92 SERVETİFÜNUN No. 2962—577 NASIL MUHARRIR OLUNUR? KUYUCULARIMIZ bu 89- yıdan itibaren Serveti- fünun sayfalarında Fransız muharrirlerinden o Anloin Albalat ım «Nasıl muharrir olunur» eserinin tercümesini bulacaklardır. Fransa gibi, edebiyatı çok ileri o- lan memleketlerde, böyle bir mev- zu üzerine kitap yazabilmek için epice salâbiyet sahibi olmak gerek: tir, Tercümesini okuduğunuz eserin muharriri buna benzer didaktik eserlerden haylice yazmış bunlardan bir kaç taneside Fransız akademi» si tarafından mükâfatlandırılmıştır. Bundan başka bir kaç cilt tenkit ve iki üç roman kaleme almıştır. «Na- sıl muharrir olunur» eserinin mu- kaddemesinde böyle bir kitabı ne sıfat ve ne -salâhiyetle yazdığını goracak olanlara şu süretle cevap veriyor. Otuz senelik bir tecrübe ve kendi romanlarımda gördüğüm ve tashihlerine imkân veya zaman bulamadığım hatalar, hiç olmazsa başkalarını bu gibi hatalara düş- mekten koruyacak bir eser meyda- na getirmek fikrini verdi. Eskisine nazaran okuma zevki ve yazma hevesi pek fazlalaşan gençlerimizin bu eserden istifade edecekleri ve üzerinde düşünecek- leri şüphesizdir. — Birinci Fasıl — — Meyil ve Muvaffakiyet — Yazmak hırsı - Edebiyal mesle- ği - Edebiyat mizacı - İstidat me- selesi - Hakiki meyil - Halk ve mu- vaffakiyet - Muvaffakiyet nastl el- de edilir - Tenkidin rolü - Bir ki- labın lansmanı (ortaya altılman) - Edebi mükâfatlar - Reklâm ve «a- ig. - Yazmak asil bir hırstır, fakat yazmak için istidat olmalıdır. İs- tidadınız olduğuna eminmisiniz * Tabiat, ekseriya meyli verir, fakat istidadı eşirger. Vasat bir şair bir büyük şair kadar iddialıdır. Sahte , meyiller hakiki meyillere benzer: talepleri aynidir,ayni sevinç duygu gunu verirler, ayni gururu ilham ederler. Ben- müteadit eserler ne- retmiş, hiç bir istidata malik ol mıyan bir muharrir tanırımki,- i hayret! böyleleri G Antoine Albalat'dan Çeviren : ZiyaYamaç © yazmayı öğretme » fikrine sinirlenir «hayır, der, bin defa hayır, Bu iş öğrenilmez. Ya muharrirsin ya de- ğilsin» O kendisi bir betbahttırki, muharrirlerin en beteri olduğunu farkına varmaz. Onu okudukça yazılarını tashih edersiniz. O bitta- bifena yazar, nasılki başkaları iyi yazarsa. Kibirliliği ve kötü zevki ona bir nev'i ters şöhret kazandır- mıştır. O yüksek sesle: Kitaplarım, eserlerim, san'atım der. Edebiyat adamı olduğu için gururlanır. Tabiat herkese ayni kabiliyet- leri bahşetmez. Siz belki üçüncü sınıf bir muharrir olmak için ya. talmışsınızdır, nasıl bir başkası bel- ki birinci sınıf olmak için yaratıl- mışsa. Sahte kabiliyetin meşhur bir misali vardır: Öhapelain. Âilesi onu pek seyrektir, şair olmak için yetiştirmişti. Yir- mi gene, la Pucelle eserile uğraş- tığı müddetçe, büyük bir şair sa- yıldı. Eser neşrolunca Chapelgin zamanının en fena şairi şöhretini kazandı. Şiir ilk iğvadır; ondan pek az kimse kurtulur. Hangi edip kendi- ni şair zannetmemiştir? Münekkit ruhlu Şainte - Beuve bile işe şiirle başlamıştır. Chatea briand, hiç bir vakit fena şiir yazdığını itiraf etmeğe razı olmamıştır. Mery ede- biyat hayatına atılınca bir gazete direktörüne müracat ediyor. Direk- ona «ne iş görebilirsin» diye sorun ca Mery: «Herşey, dasitani kaside” ye kadar diye cevap veriyor. Bu doğru idi. En ağır basan nasirler önce şiirle işe başlamışlardırdır. Eski bir darbımesele inanacak o- larsak: «Maliyeciyi egeleyin altın- dan şair çıkar» der. Chateaubriand o ciddi uşlübu ile: «İlham perisile uğraşan bir genç kadar enteresan birşey yoktur» diyordu. Hepimiz, felsefe vazifelerini nesir ve nazım- 1s ayni kolaylıkla yazan, kanunna- meleri ve hendese davalarını kasi- de şekline sokan, Benserode gibi Roma tarihini şiirle ifade eden, mümtaz zekâlı mektep arkadaşları tanıdık. Yazmak hırsı, bütün fanilerde mevcut olan gururun, bir cüz'üdür. Söylenecek bir şeyimiz var diye değil, kendimizden bahsettirmek zevkini duymak için yazarız. Ede- bi meyil kadar umumi istidat ka- dar nadir birşey yoktur. Yüzlerce muasır mubarrirlerimizin içinden ancak birkaç orijinal isim yaşama- ğa lâyiktir. Kalanı, başkalarının istidadını imtisal ederek yaşıyan kalabalık güruhu teşkil eder. Meslek seçmenin ehemmiyetini müsbet zekâlar çabucak kavrarlar, halbuki hülyaperestleri hemen ek- seriya, bu işi pek geç anlarlar. Birçok müsbet meslekler, talep et- tikleri orta bir disiplin çehtine ve- biraz teferrüata mukabil hemen her zaman iyi bir mevki bahfe: derler. Pek kuvvetli meyil olma- dan iyi bir döktör veya avukat o- lunabilir. Edebi meyil bambaşka- dır. Ona mukavemet olunmaz ve hiçbir şey ona muvaffakiyet va- detmez, Edebiyat, bir erkek için güç lilr meslek olunca, kadın için iilin bö- terdir. Kadınlar erkeklerden daha kolay içlerini dökebildiklerini ta- savvur ettiklerinden kendilerini kabiliyetli olduklarını zannederler, Lâkin arkadaş mektubu veya hatıra defteri kaleme almak baş- ka; umum için yazmak başkadır.