15 Ekim 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 13

15 Ekim 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

3 ADAM VE 1 KIZ — 237 den davam — olduğu belliydi. Bir solukta du- daklarının arasından «öyle ise ay- rılalım. Böyle gezmenin bir manası yok.» sözü çıktı. Gelene geçene mani olmemak için, bir sokağın köşesinde durdular. Sağ taraftaki adam; «Azizim münakaşanız yer- sizdir.» diyerek aradaki muvakkat soğukluğu bertaraf etmiye çalıştı ise de kız: «Fakat bundan daha büyük hareket olamaz, hem 8iz beni ne zannettiniz şeklinde lâ- kırdılar söyliyerek bitirmek istedi. İstedi ama netice öyle çıkmadı; bir iki dakika sonra ihtilâfı icap ettiren her türlü sebep zail olmuş, eskisinden aha neşeli hava doğ- muştur. Hatta kız, kendini getiren adamın koluna girmiş hafif bir ge- kilde ıslık çalarak şarkılar mırıl- danıyordu. Bunünia beraber hep birlikte eğlenmenin imkânı olna- dığını anlayan diğer adam, henüz gişeler kapanmadan bir sinemaya girmek için yanlarından ayrıldı. Onun bu aynlışı ötekilere bir parça daha hayat vermiş gibi gözleri parıldamağa ve bileklerinde kanın dahs çabuk döndüğü hissetmiye başladılar. Şimdi gene bir saat ev- velki gibi baş başa idiler, Felekten çalınacak gecenin programını İste- dikleri gibi yapabilirlerdi, Kızın teklifi üzerine bir mezeci dükkâ- nından yenip içilecek öteberileri tedarik ederek adamın evine git- miye karar verdiler. Ve kendileri gibi sarhoş insanlara bakarak ve gülerek caddeyi geçtiler, Adam ar- kadaşlarının kendi arzuları ile ay- rıldıklarını unutmuş «onları iyi ki atlattım» diye içinden söyleniyor, ve seviniyordu. Sinemaların elek- triklerle aydınlanan kocaman, renk- li afişleri ve bodrum katında, ba- zan da asma katlarda açılmış olan dansinglerin perdeleri arasından sızan caz ve dans gürültüleri yük- sek sesle konuşmalar ve bütün bun- lara inzimam eden vesaiti nakliye patırdıları, arkada kaldığı sırada kız; kendisine öğretilen bir pren- aibi, pazarlığı önceden kestirmek prensibini hatırlar. Sokağa sapıl- mış ve eve girmiye yirmi adım kalmışken bu bir bekâr evins ve o evin perişan odalarına bir gece lik şeref vermenin değeri üzerinde bir uyuşamamazlık ortaya çıkar. Düşündüğü ile işittiği “arasında muazzam bir fark bulan kız fazla konuşmiya bile lüzum görmeden geri döner, Adam belki pişman 0- lar ümidi ile sokağın başında bir kaç dakika beklediyse de, kızın köşeyi saparak kalabalığa ve elek- trik ziyalarına karışıp kayboldnğu- nu görür. Ve elinde yiyecek pa- ketleri olduğu halde boş evine girmekten başka çure bulumez. © Harp romanları — 258 den devam — Sansör ancak bir müellifin ce- miyetin emniyetini bozacak ve ordunun süksesini kıracak mev- zulardan men ediyordu. Fakat akıcı ahlâk veya keli. melerin manasını düşünmüyordu. Kendi görüş bakımından bile bu sansör çok cömertti. Çünkü “Ateş, sefalet üzerinde çok ısrar ettiği, harbin doğurduğu utançları anlattığından sivil ve muhariplerin “ahlâk, ları için zararlı sayilabilirdi. Zira bir Alman romancısı olan Remargue'in *Garple yeni bir şey yok, adlı eseri “Aies,den daha modern, natüralist lirizmi çok ek. sik ve daha az bir “talent, la yazılmış olduğu halde Versailles muahedesinden ancak dokuz sene sonra neşredilebildi. Bütün bu seneler içinde Al- man edebiyatı harp aleyhtarı eser- ler vermişti. Bu iş Fransız ferdiyetgiliğinin bir neticesldir. Bütün bunlar, Verdunda tutu- nabilmeye ve müttefiklerle bir- likde zaferi kazanmaya mani ola- mamıştır. Bu individualizm Fransız harp romanlarını harpten sonra neşre- dilen diğer romanlardan üstün kılmaktadır. Çünkü her sanat eseri herşey- den evvel insani idi. Bunu Florian Parmentier'in *“Otsragan, ında görüyoruz. Bu eser baştan aşağı, sert, hazin ve sağlam- dır. Peri — 260 dan devam — na yakın olmuşdu. Her yerde onu sevinçle karşıladılar. Küstah ve alaycı tipler artık kalmamıştı!.. Bü- tün erkekler onun her arzusunu yerine getirebilmek için ışık et rafında dönen pervaneler gibi; hayran ve kıskanç gözlerile birbir- lerini eziyorlardı. 8 yaşında bir cocukken çirkin ve gülünç yüzü ile alay etmek için etrafında top- lanan kaba ve rnhsuz kimselerde artık yoktu, Her kes bu kadar gü:- zel bir kıza tesadüf etmediklerini söyliyerek onun gururunu okşa- yor, bu zarif adamların yüzleri songuz bir iyilik taşıyordu. Küçük şehir bayram sabahlarının renkli aydınlığı içinde canlandı. Genç kız bir anda her tarafta baheedil. meğe başlamıştı, Güzel sanatlar şurasının meşhur estetik cemi- yeti azaları bir gün toplanarak tertip edecekleri güzellik töre - nile onu halka tanıtmak iste- diler. Şehrin serbeât fikirli gaze- teleri, sanat mecmuaları ve divar- G) . Sait Faik — 255 den devam — ülirafları da ne kadar da samimi: 1) «Galiba kültürüm müsait değil!» 2) « anlayamıyorum, ne ya- payım?» 3) «Artık günlerce hiçbir şey okuyamayacağım (!!1) Bu üç cümledeki samimiyet Sait'in tenkidinin ciddiyet de- recesini tayin ediyor. Yâni bir nevi «Awlto.da-f6 (Bak, Laroussel) CRONOŞ 3 Bugünkü şiirimiz — 259 dan devam — sini biliyor. Cenaze isimli şiirleri- nin son mısraları ne kadar güzel: sÜzülme gelmiyor diye çelenkler en» “Mevsirasiz oldu ölümün» «Ne olurdu bir kış daha bekleseydin» «Bahar gelir, çiçekler açardı...» «Ölümün kimseyi sevindirmedi» «Atsız arabasız kaldı cenazen.» <Zoten alçak gönüllü bir adamdı,» “Herkesden uzak yaşardın;» «*Caml avlusunda.» «Ölümünde gürültüsüz olşunl..» 263 — Servetifünun 2408 re ü öm mm si

Bu sayıdan diğer sayfalar: