SERVETİFÜNUN No. 2262—577 BIR GENÇ KIZIN HİKAYESİ Philippe Heriatdan: vahdet Gültekin Fransada her sene Üdebiyat âleminde merakla bek- nen en büyük edebi mükdfat şüphesiz, Goncouri mükdfatıdır. Bu sene bu mükâfat kazanan M. Philippe Höriai evvelâ bir aktör olarak meşhur olmuş, sonra sahneyi bırakarak romanclığa başlamış ve *L'innocent,, (Masum) #eimli lk romanıylaj geçen sone Ronaudot mükâfatını kazanmıştı. Buda kendi- sinde büyük bir sanat cevheri olduğunu göslerir. Ph. Höriat eskidenberi yazmak öslediğini, fakat insanın, edebiyatla yeçinemiyeceği için, evvelâ hayatını kur- tarmaat, ancak bluz yaşından sonra veolgun bir şekilde AHİ mi" dedi Agnds Baus- sardel bana, sahi hayret mi S ettiniz; Sonra gözlerini ben- den çevirdi. İstihza ile, belki de acı acı güldü ve: — Size daima yolunuzu şaşırta- eak şey, bizdeki en basit, en umu: mi,en iptidai taraflardır, dedi. Çünkü siz sadece birer erkeksiniz. Duygularımızı tahlile çelışdığınız düşdüğünüz hata kendi kendinize: zaman «Ben bir genç kız olsaydım ne duyardım!» diye muhakeme etme- nizdir. Siz de itiraf edersiniz ki, bu ters tarafından ele slınmış bir meseledir. Daha meseleyi ortaya koyarken hakkımızda yalnış düşün» edebiyat eseri vermeni lâzım geldiğini söyliyor. Kendisi de böyle yapmış ve filhakika muvaffak olmuştur. Bu sene Goncourl'u “Les Enfantı gâtts,, (Şımarık ocuklar) isimli romanıyla kazanan Ph. Hâriat: “Bir yomançı, romanını bitirdikten sonra da gene kahramanlarile zihnen #meşguldür, onlardan kurtulamaz, diyor. İşte, buraya aldığımız küçük bir hikayesinde onun “ Şimank çocuklar ,, romanındaki kahramanlarından biri konuşuyor. meğe başlıyorsunuz. Demek, çeh- relerimizin, ilk gençlik senelerimiz üzerindeki tesirlerine hayret edi- yorsünuz ha? «sizce ehemmiyeti olan güzelliğimiz bizim için de neye mühim bir şey olmasın? Allahın bu vergisine, kaderin bu hediyesine siz o kadar kiymet ver- diğiniz, intihaplarınızı ona göre yaptığınız halde, demek onun bi- zim üzerimizde yalnız bir aşk dev- rinde, yalnız aşk çağında değil, bütün hayatımızca hâkim olmasını kabul edemiyorsunuz ha? Annelerimiz bunu biliyor, çün- kü onlarda kadın. Çünkü onlar da vaktile ayni devreden geçmişler. Bizden yirmi sene evvel. Bugün de bizim yanı başlarında büyüdüğü- FRANSIZ EDEBİYATINDAN : müzü, gelişdiğimizi ve teşekkül ettiğimizi görüyorlar. Güzelliğimi" zin ilk ışığını ve bilhassa ilk şuurlanışını ne (merd bir bakış- la karşılarlar onlar! bu nazik nokta üzerine parmaklarını basmasını ne gürel bilir annelerimiz! onlar bizi buradan tutacaklardır... Bir müddet için. Benim dünyaya geldiğim mu- hitte kız çocuklarını büyütürken onlara içtimai mevkilerinin guru- runu aşılıyorlar, fakat güzelliklerin- den duyacakları hisleri körletiyor- lar, Bunu belki haklı bir bâl say- mak kabildir. Çünkü bizde ilk güzellik belirdiği anda annelerimiz kendi güzelliklerini kaybetmeye başlamışlardır. Onun için, kıza verilecek iyi terbiye esasları ara- sında biraz da intikam hissi vardır. Benim annem hiç de güzel bir kadın değildi, daha on bir, on iki yaşımda beni konturolü altıns almıştı. Odamın kapısından başını uzatarak: — Hâlâ bitmedimi senin şu tuvgletin! diye bağırırdı. Kendini o kadar güzel mi sanıyorsun 8anki; kendişi, bol su ve çıplaklığın düş- manı olan hıfzıssıhha kaidelerinin esiri bir kadındı. Cevab vermezdim, fakat bilirim ki, ben de onun gibi hiç güzel değilim. Bir genç kızın müphem ve karışık hisler içinde bocaladığı bu devre muayyen bir güne kadar devam etti ve © günü daima hatırlarım. Sahne annemin odasın- da başlamıştı. Onun «günlerinde» öğleden sonra beni, hususi bir zille, misafirlerin hatırını sormıya çağırırlardı.