400 zevi bir ihtiyarın hayatına girmiş bütün | sırlarını anlamak merakı bence pek lüzumsuz bir şeydir. Görüyorum ki bana acıyorsunuz. Birçok defalar evimin SERVETİFÜNUN çe Fanila Yedi yön in ea re yarina pa Türk gazetes Telefon : 2.1013 Abonesi: Kadin yıllığı 9, pi aylığı 600 kuruştur. sayısı uruştar Gazekemize ilân varaceklar, İstanbulda Kemal Salih, Haler Se snon ve Hali İlin Şirketine gitmelidir. No. 2125—440 RULUŞU : Tslgral : inni —- Yabancı ülkelerde — kuruştur. kapısı önüne kadar geldiğinizi, hattâ bahçeme girdiğinizi ve beaimle konuşmak için hizmetçimi vasıta yaptığınızı biliyorum. Fakat, bilmelisiniz ki, benim de sizinle ko- nuşmak, hiç istemediğim, hattâ düşünemediğim şu yukarıdaki sözlere başladıktan sonra, beni daima bir esir gibi pençesinde kıvrandıran, bo- gan ıstırabı size söylemek için ne kadar ihti- yacım varmış! Senelerce, bütün hayatının im- tidadınca çektiğim ıstırabı buyün belki biraz hafifletebileceğimi, şu dünyaya gözlerimi ilelebet kapamadan evvel vicdanımı tazyikeden bir ağır- lığı gidermek suretile biraz rahatlıyabileceğimi ümit ederek sizinle dost olmıya, size bütün var- lığıma ait şeyleri anlatmıya ve tecessüsünüzü tatmin etmiye razı oluyorum. Sizin kim olduğunuzu, beni niçin bu kadar tecessüsle dinlemek istediğinizi anlamak, Şahsi- yetinizi tahkik ederek bilgi sahibi olmak niye- tinde değilim. Yalnız bildiğim ve anladığım şudur ki, bu âciz ihtiyarla arkadaşlıktan, onu dinlemekten zevk alıyor ve biraz da, kimbilir, acıyor gibi görünüyorsunuz. Bakışlarınızda ben. ğine hâkim, seciye sahibi bir erkek tipi görü- yorum ki, bütün hayatım olan bir sırrı tevdi edeceğim bu erkeğe karşı beni cezbeden bir kuv- vet bende sarsılmaz derin bir itimad hasıl ediyor. TI Otuz yıl önce sizin gibi bir gençtim. Hayat hakkında hiç bir düşüncem ve kaygum yoktu. Zevk için yaşamak, ömrümün geçen saatlerini daima neş'e içinde geçirmek yegâne gayemdi. Zaten bedbin olmaklığıma, hayatın çirkin taraf- İarını görmekliğime, bu görüşlerimden de ka- Tamda muhakeme tesisiyle bir takım ruhi ıstı- rapları hissetmekliğime ne maddeten ve ne de mânen imkân vardı, Ben, yaradılış itibarile şen, şakrak, her istediğini yapabilen, tabiatin bütün güzelliklerinden tamı manasiyle zevk almak su- retile yaşamasını bilen bir gençtim. Yirmi yaşımda iken, bir kaza neticesi olarak babamı ve bir sene sonra da, çok sevdiği koca- sının yokluğuna tahammülü kalmamış olan an- nemi kaybetmiştim. Çocukları, gözlerinin içine baktıkları ve adeta üzerine titredikleri yegâne ümitleri bendim. Benim için en büyük kuvvet, en büyük istinat noktası olan bu iki varlığın az bir zaman içinde hayattan göçüp gitmesi, kanunu tabiatin bu vakitsiz ve insan dimağının biç de alamıyacağı mânâsız tecellisi benim neş'eli, ha- yattan daima ümitli genç ruhumu biraz bulan- dırmış, ufukların ta arkalarına kadar nufuz eden keskin gözlerimin önüne hafif bir bulut gelmiş ve birdenbire kendimi hayatta yalnız, yaplalniz hissetmiştim, Bu yalnızlığın benim için hayatın bir dönüm moktası, bir merhalesi gibi telâkkisi lâzımdır ki, tecrübesizliğim, bir takım noksan düşüncelerim bende garip bir haleti ruhive yaratmış ve bu haleti ruhiye ile bambaşka bir insan olmuştum. Daha henüz tahsilime devam etmek mecburiye- tinde kaldığım bu zamanlarda, mektepte geçem leyli hayatım, akraba ve dostlarımızın pek da- gınık bir halde bulunması dolayısile melcesiz, aile muhitinden mahrum olarak geçen sıkıntılı ve ıstıraplı saetlerim beni sarsıyor, ümitsizliğe düşürüyordu. Artık bende eski çocukluk neş'esi, düşüncesi kalmamış, onun yerine yaşıma pek taban tabana zıt tavrı hareketler, her şeyi iyi ve güzel görmek ve her şeyden zevk almak sevki tabiisine mukabil pek garip aksülâmeller başgöstermiye başlamıştı. Bazan kendi kendime söyleniyordum: «Hayat, insanların düşündüğü, istediği ve kendi arzularına, heveslerine göre telâkki ettiği gibi olamazki... Elbette bu zaman- ların da bir gün iyi tarafı gelecek... O vakit yaşamanin zevkini tekrar anlıyacak, sırf yalnız- lığın sana aşıladığı bu fena fikirleri, bedbinliği unutarak, üzerinden ağır bir yük gibi atacak, yeni bir âleme, yeni bir hayata gireceksin...>? diyordum. Nasıl geldiğini bilemediğim bu bir kaç basit düşünce ile kendimi bir haylı oyalamış, yavaş yavaş düzelmiye, bende bazı izleri kalan çocuk- luk hayatımın neş'eli hareketlerinin gayrıihti- yari olarak belirdiğini hissetmiye başlamıştım. İşte böyle bir zamanda, henüz tahsilimi bi- tirmediğim, kafamın bin türlü şeylerle dolması için her türlu meşakkate ve ıstiraplara tahammül ederek, evvelâ mektepte, daha sonraları küçük bir pansiyonun münzevi odasındaki masamın başında ve bir gaz lambasının cansız ışığı altında çalışıp durutken, tesadüf karşıma bir kadın çı- karmiştı. — Bitmedi — AHMED İHSAN Basımevi Lid. Xa