386 SERVETİFÜNUN No, 2209—518 Macidin Zonguldağa varıçının ertesi saba- hında kahvealtı hazırlarken Nuranın yaptığı teklifi pek erken bularak bahaneler arıyan Aliye, süt kardeşinin odasına girerek arkadaşının da- vetinden bahsetti, TTanışali hir gün olmadığı insanların içinde sıkılacağını hisseden Macid yorgunluğunu ileri sürerek ne yalnız, ne de aliye ile bağa gide- miyeceğini söyledi. Aliye aşağı döndüğü zaman Nuranı incit- memek için yalan söyledi : — Henüz kalkmamış, uyandırmağa da ce- saret edemedim. başka bir gün hep beraber gi- deriz, olmaz mı Nuran?. Genç kız ri sevimliliği ve uysallığı ile boynunu büktü — Peki Milarığem, şimdilik Allahaısmarla- dık, dedi. Varlığını hissettirmiyen bir hafiflikle kapıyı çekti, uzaklaştı. Nuran, Aliyeden üç, dört yaş küçüktü. Ona hep ismile hitab eder, pek ender zamanlarda «abla» derdi. Aliye de kendisine abla denince memnun olur: — Ne iyi, Nuran, böyle söylediğin zaman seni kendime daha yakın duyuyorum, âdeta ha- kiki kardeşim gibi... Nuran, Aliyenin üç yaşındaki çocuğuna bir anne şefkatile bakar, onu oyalarken : — Ablalık sana daha iyi yakışıyor Nuran, derdi. Arkadaşının ince, narin hattâ çocuk denecek kadar körpe görünmesini kasdederek : — Hem sen ebediyen nhla olarak kalabilir- e gi Ma Yedi iz | ii e) yerine çar — gazetesi | eğ ON a ç p Jj, | Teta: 210 : İstanbul Uyanış | » Bt hı “ A ; 4 mi Em Gin yr a aylığı 600 seal , b “ 5 <İ | Yabancı ülkelerde 1259 Karuştar. İn ; m” 4 — Bir sayı ğ > — ya 42. | özzelemise ilân verecekler, İstanbulün Kemal Salih, Yalar Saemon ve Huli İlan Sirkeline gilmelidir. -. SAĞ <İ e C sin. Anne olduğun zaman çocuğun her balde sana anne demekten çekinir; ya «kardeşim” veya ei der, — o giri, senin saadetini ne zaman gö- reteğim acaba ?. Bu gibi konuşmalarda Nuran minyon başını göğsüne eğer, kızarır, dudakları arasından ha- fifçe : — Başka bir şey konuşsak ! derdi. Macid, bu davete iştirak edemediğine son- radan pişman oldu. İsteseydi Aliyeyi kandır- mak işden değildir. Nuranın çok candan ve sa- mimi bulduğu bu davetinde bir kompliman, bir menfaat mevzu bahsolamazdı Genç adam süt kardeşinden tefrik edilmedi- gine kendisinden çekinilmediğine memnun olu- yor, gitmeğe cesaret edememesini de toyluğuna, çiğliğine veriyor, müteessir oluyordu. Şimdi, felâketlerin, yalnızlığın incelttiği his- lerinin kafasında ördüğü endişe ağlarile sımsıkı bağlı bulunduğunu görüyor, içile mücadele et. mek, hayatı olduğu gibi yaşamak arzuları ru- hunda canlanıyordu. NI Ertesi günü akşamı Aliye dünkü davete ufak bir mukabele olsun diye telâfi kabilinden Nu- rana ve henüz evleneli bir ay olmıyan karşı komşularına haber gönderdi, tepeye çıkaçaklarını bildirdi. Güzel, sâkin ve mehtablı bir gecede tepeden denizi ve mehtabı seytedeceklerdi. — Devamı var — -— 380 ninci sayfanın devamı — Diyordu. Öteki de yüzünü ona çevirmiş : — Çingene | Demek istiyen tenezzülsüz, fakat ciddi bir hal almışdı. — Çingâneyim ama senin gibi hem çalıp, hem söylemi- yorum. Şarkıcıyım da, defim de var, PBrkeğin nazarlarından 8e7- diğim mananın cevabını kadı- nın ne yüzünde, ne gözlerinde ve ne de sesinde sezemedim; başını biraz önüne iğerek öbür tarafa çevirdi. Çingene adam, peşinde etek sürüyen kız çocuğile bahçeden uzaklaşırken şaşı kadın şarkisı- na devâm ediyordu : — İpek kuşak beldedir... Falan filân!,. ÇIKTI!. Ali Kemal Merâmın hikâyeleri © EST EĞ 1938 in en büyük edebi hâdisesidir. Her kitabcıdan arayınız! Başlıca tevzi merkezi Ankara caddesinde İnklab Kitabevi AHMED İHSAN Basımevi Ltd.