No. 2070—385 Celâl Süruri Onları da tutan bir el oldu ve kendilerini Fransız Tiyatrosuna yer- leştirdi. İşte bu yıl, Franaız Tiyatrosun- da İstanbul halkini güldüren ve eğlendiren başlıca teşekkül, bu dört kardeş ve arkadaşları olmuştur. Yusuf Süruri, Türk edebiyatına gerek tercüme ve gerek telif eser- lerile çok büyük hizmetler etmiş tir ve halen bu faaliyetlerile bize yeni yeni operetler vermektedir. Bugün için Türkiyede yeğüne muvaffakiyetli ve bol operet yazan muharrir Yusuf Süruridir, Celâl Süruri, oyunlarında pürüz- süz muvaffakiyetlerile çatık kaş- ları kavislendiriyor ve görünmeyen dişleri meydana çıkarıyor. Lütfullah Süruri için diyebili- rın ki, eğer onun, öldüğünü işitir. sem muhakkak sahnesi de ölmüştür haberini alacağıma kuvvetle emi- nim. UYANIŞ Gündüzleri pruva.. pruvası, koro pruvası.. Sahne dekorları, v. 8, hülâsa bu zamana kadar Süreyya Operetinde ve yeni ismile Halk Öperetinde gördüğümüz bu oyunların yüzde sekseni Lütfullahın sabahlara ka- dar uykusuz kalan emeklerinin eseridir. Onu çok defalar, gelecek akça- mın &ehnesini hazırlamak için uy- kusuz kaldığı gecelerin gündüzün- de imi yerken uytıklar gördü- Beletlerin — “Düttallak, bu kadar çalış- mak sıhhatine zarar, derim. O ise gülerek: — Dört kardeşin san'atinde te- rakki var, cevabını verir ve her vakit, bundan snlıyorum ki, bu dört kardeş, Türk tiyatrosunun operet kısmında bugünün sönme» yen unsurlarıdır, Mehmed İbrahim Ali Süruri Onlara dört kardeş demekten ziyade, Türk operet ailesi demek daha doğru verilmiş bir isimdir, Bu isim onlara en yakışanıdır, Yılların bile operet meraklılarına işmini unutturmadığı ve Türkiye- nin yegâne Primadonnası Suzan Lütfullah da, bu ailenin kilitiydi. Bütün bir Nazif Süruri ailesinin Türk operetindeki bu yıldan ev- velki yıllar hemen bemen mahru» miyet içinde geçen bugünkü var: lıkları bayrete ve ayni zamanda takdire şayandır! Çünkü; onların sahne aşkı on- ları mezara kadar takip edecek büyük bir kuvvettir. Dekorsuz, ışıksız sahnelerde de onlarla beraber çalışan İrma Toto, Nebahat, Necile, Mehmed ve Ya- şar diyebilirim, ki meslek aşklarile bunlarla canciğer olmuş âgan'atkâr- lardır. Niyazi Acun ö YURDDAŞ, Türk Toprağının üstü ve altı değerli antikiteler, anıtlar ve tarihi eserlerle doludur. Bunlar, Türk Ulu- sunun dünyada ilk kültürü kurduğunu, Ulusumuzun başka Uluslara kültür önderliği ettiğini bütün acuna tanıtacak şahidlerdir. İnsanlık kültürünün kuruluşunda, gelişiminde ve ilerleyişinde Türk Ulusunun yaratıcı varlığını gösteren, bu ata andaçlarını korumakla, “Türk Tarihi,, ni korumuş oluruz. Yurddaş, Ulu Cumur Başkanımız ATATÜRK'ün yüce önderliği altında “Türk Tarihi, ni başlangıcından başlıyarak incelemekte olan ve “Türk Tarihi, nin eskiliğini, genişliğini ve yüksekliğini bütün dünyaya ta- nıtmağa çalışan Türk Tarih Kurumu, bütün çalışmalarında tarihi eserlere dayanmaktadır. Bu eserler, hepimizin ulusal, müşterek malımızdır. Onun için bu eserleri yıkılmaktan, harap olmaktan, yabancı illere ve ellere geçmekten korumak her Türk için Ulusal bir ödevdir. Yurddaş, bu ödevi canla, başla yerine getirmeğe çalış. Tarihi eserler bulur, böyle eserlerin yerlerini görür veya işitirsen, bu eserlerin şu- nun bunun eline geçmesine meydan vermeden müzelere ve hükümet adamlarına haber ver. Kendi kendine usulsüz ve Tarih devirlerini altüst edecek toprak kazılarında bulunma. Böylelikle define arayacağım diye, bulacağın eserler ne sana, ne de tarihe yarar. Sana Atalardan kalmış veya eline geçmiş olan tarihi eserleri Ğ de yabancı ellere kaptırma. Bütün bunları Ulusal Kurumlara vermek kutsal amacın olsun. Türk Tarih Kurumu -İ