88 Meri SERVETİFÜNUN No. 2262—577 AŞINDA üzüm yaprakları ve omuzlarında kırmızı bir pele- rin ile dolaşırken dâi ma tatlı bir rüzgârla dalgalanan bir deniz gibi, sallanıp duran Baküs hiç bir insana naşib olmıyan bir zevk ve sefa içinde yaşardı. Gözleri daima mah- murdu. Sıcak geceler- de, altlarından serik vüzgârlar esen ağaçla- rın yanına çöker ve yıl- dızlarla bir elmas tavana dönen gök yüzünü seyre- derdi. Gözlerinde eksik ol- mıyan bu mahmurluk, yer yüzünü ona daha güzel gös- terirdi: Bir sis altında kal- mış gümüş satıhlı dereler, yeşil çimenli tarlalar, altın sarısı bağlar ve papatyalar ve gelinciklerle süslü boş topraklar... Baküs , hiçbir zaman -neş'eden ve eğlenceden u- zak kalmışfdeğildi. Doğdu- u gün oğlunu koklıyan Jonpiter, onun üzüm kokdu- Bunu söylemişti ve bu ko- knda sarhoş edici bir hava vardı. Dağların, ormanların ve vadilerin gecesi, gün- düzdü, sabahı ve akşamı Baküsün malıydı. Buralar- da çok uzaklardan geliyor- muş gibi akseden tatlı şar- kılar, güzel mırıltılar, ince şakrak kahkahalarla duyu- lurda. Baküs bütün bu vadiler de insanlara bağların nasıl dikileçeğini ilk defağöğret- tiği zaman vadinin bütün topraklarına kendi kokusu da ya- yıldı. Bağlarda insanlar üzüm toplarlar ve üzüm ezerlerdi. B8- küs de yanında sipçenler, Ponlar ve Nimfler (1) olduğu halde bu bağları geceleri ziyaret eder ve orada, büyük tekneler içinde ezil- miş, şarap haline konmuş üzüm sularını içerlerdi. Böyle geceler çok güzel ve muhteşem olurdu. Göklerdeki yıldızlar daha çok par- (1) Mitoloji Silâne, Pon ve Nymphes adı verilen bir takım perilerden bahseder ki, hepsi demühtelif ilâhlarla beraber gezerler. Bacchus Tanrılar Sevişiyor! Yazan: RAGIP ŞEVKİ ve ARİ ANE lar ve ay ışıklarını yalnız Baküt'ün eğlendiği havuz başına akitırdı. Baküs, henüz olgun hale gelmemiş şarap fıçıları içine ellerini sokduğu zaman fıçı titrer ve üzüm Suları bir anda durularak berraklaşarak, en nefis şarap haline gelirdi. İşte Baküs bu havuz başında gece alemlerine başlardı. Az sonra çırçıplak ve güzel vücudile, göğü- sünün, kalçalarının bütün olgunlu- ğunu meydana vererek, incecik bir tül içinde Tanrıların güzel #akıyesi içinde Ganymed görünür- Ganymed dü, Başında üçbuğday başağı ve saçlarında menekşeler bulunurdu. Rüzgâr vücudunu sarıp öpdükçe, tül tatlı (bir ahenkle açılır ve Gany- med'in beyaz göğüsle- rinde titremeler hâsıl olurdu. İşte şimdi Ganymed bir elinde bir billür bir kadehle ge- liyordu, öyle güzel ge: liyor ve kendi kokusile şarabın güzel kokusu öyle birbirine karışıp tatlılaşıyor ki, Baküsun gözlerinde bile bu tatlılık peyda oluyor. Ve işte Nimf. ler de, Pan'larda, Silen'- ler de güzel seslerile şarkılar söylmeğe başlıyorlar. Bağ- larda uyuyan kuşlar uyandı, uzaklardan, kartal yuve- larından kanat sesleri du- yuluyor.. Bağları sıyırıp geçen rüzgârlar duruyor, ve gök yüzünden birbiri ardı &ıra yıldızlar akıyor.. # Baküs yorulmak bil- mezdi, fakat Ganymed'in göğüsünün titreyişi onu çok çabuk yorardı ve başını u- zatır, bu güzel göğüsün ü- zerinde dinlenmek isterdi. İşte ozaman bütün 'şarkı- lar, bütün sesler dururdu ve Pan'lar de, Nimf'ler de, Silen'ler de sussrlar ve hareketsiz kalırlar ve yavaş yavaş çekilirlerdi. Bağlarda yalnız ötüşen kuşların sesi, rüzgârın esişi ve Baküsle Ganymed'in aşk fısıltıları kalırdı. Birgün Baküs gezmek ve bütün Şarkı dolaşmak ihtiyacını duydu. Selen'lerden, Pan'lardan, Nimf'ler- den, Menad ve satırlardan müteşek- kil periler kafilesile yola çıktı, Her geçtiği yere tatlı, güzel kuku- lar saçtı, ayağının her bastığı top- raklarda bağlar yeşerdi ve üzümler kokular aldı. Hindistana girdiği zaman orada her şey ayaklarına kapandı. Bütün insanları kendisine râm etti, bütün dağlar, vâdiler, ormanlar onun ülkesi oldu. Baküs — Devamı sön sayıfada —