Tellikavak ile, Samim Kocagöz, realistlerimiz arasında kendine mü- him bir mevki temin ederken, biz- lere sevinç ve ümit fırsatları veri» yor. Muharririn “memleket edebiya- ty, hakkındaki fikir ve kanaatle- rini bilmiyorsak da hikâyelerini o- kuyunoa bu davayı iyice kavradı- ğını, veya hiç olmazsa mükem- melen hissettiğini tahmin ediyo- TUZ. Mevzu, ve bilhassa ütlüp bakı- mından, bu hikâyeler muazzam halk kitlesine tersddütsüzce gunu- labilir kanaatindeyiz . Fakat der- hal ilâve edelimki, Kocagöz bun- dan sonraki hikâyelerinde, kendi- liğinden sade olan üslübunu, biraz ihtimam ederek daha fazla sade- leştirmeğe teşebbüş eder ve dilimi- ze layık öztürkçe kelimeleri bir edebiyatçı gözü ile seçbrek kalemi- ne teslim ederse temennimiz mu- hakkak yerini bulur. «Memleket edebiyatım tabirini kullanırken sadece mevzu mesele- sini, veya daha kestirme, yazanı kastetmediğimizi ilâve etmeği lü- zumlu görüyoruz. Bizçe bu dava yazanın nıemleket içine ve balk arasına karışmasile değil ayni za- manda yazılanın oraya erişmesi benimsenmesile hallolunacaktır. Bu maksatla mahalli şive cazibesine kapılmadan Kocagöz'ün yaptığı gibi sade bir İstanbul dili, yani ideal sayılan Türkçe ile yazmak, bilhassa maksada uygundur. Kocagöz'ün üslübü üzerinde faz- laca durmamızın g&cbebi bundan ileri gelmektedir. Ele aldığı mevzularla muharrir memleketi hakikaten anlatabiliyor. Biz, dahâ evvel bu büyük isim al- tında, koca bir cilt neşreden Kefik Halid'e heyecanla koşmuş, fakat büyük bir inkişarı hayalle karşı- laşmıştık. Bu kitapta, muhar- ririnde fırsat buldukça öğmekten geri kalmadığı «işlek, kıvrak üs- Samim Kocagözün hikâyeleri TELLİ KAVAK Yazan : Z iya YAMAÇ | lüp'tan ve memlekti mecburen ara- ba ile gezen bir şehirlinin görü- şünden başka bir şey bulamamış- tık. Daha sonra bu vadide Saba- hattin Al; çalıştı ve okuyucuya memleketi az çok anlatabildi. Fa- kat şairliği yüzünden hikâyeleri «Romanse» edilmiş vak'alar halin- de kaldı. Kusursuz üşlübü ve daha fazla pervasız ifadelerile mektepli delikanlıları heyecanlandırmaktan geri kalmayan hikâyeleri, hemşeh- rilerini tanımak isteyen yurttaşla- ra hitap edemedi, Muharrir zekâ- sının inceliğini ispat edecek bir ha- rekette bulunarak hikâyeyi bıraka- rak romana atladı, Kuyucaklı Yu- suf ile milii edebiyat sırrını çözen- ler arasına karıştı. Biz iddia ede- biliki, iyi bir tevzi neticesinde, bu eser her türlü yurttaşa hitap ede- bilir ve çok geçmek <en çok oku- nan Türk romanı» diye anılabilir. Realistler arâsında Sajt Faik'in en ileri bir mevki iğgal ettiği şüp- hesizdir, Bu kanaati, hassateb Me- darı maişetten sonra edilmiş bulu- nuyoruz. Üslupta şair olan gen arkadaşımız tip ve karakterlerde bir ressam olabildiği için, san'at- kârları ve münevverlerimizi daima sevindiriyor. Zamanla okumasını özlediğimiz büyük kitleyede hedi- yelerde bulunacağı ümit etmekle belki hayale kapılmıyoruz. Sadri Ertem ile Kenan Hulü- si'yi şimdilik atlayarak daha yeni iki hikâyecimiz olan Kemal Bil- — Devamı 191 inci sahife de — M. EMİNESCU Yüzlerce yelkeniiden... Sahilleri Yüzlerce Acab, o kaçını parçalar Rüzgârlarla, © Yeryüzünü (dolaşan, Seyyah kuşlardan, Acab, kaçım (bağar Dalgalarla, terkeden iri niyetlerini Heryerde, Rüzgârlarla, Şarkılarını o aşan Meçhül Uyumaktadır, Dolgalarla, yelkenliden, dalgalar ? rüzgârlar ? bahtını koyver takip eder, seni, dalgalar kalan düşünce mırıldar onu. rüzgârlar. Çeviren: Cavit YA MAÇ 185 — Servetifünun — 2376