MAVİ UFUKLARIN SEVİNCİ Ve Çelik Kanatlar DİYARI Gençlik İnönü kampın- da yeni bir hayata doğ- muştur.,, Yazan: İ Cavit YAMAÇ 210 — Servetifunun — 2352 Yolda Lokomotli, sarhoş oçığlıklara- tarak mesafeleri eritiyor. Kompartimanlardaki neş'e ve kahkaha lokomotifin canavar gü- rültülerile yarışa girişiyor. Bir kompartimanâa Cemâlettin Saraçoğlu, gazete patronluğunun bazı sırlarını ifsa ediyor. Sami Kurayel, Sabahattin Gün gör, Arif Ahıskal, İskender Fah- rettin sadece kulak ve göz kesil. miş, dinliyorlor. Şakir Hazım, her cümlesine bir e&pri katarak havadan, havacılık- tan, göklerden ve pilotlardan bah- setmekte... Büştü Sezginoğlu pür neg'e, Akbabacıların günlerce srayıpta bulamadıkları esprileri bir anda bir mirasyedi jesti ile savuruyor... Tren, şehrin gürültüsünü geri- de bırakınca dağlar belirdi... Ma- sallarda, şiirlerdeki dağlar... Münir Süleyman Çapanoğlu (üstâd, tabiatın karasevdasına tu: tulmuş) bütün kuvvetile Anadolu dağlarının havasını içine çekiyor. Pencerede, manzaranın harikul&- deliğine - ibâdet eder gibi hayran- lıkla kollarını bağlamış - büyük bir memnuniyetle kafasını sallayıp « başlarını duman almış » dağları çenesiyle bana gösteriyor. Ben dilimin ucuna takılan iki beyti mütemadiyen mırıldanıyorum: «Bir dağlar bizimdir, gayri-ellerin, «Ve Allaha bir can borcumuz vardır «Bu dağlar bizimdir, Alemin değil ! » Daima arzu ettiğim Güneller şimdi beni sıkıyer. O dağların te- miz havasını istiyorum... Tünellerden kurtulunca Çapan- oğlu'nun yanına gittim. O da bir- şeyler mırıldanıyor ve istasyonlar. daki bol pancar mabsulünün yaz günündeki yaprakları kadar yeşil gözlerinden birdenbire sızan iki damin gözyaşını zorla geriye gönderip bana göstermemek istiyor. Hepimiz şehrin gürültüsünde tabiatı unutmuşuz... Tren, uzun bir çığlık duvarını yarıyor, köylü çocukları hem yol- cnluğumuzu uğurluyor hem de: — Haadişt.. Haadis!. diye bağırıyorlar. Bu körpe seslerin aksisedası i- çimde acayip rezonanslar peyda ediyor. Hepimiz bu öğrenmek, bilmek