için af dileyecektir. Lâkin vaziyet büsbütün başka türlü cere- yan etti. Şarabın tesirile hafifçe bağı dönmekte olan kızın yanak- ları pembeleşti. Bu lâftan alınmış — Devamı 251 de — Yazan: — Fahir ONGER e 257 — Servetifünun — 2408