13 Mayıs 1937 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12

13 Mayıs 1937 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

396 SERVETİFÜNUN BU GÜN KÜL ER No. 2125—440 SÖYLÜYOR Çahik Sıtkı diyor kiz « Yaşadığımın farkına yarmak ıçın yazıyorum » Cahit Sıtkı — işin yazarsınız ? — Yaşadığımın farkına varmak için. Gülmem, ağlamam, sevmem, nefret etmem, pişman olmam, isyan etmem ilâh... neyse yazmam da o dur, hattâ bunlardan fazladır bile; bir takım içtimai zaruretler, kafa, tutulmaz kaideler, şahsi menfaatler ve saire 8€- bebile her hangi bir cemiyette, mecliste, sofrada, velhasıl insan arasında boğazımda düğümlediğim hıç- kırık, gözümde tuttuğum yaş, dudaklarımda soldur- duğum tebessüm, koparamadığım çığlık, gölgesine sığınmağa mecbur olduğum suküttur, bir nevi ibadet, her halde tek sarhoşluğum, isterseniz tek uyanıklığım telâkki edin, ayni kapıya çıkar — San'at hayatımzda ne eğri istiyorsunuz 9 Ha- srlamakla olduğunuz veya tasarladığınız ne e — Sadece «hayatınızda» deyiverin şuna, yok! sualiniz insana sn'at hayatı, meslek hayatı diye bi tefrik yaptığınızı ii Hayatımda yap- mak istediğim şey m Bu, her hangi bir insanın, ister asker, ister Alim, ister iş adamı olsun, evet her hangi bir insanın yapmak istediği şeydir, yalnız, zan- nedersem bu arzu şsan'atkörda daha kuvvetlidir. Yap- mak istediğim şey, eski Mısırlılar, Kildaniler, Asuri- ler misali, yaşamış olduğuma dair bir işaret, bir delil, bir vesika, bir âbide bırakmaktır, Ehramlar, Sfenks, Babil kulesi, Lukşor mabedi gibi. Şüphesiz bu, insa- nın kabiliyeti, kabiliyetini hüsnü istimal etmesi ve ölümün müsaadesi nisbetinde ya Süleymaniye camii yahutt da lâalettayin bir cami olur. im olduğum eserlere gelince; en başta kendim. Kendim hazırlıyorum, Şekspirlerin, Dantelerin, Götelerin, Bal- zakların ilâh... at oynattığı ebediyet meydanına öyle ellerini kollarını sallıya sallıya giremez insan; fıtri kabiliyete okumanın, düşünmenin, gezmenin, tecrübenin, yaşın ve bilhassa sabrın da inzimam et- mesi, bütüu banların bir potada hallühamur edil- mesi lâzımdır, yoksa Jokondun tebeasümünü gölgede bırakacak bir kadın tebessümüne nail olmak öyle her Donjuan geçinenin kârı değildir. Bunun için bu- gün bana ve ben yaştakilere neler hazırlıyorsunuz diye- ceğinize kendinizi nasıl hazırlıyorsunuz deseydiniz daha fazla isabet etmiş olurdunuz. Kendini yapma- şını bilmiyen hiç birşey yapamaz. — Bizde ve garb edebiyatında en fazla sevdikleriniz e ie esef gittikçe azalıyor; belki de bu, yaşlan- Diğ titizliği artmasındandır. Mamafih, insani ru- hunun ana tellerine dokunabilmiş olanlara karşı mu: habbetim bakidir. Bugün edebiyatımızda kendisine ve eserine itimat edebileceğim tek adam Peyami Safa dır, Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilen «Biz insanlar» romanını her hangi bir Avrupa romanile tereddütsüz mukayese edebilirsiniz; göreceksiniz ki Türk dilile yazmak Türk olmak kadar şerefli ve ke- yifli bir şeydir. Avrupa muharrirlerine gelince; bu son zamanlarında Yunan klâsiklarile meşgulüm, iki. sene evvel bana Yunan klâsiklerini muhakkak gu- rette okumamı tavsiye eden Nurullah Ataç haklıdır, insap onları sikılmadan, kendini zorlamadan, hattâ büyük bir haz duyarak okuyor, Sophocle ve Eschyle- bilhasen sevdiklerim arasındadır. — Bugünkü nesil içinde beyendikleriniz ? — Sevdiklerin demek istiyorsunuz, yoksa bugünkü, Fransanın en değerli tiyatro muharrirlerindenbiri olan Stöve Passeur gibi: «Hayır, kimseye hayran değilim demeğe mecbur olurum. Bütün genç nesli bilâ iştisna seviyorum, ellbette severim, yaşıtlarının meşin top- peşinde koşmakta, o sinema senin bu bar benim &ürt- mekte aradıkları - buldukları demiyorum - zevki şiir yazmakta arıyan genç nesil şairleri, iyi kötü başka. mesele, bu bakımdan tebrike, alınlarından öpülmeğe- lâyıktırlar. Şüphesiz, işin içine derce bahsi karıştı mı hepsine &yni gözle bakamam; aralarında, -bu işi, şiir yazmayı, işlerin bu en güzelini, hakikaten hayatları- nın zaruri bir faaliyeti haline getirenler, maalesef azdır, yok demiyorum, size ona yakın isim sayabili- rim - meselâ Ziya Osman, Ahmed Muhib, Şevket: Hıfzı, Feridun Fazıl,Baki Süha, Hamid Macid, Oktay. Rifat, Orhan Veli, Melih Cevdet, Fazıl Hüsnü, ilâh... -- Fakat ben isterdim ki, bu dinin müminleri eski rama- zan vekandil gecelerinde camileri dolduran kalabalık kadar kesif olsun da burada isimlerini sayamıyayım,. kısaca ve hepsine şamil olarak: e İsi bayı». lıyorum» diyebileyim. Nerede o günl — Bizde yerli bir edebiyat var — — Var olduğunu kabul ettiğiniz edebiyatın yerli olduğunu da kabul etmenizi rica ederim. İfade vası- tası dil olan bir san'atın, edebiyatın, yerli olduğun- dan şüphe etmek şöyle dursun, onun resim gibi, mu- siki gibi, mimari gibi beynelmilel bir ifade vasıta- sından mahrum olduğuna esef etmeliyiz; ben kendi hesabıma ediyorm da, — İstediğimiz edebiyat garb tesiri altında mı olmalı- dır, yoksa başlı başına bir milli karakter mi taşımalı? — Biraz evvel söylediklerime şunu ilâve edebili- rim; m” olacağına varır. — mi bir hareketsizlik tar m? yatımızda hareketsizlik değil bilâkis kar- si — Sitiheni fazlalığından mütevellit bir buhran var. Edebiyat piyasamızın ve bütün dünya ahvalinin hasret kaldığı muvazene ve İstikrar kendiliğinden olacaktır, zamanla, Görard de Nerval'in dediği gibi: Le temps vas ramener Vordre des anciens jours.

Bu sayıdan diğer sayfalar: