e Kapitülasyon denilen püsküllü belânın en ağırı, Türkiyenin başına, hiç şüphesiz, Abdülhamid zamanında çökmüştü. Beyoğlunda “tatlı su frengi? dediğimiz düzme .ecnebiler, asıl ecnebilerden ziyade damarımıza basaydı. Neydi o, tatlısu çelebilerindeki kuruluş 11 Tuhafı şuydu ki, dediğim tarihlerde, Kapitülasyonun ne olduğunu, bizim münevverler arasında dabi bilen çek değildi. Eski Rus mu- harebesinden sonra (1878) Kapitülasyon yahut eski tabirle «<Uhudu Kadime> ağızlarda dolaşır olmuştu. Bundan bize mektepte ilk bahseden hocalar Portakal Mikail Paşa ile Sakızlı Ohanes olmuştu, Birisi maliye, diğeri hukuku idare dersinde Kanuni Süleyman zamanında bir lütuf olarak ecnebilere ihsan olunduğu halde İrenkler tarafın- dan istismar edilen ve bizler kuvvetten düştükçe çenberi aakıştırlan bu siyasi belâyı târif etmişlerdi ve dinledik- lerim benim beynime ve yüreğime çivi gibi işlemişti. Daha sonra Hasan Fehmi Paşa merhumun hukuku ida- reye ait çıkardığı kitapta Kapitülasyonun acı sahifelerini okumuştum. Beyoğluna ne zaman geçip tatlı su frenklerini görsem, yahut onları söz arasında dinlesem kendimi güç zaptederdim. İşte tam içten kaynama yıllarımda, Bursa Defterdarı olan babam, maliyede teşkil edilen «Patent» meclisine âza olmuştu (1889). Patente meclisi 4 Türk âza ve 4 ecnebi âzadan mürekkep olarak kuruluyordu. Meclisin vazifesi ecnebi tebaadan dahi bir Patente ver- gisi, yani kazanç resmi almak olacaktı. Çünkü Kapitü- Tasyonlar ecnebileri gümrük ve emlâk vergisinden başka hiç bir türlü vergi ödememek, polisi tanımamak, bele- diye cezasına çarpılmamak gibi fevkalâde imtiyazlara malik etmişti. Onların kendi konsolatolarında mahkemeleri vardı. Hiç bir ecnebiyi Türk mahkemesine çağırmak kabil değildi. Ecnebiye karşı alacak davası bile açamazdik. İşte bu dertlere karşı güya bir çare bulmak üzere maliyede kurulan Patent meclisini sevinçle karşılamıştık; hele baba- mın o meclise kohulmuş olması bana daha ziyade tatlı gelmişti. Fakat İstanbulda bağdaş kurarak yerleşm'ş olan <Düveli Muazzama» nin elinden hukuki mahiyette bir şey koparmak kabil miydi? Kuruluş şekli bile ayrıca bir Kapitülasyon olan bu Patent meclisinin işlemesine de Düveli Muazzama razı olmadı; Mısırda hâlâ işliyen muhtelit mahkemelere benziyen bu muhtelit Patent meclisi ecnebi âzalarla beraber bir toplantı yapamadan, iki üç ay sonra, kapısını kapamıştı. O tarihte maliyede müsteşar olan meşhur iktisatçı ve babamın eski dostu Süleyman N : OSERVETİFÜNUN eği e a a. Südi bir akşam bizim eve gelmişti ve söz arasında şunları söylemişti : — Bu Patent meclisi iyiki işliyemedi. Bu da Sadrı- âzam Sait Paşanın kendi adı gibi küçük bir işi olacaktı! Malümya, Patent meclisini Sait Paşa kurduruyordu ve güya aklısıra, bu yoldan mali Kapitülasyonları yavaşça kaldıracaktı. Halbuki kuvvetlilerin zorile kurdukları böyle belâlar yavaş yavaş kalkmaz; biz kuvvetli olunca bir tekmede süpürürüz; başka çare yoktur | Süleyman Südi, yarım asır önce bizde yetişen ilk Türk maliyecisi ve ekonomistiydi; «iktisat» kelimesini ilk kullanan oydu ve «Defteri Muktesit> adlı eserini yazıp bastırarak o«maliye > kelimesi yerine «iktisat >» adın oturtmuştu. Süleyman Südi merhum babamın çok candan dostu olmak itibarile benim çocukluk ve gençlik hâtıralarımda büyük yer tutmuştur. Onu ilk defa Şamda görmüştüm. Babam Beşinci Ordu muhasebecisi, Süleyman Südi Şam Defterdarıydı (1878). Süleyman Südiyi sonra İstanbulda Erenköyde yaptırdığı köşkünde gördüm. O tarihte Erenköy geniş kırlardan ibaretti. Sonradan Rıdvan Paşaya geçip büyütülen ve şimdi Kız Lisesi olan Süleyman Südi köşkü Avrupanın Şale tarzında bizde yapılan ilk yapılarından birisiydi. Ömrünü bekâr geçiren bu yüce adam o zamanın tabirince <yeni fikirli> idi; rahmetli babam ise beş vakit namazında ve orucunda bir mutekid idi. Böyle olduğu halde birbirlerini çok severlerdi ve babam, sirası düş- tükçe, şöyle derdi: — Süleyman Südiyi ben değme dindarlara değiş- mem. Onun kusuru varsa Allaha karşıdır. Fakat mil- letine karşı çok büyük hizmeti vardır; bu iyilikler onun kusurlarım çabuk kapatır, Bugünlerde Misir Kapitülasyonlarının kalkması mü- zakerelerine dair haberleri gazetelerde okurken ben bunları hatırladım ve Mısırlı kardeşlerimizi Kapitülasyon belâ- sından kismen olsun kurtulduklarından dolayı yürekten tebrik eylerim, 1923te, Lozan muahedesinin imzalandığı tarihte, milli zaferi müteakip bizdeki Kapitülasyonların kalktığı zâman mutlaka Süleyman Südinin ruhu şad olmuştur ve şimdi iktisadi istiklâlimizi gördükçe iktisat kelimesinin mucidinin adını saygı ile ve sevgi ile anmayı borç sayıyorum. Ahmed İhsan TOKGÖZ No. 2125—440 4 KAPİTÜLASYONLAR ETRAFINDA am an lm