— Ben onu hayvan baksın di- ye almıyorum, ©ok seviyorum ve onu bir prenses gibi yazın göl- gede, kışın sıcakta tutacağım. Ben- de altın ve gümüş para var, teyze... » İki hafta sonra kız kardeşim, beyaz elbisesile güveyin gelmesini bekliyordu. Bizim avlunun dibinden orman- lara kadar beygirler görülür. Ale- cu karşıdan gelmiş ve yağlanan çoban gömleği yerine beyaz işle- meli gömleğini giymişti. Alecu ile bahçenin dibinden ormanlarda kaybolan bayırları gö- zetliyorduk, Birden köy kenarında atlılar göründü daha sonra köye doğru inen uzun bir araba sürüsü. İşlemeli bezlerle sarılmış ufak şt- lar Üzerindeki düğüncüler &çık kon pının önünde durdular. OCalistru kulağının üzerinde siyah bir kal- pek, yeni elbise, çiçekli kuşağıyla ufak atını okşuyordu: — Dur, Küçük?! Kartlar gel- miyorİ.. Çalgıcı Andrei sundürma- da «bütün düğün alayı ile Siret'te Namol4osa'da, boğulan gelinin şarkısını çalıyordu. Euseblu CAMİLAR «CORDUN» adlı romandan. © Yolculuk kartpostalları — 148 inci Sayfadan Devam — metrasi olduğu rivayet edilir. Tabii şebirde ... — Peki, viz buna mâni olama- dınız mı? — Mâni olmak mıf Benim elimden ne gelir $ Annesi memnun olduktan gonrat.,. — Fakat dayı, karını seviyor- sun, dedim. resi — “Sön buna hayret mi ediyor- sun $ Seven insan katlanmasını bi- len ve mütevekkil olandır. — İstırap çekiyorsun. — Sevmeğe devam ettikçe baş- ka çıkar yol yok. Bugün elli ya- şındayım. Kendimde otuz yaşında- ki sdamın duygularının hişsedemi- yorum. Benim yaşımda hâlâ âşık olan her insanın mecbur olduğu tahammüldür bu. Sen bunda bir fovkalâdelik görtiyor musun f — Fevkalâdelik elli yaşında da seyubilmende. /— Herşeye rağmen... Güneş, ipi kopmuş bir balon beşsltiaverdi, yüzüme ik 56 — Servetifünun — 2347 gibi iyiden iyiye yükseliverdi, ve dayı benden fazla içiyordü. Yük- sek sesle : — Şerefel, İç! dedi, ve içtik, onra : — Birazdan balığa çıkacağım, ra göle gideriz, diye ilâve etti. Daha fazla içmedik, Sakin sa- kin bahçeye indik. Sabah sarhoş- lağu içinde çok az konuşarak güb- relikier arasında dolaştık. En nihayet bir sıgara yakarken güneşe doğru baktı. Tatlı rüzgâr ağaçları salladı : — Hava, tam balık havası; ben açılacağım Diyerek beni yalnız bıraktı. Sen, bana dayıyı takip etmedi- gim işin kızacaksın. Fakat o her zaman karşılaşabileceğim bir adam- dır. Ona senden sik sık bahsettim, imdi sazlı kahvenin erik ağacı kehribar eriklerle yüklüdür. Onun gölgelikigrinde memnun inşanların hüvviyetini taşıyan ihtiyar köylü- ler bağdaşmışlardır. Bu kahveye « Sazlı » denmesinin sebebi pazar- ları İstanbuldan ineç saz getiril- diği için değil, hududu dere sazı ile çevrildiği içindir, Bu köye rüzgâr arasıra girebi- liyor. Güneşin merhamet dolu 81 caklığına güç tahammül ediliyor. Sinek sürüleri hüçuma geçtiler. Kendi yağlarile kavrulan dul çin- gene karılarının sıska çocukları fış» kınlıklarda boylu boyunca uzan- mışlar, gelen geçen askerlerden para dâileniyortar, Aleykümüzselâma bağdaş ku: rup oturmak, şehirden gazete bek- lemek, hal hatır sormak ve gölge- leri ıslak mendiller gibi altıma sermek için sazlı kahveye gitmek arzusunu duyuyorum. Cahit 5. IRGAT 7 TİYATRO — 149 new Sayıfadan Devam — yatrosuna bir çok eserler kazandır- dı ve bir tarsftan da düşmanları ile mücadele etti bu onu çok yıp- rattı senede birkaç kere hasta ol- du, Kansızlıkdan yüzü sap sarı idi. Arkadaşları ondan korkmağa başladılar. O her şeye rağmen ideal sahibi bir insan olduğu için yorgunluk ve mücadele ona mesut olmak kadar tatlı geliyordu bütün entrikalara göğüs gererek Rus ti. yatrosunu dünya çapında bir ti- yatro haline getirdi. Gözlerini dilnynya kapamadan memleketinin tiyatrosuna Yaptığı hizmetlerin mükâfatını ihtiyar ya- şında gördü ve hayatında herkes ondan hürmet ve muhabbet ile bahseden en yüksek insanlardan iltifat gördü, o bunlara rağmen çok mütevazi bir insandı, Yazmış ol- duğu bütün eserlerde memleket davaları ön plânda yer alırdı, her karakterde insan eserinde yer alır. Eserlerinde yaşadığı zamanın tab- loları ve memleket meteleleri derin hatlarla çizilmiş olduğunu görmek kabildir.Tiyatro mevsiminin sonun- da izin alarak çocukluğundanberi çok sevdiği Volga sahilindeki baba evinde 1886 senesi haziranında 63 yasında gözleri arkasında büyük bir Rus tiyatrosu bırakarak öldü. Eserleri gamanımıza kadar dünya» nın dört bir tarafında temsil etti. Ve yüzlerce defa kitap halinde çi- kardı. 63 yaşında öldüğü zaman arkasında yalnız kırk eser değil, dünya edebiyatına yeni cereyanlar getirecek olan bir'grub bıraktı. (Fakir nişanlı, Fırtına, Para, Fa- kirlik ayıp değildir, Felâket hepi- miz için, Aramızda anlaşımı, Or- man) gibi şaheserleri bütün dünya sahnelerinde yer aldı. Moskova (Kamerny) tiyatrosunda büyük Rejisör Aleksandr Tairsre tarafın- dan sahneye konulan (Bora) piyesi dünya sanat âleminde dört yıl evvel bir hâdise ile karşılaştı. Çok yeni bir teknik ile temsil edilmiş olan bu eserinin dekorlarını Me- douvetski yaptı ve büyük bir alâ- ka ile karşılandı. Kontras renk- lerle yapılmış olan bu dekorlar ışıklar ile imtizaç etti. Zaman de- rin hatlar vücude getirerek gözlere orijinal bir mimari zevki vermiş ve aktörlerin hareketlerine birer vasıta olmuştur. Ostroviski'nin eserleri Frausız sanat âleminde ilk tanıtan Korko tiyatrosunu kuran (0. Mötönier) ol- muştur. Pavlorvsty ile Fransızcaya terciime ettiki ( Vassilissa Nelent- reva) 1893 de TAHATR-MONGEY de sahneye konulmuştur. (Bora) eseri de 1889 da THHATR - BEA- UMARCHATS'da temsil edilmiştir, Oscar Mâtönier daha birçok Rus müeiliflerinin eserlerini tercüme ederek Fransız > ayrıca bir hizmette bulunmuştur. Aleksandır Nikolaiyeviç Ostro- vaki dünya tiyatro edebiyatında mühim bir mevkie sahiptir. Maale- sef onun henüz tek bir eseri bile lisanımıza tercüme edilmiş değildir. S. Nahit Bilga