> kuvonler çoktan ser # hu, veşirübülere bindi. Denize samanın hatırlatmak için wesis kabukları devirlerde yüzü- if beki pine, karpuz meltemi ne- elsi İiolteki #eyrek seyrek değil, pe ys ve.şiri ösmedikğe bu bo- gadbirlardan kurtulmak ihti- ir, Mevsimler de progra- Üğiğiştirdimi diyeceğiz? Tem. de gemicilerin meltem Mİ totem dedikleri şimali rökiyir, esmesin, mavi güzel , ben bunu patırdınnı, yağ ve bensin kokusile burunlar; tütsüliyerek dümen kul- lanmak nerede? Hiç güphe etmi- yorum ki sporların en nazif ve esili yelken merakıdır. Yelken sefasını iyi duymak için İzmit körfezile Marmara kadar keyifil ve elverişli deniz dünyada yoktur der- «em İnanıniz. İstanbullular, daha eski tabirle, İstanbullu yalı uşak- ları, yani Boğaziçliler körfezliler bu zevki çok iyi anlamışlardır. Bizim Değirmenderede yelken ve . dümen kullanmasını öğrenmeden büyüyen çocuk hemen yoktur. Kahveletinde oturursanız duyacs- © ğınız iSimredilar ya mahsul tople- mâğâ, vü küfelerin esvkine taallük Yelkenü #aallâk eder. Motörün mo- ” dk oldüğa şu gemanda bile Değir- mamiepe işkeleşinde karşıki çimen- diler İstasyonuna posta yapan on yedi tans yelkenli sandal var; hu- #nif olşesir bir okadarda yelkenli ve kürekli sandallar maxi denizi silslemektedir. Geçen hafta Modada olan yel- ken yarışları ve oraya kotrâlarile misafir gelen Romanyalı yelkenci ler buradaki genç yelken merak- hılarını çok alâkadar etmişdi. Köy kahvesindeki radyonun verdiği ya- rg havadişini, gazetelerde görüp okudukları tafsilâtı çok merakla dinliyorlar, okuyorlar ve şık sik meltemi | Değirmendere 77-7-939 bundan bahseyliyorlardı. Ben bu keyifli yelken sevenlere; — İyi ema bu yıl meltemler nazlanıyor, denizin keyfi iyi çık- mıyor ! Dediğim zaman gözlerinden 2€- kâ akan bir tanesi bana gu cevabi verdi : : — Yo! Amca! Denize iftira et- miyelim. O bizim yelkenlerimisi gişirmezse içine atılıp kulaç sala- rak serinliyebiliriz. ya! Bu da yel- ken sefasından az tatlı değildir. Bu cevab sanki bir parola oldu. Oradaki onbeş kadar neşeli çocuk- lar hemen soyundular, çakıl ve kum kıyılarda koşuştular ve gülü- şerek denize girdiler! Sonra deniz- den çıkıp vapur iskelesine çıkı- yorlar ve orsdan sira ile denize atlamağa başladılar. Gülmeler, kahkahalar kulaklarımızı olkgu- yordu, çocukların neşesi tam ye- rindeydi. Bunlara baktıkça par- maklarının arasındaki olgarasın- dan bir nefes daha çeken ihtiyar bir köylü de şu sözü göyledi : — Dünyanın, denizlerin ve çocukların bu tatlı halini canavar- ön kara dumana ve ölüme sarmak istiyenlere lânet etmemek elden gelmiyor. Muharebe palavrası sa- vuranlar mutlaka muharebenin ne olduğunu görmemiş olacaklar | İhtiyar köylünün sözleri çok doğruydu. Muharebe tehdidleri sa- vuran siyaset adamları ekseriya mukarebenin ateşi içine girmiş 0- lanlardan değildir. Yaşlı köylüme «Hakkın var Kıvrak! Bunun üze- rine gel birer kahve içelim» dedim. Kahveciye seslendik : — Az şekerli iki kahve, iyii kaynasın, fincanlar köylü olsun! Ahmed İhsan TOKGÖZ a 2