a b. İreğiren estetik, tabiatta insandan daha iş. seal varmıdır ? suali ile başlamalı gerim ile bitmelidir. Hakikaten, wliktar #erisinde en güzeli insandır. keli hissinin ancak harici şartları- Bizle yaratmaz. Bütün yanlış- kgtymetler izafe etmekten $ Bir manzara, bir ağaç, bir taş de güzel değildir. Fakat bizdeki gü- vi basini tahrik edebilecek evsafı haizdir. Bu barla dış leme ait görünüşler arasında, biz- #w bu hissi uyandırma bakımından, bir derece ii vardir. Her hangi bir görünüşü diğerine Gİ etmemizin sebebi bundandır. Yani biz dimizde mevcut imkânları tahakkuk ettir- gol müsait vasıtaları tercih ederiz. a « ki, bunlar tabiatın muhtelif iilelâlr » beşeri evsaf aramak, otların Mölsatide» güzel veya çirkin olabilecekle- âşlinek #bestir, Çünkü tabiat insan de- geleni tahrik eden, onu kendi- > vasıtadır. Bin bir şekilde te- ğa bu, vasıtanın her hangi bir şekline ieojek mizacımızın bir neticesidir: İni, yddızı; deni . Âceba tabiat şglirammudur ? Sia, kismen, tabiatın şu veya bu şek- etghemizin onların, ruhumuzda mey- imleri İshakkuk ettirme derecesi ile ip olacağını söylemiştik. wi farks şekiller arasında bir kıy, ik delİlet «der gibi görünürse de, yi sila, insan arasında ayniyeti temin ed&- di e hallerde tabiatın insandarı Ür sayarettir. Ancak fevkalâde anlar- Pek hari olabilir. sorduğumuz suale vereceğimiz ce- $* hemi menfi olacaktır. Çünkü eriya alelâde, fakat nadiren aldı“ Birinci halde tabiat insa- #ğayri? ildüci hâlde ine <ayni> dir. Şa hale tüzaren tabist ile insan arasında ayniyat, hem de gayriyet var demektir. . geyesi gayriyet yolu ile ayniyete var- bn hedefe gütürerecek, Para tabi- İle insandir. Gerçi kelimenin en ge- .de değil, ken- ikatan beşeri SERVETİFÜNUN Aietik Bahisleri No. 2903—3518 Güzelliğe Dair———— niş manâsı ile bunları her ikisi de varlığa ait tezahürler ise de, bunlardan beşeri olan, bizi, tabii olandan daha çok alâkadar etmek- tedir. Filhakika tabiat insanlaşmadıkça bize muhatap olamamaktadır. Gerçi kendi halinde, beşeri evsaftan müstakil bir varlık bizce her zaman meçhul olacaksa da, yine o bizim naza- rımızda bize ait bir şey olmaktan aslâ kurtula- mıyacaktır. Bu «kendimize irca» zaruretini, ilimde olduğu gibi, san'atta da göz önünde tutmak lâzımdır. Burada, ister istemez, yukarıdaki suali baş- ka bir şekilde tekrar sormak ihtiyacını hisse- diyoruz. Beşeri evsaftan müstakil, fakat onlara yine <kendisine göre» sahib tabii bir varlık yokmudur ? Güzelliğin men'şeini tayin edebilmak için. bu soruya tekrar cevap vermeğe çalışacağız. Binlerce metre irtifaında bir dağ, vasi bir deniz... hasılı gündelik lisanda kendilerini “güzel? vasiı ile tavsif ettiğimiz tabii varlık- İar hakikatan güzelmidirler? Yani bu vasıf onların zatında hakikatan mündemiçmidir ? tedenberi tenasüp, tenafur, Ahenk ve saire gibi vasıfların güzelliğin şartları oldukları söy- İenir. Bütün mesele - daha bir çok şartlar bu- lanabilirse de şimdilik onları bir tarafa biraki- yoruz - bunların insana mı, yoksa eşyaya mi ait olduklarını tayin edebilmektedir. Bunun için de her şeyden önce eşyanın insandan mts- takil bir varlık olup olmadığını tayin etmek lâzımdır. Felsefenin bu mühim davası hal edil- medikçe, estetiğe ait bu meseleyi aydınlatmağa imkân yoktur, Burada uzun felsefi münakaşalara girişmek- tense, bu davanın henüz hal edilmediğini söy- lemekle iktifa edeceğiz. Metafizik meseleler müphemiyetlerini henüz muhafaza etmektedir- ler. İnsanla eşya arasında ayniyet, muvazat ve saire gibi meseleler dün ne idi iseler bugün de odurlar. Eşya idrâk veya tasavvurdur, yahut, idrâk ve tasavvur dimağın mahsulüdür, ruh maddenin yahut madde ruhun tâbildir, yahut da, birbirlerinden mahiyet itibarile ayrı; fakat birbirleri ile münasebattar iki arazdır, gibi hükümlerin leh ve aleyhlerinde pek çok şey- ler söylenmişse de; bunların kat'iyetten mah- rum oldukları artık isbat edilmiştir.