DD —i— e-- “BACALAR, pe pr ir rp HAKKINDA İYazan: M. Hulüsi DOSDOĞRU| Modern şiirin, daha umumi bir tâbirle muasır sen'atın en bariz vasfı; şüphesiz didakto - lirik olma- sıdır. Yani her san'at eserinin bir tezi ve bunun kompleksi demek olan melodisi buluuması şarttır. Hakiki san'atkâr o insandır ki; ne tezden ve ne de ritmden hiç bir fedakârlık (yapmaksızın eserini cemiyete sunar. Yeni san'atın diğer mühim hu- susiyetlerinden birisi de esasta ve teferruatta içtimai motiflere geniş yer verilmiş olmasıdır. San'atkâr olsun olmasın, herkesi; içinde ya- şadığı, çalıştığı, eğlendiği, iztırab ve eziyetini çektiği muhitine karşı kayıtsız kalamaz. Hele refleksleri diğer insanlara nazaran çok daha mükemmel, düşünüş, seziş ve gö- rüş kabiliyetleri başkalarından üs- tün olan san'atkârlar için, yaşa- dığı muhite yabancı kalmak kat'i- yen mümkün değildir. Bu sebep- ledirki “şan'atkârı muhit yetişti- rir,, tabiri âlem olmuştur. Daha serbest bir söyleyişle “san'atkârı cemiyet yetiştirir.,, diyebiliriz. Fa- kat bu hiç bir zaman san'atkârın mühitinin âdi bir kopyacısı olacağı manasına gelemez. Yazımın başında adı geçen “Ba- ealar,, adlı şiir mecmuasını ince- liyelim: Mehmet Dizmanın kitabını süsleyen 29 şiirini de tamamen okur okumaz hakkında edindiğimiz ilk fikir; “Bacalar, sahibinin muhiti- nin akışına, kıvranış ve gerpiliş- lerine, devrinin içtimai ve fikri buhranlarına lâkayt kalmamış ve cemiyet davalarına ayak uydur- maya çalışmış olmasıdır. kadın hastalıkları ve sâir buna benzer ğfetlere karşı şifalı ilaçları tecrübe edilmiş birmütetabbib idi; Topçularda otururdu. Bekir «Nalbant muhacir Bekir» diye anılır; trengi gibi âfetleri tedavi eden meşhur bir muttab ibdir.; Cer- rahpaşada otururdu. Berber dükkânları Berber dükkânları, bilhassa mektebli gençlerin, yani, rüşdiye, idadiye ve o âyardaki mektep- lerden me'zun olmuş okur yazar gençler en yakın alıbaplariyle bu- luşup görüştükleri yerlerden biriydi. Bilhassa direkler arasındaki berber dükkânlar pek şeretliydi; ekseriya, ayna arkalarında gizlenmiş şişe ve fivcanlarla, ufaktan <«çakıntı» da yapılırdi; bazanda, bilhassa eli yüzü düzgün gençler için, bu dük- kânlar, felâketli bir yolun başlan» gıcıda olurdu. Bertoli Bili altmış yıl evvelki Beyoğlu- nün âlafranga Lokanta - Biraha- nelerinden biri. 188 — Servetifünun — 2376 Beygir sürücüleri Kira beygirleri, atlar tramvay ve kira arabalarının yanında, İs- tanbulun başlıca nakil vasıtaların- dan biriydi. Beygir sürücüleri, İs- tanbulun baldırı çıplak külhabey- leriydi. Yanları sırada, ekseriya, uçarı, pirpiri çocuklar bulunurdu. «çıplak ayaklarında yemeni, bal- dır bacak çıplak, kısa potur diz kapağın üstünde, belde vımaykı kuşak, bağır kesimi yeleğin düy- meleri oldum olamya iliklenmez, mintanın düğmeleri çözük, bakır deri üstünde göğüs perçimi, gırt- lak yumru, dudakta afili tebessüm, ter bıyıklar komürle karaltılmış, fes, havasına göre, kaşlardan biri üstüne eğilmiştir». En küçüğü kan kırmızıdır, rezalet izindn yüzer. Bıçakçı Petri Galatanın azılı baldırı çıplak- larından, Avrupa tiyatrosunun namlı şantozu Peruz hanımın teh- likeli tutkunlarından, Avrupa tiyat rosunda Peruza âşık genç bir mi- ras yedi beyi, güpegündüz kar- nından bıçak ile vurup kaçmıştı. — Devamı 190 inci sayfada — Mehmet Dizmanın memnuniyet verici yegâne tarafı; bütün anlat- mak lstediği mevzuların beşeri, oluşudur. Çok şükürki “Bacalar, şairi makine devrinin buhranlı homurtusuna sırtını dönmüş, kulak- ları tıkalı, ayağı bukağli maval okuyan biçarelerden değildir. Mehmet Dizmanı hiç tanımayan biri bile şiirlerini okuyunca onun alışan bir kimge olduğunu derhal an- lar. Umumiyetle o; motiflerini bütün hayatını verdiği, adelâtını kemiren makinelerden alıyor. Nitekim kita- ba başlık olarak seçtiği “Bacalar,, da modern medeniyetin bir sem- bolü olması bakımından enteressan- dır. Belki o daha bu işin alt ba- samaklarında dolaşıyor fakat şu muhakkaktırki sttığı her adım onu biraz yukarıya çıkaracaktır, Mehmet Dizmanın “Bacalar, | bir serbest nazım denemesi sayıla- bilir. Kendisin nazım şekli olarak serbest bazmı geçmiş olmasıda bir tesadüf eseri addedilmemelidir, Serbest nazım o şiir kalıbidır ki insana; kafasını zorlamadan, tabii- lik, sadelik, normal fikir akışını bozmadan demek istediğini en mükemmel bir şekilde söyletir. Bizde aruzcılar, vesaire gibi mahdut kalıpların esiri bir sürü san'atkâr partileri türemiştir. Ne- tice herşey gibi şiirde tadile uğ- raya uğraya tekâmül etmiş serbest kalıb içinde &on ve normal hızını almıştır. Mehmet Dizmanın serbest nazmı kullanışı biraz tutukça ve yeknasakçadır ve imaj bakımından oldukça yavandır. Sabırsızlık içinde bir tenevvü ve akış demek olan serbest nazıin- da variyasyonlar ilk bakışta tıpkı bir senfoninin ses i'vicaçlarını ha- tırlatır. Serbest nazmin ritm kuru- luşunda bilhaaşa zıdların shengi hakimdir. Bu ise az çok bir mele- ke ve zaman işidir. Mehmet Dizmanın bu şiir mec- mussını muvaffakiyetli bir başlan- Bıç olarak edebiyat amiline müj- deler mükemmele doğru gideceğini umarız. M. Hulüsi Dosdoğru