Tedkik Cahide BAŞOL “Ssinayi Emel, den nasıl vazgeçildi ? — Fecriâti Encümeninin Edebi Beyannamesi «Ne münasebetle!» Diyeceksi niz... «Emel» in asıl Türkçesi «#Um- ma» dır. Yukardaki terkip bu iti- barla anlatması epice uzun bir ma- naya geliyordu; daha doğrusu bu ismi bulanlar onda böyle bir mâ- na olâcağı vehmine kapılıyorlardı: Musa yeni cemiyetin remzidir; o na- sıl Sina adasında «Tur» un tepesi- ne çıkarak Rab ile buluşmak sure- tiyle mesleğinin son haddine eriş» ti ise bizim edebi teşekkül de öy- le bir dereceye yükselme ümidini taşıyacak, bu ümitle çalısacak! Uzun İş, zor iş, karışık iş... Ayrıca «Ede- biyatı Cedide» ye has bir kelime haysl ve fikir tuhaflığı var. Edebiyat tarihi «Feeriâti> için başlangıçta Servetifünun o edebi- yatının devamıdır hükmünü verir; doğrudur. Doğru olduğunur bir is- patı da «Sinayi Emel» in mecliste kendisine tarafdar bulmasıdır. Fa- kat kabul edilmeyişi de gençlerin o tesirden çabuk kurtulmalarına bir işaret sayılabilir. «Sinayı Emel» i beğenmeyip mızıldananlardan biri de bendim; ama ben kimdim! Sarı çizmeli Meh- met Ağanın henüz çizmesi bile ol- mayan bir insancağız. Galatasa- raydaki arkadaşlarca tanınmış ta olsam daha matbuatta tek satır ya- zım “bile çıkmadığı için meclisteki- ierin çağınon 78if, solgun, çıtkırıl- dım bir çocuk.. Tahsin Nahit o za- man «Jön Türk» piyesini oynatmış bir yarı şöhretti; Hamdullah Suphi kendisini yazılarıyla hemen hemen tanıtmıştı; hoş yazmamış olen da fıtri bir kabiliyetle, zarif kıyafetiyle, büyüksü vaziyetleriyle yine tanın- mış şekle sokabilir, tanıtırdı. Müfit Ratip çoktan sahneye çıkmış, «Zor Nikâh» 1 muvaffakiyetle oynamış ve tiyatro tenkitlereni yapmıştı. EminjBülent sporcu, Ahmet Haşim kavgacı, Şahabettin Süleyman c04- kun, Ahmet Samim, Celâl Sahir, ve 150 — Servetifunun — 2347 Iv Faik Âli Serveti Fünundan yüdi- gör, binaensleyh üçü de nufuzlu Mecliste zannederim, dostum Ali Süha, Cemil Süleyman, Meh. met Behçet, Köprülüzade de bulu- nuyordu. Bu henüz meçhuller ara- sıns Yakup Kadri ile ben de ka- rışmıştım ve öyle hatırlıyorum ki «Sinayi Emel» i o muçhüller gru- bunun müşterek homurtusu yere çarpmıştı. «<Fecriâtir nin isim babası kim. dir, bu teklifi kim yaptı, unutmu- şum. Fakat «Sinayı Emel> gibi bi- zim hem terkip, hem muhayyile yükü altında ezen ismin arkaşıudan «Fecriâti> aramıza bir demet çiçek gibi renkli ve hafif düşüverince üzerine koşuştuk.» Bu yazıdan anlaşıldığı gibi Si- nayı Bmel «ideal» mukabili olarak ileri sürülmüştü. Ve Fecriâti terki- binin mahfile ad olarak kabulünde gençlerin bu iki kelimeye karşıduy- dukları sempatinin mühim tesiri olmuştur, İşte bu enretle «Fecriâti> ku- ruldu. Ahmet İhsan Bey Serveti Fünunun sahifelerini gençlere aç tı, Mecmuaya Feoriâticilerden baş- ka kimse yazı yazmıyacaktı. Bu suretle Serveti Fünunda yine bir edebi canlılık başladı. Gençler şlir- den felsefeye kadar her saba ile uğraşıyorlardı. Fecriğtinin ilk zamanlarda 4z olan aza adedi bir müddet &onra edebi varlık gösteren gençlerin Bn- cümene dâvetiyle 26 i buldu. Fec- riğticiler bu toplantılar bir çocuk- luk, bir özenti olmadığını sulatmak ve hariçten gelebilecek hücumlara mukavemet için muntazam bir program, bir dahili nizamname ve hükümetin tasdikine iktiram edil- mek üzere bir beyânname kaleme aldılar(7/. 1909 (1325) da Serveti Fü- 07) Fecriâti hakkında. Müfit Ratip. Ser- veti Fünun. 1836. 990. 19 nunda çıkan (8) bir beyannameyi ehammiyetine binaen ve ilerde va- dektikleri ile vücude getirdiklerini mukayese etmek için aynen aşağı- ya alıyoruz: Fecriâti Encümeni Edebi Be- yannamesi «Şimdiye kadar memleketimizde «Edebiyat» kelimesinin haiz oldu- ğu ehemmiyet ve ciddiyeti anlayan ve bu ehemmiyeti halka ifhaum eden, tereddüt etmeden göyliyebi- lirizki, pek az kimse gelmiştir. Ta- rihi edebimizi tetkik edersek en parlak devrelerde bile edebiyatın bütün iharayı mauasıyia anlaşılıp anlatılmadığını görürüz. Onun için bizde sau'at ve edebiyat daima boş vakitlerin bir hemderni lâtifi ol- maktan pek fazla bir ehemmiyet alamamış ve bunların nasıl terbi- yeyi hissiyenin tekâmülüne hizmet etmek tarikiyle bir milletin pişvâ- yi terekkiyatı olduğu takdir edile- memiştir. Edvar kağimeden ayrı. lap asrı hazıra doğru gelince yavaş yavaş sureti telâkkinin bir istiha- leye uğradığını görüyoruz. Kemâl Bey ve hemzamenları bir çok mü- nasebetlerie bu husustaki fikirleri- ni söylemişlerdir. Kemâl Beyin «Bdebiyataız millet dilsiz insan k#- bilindedir.»> sözü meşhurdur. Fakat efkârı umuhhiyenin anlamamaktan ve anlamak için bidbir rehberi ha- yırkâr ve ciddi balamamaktan mü:- tehassıl Iâkaydisine böyle bir cüm- lenin devasız olması elbette müm- kün değildir. Bu zamana mahsus edebiyatların da bu hususta bide- matı görülmekle beraber Osmanlı efkârı umumiyesinin bu rehberi kat'i surette bulduğu tarih itiraf et- meliiki #debiyatı Cedidenin genç ve faal zekâlarının Serveti Fünun 88- hifelerinde»ilk tesiri meslek ettik- leri zamana tesadüf eder. Bu hey'e 18) Fecriâti Encümeni Edebiti Beyan- namesi, Serveti Fünun 189p. 977. 227