No. 2136—440 Unutmayış için.. Abdülhak Hâmidin ölmesinin aydönümündeyiz; bugün... Nisanın 13 ünden Mayisin 13 üne.. tam bir ay geçti aradan ve yarın, ayın 14 üncü günü, gö- mülme günü, bir daha dönüb geliyor; cisminin top- rağa verildiği gün.... J ay, nekadar kısa bir zamandır. ve ayni zaman- da nekadar da uzun! Bazı kimselere bazı kimseleri unutturmağı bol bol yeter bile!. Öyle değil mi? Da- ha az bedbin mi olayım? Obhalde bol bol yeter ye- rite, az, çok, diyeyim; bir dereceye kadar, diyeyim! Fakat, - ne de olsa - gene unutuluş! Nisyân, o esjeli mekâbir Nisyân, o makteli ekâbir En büyük şairimizin,.. bizzat kendisinin senelerce evvel söylediği gibi.... Ölmesile beraber, birdenbire memleketin her ta- rafında hatırlanıverdiğine işaret olarak gösterilebile- cek hareketlerin arkası kesilmesi, şimdiki haide ye- niden başlıyaşa gidiş wraverişi olarak tefsir edilebilir. dolayısile de, - nekadar bedbin olursam olayım - bu bir aylık müddet ölçüsü içerisinde, aksini iddiaya girişiş gibi üzüntülü bir şeyi, nikbinlik tezahürünün alünda şaklıyabilirim.... daha doğrusu, saklıyabilir. dim, diyiş; mademki daha evvelki sözlerim, bir açı- ğa vuruş! Fakat,.. buna rağmen, son safhada bu noktadan bir nikbinlik tehassüsünün gayrişuuri ve ruhi tesirile İZZET MELİH, SÖYLÜYOR — 1 Mayis; Bahar bayramı, yeşillikler ve çiçekler... Telefon- da aşina bir ses: Eminönü Halkevi müdürü Burhan, 95 sene ev- vel türkce ve tarih okuttuğum talebemden sevimli Burhan, benden Halid Ziya hakkında bir musahebe istiyor. Vakit dar ve mevzu pek geniş. Lâkin nasıl reddolunur ? Burhana ders verdiğim o uzak mazide, ben de Uşaki zade Halid Ziyadan edebiyatı ve hayatı öğreniyordum. 1 Mayis; 1000 türlü renk ve ahenkle gülen tabiat... Gençliğim, hocalığım ve Halid Ziyanın yanında ir ve. kal- be tatlı bir sicaklık veren bu duygularla «peki: dedi Halid Ziyayi bundan 33 sene evvel trnidım. ei kendisine, aziz mektep arkadaşım Hamdullah Subhi takdim etmişti; o zaman- danberi üstadın tilmizi, mahmisi ve bilhassa dostu olmakla bahtiyarımı. Bundan dolayı olacak, ki bazı âathi yazıcılar «-Tezad- ve- Sermed- muharriri, sırf Halid Zivanın bir muakkıbidir» sözü ile bana taaruz etmek istediler. Pol Burje Stendale; Morun ve Moriyak Burjeye; «Tarodı lar Barese ve Yahya Kemal Bodlere süstadımı» demekle zevkaldiktan sonra, benim « Aşkı Memnü> mübdiine «muhterem ve sevgili v “iii hitabihda bulunabilmekle iftihar edişim, pek tabiidir! «Alkışlar Bilirim, her memlekette bazı dde, resim, musiki ve ede- biyatta eser yaratmadan evvel mazidekileri yıkmak hevesine düşer- ler. Sonra seneler geçer; aralarından menfi hüviyetler bir şey ya- pamadan geride kalırlar; diğerleri okudukca, -hele binlerce senelik san'at mazisi olan şu ihtiyar asrımızda,- eskilerden ışık almıyan bir sanat eserinin yaşıyamıyacağına kani olurlar vedünyanın ezeli tekâmül kanunlarını kabul ederler! «Bravo» sealeri.. UYANIŞ bir heyecan hali geçirdim. Büsbütün geçirmiş de de- Bilim, hattâ... hattâ. - bu nikbinlik tehassüsünün te- siri sürmiyecek olsada - o anleri tekrar hatırla dıkca, kendimi nikbinlik havasının okşayışından ge- len > Ne rüzgârile salıntıda buluyerum | 5 1 gecesi, Halid Ziyanın san'at hayatının 55 inei senesi tes'id edilirken, söz söyliyenlerden İs- zet Melihin ve.. bilhassa, kendisi için bu toplantı yapılan Halid Ziyanın, bu sevino havası içerisine birer an huzün karıştıran batırlayış ve hatırlatışları......ş Her ikisi de, sözleri arasında birer veşile getirib “ve ya gelen vsileden istifade edib- «Şairiğzam» 1 ahdılar.. İzzet Melih; Halid Ziyanın hüviyetini anlatırken, bir aralık, «Ölümünün kalbimizde açtığı yara hela kanayan Abdülhak Hâmid bir münasebetle, bir gün bana demişti, ki - Mütekâmil insan olmak, ne güctür- 86 senelik bir ömrün, uzun tecrübelerin felsefesi ve neticesi gibi verilen bu büküm, ruhumda derin akis- ler bıraktı; hâlâ aziz ihtiyar şairin munis ve mânâlı sesini düyuyorum;»s diye, Sami Paşazade Sezainin «Namın, sana senâdır» hitabında bulunduğu <Hilka- tin şaheseri ve şaheserler haliki» ni yâdettiği gibi, Halid Ziya da yaşlıların ellerindeki meş'aleyi geno- lere verişlerins işaret sırasında « Meş'aleden bahsei derken bizim edebiyat hayatımızda en yüksek mep's aleyi kaldırmış olan büyük Abdülhak Hâmidi anına- mak ve Ona huşula derin bir ihtiram solâmı gön- dermemek, ne mümkün; Onun elinde meş'ale daimi bir güneş halinde parlamıptır ve bu güneş hiç bir zaman sönmiyecektir! «diye,..<Azimtşşan» ı yâdetti,. Bu hatırlayış ve hatırlatış vaziyeti, ne güzel bir imtisal örneğidir: Ve ne iyi olur başkaları da bu örneğe imtisal etseler de, - umumi imtisalle - bu anler; daimilik, so- nugelmezlik ortaya koysa! Halid Ziyanın ilk basılan edebi yazışı -bu noktada Agâh Sırrı Levendle ufak bir ihlilâfımız çıktı «Aşkımın Mezarı» namında bit mensur şiirdir, ki özaman muallim Naçinin edebi riyasetinde bu- Iunan «Tercümanı Hakikat» gazetesinde çıkmıştır. Son makaleleri ise, şimdi «Cumhuriyete de İnfişar eden hatıralarıdır. O ilk men sur şilrle bu son hatırat arasında p2 senelik bir edebi faaliyet gö- rürüz; 58 yıllık faziletli ve çalışkan bir ömür, ki hadiselerin em- rettiği zaruri, küçük frsılalardan sarfınazar, daima edebiyata vak edilmiştir. İzzet Melih, «Halid Ziyada edebi zevk ve me- rak nasıl doğdu? bunu, gerek hatıratından ve gerek kendisile görüşmelerimden topladığım malümatı hü- lâsa ederek anlatayım» diyip, büyük edibin çocukluk hayatına, ilk romanlarına dair söz söyledi ve «Halid Ziyaya, Türk romanının hakiki müesstsi demek doğ- rudur» cümlesi de, alkışlarla kazgılandı. «Mai ve Siyah»in «o Zamanki san'at ve matbu- at &leminin nnutulmaz bir tasviri» olduğutm belir- ten <Tezat» ve «Sermed» mnharriri; «Aşkı Memnü» ve «Kırık Hayatları dan bahsederken o zaman <bir- kaç aileye nüfüz edebilmiş olan Garb kültürünün do- gurduğu bâzı tipleri gösterdiği için câlidir, -doğru değildir - #enkidine uğramıştır. Halbuki Bihter, Nihal, Vedide ve Behlül, o devirde nadir olmakla beraber