Ne. 2962— 577 UYANIŞ 89 su SAHNEDE ve PERDEDE TURK KADINI EMAŞA Oo hayatımızdaki tini incelemeden önce, iç- timai ve fikri hayatımızda danberi vazife almış olduklarını kaydetmeliyiz. telif güzel san'at şubelerinde ta- mamen yeni isekde kadınlarımı- büsbütün yenidir. Osmanlı imparatorluğundaki ka- ve imkânlarını muhtelif vesilelerle tebarüz ettirdik. Güzel san'at sa- edebiyat, ve nakış, işleme gibi bazı el sanatlarına inhisar ediyordu olmayışı hatırlardadır. Orta oyun» larında kadın yoktur ve kadın rol- kardı, Bu rolü üzerine alan artist- ler gerek süs ve gerekse ses bakı- İstanbul kadınlarının bütün husu- siyyetlerini taklide çalışırlardı. Mi- maya imkân yoktu. Çünki zenne golüne çıkan erkek artistlerde - o yüzleri temamile tüllerle örtülür ve ancak gözleri meydanda kalırdı. perdeye çıkan hayallerden kadın olanların sesleri hayaliler tarafın» yurtulurdu. Bir takım erkeklerin, hususi ka- herkesin malumudur. Bunlara kö- çek denirdi ve yakın bir maziye » Mâzideki temaşada Türk kadı- kadar bu şekilde devam etti. Tan- zimattan sonra Avrupai tiyatronun vaş yavaş memleketimizde de ta- ammüm ettiğini görüyoruz. gayri müslim kadın sanatkârların yardımı ile devam eden sahne Türk kadınlarının İaaliye- kadınlarımızın pek kısa bir zaman- Gerçi, avrupai manasile muh- zın böyle bir hayata bilfiil girişleri dının hayat ve yaşama şartlarını hasında eski devrin kadını ancak Temaşa hayatında kadın uzuvların lerine zenne denilen erkekler çı- mından, yaşmaklı ve feraceli mik taklidleri bu tarzda tekrarla- samanki kadınların yapdığı gibi - Keza Karagöz oyunlarında da dan taklid şeklinde seyircilere du- adın kıyafetine girip oynayışı da kadar aramızda yaşıyorlardı... amının pasif rolü yakın bir maziye muhtelif merhaleler geçirerek ya- İlk anlarda ermeni ve sair hayatımız, uzun müddet yarım ve noksan kalmıştı. Türk kadınının sesini seyircilere işittirmek için bir hayli müddet beklemek lâzım geldi. Türk sahnesinde Türk kadın. ların faaliyetini tesbite çalışan muherrirlerden merhum M. Kemal bir yazısında, 1890 yıllamnda bir Türk kadının ve her kese bir rum aktirisi olarak tanıtılan Nazillide sahneye çıktığını yazıyor. Bundan sonra araya uzun bir devre girer. Nihayet Darülbedayi mütareke yıllarından sonra Kadı- köyünde, o zamanki ismile Apol- lon tiyotrosunda temsiller verirken Afife hanımı sahneye çıkarmıştı. Polisin müdahalesile neticelenen bu cesaret o zaman bir hayli hg- reket uyandırmıştı! Bundan sonra Ateşien gömlek filiminde bazı Türk kadınların v&- zife aldıkları ve gene o sıralarda temsil edilen Ofhello piyesile de sahneye ayak bastıklarını görüyo- ruz. > Aradan geçen şu onbeş yirmi gene içinde Türk kadınları, erkek sanatkârların yanındaki hakiki mevkilerini lâyıkile işgal ettiler. Aralarında Bedia, Neyire Neyir gibi kuvvetli simalar bulunan ks: dın sanstkârlarımız mazinin gülünç hâtırasını bir sünger ile sildiler, Sahnede hakiki değerini bulan Türk kadınlığı, sinema perdesi ü- zerinde de aynı ehemmiyeti ka zanmış gorünmüyor. Esasen çim- diye kadar erkek artistlerin de sinema üzerlerinde kendi sanat kabiliyetlerini gösterecek bir im- kâna sahib olduklarını ileri sürü- lemez. Fakat kadınlarımız sinema erdesi üzerinde erkeklere nisbetle silik kalmışlardır. Bunlara muhtelif sebebler gös terilebilir, Bir kere bugün çevrilen filim- lere yukarıda adını söylediğimiz derecede kuvvetli kadın artistleri- miz rağbet etmemişlerdir. Sonra tiyatroda çalışma şekli ve bunun «an'ane»> si doğmuştur. Üçüneli olarak gösterilecek 56- beb şu olabilir: Avrupada birfilm çevrilirken binlerce metre film çevrilir ve bunun ancak mahdut bir kısmı alınır, geri kalan kısmı atılır. Bizde ise maddi zaruretler ve tasarrul kaygularile temamen bunun aksi olmaktadır. Eu son olarak şu gösterilebilir: Sahnede oynıyan bir artist, halkın heyecanını, hagsaşiyetle takib edi- lebilir ve ondan gelecek her türlü aksülâmellere - eğer müstaıt ve kuvvetli bir artist ise göre kem dini idare eder. Film sanatı İse buna imkân bırakmaz, Esasen bir sinema filmi muhtelif zamanlarda ve muhtelif vesilelerle bulunarak meydana getirilmektedir. — Devami 93 üncü sayfada — Cahide “Şehvet Kurbanı,, filminde hocası Ertuğrul Muhsin'ie beraber