No. 3203—518 UYANIŞ 385 düşünmeği seven bir gençti. Muhitle, madde — Nuran bitişik komşumuzdur, kardeş gi- ile, etrafındakilerle fazla alâkadar görünmez; bi sevişiriz. kanaatlerini, duygularını söylemez; için için Demişti. yaşardı. Kendi âleminde yaşıyan bir adam olduğundan şahsına sevgiden, muhabbetten, aşk- tan doğma bir bağlılık gösterileceğine inan- mazdı. Dünyada kimsesi yoktu. Süt kardeşini hakiki kardeş gibi akraba- dan saymıyacak kadar realistti Vetişmesine, tahsiline yardımı dokunan bir koruyucusunu, bir büyüğünü, bir akrabasını hatırlamıyordu. Babasını lâyıkile tanımıyordu. O, pek kü- çükken harbe gitmiş, bir daha da dönmemişti. Annesini de hayal meyal seçebiliyordu. Babasına ait bildiği, işittiği şeyse bir çok- larının dudak bükerek, alaycı tebessümlerle babsettikleri bir hususiyeti idi: Çirkin bir adam oluşul.. Aklının ermeğe başladığı sıralarda annesi onu Darüleytama yerleştirmişti. Yedi yaşından- beri bütün hayatı leyli mekteb sıralarında geç- miş, ana kucağına, baba muhabbetine yabancı büyümüştü. Hayatta yapyalnız kalınca gütüb oynayacak bir çocuk olduğu halde ağır başlı bir adam halini almıştı. Mektebde onun adı Filozoftu. Liseyi bitirdikten sonra tahsile fazla devam edemiyeceğini görerek bir iş aramış ve Tekir- dağında bir nahiye müdürlüğü bulmuştu. Yük- sek tahsil yapmak emeli içinde sönmüş değil. di. Fırsat ve imkân kollayarak bir kaç sene sonra dileğini yerine getirmeğe azmetmişti. Lüâseyi bitirdiği sene idi ki Aliye bir kap- danla evlenerek Zolguldağa çekilmişti. Vapur iskeleye doğru ilerlerken gayri ihti- yari mazisinin, dününün bu kısa çerçivesi Ma- cidin gözünde canlandı. Aliye, süt kardeşinin tanımadığı dostlarını, arkadaşlarını birer birer tanıttı. Yolculuk heyecanı ve yabancılık tereddüt- leri Macidin karşısındakileri iyice tetkik etme- sine, adlarını hatırında tutmasına manidi. Bu takdim merasiminden bir iki dakika sonra one tanıtılan insanların adları sorulsa veya onlardan birine rastlasaydı gözü ve dimağı hiç bir şey hatırlıyamıyacaktı. Yalnız birini yakından tekrar tekrar gör- müş ve iyice tanımıştı. Onun adını, yanların- dan en gon ayrılan olduğu için, bir daha işit- miş ve Aliye genç kız evine giderken, « elleri- ni sıktığı sırada, Macide: II — Aliye, bugün ağabeyimle köye gezmeğe gideceğiz. Bir saat evvel bir emri vaki karşı- sında kaldık. Köprüler köyündeki ağabeyimin bir arkadaşı ansızın arabasını alıp erkenden ii Bize bir pazar sürprizi yapmak istemiş, tiraza meydan bırakmadan palas pandıras bi- zi bağına götürüyor. Aramızda sizi de görmek isteriz; gelir misiniz? İyi bir gün geçiririz. Aliye bir an düşündükten sonra : — Maalesef Nuran, işlerim o kadar çok ki,. misafirim de var. Nasıl gelebilirim ? — İşlerini evde bırakır, misafirini alır, gelirsin | Aliye, Nuranın bu > gülerken mer- divenlere doğru ilerled — Macidle bir diil dedi ! Müsbet olması ihtimali olan bu mübhem cevab Nuranın ince dudaklarında hafif bir tebes- sün uyandırdı. Güzel bir gününü çok sevdiği bir arkadaşile paylaşacağına seviniyofdu. Merdivenleri bitirmek üzere iken Aliye ar- kasına döndü : — Beni, dedi, mazur görürseniz, Macid size refakat ettiği takdirde, banada vekâlet etmiş olur. Nuran : — Yalnız o, nasıl olur? Demek istedi, fakat Aliyenin merdivenleri döven yüksek ökçeli terliklerinin gürültüsünden sesini yükseltip ona duyuramıyacağını anlıya- rak sustu. Yolcular... Tren karanlıkları delen homortu gara giren kanlı iki çift göz.. Bininci ikinci üçüncü tren ray, fren, makas.. düdük.. Düdüğü çalan adam haykırdı tamammm.. Haykırdı tren Haykırdı gar |.. uzaklaşan yolcular... M. Dizman